Özgür Gürbüz ile: İklim Krizi ve Gazetecilik Pratikleri Üzerine
Dünyanın karşılaştığı en büyük sorunlardan biri olan iklim krizi canlıların yaşamını ciddi bir şekilde tehdit etmeye devam ediyor. Bu evrensel tehdidin haberleştirilmesi ve topluma etkili bir şekilde iletilmesi de büyük önem arz ediyor. Peki, dünyada ve özellikle Türkiye’de iklim krizini haberleştirme konusunda yeterli düzeyde çalışmalar yapılmakta mı? Medya’nın iklim haberciliğine bakış açısı nasıl? Bu alanda üretilen haberlerin toplumsala yansıması ne düzeyde oluyor? Bu gibi soruları alanının uzman isimlerinden Gazeteci Özgür Gürbüz ile konuşarak haber masalarında iklim haberciliğinin ne düzeyde yaşatıldığını ve gazetecilerin bu süreçte ne gibi zorluluklara karşı mücadele verdiğini tartışmaya açarak anlamaya çalıştım. Gürbüz’ün bu alana dair en büyük anekdotu ise iklim krizine dair önemli bir olayı haberleştirirken haberin içerisine mutlaka çözüm yollarının da eklenmesi gerektiğini söylemek oldu. Öyleyse gazetecilerin mücadeleci dünyasına bir kez daha inerek iklim haberciliğinin güncel durumuna gelin birlikte göz atalım…
İkllim krizinin etkisiyle günümüzde giderek artan çevresel değişimlerle birlikte önem kazanan yeni bir habercilik dalı da ‘İklim gazeteciliği’ oldu. İklim değişikliğinin küresel ölçekte hissedilmeye başlanmasıyla gazeteciler de bu alana doğru yoğunlaşarak çağın getirileri doğrultusunda iklim krizine dair belli başlı konuları gazete sayfalarına taşıdı. Peki, iklim haberciliğinin çıkış noktasına baktığımızda neleri görüyoruz, geçmişten günümüze iklim haberciliği nasıl bir gelişim ve değişim gösterdi?
İklim krizinin büyümesiyle bu konuda yapılan araştırmalar da arttı. Konu enerjiden uluslararası ilişkilere kadar birçok alanda tartışılmaya başlandı. Raporlar, veriler ve iklim krizini durdurmaya çalışan hareketler gündem olmaya başladı. Haliyle yapılan haberlerin sayısı arttı, içeriği zenginleşti. Kapsamın geniş olması da medya içinde ayrı bir uzmanlık alanının doğmasına neden oldu.
Gazetecilikte belli bir alanda uzmanlaşarak o alanla ilgili ilgi çekici ve profesyonel haber metinleri inşaa etmek oldukça meşakkatli ve özveri isteyen bir süreç. Kuşkusuz gazeteciliğin her alanı ayrı bir uzmanlaşmaya dayanıyor ve bu şekilde sunulan haberlerle toplumsalda sağlıklı ve büyük bir etki yaratılabiliyor. Bu noktada iklim haberciliğinin de uzmanlık gerektiren özel bir alan olduğunu söyleyebiliriz çünkü iklim krizine dair üretilen haberler geleceğimizi kazanmamız açısından kilit bir rola sahip. Peki, iklim haberciliğinin önemini tek bir cümleyle nasıl özetleyebilirsiniz, sizce medyada iklim haberciliği nasıl ele alınıyor, yapılması gereken ve yapılmaması gerekenler neler?
Bilim insanlarına göre altıncı kitlesel yok oluşu hızlandıran en önemli etkenlerin başında iklim krizi geliyor. Bu kadar büyük bir sorunun anlatılması, çözüm yollarının gösterilmesi haberciliğin birincil görevlerinden biri. Medya, özellikle de Türkiye’de krizin yarattığı sorunları ele almayı ve korkutucu raporları haberleştirmeyi seviyor. İklim krizinden nasıl çıkacağımız konusuna ise yeterince değinilmiyor. Spekülasyonlar, iklim inkarcıları hâlâ haberlerde yer alabiliyor veya sorumlu şirketler ya da sektörlerin yeşile boyama çabaları haberlere konu olabiliyor. Daha dikkatli olmamız gerek. İnsanları krizinin büyüklüğüyle korkutmak, güçsüz hissettirmek yerine çözüm yollarını göstererek güçlendirip, harekete geçmeye davet etmeliyiz.
Gazetecilikte toplumun eksik kalmış yönlerini üretilen haberlerle vurgulamak oldukça kıymetli bir konu. Peki, bir gazeteci kendisini iklim haberciliği dalında geliştirerek toplumsala bu şekilde fayda sağlamayı amaç ediniyorsa haber yazarken nelere dikkat etmesi gerekir. Sizce bir iklim habercisi kendisini nasıl geliştirebilir?
Öncelikle seçilen alanda uzmanlaşmak kaçınılmaz gibi. Çevre, enerji ve ekonomi alanlarında bilginiz varsa iklim haberciliğinde avantajlısınız demektir. İlk etapta sürecin bilimsel ayağına hâkim olmalıyız. Enerji, sera gazı emisyonlarının yüzde 70’inden sorumlu, o nedenle bu konuda da bilgilenmek zorundayız. Örneğin, sık kullanılan enerji birimlerini öğrenmeliyiz. İklim inkarcılarının kamuoyunu yanıltmak için kullandığı argümanlara hâkim olmalıyız. İklim müzakeresi sürecini kavramalıyız. Belki de en önemlisi bu süreçleri nasıl ve hangi kaynaklardan izleyeceğimizi öğrenmeliyiz.
İklim kriziyle ilgili üretilen haberlere baktığımızda ne yazık ki medyada yeterince yer bulamadığını belirtmemiz gerekiyor. Yer bulabilse dahi politika yapıcılar başta olmak üzere bu haberler toplumsalda baskı yaratacak düzeyde gündemde kalamıyor haliyle bu şekilde de bazı konular bir nevi ört bas edilmiş olunuyor. Gündemde kendisine yer bulabilen iklim haberlerinin ise çözüm odaklı olmaktan ziyade okurun dikkatini çekebilmek amacıyla abartılarak sunulduğunu görüyoruz. Bu durum sizce nasıl aşılabilir, gazeteciler bu gibi durumları yıkabilmek umuduyla hak temelli ve çözüm odaklı ekoloji haberciliğini nasıl yapmalıdır?
Etik değerler ve mesleğe bakış açısından bu uzmanlık alanını farklı kılan bir durum yok. Hak temelli bir gazetecilik elbette önemli. En çok zorlanılan konu ise çözüm odaklı olmak. Bu biraz Türkiye ile de ilgili. Muhabirleri “ayaklı teyp” gibi gören, sorgulamadan duyduğunu yazmasını isteyen yanlış bir gazetecilik öğretiliyor. Özellikle Anglosakson dünyada ters yönde bir gelişme var. Örneğin, bir iklim inkarcısının, iklim değişikliğini reddederek bilimsel bir gerçeği inkar etmesi nedeniyle BBC’de söz verilmesi eleştirilmişti ve BBC de bunun üzerine özür dilemek zorunda kalmıştı. Bizde ise hurafeler, yalanlar bile “objektif” olma iddiasıyla haberleştirilerek kamuoyu yanlış yönlendiriliyor. Yanlış bilgileri ayıklamak veya o bilgileri veren kişilere sorular sormak işimizin bir parçası. Çevre haberlerinde bazen doğaya zarar veren kurumların yanlış bilgi içeren açıklamaları oluyor. Bazen tarafsız olmak adına yanıltıcı yorum ve bilgiler haberi sorgulayan bir başka görüş olmadan yazılıyor.
Görebildiğim kadarıyla çevre gazeteciliğinde de karşılaştığımız insan merkezli habercilik anlayışı iklim haberlerinde de sorun olabiliyor. Haberlere insan merkezli bakmamayı, bizim gibi konuşmayan canlıların da hakkını savunmamız gerektiğini hep hatırlamak gerek. Zor ama önemli bir konu. İklim ve çevre alanında hak temelli habercilik deyince aklımıza hemen “yaşam hakkı” geliyor. Bu alanlarda çalışan gazeteciler yaşamdan taraf olmak zorunda. Yaşama hakkına saygı en yüce değerlerden biri. Yaşam hakkını temel aldığımızda gerisi geliyor, gazeteciliğin nasıl yapılacağına dair kurallar uzmanlık alanına göre değişmiyor.
Çözüm odaklı olmak ise çoğu zaman uzmanlaşmayla gelen bir beceri. Termik santrala karşı eylem yapan köylüler sloganlarında Türkiye’nin enerji sorununun nasıl çözüleceğine yer vermeyebilir. Ancak okuyucular veya izleyiciler bu konuyu düşünür. Bizim işimiz haberi çözümle zenginleştirmektir. Haber yapıyorsanız çözüm konusunda söz söyleyecek uzmanlara yer verebilir, tablo ve grafiklerle okuyucuyu bilgilendirebilirsiniz. Yorum yapma şansınız varsa örneklerle çözümü anlatmanın daha faydalı olduğuna inanıyorum.
Türkiye’de özellikle siyaset alanında polemikler, eleştiriler çokça yazılır, çizilir ancak çözüm önerisi azdır. Birçok nedeni var. Her gün yazan köşe yazarlarından, uzmanlaşma ve çözüm odaklı düşünme eksikliğine kadar… Sadece iklim alanında değil, diğer alanlarda da bu tip gazetecilikle vedalaşmamız gerekiyor.
Çevre gazeteciliği ve iklim haberciliğinin ayrıştığı noktalar neler?
Ayrışmadan çok çakışmadan bahsedebiliriz. İklim meselesi, biraz önce de belirttiğim gibi hayatın her alanına nüfuz ediyor. Halk sağlığıyla, ekonomiyle, insan haklarıyla ve daha birçok alanla bağlantısı var. Çevre de böyle ancak bu kadar detaylı bilgiyle çalışmıyorduk. Örneğin, bir gazetecinin sadece uluslararası müzakereleri takip ederek iklim haberleri yapması mümkün. Gazetecinin haber sıkıntısı çekmeyeceğini garanti edebilirim çünkü var olan sistemin her yönüyle değişmesi gereken bir süreçten bahsediyoruz. Yaşam tarzımızın tümünü eleştiriyor ve çözüm üretmeye çalışıyoruz.
İklim haberciliği de diğer haber dalları gibi kuşkusuz zor ve emek isteyen bir süreci içersinde barındırıyor… Bu alanda üretilen haberler bazı üst kesimlerin canını sıkabiliyor ve gazeteciler de yazdıkları haberler nedeniyle istenmeyen durumlarla baş etmek zorunda kalabiliyor. Bir iklim habercisinin haber üretme ve yayınlama aşamasına kadar yaşadığı zorluklar neler oluyor yani haber masalarında iklim haberciliğinin önünde ne gibi engeller oluşabiliyor?
Çalıştığınız kuruma göre değişiyor ama haber merkezlerinde çevre ve iklim haberlerinin önündeki en büyük engel sansür ve politik baskıdır çünkü Türkiye’de doğa üzerinden rant elde etmek en sık karşılaştığımız sorunlardan biri. Medyanın bir bölümünün şirketlerle ilişkisi ortada. Bir de bu konulara hâkim olmayan editörler, yayın yönetmenleri nedeniyle haberlerin gerektiği ilgiyi görememe sorunu var. Çevre konuları ağaç kesmeyle, köylülerle jandarma arasındaki çatışmayla, protestoyla haber oluyor. Türkiye’nin sera gazı emisyonlarında devasa bir artışı olsa da bu haber olmayabiliyor ama aslı astarı olmayan bir politika kulisi rahatlıkla manşete çekiliyor. Veriye dayalı gazeteciliği de pek sevmiyoruz, sıkıcı buluyoruz.
Geleneksel medya ile alternatif medyanın iklim haberciliğine yaklaşımını nasıl değerlendirirsiniz?
Alternatif medyadan kastınız yurttaş haberciliğiyse, o alanda iklim konusundan bağımsız, haberin doğruluğu, kurumsal sorumluluk ve güvenilirlik anlamında sıkıntılar olduğunu düşünüyorum. Bence bu ayrımı geleneksel ve dijital medya üzerinden yapmak daha doğru olur. İklim krizi konusu çok sayıda veriye ev sahipliği yapıyor, bu nedenle grafiklerle, animasyonlarla konuyu anlatmak hem kolay hem de basitleştirme şansı veriyor. Termal kamerayla ısı kaçaklarını kayda alıp gösterme şansınız var. Bu nedenle dijital medya çok avantajlı ancak bu geleneksel medyayı etkisiz kılmıyor. Bugün gazeteye ekleyeceğiniz bir QR kodla okuyucunuzu istediğiniz dijital mecraya ya da veriye yönlendirebilirsiniz.
İklim haberlerinin sıradanlaşmaması için neler yapmamız gerekir?
En önemlisi haberleri okuyucuya yaklaştırmak, yerelleştirmek. Farklı açılar ve konular bulmak zor değil çünkü iklim krizi hayatın her noktasına dokunuyor.
Türkiye’de iklim haberciliğine yönelik bakış açısına baktığımızda aslında haberlerin biraz daha yüzeysel kılındığını görüyoruz. Ele alınan konular maalesef yeterli düzeyde bilimsel verilerle desteklenerek incelenmiyor veyahut bilimsel veriler doğru tekniklerle hikayaleştirilerek okura sunulmuyor. Ele alınan konularda genellikle birbirine benziyor. Bu durumu nasıl değerlendirirsiniz. Dünya medyasının iklim haberciliğine bakış açısıyla Türkiye’nin bakış açısı sizce nasıl?
Yukarıda sorunları anlatırken bazı noktalara değinmiştim. En büyük eksikliğimiz medyada uzmanlaşmanın terk edilmesi oldu. Çevre ve iklim gazeteciliğini uzman gazetecileriniz olmadan yapmanız çok zor. Hayatını bu alana adamış ve gazeteciliği bilen kişilere ihtiyacınız var. Anglosakson dünyada uzmanlaşma sorunu yok, o yüzden de detaylardan gündeme damgasını vuran haberler çıkıyor. Biz çevre ve iklimi bir yan konu gibi görüyoruz. Gazetenin birinci sayfasına girmeyecek ama kendilerine arka sayfalarda yer bulacak meseleler diye bakılıyor. Sermaye ve hükümetin medyayı kontrol etmesi de bu alanda gazeteciliği imkansızlaştırıyor. Bağımsız mecralar bu nedenle el üstünde tutulmalı ve desteklenmeli. Yurt dışındaki iyi örneklere baktığımızda editoryal bağımsızlığın farkını haberlerde hissediyorsunuz. Yine Anglosakson medyadan örnekler vereceğim. İnsan hikayeleri ve öykü haberlerinin sevildiğini görüyorsunuz. Toplumların bireyci veya toplumcu yapıları burada önemli bir etken. Sistemsel eleştirilere ise daha az yer veriliyor. Müzakere süreçleri bizim dış haber servislerinin ilgisini pek çekmiyor halbuki orada gündem olabiliyor. İklim haberleri özellikle ekonomi alanının içine işlemiş durumda. Bizde bir termik santral haberi hâlâ sadece “yatırım perspektifiyle” haberleştirilebiliyor.
Gazetecilikte editöryel baskının ardında politik baskının da olduğunu düşünürsek sürekli bir denetim durumuyla hareket etmek zorunda kalıyoruz. Bu durumda sizi zorlayan noktalar oldu mu? Mesleğinizi icra ederken ne tür engellerle baş etmek durumunda kaldınız?
Elbette. Eski merkez medyada çalışırken sansür girişimleri olmak üzere patron korkusuyla geri çekilen haberlerle karşılaştım. Anlaşılamadığı için manşetten alınan ve geri plana atılan haberlerim oldu. Sansür ve baskılara karşı diğer meslektaşlarımla dayanışma içinde oldum. Gazeteci arkadaşlarım, çalıştığım gazetenin patronunun ticari faaliyetlerinin çevreci olmadığını söyleyen haberler yaptığım için kovulacağımı söyleyerek espriler yaparlardı. Yazamadığımız engellenen haberleri alandaki diğer gazeteci arkadaşlarla paylaşırdık, böylece sansürü bir ölçüde delmeye çalışırdık. Yaklaşık 13 yıldır bağımsız bir gazetede yazıyorum, böyle sorunlarla karşılaşmadım.
İklim krizinin çağımızın büyük bir sorunu olduğu aşikar. Bu alanda yeterli uzman gazetecinin olmaması dışında haber kanallarında ve gazete sayfalarında da iklim haberlerine sıklıkla yer verilmiyor. İklim krizi süreklilik teşkil etmesine rağmen sizce neden dönem dönem gündeme taşınıyor?
Gündeme taşıyacak kuruluşların çalışmalarının sürekli olmamasından, gazetelerin bildikleri alanların dışına çıkmamalarına kadar çokça nedeni var. Paris Anlaşması’nın onaylanmasıyla haber tüm ajanslara düşüyor ve haliyle haber oluyor. Onaylanana kadar olan süreçte Türkiye’nin durumu ise bir gazetecinin özel olarak konu üzerinde çalışmasını gerektiriyor ve ne yazık ki böyle bir uzmanlaşma yok. Bir iklim raporunda Türkiye ile ilgili felaket senaryosu varsa bu gündeme gelebiliyor. Felaket haberciliğinin bir alıcısı var. İsterlerse medya organları her gün bir iklim haberi yapabilir ama uzmanlık ve medyanın öncelikleriyle ilgili bir sorun var. Bugün Türkiye’de yüksek katılımlı eylemler hep çevre alanında oluyor ama bu konu hâlâ arka planlara itiliyor.
Son olarak iklim değişikliği haberciliğine akademik anlamda sizce nasıl bir ilgi var, yeterli düzeyde çalışmalar yapılıyor mu?
Bu konuda detaylı bir tarama yapmadım, çok emin değilim ama bizim Ekosfer Derneği’nde başlattığımız ‘İklim Haberciliği’ eğitiminin bir benzerinin akademi de bir Tübitak projesi kapsamında verildiğini biliyorum.
Kapak Fotoğrafı Kaynağı: Özgür Gürbüz
İlginizi çekebilir: Eylül Aytan’dan İklim Krizi Aktivizmi
İlk yorumu siz yazın!