Psikolog Merve Kalaycı ile: Stres ve Kaygı Bozukluğuyla Mücadele Rehberi
Stres ve Kaygı Bozukluğu, modern dönemin en yaygın psikolojik rahatsızlıkları arasında yer alıyor. Hayatımızın belli dönemlerinde kendimizi çeşitli stres anlarının içerisinde bulabiliyoruz. Kimimiz bu kaygı anını sağlıklı bir şekilde kısa sürede atlatabilirken kimimiz de uzun bir zaman aralığına ihtiyaç duyarak atlatabiliyor. Stres ve Kaygı Bozukluğu aslında bizim yaşadığımız olayları nasıl değerlendirdiğimizle de ilgili olan bir durum. Bu duygu durumuyla karşı karşıya kaldığımız anlarda bu süreçle sağlıklı bir şekilde nasıl mücadele edebileceğimizi bilemeyebilir ve birden kendimizi düşüncelerin dünyasına gömülmüş bir vaziyette bulabiliriz… Ben de bu konuyu merak ettiğim için uzman isimlerden Psikolog Merve Kalaycı ile ‘Stres ve Kaygı Bozukluğu’ üzerine sohbet ettim. Ansızın kapımızı çalan bu duygusal süreçle ilgili günlük hayatın içinde neler yapabiliriz konusuna değindik. Umarım sizler için de faydalı bir yazı olur, keyifli okumalar dilerim…
Merhaba Merve Hanım, öncelikle sizleri tanıyabilir miyiz, niçin bu mesleği yapmayı tercih ettiniz?
Merhaba, ben Psikolog Merve Kalaycı. Balıkesir Üniversitesi Psikoloji bölümü mezunuyum ve şu anda Manisa Psikoterapi Merkezinde danışan kabul etmekteyim. Bu mesleği seçmemdeki en önemli sebep mesleğin hayat boyu öğrenmeyi zorunlu kılması. Her gün yeni bir vaka görüyor ve sonucunda yeni araştırmalar yeni tedavi yöntemleri arayışı içerisinde oluyorsunuz bu da sürekli kendinizi geliştirmenize ve sürekli hayatta bir hedefiniz olmasını zorunlu kılıyor. Kısacası, kendinizi sürekli geliştirmekten keyif alan ve sosyalleşmeyi de seven bir yapınız var ise bu meslek tam da size göre oluyor.
Günümüzde birçok kişinin yaşadığı problem olan stres ve kaygı bozukluğu bireylerin hayatlarını uzun vadede ciddi bir şekilde etkiliyor ve neredeyse birçok kişi günün karmaşası içerisinde neler hissettiğini bile algılayamıyor… Bu sebeple kendi iç dünyasının bilincine tam manasıyla erişemeyen bireyler gitgide daha da strese kapılıp duygusal bir gerginlik halini üzerlerinde taşıyabiliyorlar. Peki, sizce stres ve kaygı bozukluğunun geniş anlamlı tanımı nedir, hangi seviyeye ulaşırsa tedavi görülmesi gerekebilir?
Stres dediğimiz şey çok genel bir ifadedir fakat genel olarak tanımlarsak kişileri etkileyen belli bir duruma karşı kişiler tarafından oluşturulan bir davranımdır. Stres kavramı kişiden kişiye değişmektedir. A kişisinin stresli bir durum olarak algıladığı durum B kişisi için stresli olmayabilir, bu sebeple herkesin stres tanımını kendi biricikliği içerisinde değerlendirmesi daha iyi olur. Kaygıyı beklenen bir durumla ilgili endişe duymak olarak tanımlayabiliriz. Kaygı bozukluğu dediğimizde öncellikle kaygı bozukluğu başlığı altında birçok alt başlık olduğu bilinmesi gerekir. Bunlardan bazıları; panik bozukluk, sosyal kaygı bozukluğu, yaygın kaygı bozukluğu, ayrılma kaygısı bozukluğu gibi birkaç alt başlığı daha vardır. Halk arasında kaygı bozukluğu olarak dile getirilen durum ise DSM-5 tanı kitabında yaygın kaygı bozukluğu olarak ele alınmaktadır. Yaygın kaygı bozukluğu yaşayan kişiler, hayatlarındaki birçok alanda yaşıyor bunu; aile problemleri, sağlık, para, okul, iş gibi. Bu alanlarda yoğun, kontrol edilmesi güç endişe ya da kaygı duyma, kas gerilmeleri, huzursuzluk, dikkat ve uyku problemleri, kolay yorulma, kolay kızma gibi zihinsel ve fiziksel şikayetler görülmektedir. Kişilerin yaşadığı endişe kesintisiz olarak 6 ay devam eder ve diğer saydığımız eşlikçilerden en az üçü de kişide bulunuyorsa kişide yaygın kaygı bozukluğu olduğu düşünebilir. Fakat klinik gözlem olmadan yine de kişiye herhangi bir tanı koyamayız.
Stres ve kaygı bozukluğu yaşayan bireyler nasıl daha sağlıklı bir düşünme aşamasına geçiş yapabilir, bu süreçte bireyleri iyileştiren asıl güç sizce nedir?
Kişiler ilk olarak kaygı ve endişe duyduğunu ve bunun sonucunda hayatının bazı alanlarında işlev kaybına uğradığının farkında varmalı. Farkına vardıktan sonra kişilerin bunun için neler yapabilirim, diye bir arayışa girmesini bekleriz; bu aşamada genelde yaygın kaygı bozukluğu yaşayan kişiler bir sağlık çalışanından yardım almak için de adım atabilir. Bu süreçte elbette ki kişileri iyileştiren asıl güç yine kişinin endişe ve kaygı hissini gerçekten ne kadar aşmak için çaba gösterdiğine ve kişinin zorluklarla başa çıkma stratejilerini ortaya çıkarmakla ilişkilidir. Herkesin bu durumda başa çıkma stratejisi farklıdır, bu sebeple şunu yaparsanız bu iyi gelir demek çok da doğru olmayacaktır; önemli olan kişinin kendine has başa çıkma stratejilerini bulmasını sağlamaktır. Kaygı bozuklunda önemli bir diğer noktaysa anksiyetenin kaynağı olan temel çatışmayı çözümlemektir.
Kaygı bozukluğu yaşayan kişilere karşı nasıl bir yaklaşımda bulunmalıyız?
Kaygı bozukluğu yaşayan bir kişiyi fark ederseniz, empatik bir dil ile bu konuyu onunla konuşabilirsiniz. Önemli olan nokta, kişinin korku içerisinde değil kaygı içerisinde olduğunu anlamanız: Yani kişi şu an olacak olan bir durumu düşünmüyor, gelecek hakkında kaygı duyuyor. Bu sebeple onlara “Şu an böyle bir durum yok endişelenme!” demek onun için bir anlam ifade etmeyecektir. Kişiyi süreç içinde bir uzmana yönlendirmek daha doğru bir yaklaşım olur.
Kaygı sonradan öğrendiğimiz bir duygu mu yoksa doğuştan bu duyguyu kendimizde getiriyor muyuz?
Kaygı zaman içerisinde gelecek olaylar hakkındaki düşüncelerimizden doğan endişe ve korku duygusudur.
Anksiyetenin beden üzerindeki etkileri neler olur?
Anksiyetenin beden üzerindeki etkilerine baktığımızda; uyku bozukluğu, bedensel gerginlik, dikkat problemleri ve kolay yorulma gibi belirtileri göstermektedirler.
Anksiyete nasıl atlatılabilir, sizin bu konuyla ilgili çoğu kişinin bilmediği kişisel bir tavsiyeniz var mıdır?
Anksiyete yaşayan kişi için kişisel tavsiyem, kaygının normal bir duygu olduğunu bilmeli. Fakat sağlıklı bir yaşam için önemli olan nokta, bu kaygının şiddeti ve düzeyini düzenlemek. Bu yüzden kişi “Ben bu düşüncelerden kurtulamayacağım”, “Sıkıntım hep sürecek”, “Kalp krizi geçireceğim” gibi düşüncelerini fark ettiğinde mutlaka bir uzmana danışmalı. Bu durum bir rahatsızlık olduğu gibi elbette bu rahatsızlığın bir tedavisi de olduğunu bilmeli.
Anksiyeteli biri tedavi ve terapi dışında ne yapabilir?
Anksiyete yaşan kişiler yoğun bir düşünce içinde olduğu için kendilerini rahatlatacak aktiviteler bulup bunlar ile ilgilenebilir. Bunlar, seramik kursu, dans kursu, spor yapmak veya yürüyüşe çıkmak gibi aktiviteler olabilir. Önemli olan, kişinin kendini rahat hissettiği, yaparken keyif aldığı bir aktivite seçmesi. Bu aktiviteler bedenen de bir çaba istediği için akış içerisinde kalma olasılıklarını da arttırır.
Aşırı stres anında ne yapmamız gerekir?
Aşırı stres altında olduğunuzda nefes alışverişlerinize dikkat etmeniz gerekir. Panik anında genel olarak hızlı nefes alan bireyler beyinlerine daha az oksijen ve daha çok karbondioksit gitmesine sebep olarak kişide kaygı belirtilerine neden olur; sersemlik, titreme, baş dönmesi, sıkışmışlık hissiyatı, boğulma hissi, nefessizlik gibi. Bu yüzden stres altında nefesimizi kontrol etmek sakinleşmemizi sağlayabilir. Stres anlarında olumsuz düşünceler aklınızda yer edebilir. Önemli olan bu düşünceleri fark edip olumlayabilmektir, yanlış inançların önüne geçebilirseniz düşüncelerinizi yeniden çerçevelendirebilirsiniz.
Strese hangi vitamin iyi gelir?
Bir psikolog olarak buna net bir cevap vermem ve tavsiye etmem mümkün değildir. Bu yüzden herhangi bir ilaç takviyesi almadan mutlaka doktorunuza danışın. Araştırmalara bakacak olursak “D Vitamin Düzeyi ile Ruhsal Belirtiler İlişkisinin SCL-90 Belirti Tarama Listesi Analizi ile Değerlendirilmesi” isimli bir araştırmada kişilerin D vitamini düzeylerinin normal seviyede olmasının anksiyete tedavisine katkı sağlayabileceği sonucuna ulaşılmıştır.
Stresten kurtulmanın yolları nelerdir, sakinleşmek için neler yapabiliriz?
Sakinleşmek için ilk adım olarak nefesinizi düzenleyebilirsiniz. Daha sonraları stres yaratan durumun gerçek sebebini çözümlemeniz gerekebilir. Burada bilişsel davranışçı terapi iyi bir yöntemdir. Günlük hayatınızda da sakinleşmek için farklı aktivitelere katılarak sizi rahatlatan alanı bulabilirsiniz.
Sürekli düşünme halini nasıl yenebiliriz, kötü senaryoları bilincimizden nasıl uzaklaştırabiliriz?
Olayları ve durumları yeniden çerçevelendirme bu tür durumlar için iyi bir tekniktir. Önemli olan düşündüğünüz durum hakkında tek bir açıdan olaya yaklaşmak yerine durumun diğer olasılıklarını da fark ederek düşüncelerinizi yeniden yapılandırmaktır. Fakat bazen kişiler bu durumu kendi kendine atlatamayabilir, bu durumlarda dışardan destek almak oldukça normal olup terapiye başvurmak iyi bir yöntemdir.
Sizce sağlıklı bir zihin için neler yapılmalı?
Sağlıklı bir zihin için kişilerin kendilerini fark etmeleri gerekir. Kendini fark etmekten kastım; gün içerisinde günün gerekliliklerini yaparken gerçekten neleri yapmaktan hoşlanıyorlar, hayatında olan şeylerin önem sırası nasıl, kendini iyi hissetmediğinde ne yapmak onu rahatlatıyor, kim ile konuşmak ona iyi geliyor gibi soruları kendine sorarak hayatını bir düzene koyabilir. Aynı zamanda kişiler günlük, aylık veya yıllık yapılacaklar listesi de oluşturabilir. Bunları yaparak kişiler zihninde sürekli gelecek durumlar hakkında kurgu yapmak yerine nerede ne yapması gerektiğini görerek bir zihnen rahatlama içerisine girebilir.
Stres ve kaygı yönetimiyle ilgili önerebileceğiniz sizi derinden etkileyen kitap ve filmler var mı?
Kaygı bozukluğu yaşayan kişiler için iki önerim var. Kitap olarak Psikonet Yayınlarının “Yaygın Kaygı Bozukluğu Çalışma Kitabı: Belirsizlik, Endişe ve Korku İle Baş Etmek İçin Kapsamlı Bir BDT Klavuzu” adlı kitabını önerebilirim. Film olarak ise Ters Yüz filmini izleyebilirsiniz.
Kapak Fotoğrafı: Ron Lach – pexels.com
İlginizi çekebilir: İlke Tulunay’dan Duygu Ela Erdoğan ile: Yoganın Hayata Etkisi Üzerine
İlk yorumu siz yazın!