Levan Akin’in yönetmen koltuğunda oturduğu Crossing, köklerinden kopmuş, kimliğini arayan ve ait olamamanın ruhuna yüklediği ağırlıkla varoluş mücadelesi veren bir gencin etrafındaki insanların hikayesi. Gürcistan’dan İstanbul’a uzanan bir yolculuğu, trans yeğenini arayan bir kadının ve ona eşlik eden çaresiz bir gencin hikayesini odak alıyor. Kardeşini, yani yeğeninin annesini kaybetmiş olan Lia, dil bilmeden yol yordam bilmeden yanına aldığı genç yol arkadaşı Achi ile kime daha çok üzüleceğimizi kestiremediğimiz anlara sebep olan bir yolculuğa çıkıyor. Film, yalnızca bir arayışın öyküsü değil; aynı zamanda şehirde kaybolmuş bir kadının, özünü bulma çabası. İstanbul’un karmaşası, karakterin içsel yolculuğu ile izleyici, şehrin derinliklerinde aynı seviyede bir yalnızlık, çaresizlik veya bir kaos hissiyatını zihninde yaşıyor. Özellikle “And Than We Danced” filmiyle dikkatleri çeken Levan Akın’ın İstanbul’a olan yaklaşımının olabildiğince natürel olması, oryantalist tuzaklara düşmeden bir anlatı kurması, filmi daha da değerli kılıyor.

Crossing | Fotoğraf: imdb.com

Lia teyze, İstanbul’a geldiğinde, karşılaştığı kalabalıklar arasında hem çok yalnız hem de her şey kendi kontrolündeymişçesine güven veren bir tavır takınıyor. Karakterin film boyunca bu dirayetli duruşu ve bazı ikiliklerle dolu tavırlarını hayranlıkla izlemekten başka yapacak çok bir şeyimiz yok zaten. Bu bastırmaya çalıştığı yalnızlık, hem fiziksel hem de duygusal bir dışavurum olarak, filmin temel ruhunu oluşturuyor. Akın, bu duyguyu, İstanbul’un gürültülü sokaklarında ve insan kalabalıklarında ustalıkla işliyor. Şehrin en güzel manzaralarını izleyicisinin gözüne sokmaması, benim filme olan saygımı artırdı mesela. Filmi epikleştirmeye çalışmak yerine sinematografisini mütevazı şekilde kurararak odağını karakterlerinin meselelerinden kaçırmıyor. Hikayenin akışında da kadının yeğenini arayışındaki kararlılığı, onun geçmişle yüzleşmesini ve yeni bağlar kurmasını sağlıyor. Film, bu süreçte, izleyiciyi karakterin hissettiklerine ortak ediyor. Ötekileştirilmişlerin şehri İstanbul’a dair çok fazla şey barındıran filmi herkese rahatlıkla önerebilirim.

Editör Notu: Yazının devamı kısmen spoiler içerebilir.

Crossing | Fotoğraf: imdb.com

Her köşe başında yeni bir hikaye ve karakterle karşılaşan Lia teyze, her yeni deneyiminde kendine dair bir şeyler öğreniyor. Bu, filmin en etkileyici yönlerinden biri. Şehir, kadının içsel yolculuğunu onun için bir keşif alanına dönüştürüyor. İnsan yanındakini de seyahat esnasında tanıyor bunu biliyoruz fakat bu gibi durumlarda kendisini de aynı şekilde seyahatta daha iyi tanıma şansını yakalayabiliyormuş. Özellikle Achi’nin ne olursa olsun şu evden kurtulayım motivasyonu ile geldiği İstanbul’da 5 kelime ingilizce bilerek elinden geleni yaptığı, partilediği, Lia’ya yoldaş olduğu anları izlemek de bambaşka bir deneyim.

Yeğenini bulamadıkça, bu yolda türlü hayal kırıklıklarıyla karşılaşan Achi ile iyice dibe vuran Lia teyzeye dair içimin en cız ettiği an; bir başka Gürcü adamla içip eğlendikten sonra sokakta dans etmeye başlayıp akabinde rujunu sürüp geri döndüğünde onu göremediği andı. Resmen içime kapandım ve başıma ağrılar girdi o anlarda. 

Crossing | Fotoğraf: imdb.com

Filmin neredeyse hiç göremediğimiz ana karakterlerinden birinin trans olması, görmezden gelinenlerin mahallelerine ve evlerine girmesi, Lia teyzeye hayat haritasında yepyeni alanlar açtığı gibi izleyicileri de bir çok konuda uyandırıyor. Özellikle İstanbul’da yaşamış olup şehri daha farklı şekilde deneyimlemiş veya deneyimleyen insanların özellikle ilgisini çekeceğini düşündüğüm bir konu bu. Finalde bize ekstrem bir sürpriz ile mutlu sona götürüyormuş gibi yapan Levan Akın, son bir ters köşe ile tekrar aklımızı alıyor maalesef. Filmin bu hüzünlü tarafından sıyrılmak finalde de mümkün olmuyor. Son olarak, yönetmeninin ileride de İstanbul’da film çekmeye devam etmesini umalım, sevgilerimizi iletelim.

 Sinema dünyasına ve filmlere dair paylaşımlarıma Instagram üzerindeki film blogumdan (@atıptutuyorum) ulaşabilirsiniz.

Kapak Fotoğrafı: imdb.com

İlginizi çekebilir: Eralp Alper’den The Substance