Sınırda Bir Uygarlık Başkenti: Van
Van Kalesi Van Gezilecek Yerler
Yaz mevsiminde Van’da güne davul zurna sesleri ile başlamak çok olağan bir durum. Çünkü Van’da yaz demek düğün mevsimi demek. Üç gün üç gece sürecek düğün ertesi gün öğle vakitlerinde kaldığı yerden devam ediyor. İlk gün, otlu peyniri, Karakovan balı, kaymağı, pidesi ile meşhur Van kahvaltısının ardından dört bir yanı dağlarla çevrili coğrafyasının yaklaşık üç bin yıllık kalesi Van Kalesi’ne gidebilirsiniz.
Evliya Çelebi’nin “yere çökmüş bir deve” ye benzettiği kalenin en tepesine kadar çıktığınızda Van’ı ve Van Gölü’nü bir arada gören manzara ile karşılaşıyorsunuz. Eğer rahat ayakkabılarınız varsa kısa bir tırmanışla Kral mezarlarına ve çivi yazılarına da ulaşabilirsiniz. Daha sonra Kale yolu üzerinde Arubani Gümüş Atölyesi’ne uğrayıp Urartu’lardan kalma motiflerle işlenmiş birbirinden güzel takıları ve hemen bitişiğindeki Van Kedi Evi’nde bir gözü sarı bir gözü mavi Van kedilerini görebilirsiniz.
Ardından Van’ın merkezine geçip yöresel ürünler alışverişlerinizi yapabilir yöresel yemeklerinden tadabilirsiniz. Akşam yemeği içinse Van’ın Edremit İlçesi’nin salaş ama Van Gölü manzaralı restoranlarını tercih edebilirsiniz.
Akdamar Adası Van’da Ne yapılır?
Ben ikinci günümü tamamen Van Gölü’ne ve Akdamar Adası’na ayırdım. Akdamar Adası için, gidiş dönüş 10 TL gibi bir fiyatla kişi sayısı on beşe ulaştığında hareket eden teknelerin kalktığı Van’ın Gevaş ilçesine gitmelisiniz. Van merkeze uzaklığı bir buçuk saat olan Gevaş Akdamar İskelesi’nden bindiğiniz tekneyle yirmi dakika içinde Akdamar Adası’ndasınız.
Artos Dağı’ı, Van Gölü ve ada yeşilliğinin mükemmel birleşiminden oluşan bir manzaraya sahip olan adanın en büyük özelliği, bin yılı aşkın tarihiyle Akdamar Ermeni Kilisesi. Yılda sadece bir kez ibadete açılan kilisede geçtiğimiz günlerde beşinci ayin yapıldı. Fakat halk arasında Akdamar Adası’na ismini verdiğine inanılan efsane de bir o kadar ilginç. Efsaneye göre, “zamanında bu adada yaşayan Ermeni baş keşişin güzelliği dillere destan Tamara adında bir kızı vardır. Adanın çevresindeki köylerde çobanlık yapan bir genç bu kıza âşık olur. Bu genç Tamar’la buluşmak için her gece adaya yüzer. Tamara ise ona gece karanlığında yerini belli etmek için onu bir fenerle bekler. Bundan haberdar olan kızın babası, fırtınalı bir gecede elinde fenerle adanın kıyısına iner ve sürekli yer değiştirerek gencin boşuna yüzüp, gücünü yitirmesine neden olur. Yüzmekten gücünü yitirip, yorulan genç çoban boğulur ve boğulmadan önce son nefesiyle “Ah Tamara!” diye haykırır. Bunu duyan kız da hemen ardından kendini gölün sularına bırakır.” Daha sonra zamanla bu nida dönüşerek “Akdamar” halini alır. Siz de Akdamar Adası’na gidecek olursanız günü batırmadan dönmemenizi tavsiye ederim.
Bu güzel deneyim için Van’a mutlaka gitmelisiniz. Umarım beğenirsiniz…
İlk yorumu siz yazın!