Başrollerinde Nicole Kidman, Eve Hewson, Liev Schreiber gibi isimlerin olduğu The Perfect Couple, Elin Hildebrand’ın çok satan romanından uyarlanmış keyifli bir seyirlik olarak karşımıza çıkıyor. Yönetmen Susanne Bier, birkaç sene önce The Undoing’de beraber çalışma şansı bulduğu Nicole Kidman’la yola çıkıyor yine. Kidman’ın da yönetmene güveni oldukça fazla olacak ki, dizinin yapımcısı olarak yer almaktan da geri kalmıyor kendisi. Büyük, zengin ve sosyetik bir düğünün hemen öncesinde başlayan hikaye, çok sayıdaki karakterini izleyicisine tanıtarak başlıyor yolculuğuna. Herkes oldukça mutlu ve samimiyetsiz görünüyor tahmin edileceği üzere. Bu aşırı zengin elit aileye gelin olarak gelen kızın sıradan vatandaş kimliğiyle varoluşçu bir noktadan başlayıp sonrasında rüzgarı arkasına alıp, olmadık yerlere yelken açtığı bir macera izliyoruz. Tek gün içerisinde bütün bölümleri arka arkaya sıralayıp, beklentiyi de tavana çıkarmadan izleyebileceğiniz ‘soft’ bir cinayet dizisi The Perfect Couple.

Greer Garrison (Nicole Kidman) duruşuyla bile belli ettiği aile reisliğine ek olarak, kurgu romanlarıyla sektör lideri olmuş, hal ve hareketleriyle huzursuzluk saçan, güzel ve olgun bir hanımefendi. Oğluna öyle bir düğün yapmak istiyor ki, cümle alem hakkında konuşsun, konuşsun ki hemen ardından çıkacak kitabının da pazarlama sürecine bomba gibi bir giriş yapabilsin. Fakat tüm planlara taş koyan bir gelişme yaşanıyor. Düğün öncesindeki sabah uyandıklarında bir de ne görsünler, suyun üstünde bir ceset… Tabii ki de bir “Katil kim?” filmine evrileceğini bildiğimiz film için ilk andan itibaren şüphelilerin gözlerinin içine içine bakarak katili tespit etmeye çalışıyoruz. Kendisini ciddiye almayan, oyuncaklı üslubuyla izleyicisini oradan oraya zıplatan senaryosu ile dikkat çeken bir yapım The Perfect Couple. Süresi biraz fazla sündürülmüş belki evet ama yine de mazur görülebilecek seviyede. Mizahını da sevdiğim diziyi önereyim ve spoiler içeren kısımla devam edeyim en iyisi.

Damadın bu kadar efendi bir insan olduğu ailede, katille evlenmiş olan diğer çocuğun akılsızlığı ve bahtsızlığı akıl alır gibi değil. Hem en çok güldüğüm hem de en çok nefret ettiğim karakter oldu sanırım. Babalarının tüm bu süreçte katilin kendisi olmadığını çok net bir şekilde göstermesi, finale doğru da olağan şüpheliler arasından ayrılmasıyla beraber alkollü şekilde katıldığı lansmanda yaptığı olağanüstü şov ile kahkaha attırdı. Müstakbel gelinin, sırf “kendisinden gördüğü” için müstakbel kocasını aldattığı çocuğun milyarder çıkması ve kızın o andan itibaren geri dönüşü olmayan bir yola girmesi ve düğün meselesinin hiçbir öneminin kalmadığı o anlar… Cinayete kurban giden kızcağızın da o gece zincirleme rezilliklere maruz kalması, yani resmen freni patlamış kamyon gibi gitmiş diğer tarafa. Katilin motivasyonun geçerli bir sebep çıkmasıyla sünmüş senaryosunu kurtaran dizi, sırtını oyunculuklara yaslayarak yol alıyor.

Dedektiflik hikayelerinden keyif alan bir izleyici olarak bu işi de oturup izledim tabii ama Netflix’in bu tarz konulardan illa bir dizi çıkarmaya çalışması çok tatsız. Ritmi çok daha iyi bir sinema filmi olarak neden çekilemesin diye düşünüyor insan. Eğer süre bu kadar uzuyorsa en önemli konu karakterlerin yeterli seviyede derinleşip derinleşmemesidir. Diğer türlü izleyicinin diziyle bağ kurması biraz zor oluyor. İlk bölümler ve son bölümler bu açıdan tatmin ediciyken, ortadaki bölümlerde biraz boşa kürek çekiyormuşuz hissiyatı vardı, yalan yok. Nicole Kidman’ın hayat verdiği karakterde, o bakışlarının arkasında esrarengiz bir olay olduğu belliydi. Ama bunun kadının escort olduğunu ailesine açıklayarak ifade ettiği sekanstaki diğer yan karakterlerin olaya müdahil oluşu muhteşemdi mesela. Dizinin mizahı sevdiğimi söylerken bunları kastediyordum, yan, böyle ufak anlarda çok keskin şekilde parladığını söylemek mümkün. Yorumlamam bu şekilde, sevgiler.

 Sinema dünyasına ve filmlere dair paylaşımlarıma Instagram üzerindeki film blogumdan (@atıptutuyorum) ulaşabilirsiniz.

Kapak Fotoğrafı: Netflix

İlginizi çekebilir: SineMagger’dan Netflix’te Bu Ay Neler Var