Aradığın Şey Kütüphanede Saklı: Peki Sen Ne Arıyorsun?
Kitaplar, kütüphaneler, kitap kafeler pek çoğumuzun ilgisini çekiyor olsa gerek. Son yıllarda öne çıkan Gece Yarısı Kütüphanesi’nden Kahve Soğumadan Önce’ye, Hyunaam Dong Kitabevi’ne kadar bu tarz kitapları sevmemizin sebebi de bu herhalde. Michiko Aoyama’nın otuzdan fazla dile çevrilen ve Domingo Yayınevi aracılığıyla bizle buluşan “Aradığın Şey Kütüphanede Saklı” kitabı da tam olarak bu tarz kitaplardan.
“Ne arıyorsun?” Bu kadar basit bir sorunun cevabı her zaman bu soruyu sormak kadar kolay değil, değil mi? Hatori İlköğretim Okulu içinde hizmet veren Halk Eğitim Merkezi bünyesindeki kütüphanenin kütüphanecisi Sayuri Komaçi tarafından sıklıkla duyuyoruz bu soruyu: Ne arıyorsun?
Siz, “Ne arıyorsun?” sorusunun cevabını düşünürken, ben biraz Aradığın Şey Kütüphanede Saklı kitabından bahsedeyim. Kitap birbirinden farklı, birbiriyle iç içe geçmiş beş kısa hikayeden oluşarak Tokyo’daki çağdaş hayata dair bir bakış açısı sunuyor. Hatori semtinde yaşayan farklı geçmişlere sahip, farklı yaş gruplarından beş kişinin hikayesi aktarılıyor bu kitapta bizlere. “Bir kitap okudum ve hayatım değişti!” tarzında bir kitap elbette değil; fakat sayfaları çevirdikçe kendimizden parçalar bulabileceğimiz bir kitap.
Sıradan insanların sıradan hayatları… Sıradan dediğime bakıp yanılmayın, karakterlerin derinliği var ve hepsi bir şekilde ilgi uyandırıcı insanlar; ama çok büyük travmalar, aşılması gereken dev zorluklar yok bu kitapta. Karakterler tamamen günlük hayatımızdan; sen, ben gibi. Taşradan başkent Tokyo’ya eğitim için gelen genç bir kız, eskici dükkanı açma hayalleri olan muhasebeci, kariyer ve aile arasında kalmış bir anne, işsiz bir tasarımcı ve emekli olup hayat amacını kaybetmiş bir adam… Tüm bu insanların ortak noktası kendi hayatlarının dönüm noktalarında olmaları ve aradıkları sorunun cevabını “aynı noktada” bulacak olmaları.
Kitaptaki karakterlerin farkında olmadan kullandıkları ortak alanları, Hatori İlköğretim Okulu içindeki Halk Eğitim Merkezi’nin kütüphanesi. Uzak Doğu edebiyatında buluşma noktamızın “kütüphane” olması şaşırtıcı değil. Aradığın Şey Kütüphanede Saklı’da kütüphane yalnızca kitap ödünç alınan bir okuma yeri veya atölyeler düzenlenen eğitim yeri değil, keşfedilmesi gereken sembolik bir alan. Kişinin kendini keşfetme ve anlama yolculuğunun metaforu olarak gördüğümüz kütüphane, Japonların daha iyiye ulaşmak için değişim gösterdikleri kaizen felsefesi ile de bağlantılı. Zira karakterlerin her biri kendilerinin daha iyisine ulaşmak için bir çaba halinde.
Aradığın Şey Kütüphanede Saklı’da tüm hikayeyi ve karakterleri çerçeveleyen kütüphaneci Bayan Sayuri karşılıyor bizi. Kütüphane raflarını tamamen okumuş Bayan Sayuri’yi ilgi çekici yapan elbette bu özelliği değil; onu gizemli bir şekilde çekici hale getiren, adeta kendine danışanların ruhunu okuyabilmesi! İnsanların istek kitaplarının yanı sıra “istekleriyle alakasız” gözüken sürpriz bir kitap tavsiyesi veren ve kitabın eki olarak el yapımı keçe iğnelemesi hediye eden Bayan Sayuri, aslında insanları yeni bir dünyanın kapısına sürüklüyor, “Ne arıyorsun?” sorusunun asıl cevabına usulca yönlendiriyor.
Neden Okumalıyım?
Kitap okurken karakterleri ve mekanları hepimiz gözümüzde canlandırıyoruz diye düşünüyorum. Aradığın Şey Kütüphanede Saklı, Studio Ghibli işi gibi aktı gitti benim gözümde. Özellikle de masasının arkasında keçe iğneleyen Sayuri Komaçi benim için tam bir Ghibli karakteri, hatta Totoro’daki büyükannenin daha genç hali! İşte öyle, nasıl ki izledikçe iyi hissettiren filmler varsa, bu kitap da okudukça iyi hissettiren kitaplardan. Evet, çoook bir derinliği yok, öyle bir şey beklemeyin. Peki neden okumalıyım diyorsanız, bu soru “Ne arıyorsun?” gibi zor bir soru değil, verebilecek cevabım çok.
Birçok Japon kurgusunda olduğu gibi kalbe dokunup ruhu rahatlatan bir yanı var bu kitabın. Yazar Michiko Aoyama yalın, oldukça nazik ve sakin bir dille, “tatlı bir şeyler okuma” arayışımıza yardımcı oluyor. Kitapların dönüştürücü gücünü, değişim ve kişisel gelişimin hayatın her aşamasında mümkün olduğunu bize sessizce hissettiriyor. Adeta kitap bu noktada kitapta bahsi geçen Honeydome kurabiyelerine dönüşüyor: yumuşak, akışkan, tatlı.
Biliyorum ki çok emin olduğumuz şeyleri dahi çeşitli örneklerle karşımızda görmek hepimize iyi geliyor. Kendince “umut duygusu kazandıran” bir kitap da diyebilirim bu sebeple Aradığın Şey Kütüphanede Saklı için. Nasıl ki Bayan Sayuri’den gelen tuhaf gözüken kitap önerileri, kütüphaneye gelen insanlar için yol gösterici olduysa bu kitap benim için, benim “Ne arıyorsun?” soruma cevap oldu. Ve belki de, bu kitap hakkında yazmayı iki aydır düşünmeme rağmen anca fırsat bulmamın da sebebi budur. Hem ne diyordu kütüphaneci Bayan Sayuri, “Okurlar, yazarın niyetinden bağımsız olarak kelimelerle kendi kişisel bağlantılarını kurarlar ve her okuyucu benzersiz bir şey kazanır.” Böylece sadece okura özgü bir şey çıkar ortaya. Zaten bir kitabı değerli kılan kitabın kendi gücünden ziyade onu nasıl okuduğumuz. Tıpkı Aradığın Şey Kütüphanede Saklı karakterlerinin çoğunun bir çocuk kitabı olan Guri ve Gura’yı okuyup, bu kısacık hikayeyi herkesin farklı açılardan hatırlaması gibi.
Ben Neden Sevdim?
Rahatlatıcı, okuması kolay ve keyif alınabilen küçücük şeyleri hatırlatan Aradığın Şey Kütüphanede Saklı’yı ben neden sevdim? Yukarda bahsettiklerimin yanı sıra, bu soruya verebileceğim en net yanıt, Aradığın Şey Kütüphanede Saklı her ne kadar Japon edebiyatı olsa da adeta “Požuri polahko” yaşamı sunması. Požuri polahko, Sırp-Hırvatça “yavaşça acele et” anlamına geliyor ve resmen bir yaşam tarzı. İlk 2020 yılında Miljacka Nehri üzerinde bu tanımla tanışıp anlamını öğrendiğimden beri hayatımdaki yeri oldukça büyük. Bir nevi benim için dönüm noktası. Aradığın Şey Kütüphanede Saklı kitabında da görüyoruz ki hayat bir yarış değil, hepimizin yaşamak için kendi hikayesi var.
Bazı talihsiz tanışıklıklardan dolayı insanların birbirine iyi gelebileceğini zaman zaman unutabiliyoruz veya insanların birbirini gerçekten destekleyebileceğini. Oysa hayat yolculuğumuzda hepimiz başkalarının hayatlarına farkında olmadan dahi destek oluyoruz aslında, tıpkı Aradığın Şey Kütüphanede Saklı karakterlerinde olduğu gibi. Biz yeter ki görmeyeyi bilelim.
“İşlerin yoluna gireceğine dair gücü kendinizde bulduğunuz noktada ‘bir gün’ dediğiniz şey, ‘yarın’a dönüşebilir. Önemli olan kaderin zamanlamasını kaçırmamak.”
Kapak Görseli – Mockup: Yaprak Civan
Domingo Yayınevi aracılığıyla bizle buluşan
Aradığın Şey Kütüphanede Saklı kitabını kendi web siteleri üzerinden
sipariş verebilirsiniz.
İlginizi çekebilir: Şura Nur Savranoğlu’ndan Gece Yarısı Kütüphanesi
İlk yorumu siz yazın!