Carol & the End of the World: Usulca Gelen Kıyamet
Gezegenimizin sonu sakin sakin gelirken, ilk şoku atlatan toplumumuz yavaşça kalan sürelerini verimli geçirmek adına hayallerini gerçekleştirmeye çalışıyor. Kimisi yükseklerden atlarken, kimisi Tibet civarında hayatını anlamını arıyor. Tüm bu “Anı Yaşa” keşmekeşinin ortasında ana karakterimiz Carol ise biraz depresif ve isteksiz halleriyle seyircide “Aa aynı ben” duygusunu uyandırmaya çalışıyor. Tam anlamıyla sempatimi kazandığını söyleyemeyeceğim bu ana karakterin tek düze ses tonu beni bir çok konuda ikilemde bıraktı. Yine de böylesine ilgi çekici konuları gördüğüm zaman şans vermeden geçemiyorum. İlgilisi için adres Netflix Türkiye.
Ortalama 30’ar dakikalık 10 bölümden oluşan dizinin ilk bölümlerinde etrafındaki heyecanlı insan grubundan yılmış bir Carol ile beraber hareket ediyoruz. Yaşlı annesi ve babası dünyanın sonu konseptli bir cruise seyahatine çıkmaya karar vermiş, kızları Carol’un hala tutkuyla bağlı olduğu bir konu olmamasından dolayı huzursuzlar. Devamında Carol kendisinin artık değiştiğine ikna ediyor onları ama özünde hiçbir şeyin değişmediğini izleyici olarak biliyoruz. Ta ki bir gün bir trende şımşıkır giyinmiş bir hanımefendinin peşine takılana dek. Terk edilmiş şehir merkezine bu kadının peşine gizlice takılıp giden Carol bir de ne ile karşılaşsın, in cin top oynuyor diyeceğiniz kocaman bir gökdelenin bir katında insanlar dışarıda kıyamet gelmiyormuşçasına çalışıyor. Evet, bir muhasebe departmanı ve içinde çalışan koca bir kat dolusu insan. Hikaye burada dallanmaya başlıyor.
Editör Notu: Devamı spoiler içermektedir.
Carol bu ortamdaki dinginliğe çomak sokmak istemiyor ilk başta. Toneri yenilemesi gerekiyor mesela, görev icabıyla her şeyin mübah olduğu bir evrene ışınlanıyor resmen. Silah falan çekiyor etrafındaki insanlara, motorsikletli bir ‘badass’ oluyor hanım hanımcık mıymıy Carol. Fakat bu ofisteki aşırı soğukluk Carol’u bile bir şekilde tetiklemeyi başarıyor ve insanları dürtmeye başlıyor. Herkesin birbirini bu kadar umursamadan ofise gelip ne işe yaradıklarına dair bir fikirleri olmadan mesailerini bitirip gitmelerine deliriyor. (Burada bir tık kör göze parmak toplum eleştirisi de bariz tabi). Ve sonunda dizinin en komik sekansı geliyor. Carol’un ilk arkadaşını banana bread ile ikna etme süreci. Bu noktadan itibaren içeriyi morg atmosferinden çıkarıp bir komüniteye çevirmeyi başarıyor.
Bu süreç kolay olmuyor ve tabi ‘üst’ yönetim tarafından görevlendirilen insan kaynakları uzmanı ile içeride bir cadı avı başlıyor. Bu noktadan itibaren hikaye biraz klişeleşiyor bence, Carol tüm insancıllığıyla ketum insan kaynakları uzmanını kendilerinden tarafa çekmeyi başarıyor. Çabasız ve doğal sürecinde sonunda gelen bir başarı bu tabii ki de. Bu anlara gelene kadar ki 3 arkadaşın kendi aralarındaki sohbetler, özellikle solaryum sahnesi oldukça hoşuma gitti. Bu şekilde devam edip finalde de görece daha karanlık bir son biçselerdi daha aykırı, daha özgün bir iş olurmuş diye düşünüyorum ama bu kişisel fikrim sadece.
Sinema dünyasına ve filmlere dair paylaşımlarıma Instagram üzerindeki film blogumdan (@atıptutuyorum) ulaşabilirsiniz.
Kapak Fotoğrafı: Netflix
İlginizi çekebilir: Sine Magger’dan Netflix’te Bu Ay Neler Var
İlk yorumu siz yazın!