Lara Di Lara ile: Eskisi Gibi Değil Albümü Üzerine
Çok kültürlü altyapısı, özgün müziği, vokali ve performanslarıyla Türkçe alternatif müziğin dikkat çeken isimlerinden Lara Di Lara, kısa bir süre önce Eskisi Gibi Değil adlı yeni albümünü de müzikseverlerle buluşturdu. Sözü ve müziği kendisine ait; kayıtları İstanbul ve Viyana’da gerçekleştirilen albümde Lara Di Lara, akustik öğeleri synth dünyasıyla harmanlıyor. Ben de bu vesileyle kendisinin dördüncü stüdyo albümünü konuşma fırsatı yakaladım. Bu arada albüm tüm dijital platformlardan dinlenebilirken Lara Di Lara da bu cuma günü (24 Kasım) saat 19.30’da Pera Müzesi’nin güncel müziğin güçlü kadın seslerini ağırladığı Bir Arada konserlerinde Selin Sümbültepe ile Pera Café’de sahne alacak. Kendisini canlı dinlemek isteyenlere de bu önerimi yaptıktan sonra keyifli ve ilham veren okumalar dilerim.
123 ile başlayan müzik kariyerinizin ardından 2014 yılında çıkardığınız “Oraya Doğru” isimli ilk albümünüzün ardından kısa süre önce de “Eskisi Gibi Değil” isimli dördüncü albümünüzle tanıştık. Yeni albümünüzün yaratım yolculuğu nasıl bir süreçten geçti? Nasıl bir düşünce, yaşanmışlık ve inancın ürünü olarak ortaya çıktı? Dilerseniz röportajımıza bunu konuşarak başlayalım.
Eskisi Gibi Değil aslında birkaç sene önce başladı benim için. Ufak ufak toplamaya, hazırlanmaya başlamıştım. Geçtiğimiz sene artık finalize etmek için stüdyoya girdim ve albüm böylelikle şekillenmiş oldu. Albüm süreçleri her zaman dalgalı geçer benim için. İnişli çıkışlı, deneye yanıla ama hep kararlıyımdır. Bu seferki en büyük değişiklik albüm yapım aşamasında, hamile olmam ve sonrasında kızımın dünyaya gelmesiydi.
Yeni albümünüz “Eskisi Gibi Değil”i “her şey ve hiçbir şey” olarak tanımlıyorsunuz. Albümü taban tabana zıt iki kavramla tanımlama konusunda bu seçiminizi belirleyen ne oldu?
Aslında albümün adı üstünde, “Eskisi Gibi Değil” de benim için iki anlamlı. Artık çok fazla “eskisi gibi değil” tabirini kullandığımızı fark ettim ve bunun iki anlamlı oluşu hoşuma gitti. Yerine göre olumsuz, yerine göre olumlu. Ben de bu ikililikte işlemeye çalıştım albümün genelinde. Hem nostaljik ve dolayısıyla eskiden/alışkanlıklarımızdan kopamayışımız, hem de yeniliğin gelişimi ve bunun çeşitli etkilerinden yola çıktım. Dolayısıyla hayat için de düşündüğüm, albümüm için de geçerli; “her şey ve hiçbir şey” hakkında.
Eskisi Gibi Değil’in hemen öncesinde “Büyü” isimli single çalışmanızı çıkardınız. Son derece pozitif bir klibi de var ayrıca onu da söylemeden edemeyeceğim. Ardından da albüm geldi. Büyü’nün bu noktada albümle olan ilişkisine dair neler söylemek istersiniz?
Büyü, albüm içerisinde daha sonlara doğru eklenen bir parçaydı. Albümün tamamlayıcılarından diyebilirim. Büyü’nün de aslında iki anlamı var. Hem büyümek hem de büyülü.
Kayıtları İstanbul ve Viyana’da gerçekleştirilen Eskisi Gibi Değil’de akustik öğeleri synth dünyasıyla harmanlıyorsunuz. Albümün yaratım sürecinde sizin için nasıl bir deneyimi beraberinde getirdi? Önceki albümlerinizden farklı olan neler yaşadınız? Hangi duyguların akıntısına kapıldınız?
Albüm yaratım süreçleri genelde benzer oluyor benim için. Fark, içinde bulunduğum dönem oluyor. O dönemin getirdikleri ve/veya götürdükleri. Yani genel olarak zamanla paralel ilerliyorum gibi değerlendirebilirim. Bu albümde sözler biraz daha derin belki, biraz daha “doğum” (her anlamda) temalı. Kızımın bu süreçte dünyaya gelmesinin etkisi de en değerli farklardan biri oldu.
Albüm sizin de deyiminizle “Annelik, doğurganlık, doğum, ölüm, doğa, birey olmak, güç, her şey ve hiçbir şey, protesto etmek, insan hakları, kadın hakları, çocuk hakları, politik erozyon, ayrımcılık, birlik ve beraberlik, aşk ve bırakabilmek üstüne bir albüm”. Tüm bunlar her ne kadar bir olguyu karşılasa da aynı zamanda bugünün Türkiye’sinde üzerine çokça tartışılan, toplumu ikiye bilen, fikir ayrılığını oluşturan kavramlardan da oluşuyor. Bir sanatçı olarak yaşadığınız toplum, üretim biçiminizi ne derece etkiliyor?
Neredeyse tamamen etkiliyor diyebilirim. Böylesine her konuda karmakarışık topraklarda yaşamak hem heyecan verici ama bir o kadar da hüzünlü. Bazen trajikomik de diyebilirim. Politik ve sosyolojik değişimler zaman içinde albümlerime daha da nüfuz ediyor sanırım.
Albümünüzün yaratım aşamasında yaşadığınız bir kırılma noktası oldu mu?
En büyük değişim, kızıma hamile olmam ve sürecin sonlarına doğru doğması oldu.
Albümde size eşlik eden isimler arasında müzisyenler Herbert Pirker, Willi Rosner, Markus W. Schneider, Christina Ruf, Burak Irmak ve Selen Gülün de yer alıyor. Onların da dahil olduğu bu çalışma sanatsal üretim sürecinin kazandırdığı neler oldu?
Her şeyden önce albümün tamamını yakın dostum Levni ile yapmak benim için en heyecanlı kısmı oldu. Onun vizyonu ve müzikal bilgisi ile dostluğumuzun vermiş olduğu yakınlığın birleşimi ortaya hayal ettiğimden de güzelini çıkardı. Albümde harika dokunuşlar yapan müzisyen arkadaşlarımızın katkısı elbette büyük. Yine onların da müzikal bilgi ve becerileri, parçalara sınıf atlattı. Böyle profesyonel müzisyenlerle birlikte müzik yapmak çok değerli.
Sizce müzik, yaşama ve umutsuzluğa bir alan açar mı?
Kesinlikle! Müzik bence her şeye deva ve birçok şeyin çözümü gibi geliyor.
Son olarak kariyer yolculuğunuzun ilerleyen süreci için yeni projeleriniz mevcut mu?
Projeler her zaman var. Bu albüm mesela benim için bitti. Bitişiyle yeni parçalar ve hayallere başladım bile! Önümüzdeki zamanlarda live video performanslar ve benim için çok özel olan şimdi tam açıklayamadığım konserler olacak. 2024 bahar ve sonbahar döneminde bir Avrupa turnesi için kolları sıvadık. Her şey yolunda giderse Türkiye dışında da müziğimi canlı paylaşabilecek olmak çok heyecan verici.
Kapak Fotoğrafı: Pelin Kaçar
İlginizi çekebilir: Melo Magger’dan Deniz Erden ile: Müzik ve Üretmek Üzerine Bir Sohbet
İlk yorumu siz yazın!