The Iron Claw: Lanetli Genler
Gerçek bir hikayeden uyarlanan The Iron Claw, geçtiğimiz sene çıkan filmler arasında beni en çok etkileyenlerden biri oldu. Türkiye’de yeni vizyona girdiği bilgisini de verdikten sonra şöyle kısaca bir tanıtım yapayım. Fritz Von Erich, ABD kırsalında yaşayan bir güreşçi. Spor ve güreş konusundaki takıntılılık seviyesi tüm aile hayatını doğrudan etkiliyor ve film de Kevin’in çocuklarını merkeze alıyor. Bol keseden erkek çocuğa sahip bu adamın oyun alanı da bu oranda genişliyor tabi… Bu baba, kendi zamanında istediği başarıların hepsini elde edemediği için, çocuklarına biraz fazla sorumluluk yüklüyor, biz de bu sürece tanıklık ediyoruz. Zac Efron’un hayat verdiği Kevin karakteri başı çekiyor diyebiliriz. Evin büyük abisi olarak sırtladığı yükün haddi hesabı yok. Filmden keyif almanız için güreşe dair hiçbir ilgi ve bilginiz olmasına gerek yok, şiddetle tavsiye edip öyle devam edeyim yazıya.
Şimdi böylesine hastalıklı bir babanın çocuklarından normal şartlarda da kolay kolay hayır gelmez. Fakat burada ekstrem bazı durumlar var, ailenin üzerinde bir lanet olduğuna dair bazı söylemler mevcut. Bunu ciddiye almıyoruz ilk başta. Fakat filmin devamında yaşanan olayların geldiği boyutlar bizi tekrar bir düşünmeye itiyor… Olaylar ve talihsizlikler öyle bir sırayla geliyor ki, film gerçek hikaye olmasa burun kıvırırsınız. Çocukların ufaklığı, ergenliği ve yetişkinliği derken bu sporu hayatlarının merkezi haline getirmeleri, annelerinin aile içinde kendini konumlandırma şekli, sorgulanması dahi mümkün olmayan bazı konular. Ev içinde adı tam konulmamış bir diktatörlük yaratıyor adeta.
Editör Notu: Yazının devamı spoiler içermektedir.
İlk yarıda izlediklerimiz bize görece klişe ama yine de ilginç bir hikaye aktarıyor. Başarılı olmak için çocuklarının burnundan getiren bir baba. Fakat filmin ikinci yarısı tüm alametifarikasını ortaya koyuyor. Tüm çocukların yetişkinliklerine hayat veren Zac Efron, Jeremy Allen White, Harris Dickinson gibi aktörlerin kusursuza yakın performansları aklımı aldı desem yeridir. Öncesinde Kevin’in hem başarıları hem de sorumlulukları sırtlayıp kardeşlerinin yükünü azaltacağını zannediyoruz. Fakat devamında kardeşlerinin teker teker yaşadığı trajediler, kendisinin kurmaya çalıştığı mütevazı aile hayatı ile öylesine kontrast yaratıyor ki, karakterlerin derdiyle dertlenmek konusunda seviye atlıyoruz adeta.
Abisi Kevin ile ringe çıkınca şovmen tarafıyla süreci daha iyi yönettiği ortaya çıkan David’in yükseliş ve düşüş şekli çok dramatik. Kevin tüm bu süreçte kendisinden rol çalındığını düşündüğü için sıkıntıya giriyor ama bunu yansıtmamak için gösterdiği çaba, Zac Efron’un oyunculuk performansının sınırlarına ulaşmasını sağladığı anlara evriliyor. David’in malum olayı sonrası diğer kardeşinin yükselişi ve devamında yaşadığı inanılmaz kazadan sonra dilimiz damağımız kuruyor daha fazla ne olabilir ki diyoruz. Bu sefer de ufak kardeşinin ringde yaşadığı bir sakatlık ve onun bir anda çocuğu bambaşka bir hale sokması, yaşamsal fonksiyonlarını kökünden etkilemesi… Şunları hatırlarken bile tüylerim diken diken oluyor. Bu arada filmin hikayesine ilgi duyanlar gerçek hikayeyi mutlaka internetten okusun derim, inanamayacaksınız belki ama gerçek hikaye bu filmin senaryosundan bile daha trajik. Herhalde senaristler bu konuda izleyiciye kıyamadığı için bir nebze filtreden geçirmişler trajedileri.
Sinema dünyasına ve filmlere dair paylaşımlarıma Instagram üzerindeki film blogumdan (@atıptutuyorum) ulaşabilirsiniz.
Kapak Fotoğrafı: IMDb
İlginizi çekebilir: Eralp Alper’den Perfect Days
İlk yorumu siz yazın!