Keşif Sineması: Azuloscurocasinegro
2006 yılı İspanya yapımı olan Azuloscurocasinegro / KoyuLaciSiyahaYakın basit görünen fakat aslında çok zor olan duygu simsarlığının peşine düşüyor. Bu bozulması kolay olan terazide derdini anlatan film, hemen herkesi etkisi altına alabilecek bir yapım. Üstelik bunu yaparken seyirciyi tavlamak adına kolaya (suistimale) kaçmıyor. Bu yüzden de herkesin özeli olabilecek bir potansiyeline sahip.
2009 yapımı (500) Days of Summer’da hepimizin bildiği, oldukça anlamlı bir sahne vardı: beklentiler ve gerçekler. Elbette bu sahne Tom ve Summer arasındaki aşk kırıntılarının bir ürünüydü. Fakat İspanya yapımı Azuloscurocasinegro (KoyuLaciSiyahaYakın) farklı yollardan olsa dahi benzer bir mantalitede “arzular ve gerçekler”in peşine düşüyor.
Jorge’nin daimi olarak baktığı vitrindeki takım elbise ne kadar indirime girerse girsin, Jorge’nin bunu alacak gücü yoktur. Nitekim kendisinin nitelendirdiği gibi takım elbiseyle arasındaki her şey adeta hayattan istediklerinin bir metaforudur. Tam da bu anlamda hedefleri belli olan Jorge’nin istekleri hayatın dayanılmaz ağırlığı arasında birer birer kaybolmaktadır. Hasbelkader etrafındaki değişen atmosfer onu daimi olarak köşeye sıkıştırmaktadır. Dolayısıyla ‘istekler’ koyu lacivert ve siyaha yakın takım elbiseye, ‘engeller’ ise vitrin camına dönüşmektedir.
Jorge’nin omuzlarındaki en büyük yük damar tıkanıklığı nedeniyle kısmi felç geçirmiş babasına bakmaktadır. Ayrıca ilk sekansta net bir şekilde söylediği gibi sevmediği baba mesleği kapıcılık işini yine babasının durumundan ötürü yapmak zorundadır. Üstelik ekonomi üzerine tahsilini bitirmişken… Bunlar yetmezmiş gibi hapishanedeki abisi orada tanıştığı Paula’yı hamile bırakmak istemektedir. Böylelikle Paula daha iyi bir koğuşa geçebilecektir. Fakat çocuk sahibi olması mümkün olmayan Jorge’nin abisi bunu yapması için Jorge’den yardım ister. Jorge’nin sosyal statüsü üst seviyelerde olan çocukluk aşkı Natalia da yurtdışından gelmiştir. Jorge tüm bu olaylar çıkmazında kendi hayallerini hiçe sayarak ve bazen de bunların peşinden gitmeye karar vererek kaderini tayin etmeye kalkışır.
Bir önceki paragrafta her ne kadar çok şey anlatmış gibi görünsem de filmin temel derdi bir şeyleri saklayarak ve belirli aralıklarla şaşırtarak seyirciyi kendisine bağlamak değil. Tam aksine senaryo en başından beri her konuda açık oluyor. Mümkün olduğunca duygu yoğunluğu ile bir şey aktarmaya çalışan “KoyuLaciSiyahaYakın” tam bir duygu simsarına dönüşüyor. Ama bunu da öyle mütevazi bir şekilde kotarıyor ki “sulu bir drama”ya dönüşmüyor. Bilakis çoğu yerde eğlenceli nüanslarla yüzümüzde güller açılıyor. Filmin bu yükünü üstlenen yan karakterler hikayeye rahat bir nefes aldırıyor. Dolayısıyla KoyuLaciSiyahaYakın üç-beş hepimizin gördüğü, duyduğu veya hissettiği hayatın ‘gülmeyen yüzünü’ gösteriyor. Ama her şeye rağmen “hayat devam ediyor” dedirtmesini de biliyor. Bu yüzden sıcacık bir film ve hep umut dolu.
Daniel Sánchez Arévalo’nun ilk uzun metrajlı filmi KoyuLaciSiyahaYakın herkesin rahatlıkla içine girebileceği ve pişman olmayacağı bir film. Ama en çok hayatta ‘istedikleri ve seçmek zorunda oldukları’ arasında gidip gelenler için daha anlamlı olacaktır. Bir de unutmadan Pascal Gaigne’nin soundtrack albümüne bayılacaksınız.
İlk yorumu siz yazın!