Üç Film, Üç Sanatçı, 1 Yüz: MUBI'nin “Müjde Ar” Seçkisi İllüstrasyonları Üzerine
MUBI, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kadınların mücadelesini, üç filmlik “Kuralları Baştan Yazmak: Bir Müjde Ar Seçkisi”yle kutluyor. Seçkiyi oluşturan AAAHH BELİNDA, ASİYE NASIL KURTULUR? ve ADI VASFİYE filmlerinin başrolünde, kadın karakterlerin sinemamızdaki temsilinde devrim niteliğinde bir değişimin simgesi olan Müjde Ar yer alırken yönetmen koltuğunda cesur hikâyelerin usta anlatıcısı Atıf Yılmaz oturuyor. Sinemamızın ikonik oyuncusu Müjde Ar, kült olmuş üç filmde de kendi hikâyelerini yazan, isyan eden, ataerkil toplumun dayattığı rolleri sorgulayarak dönüşen, kendi arzularını ve kimliklerini keşfetmeye cesaret eden kadınları canlandırıyor. 8 Mart’tan itibaren MUBI’de yer alacak seçki kapsamında üç kadın sanatçı filmlere özel illüstrasyonlar hazırladı. Adı Vasfiye filmini Kübra Su Yıldırım, Asiye Nasıl Kurtulur?’u Simay Bahçıvan ve Aaahh Belinda’yı Eda Çağıl Çağlarırmak düşledi. Bu vesileyle üç sanatçıya tasarım çalışmasını yaptıkları filmlerle ve seçkide yer alan diğer filmlerle kurdukları bağı sordum.
MUBI’nin Müjde Ar filmleri seçkisi kapsamında “Adı Vasfiye” filmi için bir illüstrasyon çalışması hazırladınız. Teklifi aldığınız zamana götürebilir misiniz bizi, süreç nasıl işledi sizin açınızdan? Filmle ilgili ilk aklınıza gelen ne oldu?
Kübra Su Yıldırım: Teklifi aldığımda ilk hissettiğim şey merak ve heyecandı. Vasfiye gibi çok katmanlı bir karakteri kendi sanat pratiğimle yeniden ele almak, onun hikâyesine başka bir perspektiften bakmak fikri beni hemen içine çekti. Vasfiye her anlatıda farklı bir yüz kazanıyor, anlatıldıkça daha da flu hale geliyor. Özellikle 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, bir kadının hep başkalarının gözünden tanımlandığı bir hikâyeye kendi sanatımla yeni bir bakış açısı eklemek benim için çok kıymetli.
“Adı Vasfiye” filmiyle ilk karşılaşma anınızı ve sizde bıraktığı etkiyi sormak isterim. İlk izlediğinizde neler düşünmüştünüz?
Filmi ilk izlediğimde klasik bir anlatı yerine; kimlik, algı ve kadın olmak ile ilgili çok katmanlı bir hikâye yapısıyla karanlık bir salona aldı beni film. Vasfiye, her anlatıcının gözünde farklı bir yüz kazanıyor ve aslında seyirci olarak benim de ona dair kesin bir gerçeklik algım oluşamıyordu. Vasfiye’nin ancak filmdeki erkek karakterlerin anlattıklarıyla var olabilmesi, bu tanımlamalar haricinde kendi sözünü soyleyememesi çok sarsıcı. Vasfiye, toplumun kadına biçtiği rollerin bir yansıması ve bu, hâlâ güncelliğini koruyan bir mesele.
Necati Cumalı’nın “Ay Büyürken Uyuyamam” adlı kitabındaki beş öyküden uyarlanmış filmde Vasfiye’nin yüzü, yaşamı, mücadelesi Müjde Ar’ın personasında hayat buluyor. Şimdi siz de bunların tamamına bir başka perspektiften, sanatınızla üretim yaptığınız yerden bakıyor ve belki de ona başka bir hikâye sunuyorsunuz. Hangi yönden, neleri göz önüne getirerek çalışmanızı gerçekleştirdiniz? Bu sizin için ne ifade ediyor?
Ben görünmeyeni görünür kılma motivasyonuyla üretiyorum. Kompozisyonu bir tiyatro sahnesi gibi kurguladım çünkü Vasfiye, erkeklerin yazıp yönettiği bir hikâyenin içinde, kırık bir camın arkasında duruyor. O cam, hem bir bariyer hem de anlatılanla gerçek arasındaki çatlak. Ona erişmeye çalışan bakışların ortasında, anlatıların ötesinde, varlığını kendiyle yeniden kuran bir özne. Benim için bu çalışma, susturulmuş ama silinmemiş olanın temsiliydi.
“Adı Vasfiye” filminin yine Müjde Ar’ın oynadığı Atıf Yılmaz’ın yönetmenliği yaptığı seçkide yer alan “Aaahh Belinda” ve “Asiye Nasıl Kurtulur?” filmlerine de dokunan, temas eden toplumsal yanları var. Diğer iki filmin çalışmanıza katkısı oldu mu? O filmler hakkında da bir şeyler söylemek ister misiniz?
Bu üç film de, Türkiye’de kadın olmaya dair gerçekçi bir anlatı barındırıyor. “Aaahh Belinda” kimlik kaybı ve dönüşüm üzerine düşündürürken “Asiye Nasıl Kurtulur?” kadının sistem içinde nasıl mücadele verdiğini gösteriyor. Vasfiye de benzer bir döngünün içinde, sesi bastırılmış, hikâyesi başkaları tarafından yazılmış tüm kadınların bir temsili. 8 Mart özelinde bu filmler hâlâ güncelliğini koruyor çünkü kadınların var olma, kendi hikayelerini yaratma ve anlatma mücadelesi bitmiş değil.
MUBI’nin Müjde Ar filmleri seçkisi kapsamında “Asiye Nasıl Kurtulur?” filmi için bir illüstrasyon çalışması hazırladınız. Süreç nasıl ilerledi sizin açınızdan? Filmle ilgili ilk aklınıza gelen ne oldu?
Simay Bahçıvan: İllüstrasyonun estetiği açısından aklımda canlanan ilk şey, filmin renk dünyasının derya deniz olması ve kirliliği arasındaki karışık denge oldu. Onları harmanlamak çok keyifli bir süreçti. Bunları kurgularken, Asiye’nin içinde bulunduğu kaos, çıkmazlar, hayaller beni yükseltti, öfkelendirdi ve afişteki Asiye’yi büyüttükçe büyüttü
“Asiye Nasıl Kurtulur?” filmini ilk izlediğiniz zamanı hatırlıyor musunuz, ne düşünmüştünüz filmle ilgili?
Bu projeyle birlikte filmi ilk kez izledim.
Atıf Yılmaz’ın imzasıyla sinemaya uyarlanan Vasıf Öngören’in ünlü tiyatro eseri “Asiye Nasıl Kurtulur?”, genelevde çalışan ve buradan kurtulmak için yardım arayan genç bir kadının başından geçenleri sıra dışı bir kurguyla takip eder. Bir döngünün içinde kendisine kadermişçesine biçilen hayat çizgisinde kendisine ihtimaller yaratmaya çalışan Asiye’nin öyküsüne herkes dâhil olur. Birlikte verdikleri her kararın bir sonraki hayatının dinamiklerini belirlediği filme, dışarıdan baktığınızda sizce Asiye’nin kurtuluş için verdiği en büyük karar ne olurdu / neydi?
Asiye elinden gelen her yolu denedi kurtulmak için. En büyük kırılma anı Müdire hanımın Asiye’nin mücadelesine destek olmak yerine onu evinden kovduğu an oldu. O sahne, bu meselede çok iç içe geçmiş bir problemi de gösteriyordu bence. Kadın mücadelesinde her kadının birbirini görüp duyması ne kadar hayati onu hatırlatıyordu bize.
İhtimallerin ve imkânların penceresinden ilerleyen bu hikâyeye kendi perspektifinizden bakmak sizin için ne ifade ediyor? Hikâyenin bu yapısı çalışmanızı yaparken size ne gibi imkânlar sundu?
Olay akışı müzikal tadında ve çok tiyatral ilerliyor. Hatta bu estetik, Vasıf Öngören’in elinden çıkan tiyatro versiyonunu da çok merak ettirdi bana (Aaahh Belinda’daki prova sahnesinin de etkisi var bu merakta). O yüzden ben de biraz sahne kurgusu gibi bir kompozisyon yarattım bunun etkisiyle.
“Asiye Nasıl Kurtulur?” filminin yine Müjde Ar’ın oynadığı Atıf Yılmaz’ın yönetmenliğini yaptığı seçkide yer alan “Aaahh Belinda” ve “Adı Vasfiye?” filmlerine de dokunan, temas eden toplumsal yanları var. Diğer iki filmin çalışmanıza katkısı oldu mu? O filmler hakkında da bir şeyler söylemek ister misiniz?
Ben sadece “Asiye Nasıl Kurtulur?”u odağıma alarak çalışmayı ortaya çıkardım. Kaçırdığım bir sahne olmasın diye birkaç kez izledim. Üç filmde de o kadar güçlü bir kadın profili görüyoruz ki izlerken sürekli empati yaptıran sahnelerle dolu. “Ben de bu kadar mücadele eder miydim acaba?” dediğim anlar, özellikle Asiye Nasıl Kurtulur? ve Adı Vasfiye’yi izlerken çok oldu.
Müjde Ar filmleri seçkisi kapsamında MUBI’de gösterime girecek “Aaahh Belinda” filmi için bir illüstrasyon çalışması hazırladınız. Teklifi aldığınızda neler düşündünüz, filmle ilgili ilk aklınıza gelen ne oldu?
Eda Çağıl Çağlarırmak: Arkadaşlarım arasında konusu geçtiğinde en sevdiğim filmlerden biri olarak tanımlarım Aaahh Belinda’yı. MUBI’den böyle bir teklif geldiğinde çok heyecanlandım, sanki filme karşı yerine getirmem gereken bir sorumluluğum var gibi hissettim. Kendi yorumumu da katarak oluşturacağım illüstrasyonun hem filmin anlatısına uygun olmasını hem de kendimden bir şeyler katarak vermek istediğim mesajı iletmesini amaçladım.
“Aaahh Belinda” filmiyle ilk karşılaştığınız zamanı anlatabilir misiniz? Neler düşünmüştünüz ilk izlediğinizde?
Aaahh Belinda ile sanırım bundan 5-6 yıl önce, çok da uzak olmayan bir zamanda karşılaştım ve o ana dek neden bu filmi izlemeyi atlamışım diye düşündüm. O dönemlerde de toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine çeşitli projelerin bir parçası olduğum için filmin bu eleştirel anlatı biçimine hayran kalmıştım. Dönemine göre sık rastlamadığımız bir dilde kadınların yaşadığı baskıları ve birey olma yolundaki özgürlük arayışını sinemaya özgü bir şekilde ele alması benim için Aaah Belinda’yı özel yapan unsurların başında geliyor.
Toplumsal rollerin karşısında duran Serap, bir gün Belinda markalı bir şampuanın reklam filminde Naciye isimli evli, iki çocuklu bir kadını canlandırır. Çekimler sırasında birden kendisini Naciye’nin yaşamında bulur. Toplumsal gerçekliği fantastik bir yöntemle tekrar gün yüzüne çıkaran film, aslında iki katmanda da kaçınılmaz bir gerçeklik algısı yaratır. Filmin bu yapısına dair neler söylersiniz?
Filmin gerçeküstü ve mizahi bir dille toplum tarafından kadınlara biçilen rolleri eleştirme şekli gerçekten çok etkileyici. Bence film döneminin ötesinde bir yaklaşım benimsiyor. Aaahh Belinda bir yandan yarattığı fantastik dünyanın rüya mı yoksa gerçek mi olduğu sorgusuna düşürürken bir yandan da toplumun kadına bakışını, bir kadının özgürlüğünü kazanma çabasının zorluğunu gösteriyor. İzleyici olarak biz de Serap karakteriyle beraber Naciye’nin günlük hayatında yaşadığı baskıyı kendi üzerimizde hissediyoruz. Günümüzde bile “Serap olmanın” güçlüğü ve değerini kendi hayatlarımızla paralellik kurarak algılatıyor film bize. Geldiğimiz bu noktada hala annelik ve eş olmak gibi kavramların kadınların üstünde bir baskı yöntemi olarak kullanılmasıyla savaşıyor olmak filmin dönemine göre ne denli önemli olduğunu da tekrar hatırlatıyor bana.
Toplumsal rollerin ve modellerin içinde kendisine bir kaçış yolu arayan Serap ve Naciye’ye çalışmanız düzleminde nasıl bir yol haritası sağlamak istediniz? Filmin anlatısı, biçimi çalışmanıza nasıl yansıdı?
İlk vurgulamak istediğim noktalardan biri, bu iki kadın karakteri birlikte ele alarak tek bir noktadan göstermek oldu. Serap’ın Naciye’nin dünyasında var olmaya çalışıp çevresine etki etmesi benim için birlikte olma, birlikte dönüştürme gibi bir anlam taşıyor. Filmde hissedilen baskıyı görsel olarak da hissettirebilmek, filmin duygusunu karşı tarafa geçirebilmek adına önemliydi. Bunu yaparken aynı zamanda filmdeki gerçeküstü ve mizahi yaklaşımı da göstermek istedim. İllüstrasyonda Naciye karakterinin üstündeki baskıyı, sanki yer almak istemediği o dünyanın içine çekiliyor gibi gösterirken bir yandan aynadan yansıyan Serap karakterinin ancak bir maske takarak katlanabildiği bu dünya karşısındaki şaşkınlığını birleştirmeyi amaçladım. Sonuçta bu iki karakter de toplumda var olmaya çalışan kadınları bize izletirken toplumun kadına karşı bakış açısına da ayna tutuyor.
“Aaahh Belinda” filminin yine Müjde Ar’ın oynadığı Atıf Yılmaz’ın yönetmenliğini yaptığı seçkide yer alan “Adı Vasfiye” ve “Asiye Nasıl Kurtulur?” filmlerine de dokunan, temas eden toplumsal yanları var. Diğer iki filmin çalışmanıza katkısı oldu mu? O filmler hakkında da bir şeyler söylemek ister misiniz?
Asiye Nasıl Kurtulur? ve Adı Vasfiye; beni Aaahh Belinda kadar etkiledi diyebilirim. Hepsinin ortak anlatısına hakim olmak için filmler ve Atıf Yılmaz sineması üzerine okumalar yaptım. Bence bu üç film de döneminin ötesinde bir anlatıya sahip. Adı Vasfiye’de Vasfiye’yi gerçekliğini sorgulayacak hale gelerek sadece erkeklerin anlatımlarıyla görüyor olmamız harika bir eleştiri yöntemi. Asiye Nasıl Kurtulur? da aynı yöntemle toplumun kadınlar üstündeki baskısını ve iki yüzlü bakış açısını vurguluyor. Müjde Ar bu filmlerde temsil ettiği karakterlerle geleneksel bakış açısına karşı kadının mücadelesini ortaya koyarak hepimize bir ışık tutuyor.
Kapak Fotoğrafı: MUBI
İlginizi çekebilir: Sine Magger’dan MUBI’de Bu Ay
İlk yorumu siz yazın!