Her ne kadar paylaşmayı genel anlamda çok sevsem de, konu kitaplarımı paylaşmaya gelince hep mesafeli olmuşumdur bu fikre. Kitaplarımla ve kütüphanemle aramdaki bağ her zaman çok farklı olmuştur. Kıyafetlerim, ders notlarım, evim, makyaj malzemelerim? Evet. Kitaplarım? Asla. 

Bundan birkaç ay önce, BookSerf’ü keşfettiğimde, fikrimi ilk anda biraz sorguladım ve sonrasında takip eden birkaç gün kitaplarımı tanımadığım insanlarla paylaşıp, paylaşamayacağımı uzun uzun düşündüm. En sonunda, fikri o kadar yaratıcı ve o kadar heyecan verici buldum ki, bir parçası olmak istedim. Sizinle yer yer benzer zevklere, benzer dünya görüşlerine sahip insanlarla bir araya gelmek, daha önce tanımadığınız insanlarla sizi buluşturan bir kitap hakkında konuşmak ve sonrasında belki de bir daha kopmamak üzere arkadaş olabilmek fikri beni o kadar heyecanlandırdı ki, çevremde herkese bu fikirden bahsederken buldum kendimi. Hayatımda önemli bir yeri olan kitapların, başkaları tarafından keşfedilmesi sürecine dahil olmak son derece özel bir paylaşım bence. Sanırım artık kitaplarımı paylaşmak konusunda bencil değilim. Kanıt mı? BookSerf ile paylaştığım 8 kitap arasında, Shakespeare and Company damgalı, kütüphanemin gözbebeği kitaplar da var.

BookSerf, aslında en basit ifadesi ile bir kitap paylaşma platformu. BookSerf, üniversiteden yakın arkadaş Erbil ve Kerem adlı iki hayalperestin başının altından çıkmış bir fikir. BookSerf’ün bir parçası olmak için, hayatınızda önemli bir yer tutan en az 8 kitabı paylaşmanız yeterli. Kütüphanenizde belki de gözbebeğiniz olan kitapları başkaları ile paylaşarak, başkalarının da yararlanmalarını sağlıyorsunuz. Eğer kitap ödünç almak isterseniz, kitap sahibi ile ikinize de uyan bir zaman kararlaştırıp buluşuyorsunuz, iki hafta sonra da aynı şekilde kitabı iade etmeniz gerekiyor. BookSerf, aslında daha önce tanımadığınız ancak birtakım ortak zevkleri paylaştığınız insanlarla tanışmak için muhteşem bir platform. Bu anlamda ütopik bir oluşum benim gözümde BookSerf.

BookSerf’in kurucularından Erbil ile Asmalı’daki Bitti Gitti Atölyesi’nde buluşuyoruz. Atölyenin atmosferi, içeride çalan müzik ve dekoru o kadar güzel ki, her şeyi kurcalamak ve türlü manevralarla orada kaldığım süreyi uzatmak istiyorum. Atölyedeki her detayı o kadar çok beğeniyorum ve elimi neye atsam, bunu nerden buldun diye soruyorum bir süre. Gelen yanıtsa hep aynı, “Onu ben yaptım.” Bu yaratıcılık patlaması karşısında gülümsemekle yetinip, daha fazla kurcalamamaya karar verdim. Atölye Erbil’in pin hole kameralar yaptığı mini bir kısmı, bir adet karanlık odayı ve türlü screen printler’i de içermekte.

BookSerf’te yalnızca yabancı dildeki kitapları paylaşabiliyorsunuz. Bunun ardında yatan çok geçerli sebepler var aslında. Öncelikle yabancı kitaplar daha pahalı kitaplar, doğaları gereği paylaşılmaya daha uygunlar. Aynı zamanda, yabancı kitaplar daha zor bulunan kitaplar olduklarından, paylaşılmalarına duyulan ihtiyaç da çok daha yüksek. BookSerf’ün sitesine girdiğinizde, paylaşılan kitapların yer yer ne kadar niş ve ilgi çekici olduğunu fark edeceksiniz zaten.

BookSerf, yavaş yavaş bilinirliğini arttırdı ve belirli bir noktaya geldi. Erbil ve Kerem’in aşırı yaratıcı ve hayalperest insanlar olduklarından bahsetmiştim. Onlar durmak bilmezler, bilmiyorlar. Erbil, yeni fikirlerini anlattığında küçük dilimi yutacaktım. Istanbul’da başlayan BookSerf’ü Türkiye’ye ve dünyaya yaymak istiyorlar. Ciddi ciddi. Örneğin, Eylül’de 1 ay New York’ta kalacaklar. New York’ta yayacaklar BookSerf’i. Aynı zamanda BookSerf’ü Türkiye geneline yaymak gibi bir planları da var. Plan demişken, BookSerf’ün Ankara ve İzmir’de kurulması için şu an hali hazırda  çalışmalar sürüyor. Erbil ve Kerem, enerjileri ve hayalleri ile insana ilham verip, harekete geçiren insanlardan!

BookSerf’ün ya kitaplarınızı paylaşarak gönüllüsü olun ya da o güzel kitap seçkisinden zevkinize uygun bir kitabı seçerek bir parçası olun derim. Erbil ve Kerem gibi iki güzel insanla da tanışıp, o güzel sohbetlerinden faydalanmak da cabası! Dediğim gibi, ben 8 kitabımı paylaştım bile…