Kendisini daha çok iş insanı, aktivist ve sivil toplum lideri olarak tanıdığımız fakat uzun yıllardır sanatçı kişiliğiyle de üretimler gerçekleştiren Vuslat’ın geçtiğimiz yıl Baksı Müzesi’nde sanatseverlerle buluşan “Emanet” sergisi, bu kez “sinematografik düşünebilmeye açılan bir çok sesli hafıza kaydı ve bir anlatı peyzajı olarak yeniden kurgulandı. Ebru Yetişkin küratörlüğünde yeni durağı MSGSÜ Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi Beş Kubbe Salonu olan sergi, ziyaretçilerini ağırlamaya devam ederken kendimizle ve dünyayla kurduğumuz bağları güçlendirmek için ilham veren bir olanak sunuyor. Ben de bu kapsamda Vuslat ile gerçekleştirdiğim röportajda sergiyle anlatmak istediklerini ve sanatı başta olmak üzere pek çok konuya dair konuşma fırsatı buldum. Serginin 30 Haziran’a dek pazartesi günü hariç her gün saat 09.00-19.00 arasında ziyaret edilebileceğini hatırlatıp keyifli ve ilham veren okumalar dilerim.

vuslat
Vuslat | Fotoğraf: Deniz Tapkan

İlk olarak Baksı Müzesi’nde sanatseverlerle buluşan “Emanet” isimli serginiz, bu kez “sinematografik düşünebilmeye açılan çok sesli hafıza kaydı ve bir anlatı peyzajı” olarak yeniden kurgulanarak MSGSÜ Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’nde ziyarete açıldı. Dilerseniz öncelikle serginin zihninizde ilk filizlendiği anı, gelişim ve yaratım ile yeniden kurgulanma sürecine dair detayları konuşarak başlayalım.

Benim ailem iki taraftan da Gümüşhaneli yani Kelkit bölgesinden. İlk kurumsal sergimi bu bölgede yer alan Baksı Müzesi’nde gerçekleştirmiş olmak aslında yıllardır gidip köklerimle bağ kurmaya olan isteğimi daha da artırmış oldu. Benim bölgeyle fiziksel bir bağım hiç olmadı bundan önce. Fakat insan sanatla uğraşınca geçmişini ve nereden geldiğini merak etmeden duramıyor. Demir atma hissinden kopamıyor. Benim için de her şeye kendimi kapatıp kalbimi bu bölgede açmak ve kendimi, doğayı dinlemek serüveni böyle başladı. Bölgenin taşı, toprağı, bitkileri, sözlü edebiyatı her şeyi benim araştırma ve üretim sürecimin değerleri oldu. “Hafıza kayıtları”nın her biri aslında bu geçirilen zamanda toplanan ve eserlere malzeme olan şeyleri ve süreçleri ifade ediyor sergide.

emanet-3
“Emanet” Sergisi | Fotoğraf Kaynağı: Kayhan Kaygusuz

Geçtiğimiz yıl Baksı Müzesi’nde yer alan Emanet, Chus Martinez’in küratörlüğünde sergilenmişti. Şu anki konumunda ise serginin küratörlüğünde Ebru Yetişkin’in imzası bulunuyor. Her iki mekanda farklı bakış açılarına sahip isimlerle çalışmak ve bir ortak noktada buluşmak sizin nasıl bir tecrübe oldu? Özellikle Ebru Yetişkin ile çalışma sürecinizi anlatabilir misiniz?

Ebru ile Baksı Müzesi’ndeki sergimin açılışında tanıştık. Sabah çok erken kalkmayı alışkanlık edindim yıllar içerisinde; meğer o da öyleymiş. Sergiyi gezdirmiş ve tüm konukları ağırlamış olmamdan bağımsız o sabah güzel bir kahve sohbeti yaptık Ebru ile puslu dağlara karşı. Sonra gözlemleme ve düşünme süreçlerimizin çok benzer olduğunu fark ettik. Bununla beraber iyi bir birliktelik çıkabilir diye düşündük ve Emanet’in İstanbul’daki sergi küratörü Ebru oldu. Chus ile daha önce Londra’daki Sessizlik sergimi -ilk sergimi- birlikte yapmıştık. Benim kendime sakladığım tüm sanat çalışmalarımı izleyici karşısına çıkarabilmek için gereken motivasyonu ve desteği ilk o verdi bana. Bunun için çok şanslı hissediyorum. Ancak Ebru ile aynı dili konuşabilmek ve birlikte keşfedebilmek bambaşka bir deneyimdi. Ebru’nun bu tutumu bana zaman zaman çok hızlı yargılara varılabilen bir sanat ortamında nasıl var olmayı sürdürebileceğime dair hem ilham hem de cesaret verdi. Tedavi süresince kilometrelerce ötedeyken bile onunla yaptığım her sohbet bana başka bir bakış açısı kazandırdı. Bu kadar büyük saat farklarıyla bunu başarmış olmak ayrıca bir gurur veriyor bana.

vuslat-1
Vuslat | Fotoğraf: Zeynel Abidin

Serginiz; güven, bağlılık, ihtimam gösterme, sözüne sadakat ve koruyuculuğun değerini ifade eden “emanet” kavramının birçok tezahürünü keşfetmeye davet ediyor ziyaretçisini. En başta ahlaki değerlerin bu denli yozlaştığı günümüz dünyasında unutulmaya yüz tutan bu değerleri karşılayan bir kavramı merkeze almanız ise takdir edilesi. Sizin için “emanet”in simgelediği veya çağrıştırdığı düşünceler neleri kapsıyor?

Emanet nosyonu aslında insanlığa birlikte yaşamanın yollarını düşünmeleri için bir davet. Birini ya da bir şeyi bir başkasına emanet etmek eylemi o kişi ile bir iletişimi tamamen güven üzerine kurgulayarak başlatmak demek. Bunun çok erdemli ve sonsuz bir ilişki biçimi, iletişim biçimi olduğunu düşünüyorum. Tüm dünyanın bugün yaşadığı sorunların temelinde ise tam olarak bu yatıyor benim görüşüme göre. Eğer gerçekten bizlere emanet edilen şeyleri benimseyebilseydik; onlara sahip olup hükmetmeye çalışmak yerine koruyup saklasaydık bugün çok daha farklı şeyler yaşıyor olabilirdik. Başta doğanın bizlere verdikleri olmak üzere pek çok şey aslında kurulan ikili ilişkilerin güvene bağlı olarak kendi içinde bir devinim yaratmasıyla ortaya çıkıyor. Sergi tam olarak buna vurgu yapıyor aslında. Biraz durup günü ve meşguliyetleri kenara koyup geçmişimizden ne aldık ve geleceğe ne bırakacağız bunu sorgulamamızı sağlıyor.

emanet-2
“Emanet” Sergisi | Fotoğraf: Kayhan Kaygusuz

Serginiz heykel, resim, şiir, ses ve enstelasyon eserlerini kapsayan bir yapıya sahip. Kendi içinde farklı alanlara hitap eden fakat bir araya geldiğinde anlamlı bir bütünü oluşturan bu eserleri aynı potada eritme konusunda nasıl bir yol izlediniz? Süreç içinde sizi zorlayan noktalar oldu mu?

Açıkçası benim daha çok kavramsal bir yaklaşımım var. Bu da benim pek çok farklı yapıyı, malzemeyi, tekniği, kısacası ifade biçimini bir arada kullanabilmem için bana alan yaratıyor. Tıpkı Emanet’te de olduğu gibi kavramın kendisi benim çıkış noktam oluyor. İlk olarak bu kavrama adapte olma sürecim düşünsel oluyor. Sonrasında bu düşünceleri yazıya dökmek benim konuya ve dallarına daha eleştirel yaklaşabilmeme ve konuyu sorgulayabilmeme yardım ediyor. Çoğu zaman geleneksel olmayan, alışılmadık malzemeleri dönüştürüyorum bu kavramı izleyiciye açabilmek için. Bunu yaparken de yol boyu karşıma çıkan ve beni en çok zorlayan kısım yerleşmiş olan düşünce yapılarını ve birtakım beklentileri değiştirmek oluyor. İtiraf etmeliyim ki ne kadar zorlanırsam o kadar motive oluyorum bu alanda çalışmaya.

vuslat-2
Vuslat | Fotoğraf: Zeynel Abidin

Emanet kavramını geniş kapsamlı düşündüğümüzde bizi farklı çağrışımların kıyısına ulaştırıyor. Bunu sergiyle ilişkilendirdiğimizde ise “emanetin değeri”, “emaneti eden ve emaneti alan arasında bağ”, “emaneti korumanın önemi” ve “emanetle olan ilişki” gibi birçok noktayla karşı karşıya kalıyoruz. Şahsi olarak size bugüne kadarki yaşamınızda bırakılan en büyük “emanet” neydi?

Aslında en büyük emanetimiz hayatın kendisi. Doğumla ölüm arasında geçen bu zaman diliminde, sürekli bir arayış içindeyiz. Hayatı, zihnimde hiçbir zaman düz bir çizgi veya yol olarak görmüyorum; daha çok sarmak bir biçimi; dönerek, kıvrılarak ilerleyen süreçlerle bağdaştırıyorum zihnimde. Birbirimize yaklaşıyor, uzaklaşıyor, ilişkiler ve bağlar kurmaya çalışıyoruz. Bu yolculuğun sonunda ise, sonsuzluğa doğru giderken aynı zamanda birliğe yani birlikte yaşamanın teminatına ulaştığımıza inanıyorum.

Peki Vuslat olarak en çok neyi kime emanet etmek istersiniz?

Bu soruyu o kadar çok soruyorlar ki… Sanırım sergi bunun yanıtını veriyor ama tüm bu anlattığım bilinci, böyle düşünmek ve sahip çıkmak isteyen herkese emanet hatta armağan ediyorum.

msgsu-tophane-i-amire-kultur-ve-sanat-merkezi
MSGSÜ Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi | Fotoğraf: Kayhan Kaygusuz

Sergilerin içeriği, niteliği, eserleri, yaratıcısı ve küratörünün bakış açısı kadar yer aldığı mekan da ziyaretçinin bakış açısını etkileyen önemli bir unsur. Bu noktada MSGSÜ Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi Beş Kubbe Salonu’nun “Emanet” ile kurduğu organik bağ ve atmosfere dair neler söylemek istersiniz?

Bu mekan beni oldukça heyecanlandıran bir mekan oldu. Eserlerin sergi mekanı ile bu kadar kuvvetli bir diyalog kurabileceğini görmek ve bunun izleyiciler tarafından sergiye dair ilk fark edilen unsur olması çok hoşuma gidiyor. Kendinizi rahat hissedebilmenin ilk kuralı bulunduğunuz ana ve mekana ait hissetmek bana göre. Bu eserler de kendilerini ait hissettiler; bu nedenle hem mekanla hem izleyici ile sağlam bir bağ kurdular.

Serginin en dikkat çeken çalışması hiç kuşku yok ki “Yaşamın Göbek Bağı” enstelasyonu. Bize yaşamın emanet olduğunu hatırlatan, yaşamı bu “an”ların iç içe geçtiği bir yolculuk olduğunu vurgulayan bu enstelasyonun sizin yaşamınızla olan bağından da bahsedelim dilerseniz.

Anneannemin vefatından birkaç ay önce bana hediye ettiği zincirden ilham alarak “Yaşamın Göbek Bağı” adlı enstelasyonu yarattım. Zincirin her bir halkasını büyüterek ve birbirine geçirerek bir bağ oluşturmayı hayal ettim. Bize verilen en büyük emanet, hayatın kendisidir. Doğum ve ölüm arasındaki süre, yaşamın bütününü kapsayan bir yolculuktur. Bilincimizde yer eden belirli an’lar vardır; bu an’lar, diğerlerinden daha önemli ve kalıcıdır. Yaşam, bu an’ların iç içe geçtiği bir süreçtir. Başka bir deyişle, hayatın omurgasını bu an’lar oluşturur. Hatırladığımız bu özel an’ları, bir zincirin halkaları gibi birbirine geçirerek hayatımıza anlam katmaya çalışırız. Bu ayrıcalıklı an’lar, güçlü bir şekilde bağ kurduğumuz ve bize tekrar tekrar çarpan dalgalar gibidir: Büyük bir kavuşma veya buluşma anı ya da büyük bir kopuş ve ayrılık anı gibi. Belki de ilk aşık olduğumuz an ya da utançtan yerin dibine girmek istediğimiz bir an. An’ları her zaman yalnız yaşamayız, onlar sadece bize ait değildir. Yalnız yaşasak bile, çoğu kez bu anıları anlatarak başkalarına devrederiz; birbirimizin hafızasına emanet ederiz.

emanet-4
“Emanet” Sergisi | Fotoğraf: Kayhan Kaygusuz

Sanatçı olarak yaptığınız işlerin “beğenilme”, “kabul görme” ve “takdir edilme” gibi yönleri sizin için ne kadar önemli? Veya tam tersini düşünecek olursak “beğenilmeme”, “anlaşılamama” ve “eleştirilme” sanatsal kimliğiniz için ne kadar önemli?

Bunlar bence sadece sanatta değil her alanda var olan değerlendirmeler. Elbette yaptığım çalışmalar deneyimlendiğinde ve bunlarla ilgili geri dönüşler aldığımda oturup üzerine düşünüyorum ama bu bende olumlu ya da olumsuz bir etki yaratmıyor. Hayat anlık mutlulukları büyütecek ya da anlık eleştirilere üzülecek kadar uzun değil. Düşünüp üretmeye devam ediyorum. Sanatım zaten günün sonunda bir ifade biçimi. Ben kendimi ifade ediyorum ve benimle aynı biçimde ifade etmeyi tercih edenler hak veriyor; etmeyenler vermiyor. Zaten sanatın bu kadar özgür bir alan yaratması değil mi sizce de bizleri cezbeden?

emanet-5
“Emanet” Sergisi | Fotoğraf: Kayhan Kaygusuz

Serginizin bundan sonraki yolculuğu nasıl şekillenecek ve hangi mekana “emanet” olacak?

Başka coğrafyalara! Ele aldığım kavram tamamen güven üzerine bağ kurmakla ilgili. Düşünsenize güven dediğimiz duygu dünya üzerinde kim bilir hangi coğrafyalarda kime ne ifade ediyor. Bunun üzerine bir bağ kurmak ise başlı başına bir dünya meselesi bugün. Dolayısıyla bu nosyonun ve bağ kurmanın başka coğrafyalarda nasıl şekillendiği üzerine çalışmalarım devam ediyor. Daha ilerlemesi ve değinilmesi gereken konular var. Bu çalışmalarımla yolumu bulacağıma inanıyorum.

vuslat-3
Vuslat | Fotoğraf: Zeynel Abidin

Son olarak sanatsal üretim yolculuğunuzun ilerleyen süreci için yeni çalışmalarınız mevcut mu?

Ben çok meraklı biriyim. Çok fazla şeyi aynı anda merak eden ve bunları araştırmak, öğrenmek ve sorgulamak için inanılmaz heyecanlarla yaşayan biriyim. Dolayısıyla sanat üretimim elbette aynı hızıyla devam ediyor. Bu zaten engel olabildiğim bir şey değil. Hayatım bunun içinde geçiyor. Masaya üretmek için oturmuyorum; zaten zihnim sürekli üretiyor. Ben bunları ifade edebilmek için yeni malzemeler ve formlar arıyorum. Bunun yanı sıra Los Angeles’ta bulunan Otis College of Art and Design’da Güzel Sanatlar üzerine yüksek lisans yapıyorum.

Kapak Fotoğrafı: Deniz Tapkan

İlginizi çekebilir: Mina’nın Sanat Gündemi’nden Senin Beklenmedik Karşılaşman