Tere İstanbul: Geleneksel Tatlar ve Modern Sunumlar ile Ocakbaşı Deneyimi
Ocakbaşı kültürü, Türk mutfağının önemli unsurlarından birisi. Sadece yemek pişirme geleneği değil, aynı zamanda sosyal bir deneyim. Aslında uzun yıllar süregelen bu gelenek, insanların bir araya geldiği, sohbetlerin koyulaştığı ve anıların paylaşıldığı sıcak bir ortam yaratıyor. Etlerin ateşle buluştuğu anlarla birlikte yemek yapmak adeta bir sanata dönüşüyor. Ocakbaşında şefler, kendi tariflerini ve pişirme tekniklerini ustalıkla sergiliyor. Elbette bu deneyim sadece damaklara hitap etmekle sınırlı kalmıyor. Misafirler, ocak başında yapılan hazırlıkların ve pişirme sürecinin bir parçası olmanın tadını çıkarırken; ortaya çıkan görüntüler de ortamın samimiyetini artırıyor. Çok yakın tarihte açılan ve gitme fırsatı bulduğum Tere İstanbul, geleneksel lezzetleri modern sunumlarıyla birlikte bizlere sunuyor. Hadi gelin bu güzel mekanı birlikte keşfedelim!
Tere İstanbul
Tere, ocakbaşı kültürünün geleneksel dünyasını, mekanın mimarisi ile birleştirmiş. Bir tarafta şahane bir manzara bir tarafta modern tasarımıyla ocakbaşı…Uzun yıllardır farklı mutfaklarda çalışmış iki kardeş; Ömer ve Remzi Sayın’ı bir araya getiren Tere, ocak başı kültürünün en güzel lezzetlerini Tere’ye özel tabak sunumlarıyla misafirlerine sunuyor.
Tere, 200 kişinin ağırlanabildiği bir restoran. Bu güzel mekanın mimari projesi ve uygulaması Erginoğlu & Çalışlar Mimarlık’a ait. Emin Onat’ın tasarladığı binada yer alan Tere, yemyeşil bir park, camii ve Boğaz’ı gördüğümüz eşsiz bir panoramaya sahip. Tere’yi görsel olarak incelediğimizde bakır kullanımını görüyoruz. Bunun nedeni bu materyalin ocakbaşı kültüründe yer alıyor olması! Tere’nin kalbini oluşturan 10 metrelik ocakta kullanılan bakır ve bütün dokusuyla kullanılan yeşil doğal taş ile kahve bronz tonlarda mozaiklerin yer aldığı dairesel kolonlar birbirini tamamlıyor. Tere, beyaz örtülü masalara eklenen yeşil deri sandalyelerle geleneksel malzemeyle süslenmiş, şık ve konforlu bir mekân.
Tere’de Lezzetler
Menü; başlangıçlar, salatalar, ara sıcaklar, fırından lezzetler, kebap-et ve tatlılar diye sınıflandırılmış. Ayrıca geniş bir içecek menüsü de sizi bekliyor.
Tere’nin iddiası özellikle Tarak, Küşleme ve Adana Kebap’ta ortaya çıkıyor. Ocakbaşından gelen lezzetlere soğuk başlangıçlar ve salatalar eşlik ediyor. Restoranın ismini aldığı Tere Salatası ise her masada mutlaka yerini alıyor. Biz başlangıç olarak Atom, Paşa Ezmesi, Kuru Meyveli Zeytinyağlı Enginar tercih ettik. Atom bu zamana kadar yediğim en güzel atom tabağı olabilir. Kırmızı biber salçası, yoğunlaştırılmış yoğurt, peynir, sarımsak ile hazırlanmış olan Paşa Mezesi de oldukça lezzetliydi. Fırından yeni çıkan ekmekler ile tabakları silip süpürdük diyebilirim. Gelelim yediklerim arasında beni çok etkileyen ve aşırı lezzetli olan tabağa… Öğrendiğime göre aslında bu tabak Antakya’da yaşayan ve orada restoranları olan bir kadın şefe aitmiş. Şimdi de Tere’de… Kuru Meyveli Zeytinyağlı Enginar gerçekten iyiydi! Tabaktaki her şey çok dengeli ve dolayısıyla çok da lezzetliydi. Tekrar gelirsem kesinlikle tercih edeceğim bir lezzet olur.
Salatalardan da Pancar Salatasını tercih ettik. İçerisinde pancara eşlik eden taze yeşillikler ve salataya çok yakışan ceviz de vardı. Gelelim ara sıcaklardan İçli Köfteye… İçli Köfteyi yiyorum yiyorum farklı bir baharat geliyor damağıma… Tabi ki yine sordum içinde ne var diye. Ee şefe özel reçetesi sorulur mu hiç 🙂 12 çeşit baharat varmış. Farklı bir tat almamın nedenini anlamış oldum.
Fırından lezzetlerinden biz fındık lahmacunu seçtik. Kebap olarak Adana Kebap bir de Ciğer Şiş tercih ettik. Şimdi böyle bir ocakbaşında yediğin kebabın ve et çeşitlerinin malzeme de kaliteliyse lezzetsiz olması çok mümkün değil gibi… Tahmin ettiğimiz gibi de oldu. Adana Kebabın acısı çok yerinde, et rahatsız etmiyor. Lavaşla birlikte yemesi çok keyifli oldu. Ciğer pamuk gibi…Ben normalde ciğeri yerken zorlanırım. Şunu söylemeliyim; beni hiç zorlayan bir tabak olmadı. Her iki yemekte gayet lezzetliydi.
Ve kapanışı tatlı ile yapıyoruz. İki farklı tatlı yedik. İlk tercihimiz Katmer oldu. Yani bir itiraf daha geliyor. Bana Katmer de normalde aşırı ağır gelir. Valla objektif bir yorum yapıyorum inanın 🙂 Bayıla bayıla yedim. Üzerinde dondurma vardı bu da tatlıyı yemeyi kolaylaştırdı. İkinci tercihimiz üzerinde kaymak olan Aydın Kabağı oldu. Aslında kireçte Antakya kabak tatlısına benzeyen bir tatlı. Aralarındaki fark da bu tatlının ince ince kesilmesi ve daha yumuşak olması. Kabağı çok sevmeme rağmen kalbimi Katmer tatlısına veriyorum.
Yazımın sonuna geldim. Şunu belirtmeliyim ki; ben bu güzel restorandan mutlu ayrıldım. Lezzetler, çalışanların tavırları, ilgi alaka ile birlikte bizim için güzel bir deneyimdi. Aldığım habere göre Tere dönem dönem konuk şefleri de ağırlayacakmış. Bu nedenle ben takipteyim. En yakın zamanda sizlerin de deneyimlemesini isterim. Şimdiden afiyet olsun!
Kapak Fotoğrafı: Tere
İlginizi çekebilir: Tuba Nil Dengiz’den Araf İstanbul
İlk yorumu siz yazın!