Kurt Adam Değil, Kurt Ergen: Teen Wolf
Bugüne kadarki her türlü kurt adam mitolojisini unutmanıza sebep olacak Teen Wolf üç yıldır sessiz sedasız yayın hayatına devam ediyor. Parçaladıkları üst başın hesabını yapmadığımız, elalemin karnındaki bebeğe aşık olmayan kurt adamlarla dolu, The O.C. ve Dawson’s Creek ekolünden gelen gençliğin aradığı diziyi dördüncü sezonu yeni başlamışken bir de biz konuşalım.
Yaz geldi, dolayısıyla da izleyecek dizi sayımız epey azaldı. Halt and Catch Fire, Tyrant ve The Leftovers’la yeni başlangıçlar yapanlarımız olsa da gözümüz tabii yıllanmış işleri, kalitesinden ödün vermeyen dramaları arıyor. Vadesini birkaç yıl evvel dolduran True Blood’ın yeni sezonu da tatmin etmediği için haliyle gözümüz diğer işlere kayıyor. O zaman Ray Donovan ve Masters of Sex’in ikinci sezonu başlamadan evvel sizleri büyük ihtimalle geceleri uykusuz bırakacak, her bölümünü başından sonuna kadar nefes almadan izleyeceğiniz bir diziyle tanıştırmak istiyorum. Genç jenerasyon şimdiden Adam Brody’nin yerine Dylan O’Brien’ı koymuş durumda. Holland Roden’ın da Rachel Bilson kontenjanından kalplerde taht kurduğu kesin. Fakat lise yıllarını aşmış, yalnız hala her izlediği televizyon projesinde o gençlik dizilerinin ruhunu, tadını arayanlar için çok güzel bir alternatif var: Teen Wolf. MTV’nin orijinal programcılık anlayışının startıyla 2011’de yayın hayatına başlayan dizi, çizgi roman severlerin yakından aşina olduğu bir hikayeyi uyarlıyor.
Awkward sonrası bu yıl içerisinde de Faking It ile dizi sektörüne giriş yapan MTV’nin en çok reyting alan programlarından biri Teen Wolf. Özetle ergenliğinin baharında olan lise öğrencisi Scott McCall’un bir gün “yaramazlık” yaparken ormanda bir alfa kurt tarafından ısırılmasıyla başlayıp esas oğlanımızın atlattığı türlü gençlik badirelerini ve tabii bitmek bilmeyen maceralarını konu alıyor. Çok büyük cümleler kurmayan, hikaye devamlılığını uzunca bir süre kafasına takmayan, ama yine de makul bir matematik içerisinde devam eden senaryosu yıllar içerisinde öylesine büyük bir evrim geçirdi ki özellikle geçtiğimiz yıl iki parça halinde yayınlanan üçüncü sezon sonrası TV’deki önemli gerilimlerin arasına adını yazdırmasını sağladı dizinin. Belki hitap ettiği kitle bu kadar genç olmasa dar zamanlardaki mizahını eritip, anlı şanlı bir korku dizisine de dönüşebilir. Ama bu az kalorili halleri bile seyircisini memnun etmeye yetiyor.
Eğer ki aranızda Teen Wolf izlemeyip de yazdıklarımdan etkilenerek dizinin başına oturacak olan olursa, hemen uyarayım birinci sezonu atlatması sanıldığı kadar kolay değil. Çok sevdiğimiz Mad Men’in hepimizi depresyona sokan ilk yılını, The Good Wife’in bir CSI kıvamında ilerleyen prömiyerini hatırlıyorsunuzdur. Bu iki yapımın yıllar içerisinde nasıl devleştiğine de dikkat çekmeme gerek yoktur diye umuyorum. İşte Teen Wolf da epey zayıf bir iş olarak start alıyor. Belki Mad Men ya da The Good Wife kadar güçlü bir pozisyona gelmiş değil; fakat sizi arka arkaya 6-7 bölüm izlettirecek bir merağa sokması olası. Son çeyrekte aldığı riskler sayesinde de kendini yenilemeyi başardı. Spoiler vererek seyrinizin keyfini kaçırmak istemediğim için üstü kapalı bir şekilde Teen Wolf’un modayı takip ettiğini ve seyircisini üçüncü sezonun sonuna doğru şoka soktuğunu söylemem yeterli olacaktır.
Gelelim bu ergen ahalideki oyuncularımızın durumuna… Dizinin ana karakteri Scott McCall’u Tyler Posey canlandırıyor. Bu çabuk sinirlenen, ama bir o kadar da merhametli olan kanatsız meleğin gönlünde de Allison (Crystal Reed) adında bir kız yatmakta. Tahmin edebileceğiniz üzere süper güçleri sonrası Scott bir şekilde Allison’ın ilgisini çekiyor ve aralarında bir ilişki filizlenmeye başlıyor. Ama tabii “Büyük güç, büyük sorumluluk getirir.” sözünü unutmamış olacaklar ki Allison’a da kurt adam avcısı olarak bilinen bir aile emanet edilmiş. Bir yanda da Scott’ın en yakın arkadaşı, kardeşi kadar sevdiği Stiles (Dylan O’Brien) var. Canlandıran oyuncu sayesinde Teen Wolf’un gerilimini biraz olsun azaltan bir karaktere dönüşmüş Stiles. Yukarıda da belirttiğim gibi Dylan O’Brien tam bir Adam Brody. Onun gözü ise Holland Roden tarafından canlandırılan Lydia’dan başkasını görmüyor. Bu ikilinin diziyi izleme sebeplerimden biri olduğunu söylemem gerek.
Yıllarını henüz 20’sini dahi görmemiş iki karakter arasındaki saplantılı aşklarla harcamayan Teen Wolf’un her sezon değişen kötü karakterlerinden de uzun uzun bahsetmek var aslında, ama ben oralara pek girmeyeceğim. Lakin hikayenin bir nevi akıl hocası olan Derek rolündeki Tyler Hoechlin’in adını anmak şart. Çünkü kendisinin hayran kitlesi dizideki delikanlılardan daha büyük. Geçtiğimiz hafta yeni bölümleriyle ekrana geri dönen Teen Wolf klişeden uzak gönül mevzuları, eşcinsel çevreleri kucaklayan karakterleri ve yıllar içerisinde gelişen tekniğiyle adından söz ettirmeye uzunca bir süre devam edecek gibi gözüküyor. E artık beni daha fazla yormayıp bu yazınızı Scott ve arkadaşlarıyla randevulaşarak geçirirsiniz, fena mı? Ama tabii Sookie’nin (True Blood) kucaktan kucağa gezmesinden yorulmadıysanız başka…
İlk yorumu siz yazın!