Patlamaya Hazır Bir Büyüme Hikâyesi: The Runaways
Video klip sektöründen gelen Floria Sigismondi’nin ilk uzun metrajlı filmi olan The Runaways, 1970’li yıllara damgasını vuran aynı zamanda filme de ismini veren The Runaways isimli rock grubunun oluşumunun öncesine ve sonrasına odaklanırken aslında iki genç kızın büyüme hikâyesini anlatan küçük ama samimi bir film. Müziği ve dönemin atmosferini çok güzel yakalayan filmde genç oyuncular Dakota Fanning, Kristen Stewart ve özellikle Michael Shannon’ın performansları görülmeye değer!
Müzik tarihine Cherry Bomb, Dead End Justice, California Paradise gibi eserler kazandıran 70’li yılların efsanevi rock gruplarından The Runaways‘in kuruluşunu anlatan filmimiz bu süreci iki ana karakteri üzerinden anlatmayı tercih ediyor. Müziğe ilgi duyan 70’lerin sıradan gençlerinden olan Joan ve Cherie, Kim Fowley (Michael Shannon) aracılığıyla tanışarak başlıyorlar müzik kariyerlerine. Filmin, kahramanlarımızın acemilik dönemlerine odaklanan bu ilk kısımları oldukça ilgi çekici. Mesela Cherry Bomb şarkısının nasıl oluştuğuna ve aslında ne kadar spontane yazılmış bir şarkı olduğuna şahit olmak ilginç bir deneyimdi ve kesinlikle filmin en doğal sahnelerinden birisiydi. Burada Michael Shannon’ın mükemmel kompozisyonundan bahsetmek gerek. Kariyeri arıza adamlarla dolu olan Shannon‘ın yine bir başka arıza karakteri canlandırdığı filmde müzik yapımcısı Fowley, filmin en güçlü yan hikâyesini oluşturuyor. İlginç kostümler ve makyajlarla hafif efemine, sert, eğlenceli ve dengesiz bir karakteri olağanüstü bir başarıyla canlandırarak bizlere kendisini neden bu kadar çok sevdiğimizi tekrar hatırlatıyor Shannon.
Filme ilgi göstermemin en büyük sebebi gruba ve şarkılarına olan sempatim olsa da böylesine estetik ve görsel-işitsel açıdan etkileyici bir yapım olması da en büyük artılarından biri. Göz yorucu olmaktansa daha intense ve yerinde renk paleti ve hikâyenin ilerleyiş yönüne göre daha da karanlıklaşan görüntü yönetimi – dönemin ergenlik modasına ayak uyduran harikulade kostümleriyle seyirciyi içine almayı başaran göz kamaştırıcı teknik meziyetlere sahip film. Özellikle performans sahnelerindeki yerinde kesmeler ve her daim dinamik kurgusuyla temposunu hiç yitirmeyen bir iş var karşımızda. Tıpkı afişinde de yazdığı gibi “It’s 1975 and they’re about to explode!” Evet; film bu patlamaya hazır olma, gençlik ateşi, şöhret heyecanı gibi temaları başarıyla yoğurarak tadından yenmez bir atmosfer sunuyor seyirciye.
Filmin hem senaryosuna hem yönetmenliğine imza atan Floria Sigismondi, The Runaways ile bir ilk film olarak ciddi bir başarı yakalıyor. Her şeyden önce, iki müzisyenin yarı-biyogafik bir hikâyesini anlatıyor olmanın getirdiği kolay yollardan kaçınarak şarkı bir müzik klibi oluşturmaktan ya da şarkı bombardımanlarından kaçınmış Sigismondi. İki ana karakterine ve onların bu sıradan hayat – şöhret hayatı arasında ilerleyen büyüme öykülerine odaklanıyor. Hatta ki film genç kızlarımızdan birinin ilk defa adet gördüğü bir sahneyle açılıyor. Joan Jett ve Cherie Curie arasındaki tüm o gel-gitler, ikilinin açıklanamayan cinsel çekimi ve Fowley ile olan dengesiz ilişkileri özenle yazılmış ve işlenmiş. Yönetmen kendinden beklenmeyecek (daha önce herhangi bir senaristlik geçmişi olmadığı için söylüyorum bunu) derece olgun ve incelikli bir hikâye anlatıyor. Cherie’nin aile dramasını anlatayım derken biraz tökezlese de genel itibariyle başarılı bir iş var ortada. Özellikle son kısımlara doğru şahit olduğumuz kıskançlık-dostluk ikilemi oldukça etkileyiciydi.
Twilight serisi sebebiyle oldukça tepki çekmiş ve ‘kötü’ oyuncu damgası yemiş olsa da Kristen Stewart, yıllarca bağımsız filmlerde yer alarak iyi performanslar ortaya koymaya devam etti. Özellikle bu sene kendisini izleyeceğimiz Clouds of Sils Maria ve Still Alice filmlerindeki performansları övgülere boğuluyor. Hatta bir Oscar adaylığı beklentisi bile mevcut. The Runaways de işte o Kristen Stewart’ın oldukça iyi bir oyun ortaya koyduğu ama kimsenin –Twilight ile dalga geçmekten vakit bulup da- kendisini takdir etmediği filmlerden bir diğeri. Beden dili, ses performansı, Joan Jett‘e olan benzerliği ve karakteriyle giderek büyüyen bütünlüğü gerçekten takdir edilesi. Dakota Fanning da son yıllarda kendisine karşı nefret beslenen bir başka aktris fakat o da oynadığı rolün kırılganlığını ve çocuksuluğunu çok iyi yansıtıyor. Her şeyden önce Cherie Curie olarak ekrana yakışıyor ve iyi sahne performansları ortaya koyuyor.
The Runaways, ödüllü müzisyen biyografileri ile karşılaştırıldığında aslında hiçbir iddiası olmayan küçük fakat samimi bir film. Bir başyapıt değil tabii ki ama son dönem bağımsız Amerikan sinemasında kendine özel bir yeri olduğunu düşünüyorum. Oyuncularının büyük eforlarla ortaya koydukları etkileyici performansları, dönemin atmosferini çok iyi yakalayan prodüksiyon başarısı ve tabii ki kulaklarımızın pasını alan müzikleriyle keyifli bir seyirlik. Aynı zamanda en renkli filmlerde bile bağımsız yapımların verdiği o hafif buruk-depresif tonu da barındırıyor içerisinde. Son tahlilde; farklı duyguları, durumları, büyümeyi, yaşamayı, sanatı, müziği, şöhreti, arkadaşlığı iyi bir senaryoyla ve göz alıcı bir görüntü yönetimiyle kotaran Floria Sigismondi’nin bu ilk uzun metrajı kesinlikle ilgiyi hak eden bir yapım. Hele ki Joan Jett & Cherie Currie ikilisine ya da The Runaways grubuna herhangi bir yerden aşina iseniz kaçırmamanızı öneririm.
IMDb Puanı: 6.6/10
İlk yorumu siz yazın!