Anime Dünyasında Japon Mitolojisi: Kültürel Mirasın Fantastik Yansımaları
Mitoloji, insanlığın varoluşundan beri evreni ve insanın yerini anlamlandırma çabasının ürünü olan bir anlatı geleneği olarak ortak bir bilinç oluşturulmasına katkı sağlıyor. Mitler; dünyanın her yerinde var olmuş, doğaüstü varlıklar, olaylar ve kahramanlar üzerinden dünyanın ve insanın doğasıyla ilgili derin sorulara cevap arayarak insanlığın geçmişine ışık tutmuşlardır. Bu anlamda mitler, kültürel mirasın bir parçası olarak günümüze kadar uzanan zengin bir anlatı geleneğini oluştururken insanın anlam arayışının geleneksel ve antik ruhunu da temsil ediyor.
Farklı kültürlere ait birçok mitoloji arasında en dikkat çekici olanlardan biri benim için çok farklı mitsel karakteri içeren ve zengin kaynaklara sahip olan Japon mitolojisi. Aslında en ilginç olan söz konusu mitolojiye dair zengin bir külliyatın var olması. Bu durum aslında mitolojinin doğaüstü karakteristik özelliklerine aykırı ancak bir o kadar da hayranlık uyandırıcı. Zira her ne kadar gerçek dışılığı olsa da aslında somut kaynakların varlığı Japon Mitolojisi’ni bir nevi daha gerçekçi ve ulaşılabilir kılmış. Böylelikle mitoloji, Japon kültürü ile iç içe geçerek bu eski medeniyetin bir gerçeği haline gelmiş. İşte bu kaynaklar arasında Kojiki (8. yy), Nihon Shoki (8. yy), Fudoki (8. yy) ve Engishiki (10. yy) önemli bir yer tutuyor. Ancak bunların içinden en değerlisi olarak görülen Kojiki, 712 yılında Ōno Yasumaro tarafından tamamlanıyor ve Japon İmparatorluk Sarayı’na sunuluyor. Kojiki artık Japon mitolojisini temsil eden en birincil kaynak olarak kabul ediliyor. Bu anlamda Japon kültürü ile mitolojinin binlerce yıl sonra bile devam etmesi öngörülen etkileşiminin somut bir hale gelişinin de temeli atılmış oluyor.
Kaynağını genel olarak Kojiki’den alan Japon Mitleri, Japonya’nın geleneksel sanatında yer bulduğu kadar günümüzün modern perspektifinde de kendine özgü bağlamlarla var olmaya ve fark yaratmaya devam ediyor. Özellikle günümüzde çokça seveni olan anime sanatına oya gibi işlenmiş bir Japon mitleri gerçeğinden söz etmek mümkün. Zira mitler pek çok anime karakterine kaynaklık etmeye devam ediyor. Anime, en başta kahramanlık hikâyeleri ve mitlere dayalı olmak üzere Japon kültürünün pek çok dalında karşımıza çıkan, Japon kültürüne özgü olan ve manga çizim sanatıyla çizilmiş animasyonların genel adına deniyor. Bu açıdan Japon kültüründe yer alan mitler; günümüzde anime sanatçıları için en değerli kaynaklar arasında yer alıyor. Bu mitlerde şekil değiştiren, fırtınalar ve büyük depremler oluşturan tanrılar; mortal yani ölümlüleri fantastik güçleri ile ödüllendiriyor ya da cezalandırıyor. Tanrı ve Tanrıça kültleri animeler yoluyla Japonya’nın günlük yaşamının pek çok alanına doğrudan etki ediyor. Hatta sıklıkla ruhun ölümsüzlüğüne de yer veren mitler anime karakterlerinin spesifik bir özelliği oluyor.
İzanagi ile İzanami
İzanagi ve İzanami, Japon mitolojisinin en önemli karakterlerinden biri. İzanami, yaratılış miti açısından ilk kadın figürü olarak büyük önem taşıyor. İzanagi ve İzanami’nin efsanesine göre bu tanrılar Japonya’nın sekiz büyük adasını yaratmak için birlikte çalışıyor. Bu mit, Japonya’nın “Sekiz Büyük Ada Ülkesi” adını almasına ilham veriyor. Daha sonraki yıllarda keşfedilen diğer adalar da bu mitolojik hikâyenin etkisini taşıyor.
İzanagi, İzanami’yi karanlıklar ülkesinde kötülüklere bulaşmış olarak buluyor. İzanami, ona kaçmasını ve bir daha geri dönmemesini söylüyor ancak İzanagi bu fikre katılmıyor. Bu durum İzanami’yi oldukça sinirlendiriyor ve İzanagi kaçarken İzanami’nin peşinden geliyor. İzanami’nin bir iblis olduğu söylentisi yayılıyor ve bu ikilinin arasındaki gerilim gün geçtikçe artıyor. İzanagi’nin dünyaya gelmek istemesiyle birlikte İzanami bin kişiyi öldürmeyi, İzanagi ise her gün bin beş yüz kişinin doğacağını vaat ediyor. Böylece, İzanagi doğumla ilişkilendirilirken İzanami ölümle anılmaya başlıyor. Bu hikâye, pek çok anime serisine ilham veriyor ve Japon mitolojisinin derinliklerinden fantastik ve çarpıcı hikayeler yaratıyor.
Japon Mitleri ve Animeler
İzanagi ve İzanami mitinin yer aldığı animelerin en popülerlerinden biri, 2014’ten beri devam eden Noragami adlı anime serisi. Noragami, yedi şans tanrısı mitiyle bağlantılı bir konuya sahip olup ikinci sezonunda tanrıça İzanami ile Ebisu’yu buluşturan bir hikâye işliyor. Diğer bir İzanagi karakteri ise oldukça ünlü Japon anime serisi Naruto Shippūden’de karşımıza çıkıyor. Hatta 338. bölümünde İzanagi ve İzanami’nin karşılaşmasına yer veriliyor.
Animelerde sıkça yer verilen bir diğer mitolojik karakter ise Tanrı İzanagi’nin gözyaşlarından doğduğuna inanılan Güneş Tanrıçası Amaterasu. Bu mitolojik karakter, 1989 yapımı Five Star Stories anime filminde de görülüyor. Amaterasu’nun erkek kardeşi olan Ay Tanrısı Tsukuyomi ise Yu-Gi-Oh! ve Pokémon gibi anime serilerinde de karşımıza çıkan bir mitolojik karakter.
Japon animelerini dünya çapında ünlü kılan isimlerin başında şüphesiz, manga ve anime dünyasının önde gelen isimlerinden Hayao Miyazaki’dir. Miyazaki’nin animelerinde seçtiği konular, oluşturduğu karakterler ve eserlerinde yer verdiği zengin kültürel öğelerle Japonya sınırlarını aşarak geniş bir hayran kitlesi edinmesini sağlıyor. Tek başına Japonya’nın kültürel mirası haline geliyor.
Miyazaki’nin filmleri, derin felsefi içeriğiyle de dikkat çeken özelliklere sahip. En çok sevilen animelerinden biri olan “Prenses Mononoke”, geleneksel Japon mitolojilerine odaklanarak yerel kültürün derinliklerini izleyiciye aktarıyor. Kadın figürleri ve Japon mitolojisinin önemli unsurları üzerinde vurgu yaparak Japon kültürünün mitolojik zenginliğini sergiliyor.
Animeler mitolojik bir dokunuşla yaklaşarak hayal dünyasını ve mitolojik unsurları görsel bir estetikle sunuyor. Bu anlamda bu dokunuşların en önemlilerinden biri Japonya’nın doğal felaketlerle ilişkilendirilen bir gerçekliğinin bulunması. Animeler bu gerçekliği de mitsel dokunuşlarla sunuyor. Örneğin, Japonya’da deprem ve tsunami gibi doğal afetlerin oluşumunun efsanevi kedi balığı Namazu’nun kuyruğunu sallamasına bağlandığı bir yerel inanış bulunuyor. Hayao Miyazaki’nin “Küçük Deniz Kızı Ponyo” adlı animesinde tsunaminin oluşumu, insan olmak isteyen küçük bir Japon balığının ruh haline bağlanıyor. Böylelikle animeler izleyicilere Japonya’nın felaketler ülkesi olarak adlandırmasına mitolojik bir perspektiften bakma fırsatı sunuyor.
Animelerde yaşanan kayıplar da mitoloji ile ilişkilendiriliyor. Bu anlamda Oscar ödüllü bir anime olan “Ruhların Kaçışı” (Spirited Away) bu göndermelere ev sahipliği yapmış bir film. Zira Japon kültüründe “Kamikakushi” terimi, gizemli bir şekilde ortadan kaybolan kişiler için kullanılıyor ve onların öfkeli bir tanrı tarafından kaçırıldığına inanılıyor. Filmin kahramanı Chihiro da gerçek dünyadan ruhların dünyasına kaçırılıyor ve bu deneyimler, Japon mitolojisine dayanan bir temele sahip. Chihiro’nun yaşadığı olaylar, İzanami ve İzanagi mitine dayanıyor: “Tanrıça İzanami öldükten sonra geri dönemeyecektir çünkü öbür tarafın yiyeceğini yemiştir.”.
Aynı animede yer alan hamamın sahibi Yubaba karakteri, (ki bence Yubaba Miyazaki’nin en tedirgin edici karakterlerinden birisi) isim, kişilik ve biçim açısından Japon kültüründeki dağ cadısı Yamauba’ya oldukça benzer nitelikte. Filmdeki diğer karakterlerden Kamaji, Japon mitolojisindeki toprağın altında yaşayan örümcek olan Tsuchigumo’ya benzerlik gösteriyor. Haku ise Chihiro’nun hatırlamasını sağladığı beyaz ejderha görünümlü bir ırmak ruhu. Kaonashi (Suratsız), iki dünya arasındaki köprüde görülen başka bir mitolojik karaktere göndermedir ki benliği olmadığı için iletişim kurabilmesinin tek yolu birisini yutması ve yuttuğu kişinin sesiyle konuşmasıdır. Oldukça mitsel değil mi?
Tüm bunlar kapsamında diyebiliriz ki Japonya’nın zengin kültürü ve gelenekleri, anime dünyasında benzersiz bir kimlik kazanarak dünya seyircisiyle derin bir etkileşim kurmuş ve kurmaya devam ediyor. Japon mitolojisinden esinlenen karakterler hem yerel kültürü yansıtıyor hem de kültürel miraslarını dünya çapında tanıtmayı sürdürüyor. Hayao Miyazaki gibi anime öncüleri, Japon mitlerini ustalıkla kullanarak hem kendi ülkelerinin gençlerine hem de küresel anime hayranlarına zengin bir kültürel deneyim sunuyor. Japonya’nın mitolojik geçmişini modern bir perspektifle ele alarak kültürel anlayışın derinleşmesine ve küresel bir platformda paylaşılmasına olanak tanıyor ve tanımaya da devam edecek gibi görünüyor.
Kapak Fotoğrafı: sacred-texts.com
İlginizi çekebilir: Berke Kadam’dan The Boy and The Heron
İlk yorumu siz yazın!