Küratörlüğünü Banu Seyhan’ın, asistan küratörlüğünü Beren Boran’ın yaptığı “Ey Kutsal Basitlik” başlıklı karma sergide; Ansen, Burak Dak, Doğu Özgün, Gökhan Gökseven, Metin Alper Kurt, Murat Palta ve Tayfun Gülnar’ın eserlerini, 7 Ekim’e kadar, Art X-iST’te görebilirsiniz.

Serginin basın bülteninde Goethe’nin şu sözleri yer alıyor “Unutmayın tüm bunlar bir zıtlıktan meydana geldi. Yokluk ve varlık zıtlığı, hareketsizlik ve hareket zıtlığı… Bu bağlamda tüm zıtlıklar varoluşu meydana getiren birer anahtardır. Zıtlıklar sayesinde boşlukta formsuz halde salınan enerjinin somut forma dönüşü deneyim haline geldi. Bu sayede tanrı kendini deneyimleyebildi ve bir evren filizlenebildi.”

Basın bülteninin devamında Yunan tanrıları Apollon’a ve Dionysos’a değiniyor. “Apollon tapınağındaki ‘kendini bil’ deyişi, Dionysos ile tam tersine dönüşür böylece ‘kendini unut’der Dionysos.” Her Apollonik düşünce ardında Diyonizyak fikir getirir ve bu iki zıt düşünceden oluşan yeni varoluşlar, devinim halinde tekrarlanır. Her yeni tekrarda yeni bir form, yeni bir bakış açışı, yeni bir fikir, yeni ‘bir şeyler’ oluşur. Hiçbir şey sabit kalamaz. Yunan filozof Heaklitos’un  o meşhur sözü gibi “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.” İşte bu sürekli devinim de kültürün ilerlemesinin en büyük sebebidir. Hadi gelin bu değişimden ilham alan sergideki bazı eserleri birlikte gezelim. 

Ey Kutsal Basitlik Seçkisi Üzerine

Tayfun Gülnar – Gün ve Gece

20230909_170342-01-1
Tayfun Gülnar – Gün ve Gece | Fotoğraf: @sedabelkis

Tayfun Gülnar kullandığı renklerle karanlık, belirsiz, tekinsiz, tedirgin edici bir atmosfer yaratmış olsa da dağ imgelerinin ileriye doğru devam etmesi bizleri sıkışmışlık hissinden uzaklaştırıp hikâyenin devam ettiği fikrine yaklaştırıyor. Resimdeki insan silüetindeki yedi bacaklı/kollu sürüngen aydınlık ‘Gün’ içindeyken, gövdesi ‘Gece’ye doğru dönüyor. Bu maceraya çağrıyı yani Diyonizyak çağrıyı gösteriyor. Gece yeraltıdır, insanın karanlık tarafıdır. İnsan karanlık tarafına resimdeki gibi yüz çevirse bile hep bir tarafı o yönünü arzular. Burada gördüğümüz gibi insan şeklindeki sürüngenin bir yanı ‘Gece’ye dönük. İnsan kendi gecesine ne kadar yüz çevirirse çevirsin kendi karanlığına gitmek, onu anlamak daha da doğrusu o taraflarını aşıp yeniden gündüze gitmek ister.  Bu yaşam boyu süren bir devinimdir aslında. Çünkü insan ve hatta hayat, aslında, Apollonik ve Diyonizyak dinamiklerden oluşur, yani zıtlıklardan. 

Tayfun Gülnar’ın bu eseri bana Samanta Schweblin kitaplarını anımsattı. Kitaplarında kurduğu muhteşem tekinsiz atmosferlerinde insanı ‘normal’ ile ‘anormal’ arasındaki ince çizgide yürütüp anormalliğe bırakır. Sonra yeniden, sonra yeniden…

Ansen – Twins of Fates

20230909_171635-01
Ansen – Twins of Fates | Fotoğraf: @sedabelkis

Ansen Atilla güç, iktidar, erk, toplumsal bellek, militarizm, bilginin yöneten erk tarafından kontrol altına alınma çabası gibi meseleleri; tarih ve mitolojiye dayandırarak çok katmanlı eserler yaratıyor. Yukarıdaki resimde iktidar sahibi kadının gücü hemen dikkatimizi çekiyor, kıyafetinden, onu taşıyanlardan elindeki kılıçtan. Alt resimdeki kadın, yukarıdakinden gizleniyormuş gibi gözükse de, elindeki kılıçtan dolayı, aynı kadın olduğu izlenimi veriyor. Çıplak, doğaya bütünleşmiş, suyun içinde, elinde kılıç var. Yukarıdaki kadının bilinçaltı olduğunu hissettiriyor . Kanyondan vuran güneş, su, suyun içindeki çıplak kadın; yeniden doğuşu, kılıçların aynı olması ise kendi kendinin yeniden doğuşunu düşündürtüyor/simgeliyor.

Burak Dak – Tanımsız

20230909_171744-01
Burak Dak Tanımsız | Fotoğraf: @sedabelkis

İki resmin ortasında, yukarıda ki silüet öte dünyayı, kuru kafa ve amorf bedenlerin bastığı yüzey ise yeryüzünü çağrıştırıyor. Bu amorf bedenleri yeryüzünde değil, öte dünyada da değil sanki arafta sıkışıp kalmışlar gibi görüyoruz. Etraflarındaki ince elips hattı dünyevi hayat ile sonsuz yaşam döngüsünü vurguluyor.

Gökhan Gökseven – Immovable & Unstoppable

20230909_171916-01
Gökhan Gökseven – Immovable & Unstoppable | Fotoğraf: @sedabelkis

Mezar çok kuvvetli bir imge. Taşınmaz, sabit, son duygusu, önlenemez şeyler, bitiş gibi durumları akıllara getirir. En nihayetinde her şey kökenine kavuşur. Toprağa terk edilmiş bir beden, hem gidenler hem de kalanlar için, yeniden inşa edilecek bir yaşamı gösterir.  

Doğu Özgün – Alıngan Aşıklar

20230909_172013-01
Doğu Özgün – Alıngan Aşıklar | Fotoğraf: @sedabelkis

Doğu Özgün’ün bu eserinde ben iki resmi bir bütün gibi düşündüm. Yelpazesindeki bıçaklardan kendini korumaya çalıştığını, gözlerindeki keskin öfkeden ve baktığı yönden (bale yapan bir kadın) aslında istediğinin bambaşka bir hayat olduğunu aklıma getirdi. Fakat bu bambaşka hayat ancak bir kurmaca olarak ortaya çıkıyor. Bunu da defter çizgilerinden anlayabiliyoruz. Yani bale yapan kadın, aslında deftere yapılmış bir resim. O resim bir sergide duvara asılıyor ve bir izleyici gelip bu resmin kendisine hissettirdiklerini yazıyor. Tam olarak kurmacanın kurmacası diyebilirim.

Murat Palta – Barbenheimer

20230909_172142-02-1
Murat Palta – Barbenheimer | Fotoğraf: @sedabelkis

Murat Palta kendi döneminde olan olayları, edebiyatı, sinemayı minyatür şeklinde resmediyor. Bunu mitoloji, felsefe ve tarihe dayandırarak günümüzdeki karşılığını absürtlükten çekinmeyerek yapıyor. Minyatür sanatını popüler kültür ile harmanlıyor.

Burada Oppenheimer filmine işaret ediyor. Resimde atom bombası patlamasını anlatırken günümüz insanının nasıl da duyarsızlaştığını görebiliyoruz. Sol yukarıda İbrani alfabesine benzeyen yazıda “ölümüm artık ben, dünyaların yok edicisi…” yazıyor, Oppenheimer’in atom bombasının ilk denemesini yaptıktan sonraki konuşmasıdır. Bu konuşma Hindu kutsal kitabı Bhagavad Gita’dan alıntıdır. Sarı bölümde sağ altta Oppenheimer diye yorumladığım gözlüklü bir adam var ve tam karşısında şapkasını çıkarmış, muhtemelen ne diyeceğini bilemeyen, bir Japon var. Yoruma açık…

Metin Alper Kurt – İsimsiz 

20230909_172216-03
Metin Alper Kurt İsimsiz | @sedabelkis

Ve serginin sonuna geldik.Metin Alper Kurt’un bu eseri bana kitap formunu anımsattı. Bir kitabı açtığımızda sol tarafta kalan sayfalar okunmuş, sağ tarafta kalanlar ise okunacak sayfalardır. Serginin sonuna bu eserin konması bende şunu çağrıştırdı: Sol taraftaki okunmuş sayfalar gibi sergiyi gezdik, yaşadık, hissettik ve bir sürü şey fark ettik. Sağ taraftaki okunmamış sayfaları ise buradan çıktıktan sonraki, henüz yaşanmamış fakat buradan ruhumuza kalanlarla yaşayacağımız hayat olarak nitelendiriyorum. Yani zıtlıkla filizlenen yeni bir evren… Ben sergideki bazı eserlere değindim. Hepsi ve daha fazlası için Art X-İst’te 7 Ekim’e kadar görebilirsiniz.

Kapak Fotoğrafı: @sedabelkis

İlginizi çekebilir: Burcu Dimili’den We Are Not Alone: Panicattack Duo Retrospektif, 2054