Black Mirror Efsanesi: İngiliz Televizyonlarından Netflix'e
Black Mirror, Türkçe adıyla Kara Ayna her bölümüyle dizi sektörüne adını altın harflerle yazdırmaya devam ediyor. İlk iki sezonunun ardından White Christmas bölümüyle adından söz ettiren Black Mirror’ı haberi olmayanlarla tanıştırmak da bizim görevimiz. İngiliz yapımı olan dizi üçer bölümlük iki sezondan oluşuyor, üçüncü sezonu ise upuzun tek bir bölüm: White Christmas. Black Mirror, artık bir Netflix dizisi olarak burada da iki sezonu devirdi bile.
Dizinin temel konusu insan. İlk iki sezonda, iki bölüm hariç bütün bölümlerde hayal gücünü zorlayan teknolojiler kullanılmış. Ama her bölümün teması biraz önce de belirttiğim gibi, insan.
İlk bölüm The National Anthem‘i izlerken “bir başkasının hayatı için ne kadar rezil olmayı göze alabilirsin?” sorusuyla acımasızca yüzleşiyorsunuz. Siz cevabı ararken bir saatlik gerilim dolu bir bölüm akıyor gözlerinizin önünden. İkinci bölüm Fifteen Million Merits ise asimile olmanın kaçınılmazlığını suratınıza çarpıyor. Ne kadar farklı olmaya çalışsak da bir yerde düzenin parçası olmamız, üzücü olduğu kadar gerçek.
İlk sezonun son bölümü The Entire History of You ise “grain” adı verilen bir cihazı konu alıyor. Deri altına yerleştirilen cihaz, gözünüzün gördüğü her şeyi kaydederek size bu anları tekrar tekrar izleyebilme olanağı sunuyor. İlk bakışta heyecan verici görünse de bir çiftin hayatını nasıl mahvettiğini gördüğünüzde aslında o kadar da iyi bir fikir olmadığına karar veriyorsunuz. Ve bölümden akıllara kazınan bir replik: “You know when you suspect something, it’s always better when it turns out to be true.”
İkinci sezon Be Right Back isimli harikulade bir bölümle başlıyor. Kayıp sonrası yaşanan acıyı bir nebze olsun hafifletmek için geliştirilmiş bir program düşünün: kaybettiğiniz insanın bilgilerine ulaşmasına izin verdiğiniz takdirde onun gibi konuşabilen bir program, ve hatta onun bir kopyası bile olabilen bir program. Düşünmesi bile bu kadar korkunçken, programla beraber hayatı değişen Martha’nın başrolde olduğu bölüm kesinlikle dizinin en iyi bölümlerinden.
İkinci sezonun ve hatta dizinin yayınlanan bölümlerinden en nefisi -benim için- kesinlikle White Bear. Bölüm sonunda yaşadığınız şok bir yana oyunculuklar da bir hayli başarılı. Değer yargılarınızı ve adalet anlayışınızı uzunca bir süre sorgulamanıza neden olacak bir bölüm olarak akıllarda yer ediyor White Bear.
İkinci sezonun son bölümü The Waldo Moment diğer bölümlere göre biraz sönük kalsa da siyaset dünyasına mükemmel göndermeler yapıyor.
Ve gelelim Black Mirror’ın Netflix dönemi öncesindeki Noel hediyesi White Christmas‘a… Mad Men’in yakışıklısı Jon Hamm diziyi alıp götürüyor, tabii Game of Thrones’un Osha’sı Natalie Tena’nın da hakkını yememek lazım. Başrolde yine yapay zeka var. Bir kopyanızı işlemciye hapsedip hayatınızı asiste ettirebildiğinizi düşünün ya da rahatsız olduğunuz insanı görünmez kılabildiğinizi. Tamam, kabul edelim okurken bütün bunları hayal etmek biraz zor, ama zaten birileri hepimizin yerine bunları hayal edip nefis bir noel hediyesi hazırlamışlar bizim için.
İşte Black Mirror’ın hikayesi aşağı yukarı böyle. Her bölüm birbirinden bağımsız, her biri sinema filmi tadında. İzleyiniz, gönül rahatlığıyla izlettiriniz!
Netflix | IMDb Puanı: 8.9/10, Top250: #32
İlginizi çekebilir: Black Mirror Gibi Filmler İzlemek İstiyorum Diyenlerin Bayılacağı 10 Film
İlk yorumu siz yazın!