Dünya Mutluluk Endeksi: Mutluluk Ölçülebilir Mi?
Galileo Galilei en çok alıntılanan aforizmalarından birinde “Sayılabileni say, ölçülebileni ölç. Sayılamıyorsa sayılabilir hale getir, ölçülemiyorsa ölçülebilir hale getir” der. Yönetim gurusu Peter Drucker da “ölçmediğim şeyi geliştiremezsin” diyerek ölçümenin önemini vurgular. Nitekim günümüzde ‘iyi olma hali’ (wellbeing) üzerine yapılan araştırmalar soyut kavramların, duyguların ve hissiyatın da ölçülebileceğini, anlaşılabilir somut rakamlara dökülebildiğini gösteriyor. Dolayısıyla sözün özü, mutluluk da ölçülebilir; nitekim ölçülüyor tam 18 yıldır.
Bize Mutluluğun Endeksini Yapabilir Misiniz?
Mutluluk ile ilgili yazı veya tartışmalarda klişe bir şekilde Nazım Hikmet’in ‘Saman Sarısı’ şiirinde yer alan ve ressam arkadaşı Abidin Dino’ya “sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin” diyerek seslendiği dizesine sık sık gönderme yapılır ki bu yazıyla ben de bu klişeye katkı ben de katılmış oluyorum. Mutluluğun da mutsuzluğun da resmini yapan, şiirini romanını yazan, yazmaya çalışan onlarca büyük sanatçı bu niyetlerinde başarılı oldular mı? Bu soru estetik ve söylem düzeyinde zevkli ve derin bir tartışmaya yol açabilir ama bir gerçeklik var ki mutluluğun endeksini; açarsak ölçümünü ve dünya üzerinde sıralamasını yapıyorlar, hem de uzun süredir. Başka bir deyişle insanların ve toplumların ne kadar mutlu olup olmadığını somut göstergeler ve kriterlerle rakamlara döküyorlar. Peki mutluluk ölçülebilir mi?
Özdemir Asaf adeta bir atasözüne dönüşen, pek çok kişinin bildiği ama kimin olduğu hakkında fikri olmadığı dizelerinden birinde der ya “Yalnızlık paylaşılmaz paylaşılırsa yalnızlık olmaz” diye. Mutluluk için de ilk bakışta benzer bir şey söylenebilir: Mutluluk ölçülmez; ölçülürse mutluluk olmaz. Oysa kazın ayağı öyle değil.
Profesyonel yaşamımın neredeyse son 10 yılında ölçme/değerlendirme ve etki analizi önemli bir yere sahip oldu. Bu süreçte sözünü ettiğim alanlara yönelik kapsamlı araştırmalar yapan; faklı analiz yöntemleri hazırlayıp bu yöntem ile kurumların stratejiler oluşturmasını; operasyonlarının ve faaliyetlerinin etkilerinin ölçülmesini ve raporlamasını hedefleyen projelerin ve birimlerin yöneticiliğini yaptım. Dolayısıyla konu ve içerik ne olursa olsun her şeyin ölçülebileceğine/değerlendirebileceğine inanırım. Hatta bunun bilimsel bir gerçek olduğunu da bilirim. Galileo Galilei en çok alıntılanan aforizmalarından birinde “Sayılabileni say, ölçülebileni ölç. Sayılamıyorsa sayılabilir hale getir, ölçülemiyorsa ölçülebilir hale getir” der. Yönetim gurusu Peter Drucker da “ölçmediğim şeyi geliştiremezsin” diyerek ölçümenin önemini vurgular. Nitekim günümüzde ‘iyi olma hali’ (wellbeing) üzerine yapılan araştırmalar soyut kavramların, duyguların ve hissiyatın da ölçülebileceğini, anlaşılabilir somut rakamlara dökülebildiğini gösteriyor. Dolayısıyla sözün özü, mutluluk da ölçülebilir; nitekim ölçülüyor tam 18 yıldır.
“İyi de kardeşim bu ölçme işlerinde bu kadar ahkam kesiyorsun. Sen kendini, kendi mutluğunu ölçebiliyor musun” diye soranlar olabilir. Hemen cevap vereyim: Bu yazıyı yazan kişinin kişisel mutluluk endeksi düşük, yerlerde. Cemal Süreya’nın Göçebe şiirinde çok sevdiğim bir dize vardır:
“Biliyorsun ben hangi şehirdeysem
yalnızlığın başkenti orası”
Benim gibi onulmaz bir karamsar ve melankolik için endeksler ve ülkeler farketmez. Tıpkı Cemal Süreya’nın yalnızlığı gibi benim de mutsuzluğum yaşadığım yeri mutsuzluk endeksinde yukarılara taşır. Orayı mutsuzluğun başkenti yapar. Gerçi artık yaşamıyorum ama yaşadığım yıllarda da Türkiye’nin endekste vasat-alt sıralarda yer almasında benim katkıma ihtiyaç yoktu, şimdi de yok. Bu konuya sonradan geleceğim.
Şimdi asıl konumuza, ‘Mutluluk Endeksi’ne gelelim. Resmi adıyla ‘Dünya Mutluluk Raporu’ bir grup bağımız akademisyen/araştırmacı tarafından, aralarında Columbia Üniversitesi’nden Unilever’in en büyük dondurma markası Wall’s’a kadar farklı kurum ve kuruluşların olduğu destekçilerin sağladığı hibe desteği ile hazırlanıyor. Raporun hazırlanmasında kullanılan istatistiki bilgileri ve değerlendirmeleri ise dünyanın en önde gelen araştırma kurumlarından Gallup sağlıyor; raporun hazırlanmasında Gallup Araştırma Ekibi de önemli bir katkı veriyor. Rapor Birleşmiş Milletler tarafından 2012 yılında her yılın 20 Mart günü kutlanılmasına karar verilen ‘Dünya Mutluluk Günü’ de yayınlanıyor. Endeksin içeriğine gelirsek, öncelikle dünyanın en mutlu ülkelerine bir bakalım. İşte dünyanın en mutlu 20 ülkesi:
Listede son sıralarda yer ülkeler ise Hindistan, Zambiya, Malawi, Tanzanya, Sierra Leone, Lesotho, Botswana, Ruanda, Zimbabve, Lübnan ve Afganistan.
Listedeki üst sıralarında yer alan ülkelerin neredeyse tamamını ziyaret etme şansı buldum ve hatta bazılarında günlük yaşamı deneyimleyecek, en sıradan vatandaşın yaşam koşullarını gözlemleyecek kadar uzun yaşama şansım oldu. Şu anda yaşadığım ülke de (BAE) 24. sırada. Dolayısıyla insanların genel olarak mutluluklarını doğrudan görme şansım oldu. İtiraf edeyim şahsi olarak ABD, İsrail ve Birleşik Krallık’ın bu listede ilk 20 sırada yer almasına şaşırdım. Bu ülkelerin yanında yine çok şaşırtıcı olduğunu düşündüğüm bazı sonuçlar var listede. Örneğin Romanya İtalya’nın; Özbekistan Portekiz’in üzerinde. Güney Kore ile Moldova arasında çok ufak bir fark var. Yasaklar ülkesi Türkmenistan, bir AB Üyesi olan Bulgaristan’ın üzerinde. Dünyanın kişi başına düşen GSMH bakımından en zengin üçüncü ülkesi olan Singapur 27. sırada. Venezuela, Nijer, Mozambik, Kongo ve Liberya gibi yoksul ve politik-toplumsal olarak istikrarsız olan bazı ülkeler de Türkiye’nin üzerinde. Bu sonuçların açıklaması nedir? Objektif olarak baktığımızda bireyin mutluluğunu belirleyen kriterler nelerdir?
Araştırma normal bir insanın anlamasının zor olacağı çok teknik bir yönteme ve farklı kriterlere sahip. Dolayısıyla da yukarıdaki şaşırtıcı sonuçlar ilk bakışta anlaşılması ve kabullenilmesi zor gelebilir. Öte yandan araştırma derinlemesine incelendiğinde bazı istisnalar dışında, sonuçların arkasındaki mantık ve nedenler açıklığa kavuşuyor. Bir de listeyi incelerken ekonomi-politik ve ekonomi sosyolojisi alanında yapılan çalışmalarda kullanılan ‘uyum teorisinden’ de bahsetmek gerekir. Bazı çok yoksul ülkelerin kendilerinden daha zengin ülkelerden daha üst sıralarda bulunmasının nedenini açıklayan bu teoriye göre yoksuluk halkı o kadar uzun süre ve istikrarlı bir şekilde etkiliyor ki bir süre sonra insanlar bu duruma alışıyor; zamanla eski mutluluk, teoride kullanıldığı şekilde, referans mutluluk düzeyine geri dönüyor. Dolayısıyla da bu teori, örneğin Venezuela’nın Türkiye’nin üzerinde olmasını belirli düzeyde açıklıyor. Şimdi kısaca araştırmanın temel bulgularına ve açıklamalarına bakalım:
Mutluluk Endeksi ve Etki Eden Faktörler
Gelir/Maddiyat/Kalkınma
Araştırma ‘parayla saadet olmaz’ sözünün aslında çok da yalan olmadığını, daha doğrusu mutluluğu belirleyen en önemli etken olma özelliğini kaybetmeye başladığını ortaya koyuyor. Başka bir deyişle mutluluk söz konusu olduğunda GSMH artık daha az kullanılıyor ve o alana daha az referans veriliyor. Tabi bir büyüğümün geçmişte bize dediği gibi “sadece parayla saadet olmaz ama parasız da saadet hiç olmaz”. Nitekim ilk 20 içine baktığımız gelir düzeyi ortalama olan bir ülke yok. İlk 30’a baktığımızda Uruguay ve Kostarika dışında orta ve altında gelirli ülkeye rastlamıyorsunuz. Mesela benim yaşadığım BAE listede 24. sırada ve satın alma gücü dikkate alındığında dünyanın en zengin 8. ülkesi. İstisnalar dışında ilk 50 içinde 26 Avrupa ülkesi yer alıyor.
Mutluluk Endeksi’nin ilk 50 ülkesi ile aynı dönemin İnsani Kalkınma Endeksi kıyaslandığında 38 ülkenin ortak olduğu görülüyor. İnsani Kalkınma Endeksi’nde yer alan 5 ülkenin Mutluluk Endeksi’nde yer almadığı da dikkate alındığında bu rakam 40’ın üzerine çıkacaktır.
Genetik ve Biyoloji
Mutluluk ve esenlik üzerinde DNA ve genetiğin de etkisi olduğu artık kabul görmeye başlıyor. Bu etki, örneğin boy ve göz rengi gibi doğrudan belirleyici değil ama kişilerin esenlik seviyelerinde dolaylı yoldan da olsa genetik dikkate alınması gereken bir rol oynuyor. Bir başka deyişle bazı şanslı insanlar daha kolay mutlu olmalarını sağlayan bir dizi genetik varyantla doğuyor.
Sakinlik/Huzur
Daha önce, özellikle de Batı Dünyası’ndaki mutluluk çalışmalarında gözardı edilen düşük uyarılmanın (low arousal) ve onun sonucunda oluşan sakinlik, huzur ve uyum gibi kavramlar mutluluğun ölçülmesinde artık daha yoğun olarak kullanılıyor. Sakinlik ve huzurun gelir ile olduğu kadar ülkenin ne kadar barış içinde olduğu; suç oranlarının düzeyi ile de doğrudan bir ilişkisi olduğu biliniyor. Nitekim listede ilk 20 içine baktığımızda ABD dışındaki tüm ülkelerde genel suç oranı düşük. Araştırma sürekli iç savaş içinde olan Afrika ülkelerinde şiddetin ve istikrarsızlığın mutluluğun düşük çıkmasında etkili olduğunu ortaya koyuyor.
COVİD-19 Pandemisi
Araştırma Covid-19 sonrasında mutluluğun arttığını söylüyor. Bu bulgunun arkasında aslında çok bildiğimiz bir fenomen yatıyor: Çok kötü geride kalınca mutlulukta artış normalin üstünde olabiliyor. Türkçesi ‘ölümü görüp sıtmaya razı olmak’.
Bu durumla doğrudan olmasa bile dolaylı olarak ilişkisi bulunan bir diğer olgu/etken de ‘algı’. ‘Algı gerçektir’ sözünü haklı çıkarırcasına somut durum ve olguları nasıl algıladığımız mutluluk düzeyini etkileyebiliyor. Bir ülkenin yakın zamanda geçirdiği dramatik değişikliler örneğin bu algıyı şekillendirebilmektedir. Yaşadığım bir örnekle bunu açıklamaya çalışayım: Kalkınma üzerine akademik çalışma yaparken derslerinden birinde bir hoca sınıfta her biri farklı ülkelerden gelmiş öğrencilere ülkelerinin son dönemdeki başarıları ile ilgili bir soru sordu. Ugandalı bir öğrenci büyük bir gururla “ülkemde son beş senede kişi başına düşen GSMH üç kat arttı” dedi. Öte yandan Uganda o kadar yoksul bir ülkeydi ki üç kat artış kişi başına gelirin 120 USD’den 360 USD’ye çıkması anlamına geliyordu ve bu rakam hala Uganda’yı çok yoksul bir ülke olmaktan çıkaramıyordu. Yine de Ugandalı öğrenci mevcut yoksulluğa değil artışa; onun nasıl algılandığına bakıyordu ve mutluydu.
Listenin sondan ikinci sırasında yer alan 145. sıradaki Lübnan bu sırayı hakkediyor mu? Somut koşullar açısından hala pek çok ülkenin üstünde olmasına karşın ülke bir süredir ciddi bir finansal ve politik krizde. Halkın büyük çoğunluğu devletini bir ‘failed state’ (başarısız devlet) olarak görüyor ve bu durum da Türkçe’de çok sevdiğim ’allah kimseyi gördüğü günden geri koymasın’ atasözünü haklı kılıyor. Eski geri günlerinden geri kalan bir toplum da somut gerçeklik ile algısını objektif olarak kuramıyor.; mutsuzluk tahmin edilenden daha hızlı büyüyor. Dünyanın en fakir 10 ülkesi arasında yer alan Nijer vatandaşlarının Türk vatandaşlarından daha mutlu olmasının altında yatan nedenlerden birinin de bu olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. O gün sınıfta hocanın sorusuna ben çok olumsuz bir cevap vermiştim (ki sene 2000’di; 1999 krizi sonrasıydı ve 2001 krizi henüz olmamıştı) ve Ugandalı öğrenci saatime, cep telefonuma hayran hayran bakarken ve burslu olan programın gün başına verdiği 4 dolarlık akşam yemeği katkısı ile idare etmek zorunda olmasına rağmen bile benden daha mutluydu.
Peki Ya Türkiye?
Gelelim sevgili ülkemize, Türkiye’ye… Türkiye’nin durumuna da hızlıca bir göz gezdirelim: Türkiye listede yer alan 146 ülke içinde 112. sırada yer alıyor. Her açıdan Türkiye’nin gerisinde olan, hatta ciddi ekonomik, politik ve toplumsal sorunlarla mücadele eden, bazılarında gerçek anlamda bir devlet otoritesinin bile olmadığı Gabon, Irak, Venezuela, İran, Kamerun, Mozambik, Liberya, Bangladeş ve Kongo gibi ülkelerin altında yer alması ilk bakışta şaşırtıcı ve hatta kabul edilemez gözükebilir. Öte yandan ‘yaşam ile barışık’ olmada Türkiye’nin listede son 10 içinde yer alması aslında bu duruma hiç de şaşırılması gerektiğini gösteriyor. Yaşanan ekonomik kriz, artan politik ve toplumsal gerilim, doğal afetler Türkiye’de mutluluğun son yıllarda istikrarlı bir şekilde düşmesine sebep oluyor: 2019’da 79. olan Türkiye 2021’de 104. sırada yer almış. 2023 Listesi’nde ise sekiz sıra düşerek 112’ye iniyor. Türkiye’nin listedeki sürekli düşüşünü mevcut durumunu yukarıda sözünü etmeye çalıştığım ‘uyum teorisini’ ve ‘algı olgusunu’ dikkate alarak değerlendirmek bağlamın anlaşması açısından doğru bir yaklaşım olacaktır.
Yazının başına dönersek: Nazım Hikmet Abidin Dino’ya mutluluğun resmini yapıp yapamayacağını soruyor ya bu böyle bir endeksin varlığını bilse bazı ülkelerde yaşayan insanlar için bunun mümkün olabileceğini düşünürdü. Türkiye ile ilgili olarak da görüp göreceği mutluluğun resmi veya fotoğrafı değil ancak mutsuzluğun endeksi olacaktı.
Kapak Fotoğrafı: unsplash.com/@bamin
İlginizi çekebilir: Bülent Tunga Yılmaz’dan Dünya Pasaport Endeksi
İlk yorumu siz yazın!