David Fincher Filmleri: Dinamik ve Asi Filmlerin Yönetmeni
Bir yönetmen düşünün, IMDb Top250 listesinin ilk 25’ine 2 film birden sokmuş, 90’lı yıllara damgasını vurmuş ve çektiği her filmle (hemen hemen her filmle diyelim!) hayranlarını memnun etmeyi ve kitlesini arttırmayı başarmış olsun… Hemen hemen tüm sinefillerin en sevdiği yönetmenler arasında yer alan Fincher’ın kariyerine bir göz atmak istedik. İşte 10 filmde David Fincher sineması:
David Fincher Filmleri
The Beat of the Live Drum | 1985
Kariyerine reklam filmleri ve müzik videoları ile başlayan David Fincher’ın yönettiği ilk uzun metrajlı film, bir konser filmiydi. “The Beat of the Live Drum”, Avustralyalı müzisyen Rick Springfield’ın kariyerindeki unutulmaz performanslardan birine odaklanan bu konser filminin ardından Fincher, 1992 yılına dek Levi’s, Converse, Nike, Pepsi ve Sony gibi dünyaca ünlü markalar için reklam filmleri ve Madonna’nın da aralarında bulunduğu birçok sanatçı için müzik videoları çekmeye devam etti.
Alien 3 | 1992
Fincher, 90’lı yıllara Ridley Scott ve James Cameron’ın yönettiği iki filmin ardından gelen “Alien” serisinin üçüncü filmini yöneterek adım attı. Bir kez daha Sigourney Weaver’ın canlandırdığı Ripley, yabancı bir gezegende yine bir yaratık tarafından takip ediliyor, korku dolu anlar yaşıyordu. Büyük ihtmalle bizim gibi Fincher da bu sırada, 90’lara damga vuracak yönetmenlerden biri olacağından haberdar değildi.
Se7en | 1995
Başrollerde Morgan Freeman ve Brad Pitt’in yer aldığı Se7en, yedi ölümcül günahtan yola çıkarak seri cinayetler işleyen bir katilin izini süren dedektifleri izleyen bir polisiye-gerilimdi. Fincher’ın 90’lı yıllara iz bırakan filmlerinden ilki olan Se7en’da ayrıca Gwyneth Paltrow ve Kevin Spacey de rol alıyordu.
The Game | 1997
İki başyapııtı arasında yer aldığından olsa gerek, biraz geri planda kalmış bir Fincher filmi olsa da görmezden gelinemeyecek bir film “The Game”. Film, doğum gününde kardeşinden sıradışı bir hediye alan ve bu hediyenin parçası olan oyunda kendi hayatını tüketen bir kurgunun parçası olan San Franciscolu işadamı Nicholas Vab Orton’a odaklanıyordu. Michael Douglas ve Sean Penn’in başrollerini paylaştığı film, eleştirmenlerden olumlu yorumlar alsa da gişede beklediğini elde edememişti.
Fight Club | 1999
Çağımızın ve yeraltı edebiyatının en büyük yazarlarından olan Chuck Palahniuk’un aynı adlı romanından uyarlanan “Fight Club”, kapitalizme dair yazılmış en iyi eleştirilerden birinden uyarlanmış en iyi filmlerden biri… Edward Norton ve Brad Pitt’i bir araya getiren yapım kurumsal bir şirkette çalışan kahramanımızın yollarının kesiştiği yeni dostu Tyler Durden ile birlikte bir yeraltı dövüş kulübü kurması ve bu kulübün kapitalist sisteme karşı eylemler düzenleyen bir örgüte dönüşümünü anlatıyor. İzlemeyen kalmış mıdır bilemiyoruz, fakat film IMDb kullanıcıları tarafından oluşturulmuş listede gelmiş geçmiş en iyi 10. film olarak yerini koruyor.
Panic Room | 2002
Fight Club ile 90’lara ikinci bir başyapıt da armağan etmiş olan Fincher, 2000’li yıllara yine diğer filmlerinin gölgesinde kalan “Panic Room” ile giriş yapmıştı. Film, kocasından boşandıktan sonra kızıyla birlikte yeni ve büyük bir eve taşınan Meg’in, bir gece evine giren üç adamdan saklanması üzerine şekilleniyordu. Kızıyla birlikte evin Panik Odası adı verilen güvenli odasına saklanan Meg ve kızı Sarah, gerilim dolu bir gece geçiriyordu. Filmde Jodie Foster, Kristen Stewart, Forest Whitaker, Dwight Yoakam ve Jared Leto rol alıyordu.
Zodiac | 2007
1970’lerde San Francisco ve Körfez çevresine dehşet saçan seri katil Zodiac’ın yakalanamayışının gerçek hikayesini anlatan film, Robert Graysmith’in konuyla ilgili kitabından uyarlanmıştı. Katilin peşindeki dedektifler ve gazeteciler bir yana, bir karikatürist de katili yakalamakla kafayı bozuyor dehşet dolu sisli ve karanlık gecelerde katilin izini sürüyordu. Fincher’ın Zodiac’ının başrollerini Jake Gyllenhaal, Robert Downey Jr ve Mark Ruffalo paylaşıyordu.
The Curious Case of Benjamin Button | 2008
Daha önce “İzlemeniz Gereken 10 Cate Blanchett Filmi” listemizde de yer verdiğimiz “The Curious Case of Benjamin Button”, F. Scott Fitzgerald’ın aynı adlı kısa hikayesini uzun soluklu bir epik filme dönüştüren bir uyarlamaydı. O güne dek David Fincher’ın kariyerindeki, ödül sezonu açısından en etkili yapım olmayı başaran film, yaşlı bir adam olarak doğan ve gittikçe gençleşen Benjamin Button’ın fantastik hikayesini anlatıyordu.
The Social Network | 2010
Birkaç yıl önce ortaya çıkan ve tüm dünyanın günlük alışkanlıklarını, iletişim yöntemlerini ve sosyo-ekonomik dinamikleri değiştiren sosyal medya kavramının en büyük oyuncularından olan Facebook ve yaratıcısı Mark Zuckerberg’in hikayesini anlatan “The Social Network” ile sosyal çağı merkezine alan ilk film de Fincher’dan gelmişti. Zuckerberg’in Facebook’u kurma ve geliştirme sürecini anlatan film, Zuckerberg’in fikir hırsızlığı ve ortaklık bozmakla suçlandığı iki dava etrafında şekilleniyordu. “The King’s Speech” ile birlikte 2010 yılı ödül sezonunun oldukça çekişmeli ve heyecanlı geçmesini sağlayan film, kuşkusuz yeni dünya düzenini anlamak için izlenmesi gereken filmlerden.
The Girl with the Dragon Tattoo | 2011
Stieg Larsson’un büyük ilgi gören roman serisi, 2009 yılından başlayarak İsveç sinemasına uyarlanmış, ilk film olan “Män som hatar kvinnor”, Niels Arden Oplev tarafından yönetilmişti. Kısa sürede Hollywood’a da transfer olan serinin ilk filmini, İngilizce adıyla “The Girl with the Dragon Tattoo” olan ilk romanın uyarlamasını 2011’de David Fincher yönetmişti. Daniel Craig ve Rooney Mara’nın başrollerini paylaştığı film, İsveç versiyonunun hemen hemen kopyası olmakla beraber teknik dallardaki başarısı ile öne çıkıyordu. Gazeteci Mikael Blomkvist ve hacker Lisbeth Salander’ın 40 yıldır kayıp olan bir kadını ararken kurdukları işbirliğini bir de İsveç aksanlı İngilizce ile izleyin!
Gone Girl| 2014
Cool Girl monoloğu ile kalbimi fetheden “Gone Girl”, Gillian Flynn’in aynı adlı romanından kendisi tarafından uyarlanan ve kaybolan karısının ardından medyanın ve suçlamaların odağı haline gelen bir adamın hikayesini anlatıyor. Filmin oyuncu kadrosunda Ben Affleck ve Rosamund Pike’ın yanı sıra Neil Patrick Harris ve Tyler Perry de yer alıyor. Şimdiden ödül sezonunun favorileri arasında yer alan, özellikle Rosamund Pike’ın performansıyla konuşulan filmin kamera arkasında da gittikçe David Fincher ile özdeşleşmeye başlayan isimler var: Jeff Cronenweth’in görüntüleri, Trent Reznor & Atticus Ross ikilisinin müzikleri ve Kirk Baxter’ın kurgusu…
İlk yorumu siz yazın!