Ilgın Top ile: “Aydın Gün Teşvik Ödülü” ve Kariyeri Üzerine
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından her yıl, klasik müzik alanında gelecek vadeden 30 yaşın altındaki bir genç müzisyene destek sağlayan Aydın Gün Teşvik Ödülü’nün 2023 yılı sahibi, bir süre önce 23 yaşındaki keman sanatçısı Ilgın Top olarak açıklandı. İKSV’nin de kurucuları arasında yer alan opera sanatçısı Aydın Gün anısına 2012 yılında verilmeye başlanan bu ödül genç müzisyenlere destek olmayı ve kültür-sanat üretimine katkıda bulunmayı amaçlaması bakımından büyük öneme sahip. Nitekim İKSV Genel Müdürü Görgün Taner başkanlığında, şef Rengim Gökmen, rejisör Yekta Kara, keman sanatçısı Cihat Aşkın, Borusan Kocabıyık Vakfı Genel Koordinatörü Ahmet Erenli ile İKSV Genel Müdür Yardımcısı Yeşim Gürer Oymak’tan oluşan seçici kurulun oy birliğiyle belirlenen bu prestijli ödül, sevgili Ilgın Top’a 21 Mayıs 2024 Salı günü Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek 52. İstanbul Müzik Festivali’nin açılış töreninde sunulacak. Ben de bu vesileyle değerli genç keman sanatçımız sevgili Ilgın ile bir röportaj gerçekleştirerek bu ödüle dair duygu ve düşüncelerini öğrenip kariyerini konuşma fırsatı buldum. Keyifli ve ilham veren okumalar dilerim.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından her yıl, klasik müzik alanında gelecek vadeden 30 yaşın altındaki bir genç müzisyene destek sağlayan Aydın Gün Teşvik Ödülü’nün 2023 yılı sahibi olduğun için öncelikle tebrikler sevgili Ilgın. Elde ettiğin ödülünü 52. İstanbul Müzik Festivali’nin açılış töreninde alacaksın. Röportajımıza öncelikle bu ödüle dair duygu ve düşüncelerini öğrenerek başlayalım dilersen.
Çok teşekkür ederim. Bu ödül genç nesil müzisyenler için gerçekten çok kıymetli. 23 yaşındaki bir kemancı olarak söyleyebilirim ki hayatımızın bu döneminde eleştirilmeye, tavsiyeye ve deneyimlere ihtiyacımız olduğu kadar desteklenmeye ve takdir görmeye de ihtiyacımız var. Benim için emeklerimin takdir edildiğini görmek de çok büyük bir motivasyon kaynağı. Başta Bülent Eczacıbaşı olmak üzere tüm Eczacıbaşı ailesine ve İKSV seçici kurul üyelerine en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Bu ödüle layık görülmek benim için çok büyük bir onur.
Sanatın neredeyse her dalında olduğu gibi müzik de çok küçük yaşlardan itibaren ciddi bir disiplin ve en önemlisi özveri gerektiriyor. Sen de bu noktada keman eğitimine Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Müzik ve Bale İlkokulu’nda Irina Nikotina ile başladın. O günden bugüne kariyerini şöyle bir düşünecek olursan “kırılma noktası” olarak nitelendirebileceğin olay ne oldu senin için?
Müzik yolculuğuma profesyonel olarak beş yaşında başlasam da müzisyen bir evde doğduğum için müzik her gün her dakika benimleydi. Kendimi başka bir alanda düşünmüyordum bile. İlk enstrümanım piyano olsa da her fırsatta keman çalmak istediğimi dile getiriyordum. Daha sonra Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Müzik ve Bale İlkokulu benim evim oldu ve keman çalmaya başladım. Hayatımın büyük bir bölümünü o okulda ve ilk keman öğretmenim Irina Nikotina ile geçirdim. Benim için gerçekten çok kıymetli zamanlardı. Kırılma noktasına gelecek olursak 13 yaşında orkestra ile solist olarak ilk konserimi vermek aslında hayatımın geri kalanında ne yapmak istediğimi anlamamı sağladı diyebilirim.
Okul, kariyer ve meslek seçimlerimizde her ne kadar özgür gibi olsak da hayata ilk adım attığımız “aile” kurumu, dolaylı yoldan da olsa tercihlerimizi etkiliyor. Peki sen nasıl bir ailede doğup büyüdün? Ailenin bu yolculuktaki etkisine dair neler söylemek istersin?
Söylediğim gibi müzisyen bir aile ile büyüdüm. Ailem benim hayatımı ve kariyerimi sadece iyi anlamda etkiledi diyebilirim. Daha 2,5 yaşında babamın müzik yeteneğimi keşfetmesiyle müziğe başladım ama bu yolculuğa başlar başlamaz aşık oldum diyebilirim. Çoğu müzisyen arkadaşımdan duyduğum gibi ailem bana hiçbir şekilde gerek çalışma saatlerim olsun gerek kariyer planlaması olsun baskı yapmadı. Hatta her seferinde kemanın benim bütün hayatım olmadığını, keman çalmasam da çok değerli olduğumu ve beni hangi işi yaparsam yapayım seveceklerini vurguladılar. Ailem bana hep güvendi ve küçüklüğümden beri her kararımın arkasında durdular. Bu yüzden kendimi hep çok şanslı hissediyorum çünkü hayatımda attığım her adımda desteklerini hissediyorum. Eğer şu an olduğum Ilgın’sam bunun çoğu ailem sayesinde. Onları çok seviyorum ve çok minnettarım.
Eğitimine dair biraz daha detaylı konuşalım dilersen. Uzun bir süre Bilkent’te birbirinden değerli hocalarla çalıştıktan sonra lisenin son iki yılını Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı’nın lise bölümünde tamamladın. Liseden sonra da senin için Hollanda ve daha sonrasında Almanya macerası başladı. Bu sayede de Türkiye ve Avrupa’daki müzik eğitimine dair mutlaka dikkate değer gözlemlerin olmuştur. Aradaki en ciddi farklar neler sence? Ülkemizdeki eğitim genç yaştaki müzisyenler için yeterli seviyede mi? Özellikle ustalık sınıflarının nasıl bir önemi bulunuyor?
Ben her zaman öğrenmenin ve gelişmenin sınırının olmadığını düşünürüm. Dolayısıyla konu eğitim oldu mu benim için yeterli eğitim diye bir kavram yok açıkçası. Müzik eğitimi, özellikle enstrüman eğitimi çok kişisel. Profesörlerimizle teke tek çalıştığımız için bu eğitimlerin herkesin ihtiyaçlarına göre, güçlü ve zayıf yanlarını göz önünde bulundurularak yapılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü her hocanın eğitim sistemi farklı. Sadece Avrupa değil, Türkiye’deki farklı profesörleri gözlemleseniz de bu farkı görebilirsiniz. Ben müziğin merkezine daha yakın olmak ve sadece Türkiye değil uluslararası arenada seviyemi görmek ve vizyonumu geliştirmek için Avrupa’da bir eğitim hayatı tercih ettim.
Peki kemanınla kurduğun özel bağ sadece notalardan mı ibaret?
Bu soru cevaplamayı çok sevdiğim bir soru. 12 yaşımdan beri aynı kemanla hayatıma devam ediyorum ve tahmin edersiniz ki şu ana kadar bu kemanla geçirdiğim saatlerin haddi hesabı yok. Görüyorum ki kemanım benimle aynı kişisel özelliklere sahip. Belki sizin için söylediklerim mantıklı duyulmuyor ama kemanımın sesinden, benim kafamda yapmak istediklerime geri dönüşünden, tüm iyi ve kötü özelliklerimle bana benzediğini düşünüyorum. Yani aslında o benim, ben de o’yum.
Sahneye çıkıp çalmaya başladığın o büyülü anı tarif etmen mümkün mü?
Gerçekten bambaşka bir his. Benim için sahne, adımımı atar atmaz her şeyi kuliste bırakabildiğim güvenli yerim. Sahnede olan her şey benim için kutsaldır. O yüzden olabildiğince tadını çıkarmaya özen gösteriyorum. Ayrıca her sahneye çıkabildiğim an benim için bir hediye gibi. Nefes alabileceğim bir alan gibi görüyorum.
Bir sanatçı olarak çalışma rutinin nelerden oluşuyor? Konser ve yarışmalar öncesinde veya günlük rutininde mutlaka farklılıklar bulunuyordur.
Günlük rutinleri özellikle çalışma rutinlerini gerçekten çok seviyorum. Genelde eğer hiçbir konserim veya yarışmam yoksa derslerim dışında günde 4-5 saat çalışıyorum ama özellikle bir yarışma dönemindeysem 7-8 saate çıktığı olmuştu. Genelde sürdürülebilir bir rutinim olması için günümü dengeli geçirmeye çalışıyorum.
İyi “müzisyen-sanatçı” kavramının sendeki karşılığında nedir? İyi olma ve hep daha ileri adım atma yolculuğunda seni endişelendiren neler var?
Söylediğim gibi öğrenmeyi çok seviyorum ve hayatımın sonuna kadar olan uzun vadeli bir hedefim varsa o da her gün kendimi zorlayıp bir adım öteye taşımak. Keman çaldığım bu 16 yılda öğrendiğim ve kabullendiğim bir şey varsa o da asla “Ben artık oldum.“ diyemeyeceğimdir. Çünkü ben geliştikçe “iyi” olma standartlarım da bir adım öteye gidiyor. Ayrıca “iyi” müzisyen olmak genel olarak çok göreceli bir kavram. Ben bana göre iyiysem mutlu oluyorum ama başkalarını benim “iyi” standartlarıma göre yargılamak ne kadar doğru bilemiyorum. Onun yerine herkesin birbirinden çok farklı olduğunu ve farklı özelliklerini öne çıkarınca müzik dünyasının daha da zenginleşeceğine inanıyorum. Bana sorarsanız sanat denilen şey tam da bu.
Müzik aletinin ritimleriyle ortaya çıkan somut eserlerin aynı zamanda soyut bir dünyaya da kapı aralamasına dair neler söylemek istersin?
Aslında her ne kadar somut diye adlandırsak da ortaya çıkan her şeyin bizim iç dünyamızın yansıması olduğuna inanıyorum.
Müzik için nitelik derecesini belirleyen tek unsur notaların kusursuz bir biçimde icra edilmesi mi yoksa dinleyici özelinde de bir duygu yoğunluğu olarak karşılığını bulması mı sence?
Önceki bir soruya benzer cevap vereceğim ama aynı şekilde düşünüyorum. Bana göre kusursuz olan bir icra başka birinin gerçekten hoşuna gitmeyebilir. Benim kriterlerimden bir tanesi kendimi tatmin etmek. Bu da sahnede yarattığım atmosferden geçer. Genellikle eğer ben o atmosferi yarattığıma inanıyorsam seyirci benim anlatmak ve iletişim kurmak istediğim duyguları ve hikâyeyi hissetmiş oluyor.
Peki hedeflerine odaklanmanda seni motive eden idolün kim diye sorsam?
Herkesten önce benim devam etmemi sağlayan ve beni sürekli motive eden kişi babam. Onun sayesinde her seferinde kendi gücümün ve potansiyelimin farkına varıyorum. Potansiyelimi keşfettikçe ve neler yapabileceğimi düşününce de her gün daha da motive oluyorum.
Müzik, yaşama ve umutsuzluğa bir alan açar mı?
Bana göre müzik insanı düşünmeye sevk eder. İnsanın içsel yolculuğunun başlangıcıdır. O an içinizde ne olup bitiyorsa veya ne duymak istiyorsanız onu duyarsınız.
İlerleyen yıllar için kariyerin adına hedefin ve hayallerini öğrenerek bitirelim dilersen röportajımızı?
Özetleyecek olursak nefes aldığım her günü öğrenmeye ve sevdiğim işi yapmaya adayarak geçirmek istiyorum. Daha gerçekleştirmek istediğim bir sürü hedefim var. Spesifik olarak söylemesem de prestijli salonlarda benim gibi hayatını müziğe adamış müzisyenlerle iş birliği yaparak sahnede olmak benim hayalim. Onun dışında katılmak istediğim birkaç tane uluslararası nitelikte prestijli yarışma var. Hepsini sevgiyle ve tutkuyla gerçekleştirmeyi umuyorum. Çok teşekkür ederim.
Kapak Fotoğrafı: Ilgın Top
İlginizi çekebilir: Halil Şimşek’ten Eda Göknar ile Röportaj
İlk yorumu siz yazın!