Kel Diva: Ionesco'nun Başyapıtı Mercek Altında
Tiyatro tarihinin ilginç dünyasında, 20. yüzyılın en ünlü absürt oyunlarından birinin doğuşunu şekillendiren tuhaf bir anekdot vardır: Eugène Ionesco’nun “The Bald Soprano” olarak da bilinen “La Cantatrice Chauve” oyunu. Geleneksel anlatıların kafa karıştırıcı duvar halılarına dönüştüğü absürt tiyatronun uçsuz bucaksız manzarasında, Eugène Ionesco’nun “The Bald Soprano” adlı eseri gizemle örtülü bir başyapıt olarak duruyor. Geleneksel oyunların aksine, altta yatan tema hemen belli olmuyor ve izleyicileri yüzeyin altında yatan daha derin anlamlar üzerinde düşünmeye teşvik ediyor. Dilimize de “Kel Diva” olarak çevrilmiş olan oyun şu anda Oyun Atölyesi’nde oynanıyor. (Oynayanlar: Bayan Smith (Zuhal Olcay), Bay Smith (Haluk Bilginer), Bayan Martin (Özlem Zeynep Dinsel), Bay Martin (Yiğit Özşener), Mary & Hizmetçi Kız (Gözde Kırgız), İtfaiye Şefi (Kıvanç Kılınç).
Hikaye, geleneksel bir Londra çifti olan Smith’lerin, tüm geleneklere meydan okuyan bir akşam için Martin’leri ağırlamasıyla başlar. Londra’nın göbeğinde, görünüşte geleneksel bir çift olan Smith’ler, Martin’leri ziyaret için evlerine davet eder. Evdeki bu küçük topluluk, Smith’lerin hizmetçisi Mary ve Mary’nin sevgilisi olan yerel itfaiye şefi tarafından tamamlanır. Sonrasında ortaya çıkan şey, anlamsız şakalaşmalar, absürt hikayeler ve saçma şiirlerden oluşan gerçeküstü bir gösteridir.
Bayan Martin’in kocasıyla yaptığı ve ona yabancı muamelesi yapan tuhaf konuşması, bu tuhaf gecenin gidişatını belirler… İtfaiye şefinin gelişigüzel bir şekilde “kel soprano”dan bahsetmesiyle olay örgüsü rahatsız edici bir hal alır. Arada olan anlık ve tüm absürt sahneleri spoiler olmaması adına geçersek, sonuçta oyunun bir noktasında Martin’lerin Smith’lerin repliklerini okumasıyla sahne açıklanamaz bir şekilde yeniden başlar ve seyirciyi “Kel Diva”nın absürtlüğüne getirir.
Dilsel yanlış adımların, yaratıcı evrimin ve teatral rastlantıların bu öyküsü, Ionesco’nun başyapıtına ekstra bir çekicilik katıyor. “Kel Diva” geleneksel hikaye anlatımının sınırlarını aşarak izleyicileri sıradan olanın olağanüstü hale geldiği bir dünyaya davet ediyor. Oyunun bir dil sürçmesinden doğan başlığı, anlamın anlaşılması zor olduğu ve beklenmedik olanın hakim olduğu anlatının tuhaf doğasını yansıtıyor.
Hakim yorum, oyunun modern toplumun kaosunda anlamlı iletişimin yararsızlığına dair bir yorum olarak hizmet ettiğini öne sürüyor. Sıra dışı öğelerle dolu senaryo, birbirlerinden habersiz görünen, bir ses kakofonisi içinde dikkat çekmek için çılgınca yarışan karakterleri yansıtıyor.
“Kel Diva”nın ilgi çekici bir özelliği döngüsel doğası. Son sahne, Martin’lerin Smith’lerin yerini aldığı ve bunun tersinin olduğu bir sıfırlama talimatını veriyor yani karakterlerin birbirinin yerine geçebilir doğasını somutlaştıran bir anlatı döngüsü desek yeridir.
Ionesco, “yazarın” izleyiciyi kızdırdığı kışkırtıcı senaryolar ve hatta cüretkar bir makineli tüfek doruğu da dahil olmak üzere çeşitli sonlar üzerinde düşündüğünü gösteriyor. Ancak daha ekonomik bir çözüme, sürekli döngüye razı olduğunu da görüyoruz. Ionesco niyetini bir röportajında şöyle açıklıyor: ”Sonu yeni bir başlangıç haline getirerek oyuna anlam kazandırmak… Smith’ler ve Martin’ler arasında geçiş yapan döngüsel yeniden başlama, karakterlerin birbirinin yerine geçebilir özünü vurguluyor ve kimin kim olduğu arasındaki çizgiyi bulanıklaştırıyor.”
Anlatımımızın sonuna gelirken özetlemek gerekirse ; tüm oyun boyunca Kel Diva, teatral bir bilmeceye dönüşüyor; hikaye anlatımının normlarına meydan okuyor ve izleyicileri kimliğin akışkanlığı ve insan etkileşiminin aralıksız döngüsüyle boğuşmaya çağırıyor. Ionesco’nun alışılmadık yaklaşımı bizi absürtlüğü kucaklamaya ve sonun sadece bir sonuç değil, taze, şaşırtıcı bir başlangıca açılan bir kapı olduğu sürekli döngüde anlam bulmaya davet ediyor. Bu aslında eskimeyen eski oyunu Türkçe dilinde izlerken de çok beğendiğimi ve o absürtlüğü buram buram aldığımı ve bundan da çok keyif aldığımı söyleyebilirim. Oynayan kadrosu, yöneten ve ekibiyle birleşince de tam bir görsel ve işitsel şölene dönüşmüş desem abartıya kaçmamış olurum bence. Henüz izlememiş olanlara iyi seyirler dilerim şimdiden!
Kapak Fotoğrafı: bantmag
İlginizi çekebilir: Halil Şimşek’ten Çirkin
Muharrem Özcan'ın yorumunda Smith'lerin yerini Martin'ler almıyor orijinalinde olduğu gibi. Daha radikal bir değişim yapmış Özcan.