Cumhuriyet'in 101. Yılında: Kuvâ-yi Milliye'nin İnsan Manzaraları
Cumhuriyet 101. yıl dönümünde, Kurtuluş Savaşı’nın unutulmaz hikâyeleri ve Anadolu’nun direniş ruhu, orkestra şefi ve besteci Murat Cem Orhan’ın, Nazım Hikmet’in “Kuvâ-yi Milliye Destanı”ndan esinlenerek bestelediği “Kuvâ-yi Milliye’nin İnsan Manzaraları” oratoryosuyla yeniden anlatılıyor. 24 Ekim akşamı CSO Ada Ankara Ziraat Bankası Ana Salonu’nda dinleyiciyle buluşacak oratoryada, Nazım Hikmet’in dizeleri, Devlet Çoksesli Korosu ve oda müziği grubunun katkılarıyla müzikal bir anlatıya dönüşecek.
“Nazım Hikmet’in eserinde yer alan tarihsel ve insani temaları müzikle ifade etmek, gerçekten büyük bir sorumluluk.” diyor Murat Cem Orhan. Ona göre, bu tür bir eseri müzikal bir yapıya kavuşturmak, sadece notaların gücünü değil, aynı zamanda geçmişin acılarını, umutlarını ve halkın mücadele dolu hikâyesini doğru yansıtma sorumluluğunu da taşıyor. “Kuvâ-yi Milliye Destanı”, Kurtuluş Savaşı’nın ateşten günlerini, Anadolu’nun isimsiz kahramanlarını ve vatan sevgisinin en saf halini anlatan kıymetli bir eser. Orhan, bu tarihsel derinliği ve halkın mücadelesini müzik aracılığıyla izleyiciye hissettirmek için titizlikle çalıştığını vurguluyor.
Bir destanın notalara aktarılmasının zorlukları ve sorumluluklarına dair besteci ve orkestra şefi Murat Cem Orhan’la kısa bir söyleşi yaptık.
Nazım Hikmet’in eserinde yer alan tarihsel ve insani temaları müzikle ifade etmek, hem tarihsel hem de sanatsal açıdan büyük sorumluluk gerektiriyor olmalı.
Evet, Nazım Hikmet’in “Kuvâ-yi Milliye Destanı” gibi bir eserini müzikle ifade etmek, gerçekten büyük bir sorumluluk. Bu tür eserler, bir dönemin ruhunu, insanlarının acılarını, umutlarını ve mücadelelerini taşıyor ve müzikal bir esere dönüştürürken bu ruhu doğru yansıtmak kritik bir önem taşıyor. Nazım Hikmet’in eseri, Kurtuluş Savaşı’nın ve Anadolu halkının bağımsızlık mücadelesinin derin bir yansıması. Dolayısıyla bu tür tarihsel olayları müzikle ifade etmek, geçmişin acılarını, zaferlerini ve halkın içsel dünyasını doğru yansıtmayı gerektiriyor. Tarihsel gerçekliği göz ardı etmek hem eserin hem de halkın ruhuna haksızlık olurdu. Bu yüzden müziği yaratırken dönemin ruhunu derinlemesine anlamak ve o dönemdeki insanların yaşadığı zorlukları ve hisleri müziğe taşımak en büyük önceliğim oldu.
Eseri müziğe aktarırken ilham kaynaklarınız neler oldu?
Destanın müzikal anlatımını oluştururken, şiirin içindeki duygular, imgeler ve tarihsel bağlam ilham kaynağım oldu. Özellikle vatanseverlik ve mücadele ruhu, Anadolu’nun sesi, insanımızın mücadelesi ve trajedisi, umut ve zafer…Şiirin imgeleri arasında çok fazla doğa tasviri ve insanın doğayla iç içe mücadelesi var. Bu imgeler eserde, müzikal doğayı yansıtan renkli orkestral dokularla yer buldu. Rüzgârın sesi, toprağın yankısı ve halkın ayak sesleri gibi imgeleri müziğe aktarmak, eserin anlatım gücünü arttırdı.
Oratoryonun bölümlerini oluşturan anlatılar hangileri?
8 Bab’lık eserin içinden 6 Bab’ı oratoryomun içeriği olarak seçtim. Bu bölümler Karayılan’ın Hikayesi, Kambur Kerim’in hikayesi, Arhavili İsmail’in Hikayesi, Manastırlı Hamdi Efendi, Kadınlarımız ve son bölümde yer alan Davet şiiri. Her bir mısrası paha biçilmez değerde olan bu eserin içinden yaptığım bu seçkiyi yapmamda Nazım’ın şiir tekniği önemli bir rol oynamakta. Şarkı formuna uygun olacak metne sahip olan bölümler ilk tercihim oldu. Özellikle Nazım’ın isimsiz kahramanlar için kaleme aldığı bölümleri besteledim. Destanın geri kalan bölümlerini ise oyuncu ve seslendirme sanatçısı Özgür Özaslan dinleyiciyle paylaşıyor.
Destanda hissettiğiniz en güçlü duygu neydi? Siz en çok hangi tema üzerinde durdunuz?
“Kuvâ-yi Milliye Destanı”, sadece tarihi bir belgesel değil, aynı zamanda insan ruhunun direncini anlatan bir destan. Şiirde hissettiğim en güçlü duygu da insan ruhunun derinliklerinde yatan kahramanlık, acı ve umut oldu.
Şiirin özünde yatan direniş, vatan sevgisi, bağımsızlık mücadelesi ve halkın kahramanlığı, müziğin ana temalarını oluşturdu. Bu güçlü duygular, bestemde yankı buldu; yaylı çalgılarla derin, gergin bir atmosfer yaratmaya çalıştım, aynı zamanda vurmalı çalgılarla savaşın dinamizmini hissettirdim. Direnişin inişli çıkışlı doğasını müzikal motiflerle ifade etmeye özen gösterdim.
Nazım Hikmet’in şiirindeki dili bozmadan, prozodi ve anlam derinliği arasındaki dengeyi kurmakla ilgili ne söyleyebilirsiniz?
Şiirdeki dilin korunması ve prozodi ile anlam derinliği arasındaki dengeyi sağlamak hassas bir süreç. Eserin ritmik yapısı ve kelimelerin güçlü çağrışımları, müzikal bir temele zaten sahip. Bu nedenle, şiirin dilini bozmadan müziğe aktarmak, orijinal yapısını ve duygusal yoğunluğunu koruma konusunda dikkat gerektirir. Prozodi, şiirin ritmi ve müziğin birleşiminde kritik bir rol oynar. Türkçe’de vurgu ve tonlama çok belirleyici olduğundan, her kelimenin müzikte doğru yerleştirilmesi gerekir. Bu dengeyi sağlarken, şiirin melodik yapısını ve doğallığını korumaya büyük özen gösterdim. Nazım Hikmet’in dilindeki derinlik, sadece kelimelerin anlamıyla değil, onların nasıl söylendiğiyle de ilgilidir. Müziği şiire hizmet eden bir araç olarak görmek, her zaman odak noktam oldu.
Müziğin tarih anlatımındaki rolü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Müzik, toplumların kimliklerini ve kültürel hafızalarını taşıyan en önemli unsurlardan biri. Geçmişte yaşanmış önemli olaylar, zaferler ya da trajediler, toplumların hafızasında müzik aracılığıyla korunur. Ulusal marşlar, halk şarkıları ya da tarihsel olayları konu alan besteler, bir milletin kolektif hafızasında köklü yer tutar. Bu bağlamda, müzik, tarih anlatımında yalnızca bir anlatım aracı değil, aynı zamanda bir kültürel hafıza taşıyıcısıdır ayrıca Müziğin doğasında sembolik bir dil vardır ve bu dil, tarih anlatımını zenginleştirebilir. Belli bir döneme ya da olaya ait müzikler, o dönemin ruhunu, atmosferini ve kültürel yapısını yansıtır. Tarih, sadece olaylardan ibaret değildir; aynı zamanda insanların o dönemki yaşam tarzlarını, düşünce biçimlerini ve toplumsal koşullarını da içerir. Müziğin ritmik yapıları, melodileri ve armonik yapıları bu unsurları da içine alarak tarihsel bir olayı daha çok boyutlu bir şekilde sunabilir.
Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle başkentimizde gerçekleşecek konserinizde dinleyicilerde nasıl bir his uyandırmak istiyorsunuz?
Oratoryo ile, seyircinin bu tarihsel dönemi sadece bir anlatı olarak değil, canlı ve duyusal bir deneyim olarak hissetmesini amaçlıyorum. Tarihsel olayların büyüklüğünü ve halkın cesaretini, müziğin gücüyle seyirciye aktarmak, Kurtuluş Savaşı’nın ve Anadolu halkının bağımsızlık mücadelesinin epik ve insani boyutlarını, müziğin ve sözlerin birleşimiyle sahneye taşımak istiyorum.
Murat Cem Orhan’ın yönetiminde 24 Ekim Perşembe akşamı CSO Ada Ankara’da gerçekleşecek anlamlı konserde bariton Umut Kosman ve soprano Evrim Özkaynak solist olarak yer alacak. Konserin anlatıcısı ise oyuncu ve seslendirme sanatçısı Özgür Özaslan. Sanatçılara Devlet Çoksesli Korosu ve oda müziği grubu eşlik edecek. Cumhuriyetin 101. yılında bu müzikal destanı canlı dinlemek için konserin biletleri burada bulabilirsiniz.
Kapak Fotoğrafı Kaynağı: Murat Cem Orhan
İlginizi çekebilir: Halil Şimşek’ten Müziğin Aydınlığı ve Işığın Sesi
İlk yorumu siz yazın!