2024 Tiflis'i: Görülmeye Değer Yerler ve Yeni Keşifler
Tiflis son dönemde neden bu kadar popüler oldu hiç düşündünüz mü? Elbette vizesiz olması çok büyük etken ama bence Tiflis büyük beklentilerle gitmemenize rağmen kendine özgü tarzıyla gelen herkesi bir noktada yakalayıp oradan mutlu ayrılmasını sağlıyor.
Biz Tiflis için 2 gece 3 günlük bir seyahat planı yaptık. Havalimanından şehir merkezine 337 numaralı otobüs ile yaklaşık 35-40 dakikada ulaştık. Bu otobüslerde kredi kartı geçiyor. Bizdeki düğme basma makinelerine çok benziyor. Eğer bir sorun olursa da emin olun otobüsteki on kişiden biri Türk çıkacaktır. Her daim destekçiniz olacak. Yok ben otobüs istemiyorum dendiği noktada havalimanına indiğiniz anda taksici abiler etrafınızı saracak zaten hazır olun 🙂 Ama bana sorarsanız bölgede yaygın kullanımı olan BOLT uygulamasını kullanın. Gitmeden önce kalacağımız yeri merkeze yakın bir hostelden tercih ettik gayet temiz, güvenli ve sıcaktı. Hiçbir sorun yaşamadık.
Çok erken saatlerde vardık Tiflis’e ama buna rağmen ev sahibimiz bize yardımcı oldu ve giriş saatimizden önce evi hazırladı. Önce eve eşyalarımızı bıraktık ve kahvaltı saatine kadar biraz kestirdik. Bir iki saat dinlendikten sonra sıkıca giyinerek kendimizi sokağa attık. Hava tahmin ettiğimizden daha ılıktı ve ilk gün yağmur yoktu. Şartlar kilometrelerce yürümeye gayet uygundu.
Kahvaltı için ilk durağımız Linville oldu. Burası yıllar geçse de popülerliğini koruyor. İçeri girdiğinizde binanın yamuk olduğunu düşünebilirsiniz. Merdivenlerden çıkarken ufak ufak sağa çekileceksiniz. Üst kata çıktığınızda bu tarihi doku sizi mest edecek. Hemen cam kenarı masaya geçtik ve önce menüyü sonra etrafı keşfe koyulduk. Tiflis’e gidişimiz yeni yıl hazırlıkları öncesine denk geldiği için içerisi bir başka keyifliydi.
Peynirli ve çikolatalı krep ve patates kızartmasıyla güne bomba gibi bir başlangıç yaptık. Çalışanlar çok kibardı ve içerisi huzur doluydu. Bunu özellikle söylüyorum çünkü Tiflis’e gitmeden önce okuduğum bazı yorumlarda çalışanların suratsız ve kaba olduklarına dair bir bilgi dolaşıyordu ama biz böyle bir durumla karşılaşmadık. Yediklerimiz gayet uygundu ve bizi doyurdu. Linville’den mutlu ayrıldık. Kesinlikle listeye eklenebilir. Tabana kuvvet dedik ve kendimizi tekrar buram buram tarih kokan Tiflis sokaklarına bıraktık.
Bir diğer turistik nokta Bridge of Peace üstünden geçtik, sisler içerisinde görünen dağlara göz kırptık ve etrafta gezinen abilerin ellerinde tuttuğu papağanlarla zorla fotoğraf çektirme ısrarına da maruz kaldık. Siz siz olun gülüp geçin ve mümkün olmadıkça iletişim kurmayın:) Her sokak enfes tarihi yapılara ve graffitilerle dolu duvarlara açılıyor.
The Rooms Hotel’in içindeki Cafe Stamba desem ne dersiniz? Eminim Gürcistan seyahati hakkında bilgi toplarken buranın methini duydunuz. Kaç bin adım attık inanın bilmiyorum ama şansımıza aşırı soğuk yoktu ve motivasyonumuz tamdı. Dışı ayrı içi ayrı görkemli bu binaya girer girmez yurt dışında olduğunuzu hissediyorsunuz. Bunu neden söyledim çünkü Tiflis ilk defa yurt dışı seyahati yapacak olan kişileri gitmeden önce tatmin etmiyor olabilir ama inanın bana buradaki çoğu mekan sizi mimari açıdan doyuracak. Yemeklerin lezzetine geçecek olursam, biz hepimiz farklı tatlar tercih ettik ve her birinden hem fiyat hem performans olarak keyif aldık. Ayrıca dış kısımda, cocktail bar’ın da olduğu bahçeli bölümde oturmayı tercih ettik ve fiyat+performansa bir de görsel şölen ekledik.
Bu arada söylemeden geçemeyeceğim WC kısmındaki detaylar da bir o kadar özenliydi. Buradaki aynalarda bazı günler selfie sırası olduğuna yemin edebilirim. Yemeğimizi yedikten sonra otel içerisinde ufak bir gezintiye çıktık. Seyahatimiz yılbaşı öncesine denk geldiği için hem sokaklar hem gezdiğimiz mekanlar ayrı parlıyordu. İçeride devasa bir çam ağacı ve etrafını kaplayan boydan boya bir kütüphane vardı. Yere kadar inen camlardan içeri sızan ışıkla birlikte devasa bitkiler yukarı doğru çıktıkça bizi büyülemeye devam etti. Üst katta gezmesi çok keyifli bir hediyelik eşya dükkanı da bulunuyor. Her biri birbirinden özel parçalar, mutlaka ziyaret edilsin derim. “Neden burada kalmıyoruz?”u üzülerek sorguladıktan sonra gezimize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Tiflis gece daha bir kalabalık, neşeli ve ışıl ışıl… Sokaklarda müzisyenler, köşe başı noktalarda satıcılar ve sıcak şarap kokusu… Ufak ufak üşümeye başladık ve yol üzerinde gördüğümüz Ch’ika‘ya girdik.
Mekan çok keyifliydi. Camın önünde ahşap bir yükseklik ve minderler, kapının girişinde içinde meyve ve nane yaprağı bulunan cam bir su fıçısı (bu arada Tiflis’te musluktan su içiyorlar ama ben tercih etmedim), tam karşıda enfes tatlıların bulunduğu minik bir camekan… Benim tercihi kremalı ve havuçlu kek oldu yanında da latte, bol bol da su içtim. Hepsi enfesti. Meşhur Freedom Square’den geçerken bu anı ölümsüzleştirmeyi unutmadık elbette ve evimizin yolunu tuttuk.
Ertesi sabah önce kaldığımız yere çok yakın olan Museum of Books‘u ziyaret ettik. Gittiğimizde saat sabahın körü olduğu için içini ziyaret edemedik. Ama dışarıdan da oldukça güzel bir bina olduğunu söyleyebilirim. Siz gitmeden önce ziyaret saatlerini kontrol ediyor olursunuz. Kahvaltı için hepimizin görmek istediği Entree tercih edildi.
Hemen cam kenarı güzel bir masa seçtik kendimize ve camlı bölümde yer alan birbirinde lezzetli kruvasan ve sandviçlerden sipariş ettik. Kasadaki kız bize türk çayı içmemizi tavsiye etti ve geri çevirmedik. Türk çayı dediği sallama çay bu arada:) ama siparişimize güzel bir eşlikçi oldu. Bir tam puan da buraya. Kahvaltımızı sağlam yaptık çünkü bugün kaç adım atacağımız meçhul:) telefonu Love Bridge için kurduk ve yola koyulduk.
Arada yorulduğumdan şikayet ederek ağlayıp sızlasam da hedefe ulaştık. Hava yağmurlu olmasına rağmen köprünün üstü epey kalabalıktı. Köprünün başında keçeli kalemiyle birlikte köprüye asmak isteyeceğiniz birde kilit satan üstelik Türkçe bilen abi de cabası! Yalnız olmanın bana verdiği yetkiye dayanarak etraftaki çiftlerin fotoğrafını çektikten sonra gururla köprüden uzaklaştım. Yağmur çiselemeye başladı bizde yorulduk ve yolda gördüğümüz tatlış bir kafeye attık kendimizi. İnanmazsınız burası da çok keyifliydi. Tiflis bu işte iyi. Daily Grind bizce çok samimi ve sıcak bir dinlenme noktasıydı.
Birer sıcak çikolata içtik. Mekan sahipleri oldukça cana yakındı. Wifi şifresini de alıp burada biraz soluklandıktan sonra yolumuza devam ettik. Yol üstünde büyük bir Carrefour gördük. Yurt dışında market gezmeyen bizden değildir:) Hemen içeride ufak bir keşif yaptık ve şans eseri Tiflis’in gastronomi yuvası diyebileceğimiz Bazari Orbeliani mekanına denk geldiğimizi fark ettik.
İçeri girdiğiniz anda her köşeden yemek kokularıyla mest oluyorsunuz. Hiçbir köşeyi atlamadan semt pazarı gezer gibi önce keşfe çıktık ve sonrasında hoşumuza giden yerlerde yerel lezzetleri tatmaya başladık. Karbonhidrat üstüne karbonhidrat dedik ve bu seçimimizden asla pişman olmadık. Dönüş yolunda Çiçek Pazarı dedikleri meydandan geçtik.
Sokak lambalarının da yanmasıyla oldukça romantik oldu. Ertesi gün sabaha karşı uçuşumuz olduğu için eve erken dönüp hem dinlenip hem de toparlanmak istedik. Evden ayrılış saatimiz otobüs için uygun olmadığında BOLT uygulamasında araç çağırdık ve havalimanına bu şekilde gittik. Güvenle tercih edebilirsiniz. Gayet keyifli bir yolculuk oldu. Seyahat planının yaparken 2 gece 3 gün yetermiş gibi gelmişti ama bana sorarsanız yetmedi. Araç kullanmayıp her yere tabana kuvvet gittiğimiz için birbirine uzak yerleri tercih edemedik ve rotamızı ona göre şekillendirdik. Alın size Tiflis’e bir kez daha gitmek için bahane! See u soon Tiflis…
Kapak Fotoğrafı: Öyküm Pekşen
İlginizi çekebilir: Naz Kavas’tan Tiflis Lezzet Durakları
İlk yorumu siz yazın!