Bu sene ülkemizde rock – metal müzik severleri memnun edecek pek çok konser gerçekleşecek. Bunlardan biri de, 30 Ağustos tarihinde Beşiktaş If Performance Hall’da Amerikalı progresif metal grubu Symphony X’in vereceği konser.

Symphony X | Fotoğraf: Metal Injection

Symphony X, 1994 yılında Amerika’nın New Jersey eyaletinde kurulsa da aslında hikaye, gitarist Michael Romeo’nun evinde kaydedip çeşitli plak şirketlerine yolladığı demo kaydın Japon bir müzik şirketinin dikkatini çekmesiyle başlıyor. Bunun üzerine Michael Romeo, klavyeci Michael Pinnella ile bu demoyu yeniden kaydedip The Dark Chapter adıyla yayınlıyor. Plak şirketi aynı tarz müzik üretebilecek bir grup istediğinde davula Jason Rullo, basa Thomas Miller, vokale de Rod Tyler geçiyor ve ortaya Symphony X grubu çıkıyor. 

youtube play youtube play

Grubun ilk albümü 1994 yılında yayınlandı. Grupla aynı ismi taşıyan Symphony X albümünde vokalde Rod Tyler yer alıyor. Albüm çok olumlu eleştiriler almadı. Vokal performansı başta olmak üzere benim de pek sevdiğim bir albüm olmamasına rağmen albümde “Thorns Of Sorrow” isimli, power metal öğelerinin fazla olduğu güzel bir parça vardır. Şarkının sonuna doğru kısa bir yeri Rainbow’un “Gates Of Babylon”unu anımsatır.

youtube play youtube play

İkinci albüm olan The Damnation Game’de vokale Russell Allen’in geçmesi gruba çok şey kattı. Müzik kariyerinden önce at üzerinde mızrak dövüşü gösterileri yapan Russell Allen, Adrenaline Mob, Star One ve çok sevdiğim vokalist Jorn Lande ile oluşturdukları Allen – Lande gibi süper gruplarda da yer aldı. İlk albümde olduğu gibi Malmsteen etkisinin görüldüğü albümde, grubun en sevdiğim parçalarından biri olan “The Edge Of Forever” yer alır. Bu şarkının girişinin bir kısmı, The Alan Parsons Project’in unutulmaz parçalarından La Sagrada Familia’sına bir hayli benzer.

youtube play youtube play

Grubun kendini bulduğu ikinci albüm sonrasında yine çok başarılı bir albüm olan, 1996 tarihli The Divine Wings Of Tragedy geldi. Albümün sevdiğim parçalarından “Pharaoh”da bir ara Dream Theater  “Metropolis Part 1”i duyarsınız. Şarkıda, Anthrax parçalarına benzer bölümlerde vardır. Bir başka güzel parça “The Eyes Of Medusa”nın klavyeli melodisi tam John Carpenter’ın müziğini de yaptığı gerilim filmlerine uyar. 

youtube play youtube play

Sonraki albüm Twilight In Olympus’da davula Thomas Walling geçti. 1998 tarihli albüm önceki albüme benzer yapıda ve onun ulaştığı çizgiyi koruyor. “Church Of The Machine” ve diğer albümlerde gördüğümüz uzun – epik şarkıların bu albümdeki temsilcisi olan 13 dakikalık “Through The Looking Glass Part 1,2,3” öne çıkardığım parçalar.

youtube play youtube play

Grup, 2000 senesinde V: The New Mythology Suite isimli, Atlantis, Antik Mısır gibi öğeleri konu alan konsept bir albüm yayınladı. Albümde ayrıca eski davulcu Jason Rullo’nun geri dönüşünü ve basçı Michael LePond’un gruba katılmasını görürüz. Bach, Mozart, Verdi gibi klasik müzik bestecilerinden alıntılar albümde yer alır. Mesala “The Death Of Balance / Lacrymosa”da Mozart’ın Requiem’i var. Albümdeki en sevdiğim parçaysa “Communion And The Oracle”dır.

youtube play youtube play

Sonraki albüm The Odyssey iki sene sonra piyasaya çıktı. Bu albümde benim dikkatimi çeken grubun bazı parçalarda sertleşmesi hatta trash vari gitar rifflerine kayması oldu. The Divine Wings Of Tragedy albümünde yer alan “The Accolade” parçasının devamı niteliğindeki ve bence daha güzeli olan “The Accolade 2”, bu albümdeki en dingin aynı zamanda en sevdiğim parçadır. 2007 yılında çıkan Paradise Lost ile grup daha da sert bir albüme imza attı.

youtube play youtube play

2011 yılında Iconoclast albümü yayınlandı. Son zamanlarda yapay zekanın tehlikeleriyle ilgili bir sürü komplo teorisi üretilirken, bu albümün teması ise makineler ve hayatımıza giren teknolojinin dünyaya hakim olması. Tabi albümün çıktığı yılda daha yapay zeka yok. Daha çok Matrix vari bir hikaye. Gaza getirici, power metal yönü ağır basan “Bastards Of The Machines” ise albümden öne çıkardığım parça. 

youtube play youtube play

Son albüm olan Underworld ise 2015 yılında piyasaya çıktı. Grup Paradise Lost albümü ile oturttuğu sert çizgisini bu albümde de devam ettirdi. Eski albümlerindeki parçalara benzeyen “Swan Song” benim bu albümden seçtiğim şarkı. 

youtube play youtube play

Symphony X, Dream Theater – Malmsteen gibi isimleri taklit ettiği gerekçesiyle çeşitli eleştirilere de maruz kaldı.  Belli türlerin öncüleri olur. Mesala The Beatles, Pink Floyd gibi. Progresif metal de Dream Theater grubuyla tanındı. Haliyle bu türü icra eden gruplarda Dream Theater esinlenmesi gayet normal. Son olarak yine New Jersey’den çıkmış ve hiç bilinmeyen bir progresif metal grubu olan Eternity X’in, bence tüm zamanların en iyi prog metal albümlerinden biri olan The Edge albümüne bir göz atmanızı tavsiye edip, konserin muhtemel setlistini sizlerle paylaşarak huzurlarınızdan ayrılıyorum: Iconoclast – Nevermore – Inferno – Serpent’s Kiss – Without You –  To Hell And Back – Dehumanized – Evolution – Sea Of Lies – Keyboard Solo – Paradise Lost – Run With The Devil – Set The World On Fire.

Kapak Fotoğraf: Metal Injection

İlginizi çekebilir: Gürkan Sonat’tan Judas Priest