Özge Erdem ve Kemal Kayaoğlu ile: Takımyıldızları Oyunu Üzerine
Kemal Kayaoğlu çevirisi Özge Erdem‘ in yönetmenliğinde tiyatro KAOS yapımı Takımyıldızları sezon boyunca Beyoğlu’nda Tarihi Meşrutiyet Binası’nda yer alan Minoa Pera’da oynuyor. Nick Payne’in kaleminden çıkan Takımyıldızları, bir partide tanışan iki insan arasındaki romantik ilişkinin paralel evrenlerdeki farklı yaşamlarını anlatır. Oyun, Mary ve Roland’ın hayatta yaptığı veya yapmadığı her seçimi, aldığı veya almadığı her kararı aynı anda gösterir. Mary ve Roland’a hayat veren tiyatro KAOS ‘ un kurucuları Özge Erdem ve Kemal ile Kayaoğlu birlikte Takımyıldızları ve KAOS’ un hikâyesine dair merak ettiklerimi konuştuk. Keyifli okumalar.
Hayat, karşılaşmalar ve etrafında toplandığımız eylemlerin toplamından ibaret. Birbirinizle karşılaşma ve sizi tiyatro sahnesinde bir araya getiren hikâyeyi duymak isterim.
Kemal Kayaoğlu: Özge’yle ikimiz de birbirimizi ismen biliyorduk. Geçmişte aynı tiyatro çatısı altında farklı oyunlarda oynamış, fakat hiç birlikte çalışma fırsatımız olmamıştı. Sevgili yönetmen Mehmet Ergen’in yönlendirmesi üzerine, Takımyıldızları’nı Özge’ye götürdüm.
Özge Erdem: O dönem yeni bir oyun yapma niyetim pek yoktu. Fakat metni okuyunca gerçekten çok heyecanlandım. Eğer şu anda bunu yapmazsam çok mutsuz olurum hissine kapıldım. Kemal’in çevirisi de çok iyiydi gerçekten. Kafamda oyunun dünyasıyla ilgili fikirler hemen oluşmaya başladı.
Tiyatro oluşumunuz KAOS’un kuruluşundan bahseder misiniz? Oluşumunuzun yaşam yolculuğunu ikinizden ayrı ayrı dinlemek isterim. Hangi fikir(ler)den yola çıkıp neleri yanınıza katarak ilerlediniz?
Kemal Kayaoğlu: Uzun süredir beğendiğim metinleri sahneleme düşüncem vardı. Nick Payne takip ettiğim ve beğendiğim bir yazardı. Özgün ismi Constellations olan oyunumuzu okuduktan sonra çevirisini yaptım ve sahneleme haklarını aldım. KAOS’un kuruluşu, Özge’yle birlikte beğendiğimiz metinleri sahneleme amacına dayanıyor.
Özge Erdem: Böylece KAOS’un kuruluşu Takımyıldızları ile başladı. Bununla birlikte uzun vadede, yine çağdaş metinler üzerine çalışmak istiyoruz. Bir yandan da farklı sanat disiplinleriyle de projeler geliştirme niyetindeyiz.
KAOS ekibi olarak Nick Payne’in kaleme aldığı Takımyıldızları oyununu sahneye koyarak başladınız yolculuğunuza. Bu metinle / oyunla karşılaşma anınızı ve sizde bıraktığı ilk etkiyi anlatabilir misiniz? Sizi yakalayan duygu/düşünce/fikir ne olmuştu?
Özge Erdem: Metnin anlatım biçimi ve kurgusunu çok sevdim. Bilim ve aşkı özgün bir şekilde buluşturan bir oyuna ilk defa denk geldim. Hikaye zamansal ve matematiksel öğeler taşıyordu. Bu da size sanatsal tercihler konusunda, hem oyuncu hem de yönetmen olarak geniş bir alan tanıyor.
Kemal Kayaoğlu: Yazarın herkesin yaşayacağı tarzda son derece gündelik bir ilişki hikayesini bilimle harmanlayarak bu kadar yaratıcı bir şekilde kurgulaması beni çok heyecanlandırdı.
Oyunun içerisinde Mary ve Roland karakterlerine hayat vermenin dışında biriniz yönetmen biriniz de çevirmen olarak yer alıyorsunuz. Metinle haşır neşir olma sürecinizi kendiniz açısından anlatabilir misiniz?
Kemal Kayaoğlu: Bir oyunun çevirisini yaptığınızda, o metinle uzunca bir vakit geçirdiğiniz için doğal olarak yazarın metni kaleme alırkenki düşünce yapısına olabildiğince yaklaşıyorsunuz. Bu noktada çeviriyi yapmamın oyunculuğuma katkısı oldu elbette.
Özge Erdem: Hem oyuncu hem de yönetmen olarak sürecinde yer aldığım ilk oyun Takımyıldızları oldu. Tiyatroda hem yönetip hem oynamanın özellikle fiziksel zorluğu olduğunu düşünüyorum. Kendini oyuncu olarak dışarıdan görmen çok önemli. Fakat kurmak istediğim dünya, oyuncuya yüklenen ve onun motivasyonu üzerinden ilerleyen bir dünyaydı. Ritim ve zamanlama Takımyıldızları rejisinin odak noktası olduğundan oyuncuya çok iş düşüyor. Bu sebeple iki sorumluluğu da alabildim. Dış gözler ve sahne arkası ekibi de bu noktada önemli rol oynadı. Yardımcı yönetmenimiz ve dramaturgumuz Aslı Ceren Bozatlı ve tasarım ekibimiz tüm süreçte bizimleydi.
Sınırlı bir alanda çıplak denilebilecek kadar sade tasarlanmış dekora yerleştirilmiş mercekler eşlik ediyor size. Bu fikir, karakterlerin birbirlerine bir yakınlaşan bir uzaklaşan hikâyelerinde anların kuvvetini karakterlerin sahnedeki mevcudiyeti ve yansımaları üzerinden vermeye yardımcı oluyor. Bu noktadaki tercihinizin nedenini ve sahne tasarımını yaparken neleri göz önünde bulundurduğunuzu duymak isterim.
Özge Erdem: Bu tercihimin en temel sebebi, oyuncunun kendi ve partneri dışında bir etkene sığınmasını istememem oldu. Yalın fikirlerin gücü beni her zaman daha fazla etkiliyor. O fikrin derinine daha fazla bakmaya, orada başka bir keşif sürecine sürüklüyor bence sizi. Bu sebeple tasarım ekibindeki sanatçılarla da bu yönde ilerledik. Sahne ve kostüm tasarımında Sıla Karakaya, ses tasarımında Utkan Akçay ve ışık tasarımında da Kemal Yiğitcan ile çalıştık. Aynı dili konuşabilmek çok kıymetliydi.
Zaman çizgisi üzerinde ilerleyen bir ilişkinin içerisinde gerçeğin, olasılıkların, ihtimallerin ve olmamışlıkların her yanını oyun süresince dinamik bir şekilde izliyoruz. Bir yükselen bir alçalan ritmi yüksek performansınız var. Birbiriniz arasında ve duygu geçişleri sırasında oluşturduğunuz ritmin dengesini nasıl sağladınız? Size metinde, sahnede yardımcı olan unsurlar neler oldu?
Özge Erdem: Metnin size sunduğu ritmi ve matematiksel kurguyu ilk okuduğunuzda da görüyorsunuz. Fakat burada hikayeyi nasıl sahneye taşımayı seçtiğiniz, hangi tercihleri yaptığınız en önemli kısım oldu. Zaman kavramının yoğun şekilde varlığını gösterdiği bir oyunda, karakterlerin hikâyedeki yolculuğunda motivasyonlarını netleştirmek bize çok yardımcı oldu. Buradan sonrası da prova yoğunluğuyla ilerledi. Kondisyonunuzu diri tutmak için, Takımyıldızları’nın oyun ve çalışma takviminden kopmamak gerekiyor. Şanslıyız ki ikimiz de aynı disiplin ve özendeyiz.
Kemal Kayaoğlu: Her evrende birbirimizin hareket ve duygusundan yararlandık. Takımyıldızları’nı tamamen oyuncu dinamizmi üzerine kurduk. Geçişleri oyuncu ses ve ışık efektlerine bağımlı kılmaktansa, seyircinin yönlendirilmesi tamamen oyuncuların içsel ve karşılıklı motivasyonlarına dayanıyor.
Aynı karakterlerin başka başka yaşlarına, zamanlarına ve mekânlarına izleyiciyi sürüklüyorsunuz. Bir oyuncu olarak bu deneyimin sağladığı imkânları, ihtimalleri ve yaşadıysanız zorlayan yanlarından bahsedebilir misiniz?
Kemal Kayaoğlu: Oyunu seyirci için heyecanlı ve şaşırtıcı yapan özellikleri oyuncuya farklı zorluklar çıkarmaya müsait. Performansımız 70 dakika boyunca sahneden hiç inmeden gerçekleşiyor. Özellikle böylesi bir oyunda kaçacağınız hiçbir yer yok. Sürekli seyircinin gözü önündesiniz. Doğru motivasyonla bir sonraki geçeceğiniz paralel evrenin hangisi olduğu bilmeniz ve ezberinizin son derece sağlam olması gerekiyor. Diğer taraftan bakacak olursak, oyunun yine aynı doğası oyuncuya yaratıcı olmasına izin veren bir özgürlük alanı tanıyor.
Özge Erdem: Duygu değişim hızı bir oyuncuya kendini keşfetmesi için çok fazla malzeme sunuyor. Bence en keyifli ve zorlayıcı kısmı da bu. Böyle zorluklar benim için bir haz aslında. Oynadığım karakterin fiziksel olarak da bazı engellerle karşı karşıya gelmesi beni yeni bir çalışma düzenine de soktu. Hikâyenin sürprizi kaçmaması için burada paylaşamıyorum. Karşınıza çıkan her türlü yeni zorluğu, kendinizde olan birikimle birleştirmek, dönüştürmek farklı bir deneyim.
Oyun metni tek ilişkinin sonsuz olasılıklarını yansıtırken zamanın çizgiselliğine, döngüselliğine, ve birçok zaman diliminin tek bir noktada birleştiğinde doğurabileceği varsayımların önemini de izleyicinin kucaklarına bırakıyor. Bu noktada hem sahnede hem sahne dışında zamanın sizin için ifade ettiği anlamı sormak isterim.
Kemal Kayaoğlu: Fizik alanında dördüncü boyut olarak tanımladığımız zamanda fiziksel olarak yolculuk yapamasakta, geçmişi hatırlayarak ve geleceği hayal ederek zihnimizde bu yolculuk ve olasılıkları gerçekleştirebildiğimizi düşünüyorum.
Özge Erdem: Matt Haig’in Gece Yarısı Kütüphanesi romanında, bir karakter kuantum fiziğiyle ilgili Erwin Schrödinger’den yola çıkarak şöyle diyor: “Bir aydıngerin üzerindeki, aynı çerçeve içinde, hepsi birbirinden birazcık farklı olan milyonlarca resim gibi.” Sahnede bunun matematiksel değerini anlamaya çalışmak gerçekten büyüleyici. Hayatta ise büyük merak uyandırıyor.
Son olarak gelecekte KAOS’tan ne gibi haberler duyacağız? Ne tür metinlerin peşinde olacaksınız?
KAOS olarak yaşadığımız çağın ve bu dönemde yaşayan insanların hikayelerini anlatan oyunları sahneye taşımak başlıca hedefimiz. Şu sıralar ise Takımyıldızları’nın yurt dışı turnesi için çalışmalarımıza devam etmekteyiz. Bu sezon düzenli olarak Beyoğlu’ndaki Tarihi Meşrutiyet Binası’nda yer alan Minoa Pera’da oynuyoruz. Gelecek tarihler: 17-31 Ocak / 7-14-28 Şubat / 7-14-21 Mart.
Kapak Fotoğrafı: Murat Dürüm
İlginizi çekebilir: Zeynep Bayşu Kırmızigül’den “Plastik Aşklar” Oyunu
İlk yorumu siz yazın!