Sürdürülebilir Sanat: Muz Kabuğu Lifinden Dokuma!
Geçtiğimiz yıl Mayıs ayında MSGSÜ Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezinde yapay zeka ve dokumacılığı bir araya getiren “Ortak Mekik” isimli bir sergi gerçekleşti. O sergide çok orijinal bir dokuma tekniği vardı: Muz lifleriyle dokuma! Muz liflerini kullanarak dokuma gerçekleştiren Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi öğrencisi Ceyda Yalçın ile sergiden bir yıl sonra Mart ayında tanıştık. Sanatını ileriye taşımak için yeni yollar oluştururken yollarımız kesişti. Muz liflerinden dokuma yapıldığını daha önce duymadığım için oldukça ilgimi çekti. Hikayesini dinledikten sonra sizlerle paylaşmak için büyük heyecan duydum. Ceyda da beni kırmadı ve sorularımı içtenlikle yanıtladı. Muz ağacından dokuma yapmak aslında çok daha fazlasıymış! Röportajı okuduğunuzda bu sözüme hak vereceksiniz.
Ceyda’dan dinledikten sonra bu konuyu araştırmaya başladım. Ve Alanya Belediyesi’nin kendi duyurusundan öğrendim ki Alanya’nın kültürel mirasını korumak ve gelecek nesillere aktarmak amacıyla 2015 yılında Alanya Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü tarafından bir proje başlatılmış. “Muzdan Sanata, Hayalden Tasarıma” sloganıyla yürütülen “Muz Lifi Projesi”, Türk Patent ve Marka Kurumu (TPMK) tarafından tescil edilerek koruma altına alınmış. Bu proje kapsamında belediyenin atölyelerinde ev hanımları tarafından hediyelik eşyalar üretilmeye başlanmış ve zamanla muz lifinden yapılan ipek ve pamuk ipliklerle dokunan kumaşlar, muz yapraklarından elde edilen tablolar ve çeşitli hediyelik eşyalar projeye eklenmiş.
2017 yılında, ünlü modacı Vural Gökçaylı’nın tarihi Bedesten’de gerçekleştirdiği ‘Anadolu Medeniyetlerinden İzler’ defilesinde, bu projede üretilen kumaşlardan yapılan üç elbise sergilenmiş. Ayrıca, muz atıklarının tarım ve hayvancılıkta gübre ve yem olarak kullanılması üzerine çalışmalar yapılmış. Proje, 2015 yılında ‘1. Akdeniz Belediyecilik Proje Yarışması’nda ‘Çevre Koruma ve Geliştirme’ kategorisinde ikincilik ödülü kazanmış ve 2022 yılında Akdeniz Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından ‘Organik Gübre Üretimi’ çalışmasıyla ödüllendirilmiş. Hem sosyal hem de çevresel bir proje olarak büyük bir başarı elde etmiş.
Hem kullanışlı hem de sürdürülebilir bir hammadde olan muz lifine ilgim böylece daha da artmış oldu. İşlenmesinin oldukça zor olması muz lifini endüstride tercih sıralamasında sonlara itmiş olsa da ikinci bir şansı hak ettiğini düşünüyorum. Sürdürülebilir ve yerel kültürümüze de ait olan muz lifini sanatıyla birleştiren, bence gelecekte çok başarılı bir sanatçı olacak olan Ceyda ile gerçekleştirdiğimiz röportajımıza geçiyorum. İlginizi çekecek, biliyorum!
Ceyda, öncelikle bana ve theMagger okuyucularına vakit ayırdığın için teşekkür ederim. Asıl konumuza geçmeden önce seni biraz daha yakından tanıyalım istiyorum. Bize biraz kendinden bahseder misin?
Tabii ki. Ben Ceyda Yalçın. 2002’de Antalya’nın Alanya ilçesinde doğdum. Esnaf bir ailenin ikiz kızlarından biriyim. İkizim de benim gibi güzel sanatlar bölümünde okuyor. Ailem Alanya’da küçük bir pastane işletiyor. 2020 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesini kazanmamla birlikte İstanbul’a geldim. Şuanda 4. Sınıfım ve resim bölümü okumaktayım. Küçüklüğümüzden beri ikizimle birlikte elişi ve resim yaparız. O zamanlardan beri resme ilgim var. Fakat bir gün yaşadığım ilçeye ilk kez güzel sanatlar lisesi açıldığını duyana kadar eğitim hayatımda resim alanına yöneleceğimi ve bu alanda ilerleyeceğimi bilmiyordum. Başta sadece yeteneğim olduğu için yöneldiğim bu alan daha sonrasında üniversitede de resim bölümünü seçmem ile birlikte beni ben yapan şey oldu.
Resim, çok yönlü ve çok kapsamlı bir alan. Özgür olmayı çok seviyorum. İstediğim fikri istediğim malzeme ya da teknikle istediğim şekillerde üretmek mükemmel bir şey. Sadece resim bazında değil, sanatın bir dalı ile uğraşıyor olmak kendimi ve hayatı anlamama yol açtı. Resim haricinde, küçüklüğümden beri süregelen çöp biriktirme, bir şeyleri atamama huyum var. Tabi bunun temelinde çöpleri dönüştürme, kullanılabilir hale getirme isteği var. Yani atıklar her zaman ilgi alanım olmuştur.
Bunun dışında özellikle doğadaki mikro detaylar ilgimi çeker. Doğadaki en küçük şeylerin bile bu kadar detay ve incelikler barındırabilmesi, beni büyük düşünmeye teşvik ediyor. Hayatım ve kendim adına büyük düşünmeyi seven biriyim.
Muz liflerinden dokuma fikri aklına nasıl geldi? Seni motive eden şey neydi?
Geçen yıl üçüncü sınıftayken zorunlu seçmeli ders olarak Halı Dersini almamla birlikte aslında bir projenin tam içerisine düşmüştüm. Dersin ilk günü, dersin eğitmeni olan Gülçin Aksoy ile tanıştım. Bize daha sonra ismini “Ortak Mekik” olarak belirleyeceğimiz projeden bahsetti. Açıkçası ben dersi yeni aldığım ve daha öncesinde hiç dokuma yapmadığım için kendimi bu projenin dışarısında görmüştüm. Fakat Gülçin Hoca bu dersi alan herkesin bu projeye katılabileceğini söyledi. Ders ve dokuma hakkında bir bilgim olmadığının farkında olsam dahi bu projede yer alma fikri beni çok heyecanlandırdı. Henüz yeni tanıştığım Gülçin hocanın ” istediğinizi yapın, özgürsünüz” diyen destekleyici tavrı beni cesaretlendirdi. Mutlaka sergilenmeye değer bir fikir bulup bu projeye katılacaktım. Doğayı ve doğal ürünleri projelerimde kullanmayı çok seviyorum. Bunun üzerine düşünmeye başladığım sıralarda yaz tatili vesilesiyle memleketim Alanya’ ya gitmiştim. Bir gün Alanya kalesine çıktığımda bir müze görüp içeri girdim ve içerisinde muz lifiyle dokunmuş şapka, terlik, çanta gibi el ürünlerinin olduğunu gördüm. O esnada bu liflerden dokuma yapmalıyım diye düşündüm. Çünkü memleketimde eski bir kültür olduğunu öğrendiğim muz dokumacılığını yaygınlaştırmak istedim.
Araştırmalarım sonucu muz ağacından lif elde etmenin makine ile çok rahat bir şekilde mümkün olduğunu gördüm. Fakat ben eskiden Alanya kadınlarının yaptığı gibi, bu lifleri geleneksel bir yol ile ede edebilir miyim? Eğer bu mümkünse, nasıl elde edilir? Bu soruların peşine düştüm. Ama tabii ki bu Alanya’da eski bir gelenek olduğu için bu işi aktif olarak yapan birilerini bulmak biraz zordu.
Bir gün esnaf bir ağabeyimle sohbet ederken ona muzlarla uğraştığımdan bahsettim ve bana tam olarak bu işle uğraşan birini tanıdığını söyledi ve beni ona yönlendirdi. Ben de gittim onu buldum ve bana makineye ihtiyaç duymadan muz ağacından lif elde edebileceğimi söyledi. Sonrasında bahçeye inip bir muz ağacı yaprağı kopardı ve nasıl yapacağımı da gösterdi. Hemen işe koyuldum. Okul açıldığında İstanbul’a döndüm ve elde ettiğim ilk muz liflerimi aldım halı atölyesine, Gülçin Hoca’nın yanına koştum. Dürüst olmak gerekirse, bence Gülçin Hoca da ben de bu lifleri elde geleneksel bir yöntemle yapabileceğimi düşünmüyorduk. Lifleri ona doğru uzattığımda gözlerindeki şaşkınlık, mutluluk ve heyecan ile birlikte “Aferin! Gerçekten ısrarcı bir şekilde peşine düştün, uğraştın ve yaptın.” dedi. İşte beni motive eden şey buydu.
Muz ağacından Lif elde etme sürecinde neler yaşadın? Zor muydu?
Açıkçası ağacı Alanya’dan İstanbul’a getirmesi bile sancılı bir süreçti. Ağacı tek başıma Sirkeci Garından okula kadar nasıl taşıdığımı dün gibi hatırlıyorum. Ağaç, gövdesinde çok fazla miktarda su barındırdığı için çok ağırdı. Ağacı atölyeye getirdim ve hemen kesmeye, parçalamaya ve içerisindeki lifleri almaya başladım. Tabii bu işlemi olabildiğince hızlı bitirmek gerekiyor. Çünkü ağaç her geçen gün yavaşça çürüyor. Ağaç tazeyken lifleri alması daha kolay oluyor. Ağaç çürümekte olmasına karşın içerisindeki lifleri almak için gerekli olan adımlar oldukça fazla zaman ve emek gerektiren bir süreç. Sadece bir ağacın gövdesindeki lifleri ayıklayıp iplik haline getirmek haftalarımı, bazen de aylarımı aldı. Bu süreç ağaca ayırdığım mesai süresince değişiyor.
Muz ağacı liflerinin diğer malzemelere göre avantajları ve zorlukları nelerdir?
Açıkçası bu dokuma işine başlarken ip yerine doğal bir lif kullanmamın temel amacı bir kültürün devamlılığını sağlamak ve sürdürülebilirlikti. Daha önce de bahsettiğim gibi dokuma benim direkt olarak ilgi alanım değil. Bu nedenle dokumam için hangi ip diğerlerine göre daha uygun ve daha avantajlı bir malzemedir diye hiç düşünmedim. Bana sunulan bir doğa ve doğası gereği her yıl meyve verdikten sonra kesilmesi gereken bir muz ağacı vardı. Ben de gerekeni yaptım.
Tabii benim de bu malzemeyle ilk kez temaşa edişim. Malzemeyle uğraşırken aynı zamanda lif hakkında araştırmalar da yapıyordum. Bu esnada muz liflerinin suyu çok iyi hapsettiğini, özellikle ıslakken çok dayanıklı olduğunu öğrendim. Yani muz malzemesini diğerlerinden ayıran özelliğinin suyu hapsetmesi ve dayanıklılığı olduğunu söyleyebiliriz. Aslında ben de malzemeyi halen keşfetmekteyim. Belki de daha birçok avantajları ve zorlukları da vardır.
Muz lifleri kullanmak çevreye nasıl bir katkı sağlıyor? Liflerini kullandığınız muz ağaçlarını doğada nasıl kullanıyorsunuz?
Muz lifleri kullanmak doğanın sürdürülebilirliğine katkı sağlıyor. Doğadaki muz ağaçları her yıl, muz meyve verdikten sonra kesilir ve ağaç toprağa gömülür. Muz ağacı toprağın ciddi anlamda verimini artıran bir malzeme. Benim yaptığım ise toprağa gömmeden önce gövdenin içerisindeki lifleri almak. Zaten ben lifleri ayıklarken, ayıkladığım liflerin 5-10 katı kadar posası çıkıyor. Bu kısım tekrar toprağa gübre olmak üzere gömülebilir.
Senin eserin hangi sergide sergilendi? Eserine ne isim verdin ve nasıl seçtin?
Halı Atölyesinde yürütülen Koç Üniversitesi ortaklığında Yapay Zeka ve Dokuma konulu “ Ortak Mekik” projemizin sene sonunda sergisi gerçekleşti. İşim, proje arkadaşlarımın işleriyle birlikte bu proje çerçevesinde sergilendi.
Eserin ismi Gülçin Hoca ile sohbetimiz esnasında oluştu. Bir gün halı atölyesine gittim. Elimde iplik haline getirip makaraya sardığım muz liflerim vardı. Bana lifleri göstererek bu nedir diye sordu. Ben de “Bunlar amcamın muz ağacı hocam” dedim. Gerçekten de ipliklerini elde ettiğim muz ağaçlarını, amcamın muz bahçesinden temin etmiştim. Önce o meşhur kahkahasını attı sonra bana döndü ve “Amcamın Muz Ağacı, işin ismi bu olsun” dedi. Bunun üzerine bir kahkaha da ben attım.
İsmi gerçekten komik buldum ve insanların bu ismi duyduklarındaki tepkisini hayal ettim. Bence çok eğlenceli. Böylelikle işin ismi Amcamın Muz Ağacı oldu.
Eserin ile ilgili tepkiler nasıldı?
Eserimi nasıl oluşturduğumu, sergiye gelen ziyaretçilere anlattığımda şaşkınlıkla tepki verdiler. Çünkü insanlar muz ağacından lif elde edilebileceğini ve bunlarla dokuma yapılabileceğini bilmiyorlardı. Dolayısıyla çok fazla ilgi çekti. Geri dönüşüm ve sürdürülebilirlik konusunda insanların zihninde yeni bir pencere açtığını da gördüm. Ve malum doğal kaynaklarımızın çılgınca tüketildiği ve birçok şeyin sentetik olduğu bir dönemde, yapmış olduğum işin böylesine ilgi görmesi ve takdir edilmesi benim için oldukça mutluluk verici.
Muz Kabuğu lifi ile dokunan dokumaların sence ticari anlamda bir geleceği var mı? Sen neler düşünüyorsun?
İklim krizi konusunda, en azından şu dönemde insanların daha bilinçli olduğunu düşünüyorum ve umuyorum. Bu noktada sentetik ipler yerine sürdürülebilir olan liflerin kullanıldığı dokuma ürünler insanların öncelikleri olacaktır diye düşünüyorum. Bu konuyla alakalı Hindistan’da muz ağaçlarından sürdürülebilir vegan deri elde edilerek, bunlardan çanta üretildiğini okudum. Aynı zamanda Alanya Belediyesi tarafından 2015 yılında hayata geçirilen muz lifi projesinden ilham alarak, ünlü modacı Vural Gökçaylı muz lifi ve ipek kullanarak dokunmuş kumaşlardan 3 adet tasarımını “Anadolu Medeniyetlerinden İzler” koleksiyonu kapsamında Alanya Kalesinde sergilemiş olduğunu öğrendim.
Muz lifinden şapka, çanta, terlik gibi ürünlerin yapıldığından zaten bahsetmiştim. Bu noktada muz lifi kullanılarak üretilen ürünlerin kullanım alanlarının daha da genişleyebileceğini ve ticari anlamda oldukça önemli bir geleceğinin olduğunu görüyorum.
Sanat hayatını nasıl planlıyorsun? Hayallerin ve planların neler?
Sanat hayatımla ilgili planlarımdan bahsetmeyeceğim. Çünkü sanat hayatımla ilgili planlar yapmadım. Genel olarak hayatım hakkında da pek fazla plan yapmam. Planlar yarına odaklıdır. Ben bugüne odaklıyım. Ama tabii ki sürekli hayal kurarım. Evet, hayallerde yarınla ilgilidir fakat hayallerimde özgürüm, her şey mümkün ve sınırsız.
Bugüne kadar sanat hayatım hakkında faydalı işler yapabilmeyi istedim ve hayal ettim. Amacım bu. Zihnimde bu düşünce sürekli aktif olduğunda zaten bir şekilde ne yapmam gerektiğini, o faydalı işin ne olduğunu buluyorum. Bakın kendimi muz liflerinin arasında buldum şimdi. Hem de dokuma yaparken. Böylelikle hayalini kurduğum faydalı işlerden birinin ilk adımını attığımı düşünüyorum. İkinci adım ne olur? İnanın bilmiyorum. Tıpkı ilk adımımı atana kadar bu adımın ne olduğunu bilmediğim gibi. Bir sonraki adımı planlamayı, hesaplamayı oldum olası sevmedim. Çünkü zaten yapacaklarım amacım doğrultusunda, faydalı ve estetik şeyler olacak. Gerisi zihnimi meşgul edecek kadar mühim değil.
Belki bir palmiyenin arasında olurum bu sefer, belki bir greyfurtun tanecikleri arasında, belki bir resim yaparım, belki bir çeşit örgü ya da ses yaparım. Bilemiyorum. Bunu öğrendiğimde görüşmek dileğiyle! Yalnız, muz liflerinin peşini bırakmayacağımı söyleyebilirim.
Tekrar bize vakit ayırdığın için teşekkür ediyorum Ceyda! Eminim seni bu kadar motive eden, kendisinden bahsederken gözlerinin parladığı Gülçin Hoca, seni yıldızların arasından görüyor ve gurur duyuyordur!
Kapak Fotoğrafı: Ceyda Yalçın
İlginizi çekebilir: Simay Yaz’dan Sürdürülebilir Moda
İlk yorumu siz yazın!