Bihter Ayyıldız ile: “Var Kalma Pratikleri” Üzerine
PlumeMag platformunun projesi olan “Var Kalma Pratikleri” isimli kolektif sergi, 25 Ocak tarihine dek Institut français İstanbul’da ziyaret edilebiliyor. Sergi, Fransız düşünür Georges Didi-Huberman’ın “var kalma mücadelesi” olarak tanımladığı antropolojik kabiliyetin izlerini sürüyor. Küratörlüğünü PlumeMag’in kurucusu ve sanat tarihçisi Bihter Ayyıldız ve platformun kültür-sanat editörü Emir Dereci’nin üstlendiği sergi; Bilal Yılmaz, Elçin Acun, Elif Büyüknohutçu, Ferhat Tunç, Fırat Engin, Özge Akdeniz, Osman Dinç, Şükran Moral ve Zeynep Beler’in işlerini bir araya getiriyor. Sergiyi Bihter Ayyıldız’dan dinledik.
“Var Kalma Pratikleri” PlumeMag’in ilk sergisi. Bu fikir nasıl ortaya çıktı, sergi nasıl şekillendi?
1998-2004 yılları arasında Fransa’da Lille Üniversitesi’nden mezun, umut dolu bir sanat tarihçi olarak Türkiye’ye döndüm. Lille Valilik Arşivleri’nde 2 sene süren araştırma sürecinin ardından yayımladığım tez çalışması çok beğenildiği için Nice Valilik Arşivleri’nde işi olan ve Fransa’da çalışma izni almış bir genç olarak, yurt dışında aldığım eğitimi ülkemin yararına kullanmak ve önemlisi ailemden uzak yaşamamak için ülkeme döndüm.
20 sene geçti. Ve ben Türkiye’nin sürdürülebilirlik ve kültür sanatı bir arada ele alan ilk dijital platformunun 5’inci yaşını kutlarken kendi mesleğimin işsizi bir insanım. Sanat tarihçisi işsizliğimin 20’nci yılında ilk defa kendi mesleğimi icra ettiğim bu sergi benim ilk küratörlük denemem. 1 yıldır üzerinde çalıştığım ve eylül ayında PlumeMag’in kültür sanat editörü Emir Dereci’yi de parçası olmaya davet ettiğim bu serginin Institut français İstanbul’da yani Fransız topraklarında gerçekleşmesi de hayli manidar bir detay.
Sergi, Fransız düşünür Georges Didi-Huberman’ın “var kalma mücadelesi” olarak tanımladığı antropolojik kabiliyetin izlerini sürüyor. Biraz bu düşünce pratiğinden bahsedebilir misiniz?
Her ikisi de endemik bir tür olan ateş böcekleri ile karanlıkta kalmayı tercih eden idealist insanlar, serginin metaforik eş kahramanları olarak karşımıza çıkıyor. Ateş böcekleri, popüler ve güçlü olanın göz kamaştırıcı çekimine karşı bir duruş sergileyen bu karakterleri ifade ediyor.
“Var Kalma Pratikleri”ni sergiden çok öte bir manifesto olarak görüyorsunuz, nedir bunun sebebi?
Bu sergi, günümüz sanat dünyasında, sanat piyasası kurallarının dışında var kalmaya çalışan aktörlerin bir araya geldiği bir ışık gösterisi. Sanatçılara eser üreticisi olarak bakan zihniyetin karşısında, sanatçıların fikir üretimlerindeki cesaretlerine bir saygı duruşu. Ben 2004 yılında Türkiye’ye çok ateşli ve romantik bir sanat tarihçisi olarak dönüp de sanat piyasasının soğuk ve hissiz dünyasıyla karşılaştığımda büyük hayal kırıklığına uğramıştım. Pasolini’nin “Ateş Böcekleri” ismiyle tanınan makalesinde dile getirdiği umutsuzluğunu derinden yaşamış bir insan olarak, sistemin kurallarına karşı duran bu sanatçılar sayesinde içimde yeşeren umudun bir ifadesidir bu sergi.
Varoluş mücadelesi üzerine kurulu bir yolculuk niteliği taşıyor aynı zamanda. Bu hepimizin mücadelesi diye düşünüyorum, serginin kolektif bir yanı da var gibi geliyor bu anlamda. Ne dersiniz?
Kesinlikle. Bu sergide ismini gördüğünüz herkes fikir aşamasından, serginin kurulumuna ve iletişimine kadar müthiş katılmıcıydı. Mesela serginin isim annesi Özge Akdeniz. Serginin iletişim tasarımlarını oluşturan kişi Ferhat Tunç. Serginin aklıma ilk düştüğü andan itibaren bana mentorluk yapan kişi Şükran Moral. Serginin operasyonel yönetimini üstlenen kişi ise Elçin Acun’un kurucularından olduğu Koli Art Space’in diğer ortağı Yasemin Kalaycı. Elif Büyüknohutçu ve Elçin Acun’un eserlerini şahsi koleksiyonundan sergi için bize veren kişi Feride İkiz. Daha çok detay var ama sergi kurulurken tüm sanatçılarla sanki bir kolektifmişiz gibi keyif ve neşe ile çalıştığımız gün de aklımda çok hoş bir anı olarak kazılı.
Seçkiyi hazırlarken nelerden ilham aldınız, nelere dikkat ettiniz?
Sergide seçtiğimiz eserler kadar bu eserleri yapan sanatçıların da eserlerine paralel bir yaşam felsefesi olması çok kritik bir noktaydı. Eserlerin ortak noktası ise evrensel ve insani değere sahip olmaları.
Sergideki işlerden biraz bahsedebilir misiniz?
Bilal Yılmaz’ın, Art On’da 2024 sonunda gerçekleştirdiği “Elhamra: Zanattan Öğrenmek” sergisinden görüp seçkiye en son eklediğimiz ‘’Su Objeleri’’ isimli heykeller antropolojik sürdürülebilirliğin önemli bir öğesi olan zanaati ele alıyor.
Elçin Acun’un “Öyküsü olmayan-I” isimli video performansı kadının bitmek bilmeyen mücadelesine bakışımızı sorgulamamızı sağlayacak bir kurguda izleyici ile buluşuyor. Elif Büyüknohutçu’nun ‘’Herkes’’ isimli toprak enstalasyonu gözetim toplumu ile birey arasında dengesiz ilişkinin sınırlarına dair interaktif bir deneyim sunuyor.
Ferhat Tunç’un, “Günden Güne” isimli fotoğraf çalışması gözetim toplumu üzerine düşündürüyor. Fırat Engin’in “Bu yükü daha ne kadar taşıyabilirim?” isimli video performans ve enstalasyondan oluşan çalışması beyin göçüne dikkat çekiyor. Osman Dinç’in, “Obelisk” isimli heykeli, heykelin insanlık tarihi içinde evrilen algısına odaklanıyor.
Özge Akdeniz’in “Ölü bir evin bahçesi” isimli kuru kalem serisi eşya ile insan arasındaki ilişkiyi sorgulatıyor. Şükran Moral’ın “Despair” isimli eseri, sanatçının ve bizim asrın en acı problemi olarak gördüğümüz mülteci sorununu işliyor. Zeynep Beler, günümüzün gerçeği olan insanın kendi tecrübesine yabancılaşması ve deneyimin yok olmasına odaklanıyor.
Peki yeni sergi planları var mı, bizi neler bekliyor?
”Var Kalma Pratikleri” bağlamı güçlü ve mesajı çok açık bir sergi. Sanatçılar ve izliyiciler arasında samimi ve insani bir bağ kurulduğunu gözlemledik. Bu doğrultuda kolektif sergilerle, fikri hür ve vicdani hür sanatçıları, izleyici ile bir araya getirmeye devam edeceğiz.
Kapak Fotoğrafı: Yasemin Alaycı
İlginizi çekebilir: Artsy Magger’dan İstanbul’un Güncel Sanat Takvimi
İlk yorumu siz yazın!