Bird Oyuncularıyla Röportaj: Nykiya Adams ve Jason Buda
American Honey ve Fish Tank filmleriyle tanınan, Britanya bağımsız sinemasının en önemli yönetmenlerinden Andra Arnold’ın son filmi Bird, Cannes’daki prömiyerinin ve Türkiye’deki Filmekimi gösterimlerinin ardından şimdi MUBI’de gösterimde. Büyülü gerçekçilikle yoğrulmuş bu büyüme hikayesi, 12 yaşındaki Bailey’nin babası Bug ile olan ilişkisine ve hayatı, dünyayı keşfettiği yolculuğuna odaklanıyor. Kadrodaki, Barry Keoghan (Bug) ve Franz Rogowski (Bird) gibi Avrupa sinemasının ünlü oyuncuları bir yana filmin başrol oyuncusu Nykiya Adams (Bailey) ve abisi rolündeki Jason Buda (Hunter) yılın en iyi keşiflerinden ikisi bana kalırsa. İki genç oyuncuyla filmi ve set deneyimlerini konuştuk.
Bird’de rol almadan önce Andrea Arnold filmlerine ne kadar aşinaydınız? Sadece blockbuster izleyen çocuklardan mıydınız yoksa bağımsız sinema da izlediğiniz olur muydu?
Nykiya Adams: Aslında hiçbir zaman filmlerle ilgilenmedim. Spora karşı daha çok ilgim var. Aktif olmayı, dışarı çıkmayı, bunun gibi şeyleri severim.
Jason Buda: Evet, ben de öyle. Hiçbir zaman bir sinema hayranı olmadım. 10 yıldan fazladır futbol oynuyorum ve hiç doğru düzgün film izlemedim. Bird’de rol aldığımdan beri daha çok film izliyorum. Mesela geçenlerde Andrea’nın American Honey’sini izledim. Bana onun çalışma şekline dair çok şey hatırlattı.
Bird’ün Britanya banliyölerinde 12 ya da 16 yaşında birer çocuk olmayı ne kadar doğru tasvir ettiğini düşünüyorsunuz? Özellikle genç ebeveynlerle ilişkiler konusunda…
Nykiya Adams: Bence film mücadele içinde olmanın, mücadele içinde yetiştirilmenin gerçekliğini gösteriyor ve bunu başarılı bir şekilde yapıyor. Bailey’nin Bug’a güvenememesi ya da bir kadın olmaya başladığı için ihtiyaç duyduğu bazı temel şeyleri elde edememesi gibi… Örneğin bir sahnede Bailey’nin Bug’la rahat hissetmediği için onun kız arkadaşına gidip yardım istediğini görüyoruz. Bence Hunter ve Bug’ın bağı Bailey ve Bug’ınkinden çok daha güçlü çünkü ikisi de erkek ve bazı konularda birbirleriyle özdeşleşebiliyorlar.
Jason Buda: Kesinlikle katılıyorum. Hunter ve Bug’ın güçlü bir ilişkisi var çünkü ikisi de erkek. Bir sahnede Bug Bailey’e kiminle dışarı çıktığını ve neden o kadar geç saatlere kadar dışarıda kaldığını soruyordu. Bailey de “Neden bu soruları Hunter’a da sormuyorsun? Neden Hunter’a bu kadar karışmıyorsun?” diye sorguluyordu.
Nykiya, Bailey belki hâlâ bir şeyleri keşfettiği, öğrendiği yaşlarda olduğu için belki de toplumsal cinsiyet kalıplarını reddettiği için filmde cinsel kimliği biraz belirsiz. Sanırım böyle olması bilinçli bir tercih. Senaryoda Bailey hakkında ne kadar detay vardı ve bu karakteri yorumlarken kendinden neler kattın?
Nykiya Adams: Açıkçası Bailey hakkında pek bir şey bilmiyordum. Tek bildiğim onunla belli şekillerde bağ kurabildiğimdi. Bailey’i oynarken onu başka bir insan olarak hayal etmiyordum, onu kendim olarak hayal ediyordum. Sanırım kimliği konusunda kafası karışık değildi ama kaybolmuş gibiydi. Örneğin saçını kestiği sahne kendini bulmaya çalıştığının bir göstergesi ama işe yaradığını sanmıyorum.
İkinizin de filmdeki performansları bazen onları gölgede bırakacak kadar harika ama Barry Keoghan ve Franz Rogowski çok büyük oyuncular. Onlarla çalışmak nasıldı ve oyunculuk hakkında onlardan öğrendiğiniz bir şey söylemenizi istesem ne derdiniz?
Nykiya Adams: Franz ve Barry’den şunu öğrendim: Rolün hakkında ne kadar rahatsız hissedersen hisset, debam et. Çünkü sonunda güzel görünecek. Franz’ın Bird karakterinin hareketlerinden ne kadar rahatsız olduğunu ya da bunların ona ne kadar tuhaf geldiğini bilmiyorum ama bence bu rol ona çok yakıştı ve o kadar iyi oynadı ki sonuç çok iyi oldu. Barry’dense ne olursa olsun sadece akışına bırakmayı ve hayatına devam etmen gerektiğini öğrendim.
Jason Buda: Franz ile hiç sette olmadım, o yüzden sadece Barry’den bahsedebilirim. Barry’den öğrendiğim şeylerden biri, kişisel olarak zor zamanlar geçirdiğinde bile yine de zamanını ve tüm gayretini oyunculuk sanatına adayabilmek diyebilirim.
Bu film hakkında sevdiğim şeylerden biri de Andrea’nın mesajlaşma gibi iletişim araçlarını ya da dikey videolar gibi iletişim biçimlerini günümüze uygun bir şekilde filme yedirmiş olması. “Yeni nesil” olarak sizin bu konularda bir katkınız oldu mu?
Nykiya Adams: Sette gerçekten de istediğimiz her şeyi kişisel telefonlarımızla filme almamız söylendi. Örneğin Bailey’nin parmağına küçük bir kelebeğin konduğu ya da Hunter’ın palyaço maskesiyle dans ettiği sahneler bu şekilde kişisel telefonlarımızla çektiğimiz videolar.
Filmde çok fazla büyülü gerçekçilik var, bazen neyin gerçek neyin karakterlerin hayal ürünü olduğunu karıştırabiliyorsunuz. Senaryoyu okurken bunlar hakkında ne düşündünüz?
Nykiya Adams: Sette önce senaryo hakkında pek bir şey bilmiyorduk. Bize sadece küçük bölümler verilmişti. Ben oyunculuk yapmak yerine nasıl tepki vereceğimi düşünüyordum çünkü Bailey ile çok fazla özdeşleşebiliyordum. (Jason’a dönüyor) Bence sen de Hunter ile bir şekilde özdeşleşmiştin?
Jason Buda: Çete şiddeti ya da uyuşturucu konularına rağmen duygularını bulmaya çalışma şekli nedeniyle Hunter’la özdeşleştim. Ve evet, hiç tam bir senaryo almadık. Her defasında senaryonun bir sahnesini alıyor ve okuyorduk; küçük bir grup halinde toplanıp sahne hakkında konuşuyor, üzerinden geçiyorduk. Sonra da sahneyi çekiyorduk. Belki 30, 40 kez.
Nykiya Adams: Oyuncu olarak çok büyük baskı altında değildik. İşimizi yapıyorduk ve çalışıp çalışmadığını görüyorduk. Çalışmazsa senaryoya geri dönüyorduk.
Bu arada filmde gerçek anlamda farklı türlerden birçok kuş olmasına ve bunun olay örgüsüne katkısına bayıldım. Filmi görsel olarak da zenginleştirdiğini düşünüyordum. Sette gerçekten çok fazla kuş var mıydı? (Gülüyorlar.)
Nykiya Adams: Evet, çok fazla kuş vardı. Daha ilk günden sette birkaç martı olduğunu ve onları beslediğimi hatırlıyorum. Birçok hayvan vardı, eğitimli kelebekeler, kuşlar, her şey… Bir hayvanat bahçesi gibiydi, çılgıncaydı.
Bird, 23 Aralık’tan itibaren MUBI’de. MUBI’ye buradan üye olabilir, ilk bir hafta platformu ücretsiz olarak deneyebilirsiniz.
İlk yorumu siz yazın!