Datça: Her Mevsim Başka Bir Tat Arayanlara
İnsanın canı her mevsim biraz huzur çeker. Öyle anlarda kendimizi yaşadığımız şehirden biraz uzaklaştırarak, Ege’nin veya Akdeniz’in maviliğine kapılıp yola koyuluruz. Gideceğimiz yerde kafamızı dinlemek, kendimizle baş başa kalmak, sahilde kitap okurken ya da arka sokaklarda gezerken sessizliğin ve huzurun hakim olmasını isteriz. Bütün bunları bir arada bulabileceğiniz, diğer “yaz beldelerine” kıyasla daha sakin olan bir yer Datça.
İnsanın canı her mevsim biraz huzur çeker. Öyle anlarda kendimizi yaşadığımız şehirden biraz uzaklaştırarak, Ege’nin veya Akdeniz’in maviliğine kapılıp yola koyuluruz. Gideceğimiz yerde kafamızı dinlemek, kendimizle baş başa kalmak, sahilde kitap okurken ya da arka sokaklarda gezerken sessizliğin ve huzurun hakim olmasını isteriz. Bütün bunları bir arada bulabileceğiniz, diğer “yaz beldelerine” kıyasla daha sakin olan bir yer Datça. Her sezonunun tadı ayrı güzel olan Datça’ya, ister yazın ortasında güneş dağ eteklerini kavururken, ister sonbaharda yapraklar dökülürken gidin, dönerken içinizin huzurla dolacağından emin olabilirsiniz.
Datça’da Badem ve Zeytin Kokusu…
Datça Ege Bölgesi’nde yer alan ve yazları çokça turist tarafından ziyaret edilen beldelerimizden biri. Mavi ve yeşilin uyumuna tanıklık edeceğiniz virajlı dağ yollarının arasından geçerken bir an önce Datça’ya varmak istiyorsunuz. Varınca da; huzurlu sakin havasına hemen teslim oluyorsunuz. Sizi sadece denizi değil; birbiri ardına dizilmiş Ege meyhaneleri, sabun, badem ve zeytinyağı dükkanları, kafeler, begonvil çiçeklerinin renk kattığı Datça evleri, her birinin sonu denize çıkan dar sokaklar karşılıyor. Ayrıca Eski Datça başta olmak üzere, heykel ve resim atölyeleri, galeriler ve belirli aralıklarla düzenlenen seminerler de Datça’nın aslında sadece bir “yaz beldesi” değil, aynı zamanda entelektüel yaşam konusunda da oldukça canlı bir yer olduğunu gösteriyor.
Taş evleri, çiçeklerle dolup taşmış bahçeleri ve sokak aralarına dizilmiş tezgahları ile kafanızda hemen bir Datça resmi oluşuyor. Tabii bu resimde, adım başı gördüğünüz “badem” tabelaları da yer alıyor. Datça badem üretiminin en yaygın olduğu yerlerin başında geliyor. Bademden yapılan her şeyi; örneğin badem ezmesi, badem yağı, acıbadem, bal badem, badem şekeri gibi bademle ilgili aklınıza gelen ne varsa Datça’dan alabilirsiniz. Bademin yanı sıra, zeytin, zeytinyağı ve zeytinyağlı sabunlar da Datça’da sıkça karşılaşacağınız doğal ürünler arasında. Zeytin ve zeytinyağının yaygın olmasından dolayı Datça’da yiyeceğiniz yemekler de daima Ege yöresinin zeytinyağlı tatlarından olacaktır.
Datça Meyhaneleri ve Kafeleri
Ege bölgesi dendi mi aklımıza ilk gelen şeylerden biridir meyhane kültürü. Meze ve rakı ikilisi Ege’ye öyle yakışır ki, ne zaman oralara gitsek olmazsa olmazlarımızdandır. Tahmin edebileceğiniz gibi Datça’da da sıkça meyhaneye rastlamak mümkün. Sahil şeridinde ve iç kısımlarda Ege lezzetleri olan mezelerin ve deniz ürünlerinin sunulduğu meyhaneler arasından seçim yapıp güzel bir akşam geçirebilirsiniz.
Biz “Hüsnü’nün Yeri” isimli meyhaneyi deniyoruz ve gayet memnun kalıyoruz. Deniz kıyısında, dalgaların gelip kıyıya vurduğu kısımda yer alan bu sahil meyhanesini, eğer denize yakın olmak isteyenlerdenseniz tercih edebilirsiniz. Kalamar dolması, ahtapotu ve fava, haydari gibi geleneksel mezeleri çok güzel. Siz rakınızı yudumlayıp, mezelerinizden tadarken deniz dalgaları kıyıya, ayağınızın tam dibine geliyor. Müthiş bir gün batımı eşliğinde denizin yanı başında bir günü sonlandırıyorsunuz.
Hüsnü’nün Yeri Adres: İskele Mah. Liman Girişi No:64/1 Datça
Biraz daha iç kesimlerde yer alan, yemyeşil ağaçların altına kurulmuş kareli örtülü masalarında hoşça vakit geçirebileceğiniz bir diğer meyhane ise Fevzi’nin Yeri. Sakin bir ortam ve biraz daha samimi bir hava arıyorsanız bu meyhaneyi, rakı kokan sohbetlerinize ev sahipliği yapması için öneririz.
Fevzi’nin Yeri Adres: İskele Mah. Atatürk Cad. 70. Sok. Datça
Gelelim Datça’nın kafelerine ve diğer mekanlarına… Datça’nın sahil kısımları daha çok meyhanelere ayrılmış durumdayken, meydanının çevresinde ardı ardına kafelerle, restoranlarla karşılaşıyoruz. Liman tarafında da yine kafe ve barlar sıralanıyor. Meydan Cafe’de Türk kahvesini yudumlayan, tavla oynayan ve meydandan geçen insanları seyreden insanları görüyoruz. Bu kafe tipik bir “meydan kahvesi” özelliğinde.
Culinarium isimli mekanın sahibesi Alman Ulrike, yıllar önce bir Türk ile evlenip, Datça’ya yerleşmiş ve şu anda bu mekanı işleterek hayatını burada sürdürüyor. Culinarium liman üzerinde yer alan modern bir restoran. Hem dekorasyonu hem de menüsü itibariyle diğer Datça restoranlarından da farklı gözüküyor. Menüye baktığımızda Alman, Türk, İtalyan ve Fransız mutfağından esintiler görüyoruz. Beyaz şarap krema soslu levrek filetosunu özellikle tavsiye ederiz. Ayrıca rezervasyon yaptırarak gitmenizde fayda var.
Culinarium Adres: İskele Mah. Liman Mevki, Datça
Eclipse Bar Datça’nın en sevilen barlarından biri. Yazlık müdavimi olduğumuz o eski yılları anımsatıyor. İçeri girdiğinizden itibaren de atmosfere hakim olan “rock” çizgisi ile başka zamanlara gidiyorsunuz. Lezzetli kokteyllerini tadıp, deniz kenarında yer alan sandalyelerinde oturabilir veya içeride çalan müzik grubunu izleyebilirsiniz. Tabii erken gitmenizde fayda var çünkü bu mekan çok çabuk doluyor ve bazen yer kalmayabiliyor. Belirli günlerde canlı müzik olan bu barın iç mimarisini de oldukça beğendiğimizi belirtelim.
Eclipse Bar Adres: İskele Mah. Yat Limanı Sok. Datça
Antik Çağlardan Günümüze Eski Datça
“Diyelim için çekti bir sabah vakti
Erkenceden denize gireyim dedin
Kulaç attıkça sen
Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan
Ege denizi bu efendi deniz
Seslenmiyor
Derken bi de dibe dalayım diyorsun
İçine doğdu belki de
İşte çil çil koşuşan balıklar
Lapinalar gümüşler var ya
Eylim eylim salınan yosunlar
Onların arasında bulacaksın beni”
Bu dizelerin sahibi Can Yücel’in en güzel kelimelerle anlattığı Ege’nin denizi, o denizin derin mavisi ve şairin hayatını geçirdiği Eski Datça sokakları sayesinde içinizi büyük bir nostalji kaplayacak. Eski Datça antik çağlardan bu yana içinde yaşam olan tek köy olma özelliğini size hissettirecek. Datça’ya bağlı bu eski mahalle, M.Ö. 11. yüzyıla kadar uzanan tarihiyle size farklı bir zaman dilimine gelmişsiniz hissini verecektir. Begonvil ve sarmaşıklarla çevrili taş evlerin yer aldığı dar sokaklarda dünden izler sürerek zaman geçirin ve huzurun tadına bu sokaklarda varın. Hatta buraya kadar gelmişken Can Yücel’in evini ve şairin anısına yaptırılan “Can Evi”ni de ziyaret edin.
Eski Datça’da yer alan atölyeler de; bu bölgeyi sizin için cazip bir hale getirebilir. “Düşler Evi” el sanatları üzerine atölyeler düzenleyen sanat alanlarından biri. Açık atölyelerin düzenlendiği bahçesinde diğer katılımcılarla birlikte güzel vakit geçirebilirsiniz. Mum, seramik ve takı alanlarında bölgeye özgü tasarımların üretildiği Düşler Evi, eğer sanat atölyelerine ilgiliyseniz dikkatinizi çekecektir.
Düşler Evi Adres: Datça Mah. Kazım Yılmaz Blv. No:111/A, Datça Merkez
Durgun Deniz ve Sakinlik Arayanlara: Kargı Koyu ve Hayıtbükü
Datça’nın içinde yer alan Kargı Koyu, zeytin yeşiline çalan rengi ve uzaktan bakıldığında gölü andıran durgun deniziyle; sakinlik arayanlardansanız seçeneklerinizin arasında yer alabilecek koylardan biri. Datça’nın içindeki deniz kıyısına kıyasla daha küçük bir plaja sahip. Çoğunlukla durgun deniz sevenler tarafından tercih ediliyor ve sahil kısımlarına göre daha sakin oluyor.
Bir diğer koy ise Datça’ya 20 dakika uzaklıkta olan ve etrafı ağaçlarla çevrelenmiş Hayıtbükü. Bu koy Kargı Koyu’na kıyasla daha uzun ve sahil kapasitesi fazla olan otel plajlarıyla çevrili. Bu plajlar arasından birini seçip, plajında tüm gün vakit geçirebilir, karnınız acıktığında otel tesislerinde yemek yiyebilirsiniz. Denizinin rüzgarlı günlerde, Datça’nın merkezinde yer alan denize oranla daha az dalgalı olduğunu belirtelim. Denizin rengi Datça’nın içinde daha açık türkuaz iken, bu koyda biraz daha koyu renkte; çünkü Datça’da kumken, burada daha çok kayalıktan oluşuyor.
Cennet hiç bu kadar yakın olmamıştı! Knidos’a ilk olarak adım attığımızda hissettiklerimiz aynı bu şekildeydi. Mavi bir huzur ve tarihi bir arada görmeyi seviyorsanız antik şehir Knidos’u muhakkak ziyaret edin. Buraya kiralayacağınız teknelerle veya arabanızla kara yolundan ulaşabilirsiniz.
Knidos, askeri liman, ticari liman ve Akropol arasındaki bölgeyi kapsıyor. Eskiden ada olan bölüm karaya bağlanarak yarımada şeklini almış ve suni liman oluşturulmuş. Ören yerinde en çok dikkat çekenler arasında, en tepedeki Apollon Tapınağı ve zamanı, mevsimleri gösteren güneş saati yer alıyor. En aşağıdan bakılınca çok küçükmüş gibi gözüken antik kent, yukarılara doğru genişliyor ve tepeden bakıldığında denizle birlikte muhteşem bir manzara oluşturuyor. Zamanında sanatçıların, bilimcilerin ve mimarların yaşadığı Knidos, günümüzde de belirli saatlerde ziyaretçilere açılıyor. Hemen deniz kenarında yer alan kafede ise her zaman vakit geçirebilir, yakınındaki plajından denizine girebilirsiniz. M.Ö 3. Yüzyıla dayanan tarihiyle ve denizinin güzelliğiyle bizi büyüleyen antik şehir Knidos’ta önce bir ören yeri gezintisi yapmanızı, sonra da sahildeki kafesinde oturup güzel manzarasını seyretmenizi öneririz. Mevsim sonbahar olsa da, hafif bir esinti ve bu antik şehre bambaşka bir hava veren türkuaz denizi sayesinde burada kendini çok iyi hissediyor insan.
Yaka Köyü’nün Saklı Bahçesi: Yaka Mengen
Knidos dönüşü Yaka Köyü’nü geziyoruz. Burası çok samimi, genelde yerel köylülerin yaşadığı bir köy. Yollarda bademler, zeytinler satan teyzeleri göreceksiniz. Biraz ilerleyip maviden uzaklaşınca, karşınıza “çok sevimli bir ev” görünümlü cafe restoran çıkacak: Yaka Mengen. Burası eskiden “mengen” yani zeytinyağı işliği olarak kullanılırken, şimdi yemyeşil bahçesiyle ve lezzetli yemekleri ile hizmet veren bir kafe-restoran. İster zeytin ağaçlarının gölgesinde, ister serin taş binasının içinde oturabilirsiniz. Bu mekanda servis edilen her şey doğal ve ev yapımı. Ekmekleri, zeytinyağı, biberiye ile tatlandırılmış kuzu yemeği ve tatlıları (özellikle portakal soslu muhallebi) çok lezzetli. Menülerini giriş-gelişme-sonuç diye adlandıran mekanda mutlu bir sona ulaşacağınız kesin.
Yaka Mengen Adres: Yaka Köyü, No:70, Datça
Datça’dan Neler Alabilirsiniz?
Bir yere gidince eliniz kesinlikle boş dönmüyorsanız, Datça’dan alacaklarınızın da listesi işte burada. Tam bir badem cenneti olduğundan bademe dair her şeyi alabilirsiniz; badem yağı, badem ezmesi, badem şekeri gibi… Datça Kaya, sabun, zeytinyağı ev yapımı marmelat ve çam, kekik, portakal gibi bal çeşitleri arayanlar için doğru bir adres olabilir.
Datça Kaya Adres: İskele Mah. Atatürk Cad. No: 51/c
Eğer dönüş yolunuz çok uzun değilse, özel olarak yapılan tarçınlı Datça ekmeğinden götürmenizi kesinlikle tavsiye ederiz.
Ayrıca Datça Liman mevkiinde yer alan Dodo Shop’tan el yapımı çizimleri olan tişörtlerden satın alabilirsiniz.
Datça’da Nerede Kalmalı…
Eğer hem Datça’nın merkezinde olmak, hem de denize yakın olmak istiyorsanız Datça Tuncel Efe’de kalabilirsiniz. Biraz daha uzaklaşıp, daha sakin bir koy arıyorsanız da Gabaklar Oteli’ni tercih edebilirsiniz. Bu seçeneklerin dışında da, apart otel, tam pansiyon oteller gibi seçenekler geniş.
Kısacası ister yaz olsun, ister sonbahar, eğer İstanbul’dan uzaklaşmak, kafanızı dinlemek ve temiz havadan ya da “şişedeki lâl” den şarhoş olmak istiyorsanız, yolları virajları aşıp, Datça’ya gidin. Dönerken yüzünüze tatlı bir gülümseme ve içinize adını koyamadığınız bir his yerleşecek…
Datça tatilim öncesi çok işime yarar bir yazı oldu, eline sağlık 🙂