Filmin ilk dakikalarında Vatikan’ın tekinsiz koridorlarında gezmeye başlayınca hafiften bir keyif almaya başladım. Fakat aynı dakikalarda acaba klişe bir Vatikan filmi olur mu sorusu da uyandı zihnimde. Robert Harris’in aynı adlı romanından uyarlanan bu film, Papa’nın ölümü sonrasında başlayan o kapalı kapılar ardındaki meşhur seçim sürecini müthiş bir gerilimle anlatıyor. İlk bakışta işin dini boyutunu düşününce rekabetçi bir yarıştan daha farklı şeyler bekliyor insan ama maalesef, Türk futbolunda yaşanan lobicilik ve yüksek tansiyonun aynısı burada da mevcut… Vatikan’ın ihtişamlı dekorlarından, kardinallerin sözde ağırbaşlı duruşlarından ve malum ritüellerden etkilenmemek mümkün değil. Bu görkemli atmosfer, insana bir yandan huşu verirken diğer yandan da “Burada neler neler dönüyordur?” fikrini zihninizin bir köşesine iliştiriyor.

Conclave | Fotoğraf: Assodigitale

Filmin yönetmen koltuğunda, gerilimi soluk soluğa işleme ustalığıyla tanınan Edward Berger oturuyor. Kendisi “All Quiet on the Western Front” gibi projelerle rüştünü ispatlamış bir isim ve “Conclave’de” de farklı bir kulvarda aynı özenli işçiliği bizlere sunuyor. Özellikle karanlıkta süzülen kamera açıları, dar tavan aralıklarında duyulan yankılar ve kardinallerin ikilemlerden çıkamayan bakışlarıyla bizi tetikte tutma işini mükemmel kıvama getirmiş. Berger, dini bir mekânın o dışa kapalı havasını, dışarıdan sıradan görünen bir törenin nasıl büyük bir politik hesaplaşma sahnesine dönüşebileceğini ustaca aktarıyor. Zaman zaman taktik savaşlarının tansiyonunu hafifletmek için ufak diyaloglara başvurması da filmi daha nefes alabilir hâle getiriyor.

Conclave | Fotoğraf: IMDb

Filmdeki kardinal karakterlerini canlandıran oyuncu kadrosu ise adeta bir şölen sunuyor: Ralph Fiennes, John Lithgow ve Stanley Tucci gibi usta isimlerin varlığı, hikâyeyi bir üst seviyeye taşıyor. Her bir kardinalin birbirinden tamamen farklı bir motivasyona sahip olması, oyuncuların performansını izlemeyi son derece keyifli hale getiriyor. Ralph Fiennes, içindeki ikilemleri sanki gözlerinin derininde saklayan bir karakter portresi çizerken John Lithgow’un soğukkanlı tavırları, onun gerçekte ne planladığına dair sürekli bir merak uyandırıyor. Stanley Tucci ise bilhassa sürprizli çıkışlar yapan bir karakteri canlandırarak adeta taze bir nefes oluyor. Bu kadar güçlü oyuncuları bir arada izlemek, zaten filmi başlı başına özel kılmaya yetiyor.

Conclave | Fotoğraf: The Hollywood Reporter

Hikâyenin merkezinde, papa seçim sürecinin çok ötesinde, insanın ruhuyla ve hırslarıyla olan mücadelesi yatıyor. Karakterlerin çoğu, bir yandan “inanç” kavramını en üst düzeyde temsil ederken diğer yandan güç elde etmek için hangi sınırları aşabileceklerini sessizce sorguluyor. Gözlerinizin önünde yapılan oylamalar, sahte gülümsemeler, gizli buluşmalar ve beklenmedik dostluklar derken “Conclave” bir dakikasını bile boş geçirmeyen bir gerilim hissiyle ilerliyor. Edward Berger’in Vatikan tasvirine ek olarak müziklerin de ortamın tansiyonunu beslediğini söylemem gerek; düşük tempolu, tiz notalara tırmanan melodiler, tam da o kasvetli duvarların yankısını tamamlama görevi görüyor. Böylece izleyici Vatikan’ın karanlık akustiğinde oradan oraya savruluyor… Filmin sonlarına doğru, “Conclave” tüm taşları yerinden oynatacak bir düğümü son derece riskli bir yöntemle çözüyor ve bu esaslı politik alegori izleyenlerin aklını alıyor.

 Sinema dünyasına ve filmlere dair paylaşımlarıma Instagram üzerindeki film blogumdan (@atıptutuyorum) ulaşabilirsiniz.

Kapak Fotoğrafı: IMDb

İlginizi çekebilir: Emre Eminoğlu’ndan The Two Popes