Bir çocuğa dünyaları vermek mümkün mü? Hiç tökezlememesini, hiç düşmemesini sağlamak?
Bu mümkün değil belki ama kendi potansiyellerine inandıklarında, sonsuz olasılıklarla dolu bir dünyanın kapısını aralayabileceklerini göstermek mümkün. Meraklı, özgüvenli, özsevgili, biricik ilginçlikleriyle kendilerini kucaklayan, aynı anda hem cesur hem de utangaç olmaktan korkmayan ve hayal etmeyi öğrenmiş çocuklar için dünya, mümkünlerle doludur ve o dünyada imkansız diye bir şey yoktur. Tıpkı onlarca yıldır hayal gücümüzü besleyen ve bize istediğimiz her şeyi olabileceğimizi anlatan Barbie® gibi.

Çünkü bir Barbie® her şey olabilir!

Korsan, astronot, prenses, balıkçı, öğretmen, öğrenci, sporcu, başkan, bilim insanı, doktor, şef ve milyarlarca olasılık daha… Çizgi roman ustası Gaiman’ın dediği gibi:
“Çocuklar gerçek ve hayal arasındaki ince çizgide büyülü adımlar atarlar. Onlar için her şey mümkündür, biz büyüyünce o yolu unutuyoruz.” Gelin Barbie®’nin felsefesini yanımıza alarak o büyülü dünyada bir gezintiye çıkalım.

Tek Bir Oyun Seçme Hakkımız Olsaydı Eğer

Parkenin lava, kağıdın uçak, tepsinin gemi, su şişesinin roket olabileceği tek yere hoş geldiniz.
Buraya role-play evreni diyelim. Bundan tam 65 yıl önce role-play evrenimize bir kahraman geldi ve ondan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Alışılmış “süper kahramanlara” pek benzemiyordu, bir pelerini, kanatları, hatta süper güçleri bile yoktu. 1950’li yılların evcilik başrolü bez bebeklere de hiç benzemiyordu. Üstelik zamanla her mesleğe, role bürünmeye başlamıştı kahramanımız.

Bir bakıyorduk uzaya çıkmış, bir bakıyorduk ata binmiş. Bir gün sörf yapıyor, bir gün hayvanları kurtarıyor. Ateş ölçüyor, çocuğun içmek istemediği şurubu önce o içiyor, dişçiye de bizimle geliyor kumdan kale yapmaya da. Bebeklerin sarılıp uyuduğu uyku arkadaşları vardır ya? Ki psikologlar uyku arkadaşları için bebeği rahatlatan ‘sabit nesneler’ derler. Kahramanımız Barbie® de çocukluğumuzun huzur ve cesaret veren sabit nesnesi olmuştu birden bire.

Çocukluğun dünyasında bir sürü yenilik, değişim olup bitiyordu. Okulun ilk günü, aşı zamanı, ansızın gelen bir taşınma veya yeni bir kardeş haberi mesela. Fakat Barbie® hep oradaydı, rolleri değişiyordu ama varlığı hiç değişmiyordu. Bu yüzden bizim tek bir oyun seçme hakkımız olsaydı eğer bu oyun role-play, kahramanı da mutlaka bir Barbie® olurdu. Barbie®’nin yaratıcısı Ruth Handler, Mattel® şirketinin başkanlığını ve anneliği aynı anda yürüten bir kadın. Barbie®’nin yüzlerce mesleğe sahip bir kahraman olması bu yüzden tesadüf değil.

Hayal Gücünün Hayatımıza Kattıklarına Gelince…

Bir çocuğa hayatı nasıl öğretebiliriz? Daha doğrusu çocuklar hayatı nasıl öğrenir? Bu soruların tek bir cevabı var, taklit. Taklit etmenin tadı ise en iyi oyunla çıkıyor. ‘Dream House’ ile ilk evini kuran çocuk, aile ve sosyal ilişkilerini de orada zenginleştiriyor. İki Barbie® fikir ayrılığına düşüyor diyelim, onları uzlaştırmak günün eğlencesine dönüşüyor. Okulda yaşanan bir hadise, Barbie®’ler aracılığıyla yeniden canlandırılıyor ve sağaltılıyor. Gün içinde olan biten her şey, oyun evreninde tekrar ele alınıyor ve seslendiriliyor. Nefis bir problem çözme antrenmanı!

Pubmed Central, 2021 yılında tam da bu konuda geniş çaplı bir araştırmanın sonuçlarını yayınladı. Araştırmanın ismi “Children’s only profession: Playing with toys.” Araştırma gösteriyor ki, özellikle sosyodramatik oyunlar oynayan çocuklar kompleks problemleri çözmekte, empati kurmakta, kendini kontrol etmekte, duygularını ifade etmekte ve çevresinde olup bitenleri anlamakta oldukça hızlı uzmanlaşıyorlar. Barbie®’nin ‘olayı’ tam da bu değil mi?

O halde gelin birlikte Barbie®’nin sonsuz olasılıklara imkan tanıyan dünyasında yola çıkalım. Çünkü hikayenin en başına döndüğümüzde minikler kadar yetişkinlerin de duymaya ihtiyacı olan o ders onun dünyasında gizli: Potansiyelimize ve istediğimiz her şeyi olabileceğimize olan inancımızı asla kaybetmemek!