Keşif Sineması: Buda As Sharm Foru Rikht
“Buda As Sharm Foru Rikht” ya da bizde gösterime girdiği adıyla “Utanç” gerçek görüntülerle açılıyor. Önce, 2001 yılında Taliban’ın yıktığı Buda heykellerinin muhteşem çöküşünü izliyoruz. Sonra burnumuzun dibindeki bir coğrafyada sarı, şirin bir çiçek açıyor, bir kez daha görüyoruz, en büyük savaşlar, küçücük mesafeler kat edilirken veriliyor.
Utanç’ı İran Sinemasının önemli isimlerinden, aile boyu sinemacı Makhmalbaf’ların en genci Hana Makhmalbaf, 2007 senesinde, henüz 19 yaşındayken çekmiş. Filmin baş kahramanı, Taliban tarafından yıkılan Buda heykellerinin yakınındaki mağaralarda yaşayan 6 yaşındaki cin fikirli kız çocuğu Baktay’ın, komşunun oğlu Abbas’ın defterlerini ve ona anlattığı hikayeleri kıskanmasıyla başlar. O da okula gitmeli, yazı yazmayı, okumayı ama hepsinden önemlisi yepyeni, eğlenceli hikayeleri öğrenmelidir. Önünde ise uzun mesafeler, maddi zorluklar, ona evde oturmasını söyleyen cinsiyet rolleri ama hepsinden zorlusu şiddetin çemberinden geçmiş bir toplum vardır.
Önce şunu söyleyelim, Baktay beyaz perdenin görüp görebileceği en kararlı kadın karakter olabilir. Bacak kadar boyuna ve ekonomik koşulların elverişsizliğine bakmadan bir hikayenin peşine düşüyor. Önce annesinin kendisine emanet ettiği kardeşine bakmayı reddederek kendisine dayatılan cinsiyet rollerine meydan okuyor, sonra da elindeki kısıtlı ekonomik olanakları, biraz da girişimci bir ruhla zorluyor. Kendisinin peşine takılıp gitmemek, Afganistan’ın toz toprağında dolaşırken endişelenmemek neredeyse imkansız. Şüphesiz ki, filmin inandırıcılığında ve sürükleyiciliğinde baş rollerdeki küçük oyuncuların payı büyük. Hem Baktay’ı oynayan el kadar Nikbath Noruz, hem de filmin nefes almasını sağlayan komedi anlarının sahibi, komşunun oğlu Abbas rolündeki Abbas Alijome, bu ilk filmlerinde çok başarılılar. Makhmalbaf, filmin başında Afganistan’ın çorak coğrafyasından aldığı sinemasal gücünü filmin finaline yakın, özellikle kalabalık kız çocuklarının olduğu sahnelerde insanların yüzlerinden topluyor, şiddetin çemberinden geçmiş bir toplumun toz toprak içinde oynayan yeni neslinden sert bir analize varıyor.
Adını, filmin yönetmeninin babası, büyük yönetmen Mohsen Makhmalbaf’ın “yaşananlar karşısında Buda heykelleri bile ayakta duramadı, utançtan yıkıldılar” minvalindeki sözlerinden alan filmin neredeyse eğlenceli başlayan girişine rağmen alışıldık anlamda mutlu bir finale gitmemesi büyük ölçüde coğrafi koşullarla ilgili. Malum, bulunduğumuz noktadan doğuya gidildikçe insanın kendi olabilmesi için ölüp ölüp dirilmesi gerekiyor.
İlk yorumu siz yazın!