Le Cinque Terre: İtalya'da Bir Cennet
Dünya üzerinde taşı toprağı altın olan ülke hangisidir deseler, tereddütsüz İtalya cevabını veririm. Tarihleri ve tarihlerinden arta kalanları korumadaki özenleri benim gözümde hep bambaşka bir yer yaptı İtalya’yı. Meşhur Cinque Terre de İtalya keşfimin son durağı.
Yurt dışında gördüğüm şehirler arasında beni açık ara en çok etkileyen her zaman Roma olmuştur. Üzerine dondurma, pizza ve makarnadaki başarıları da eklenince, sadece Roma değil bütün İtalya ilgi alanıma dahil oldu. Bulduğum en uygun zamanda da uzun zamandır keşfetmek istediğim Cinque Terre yollarına düştüm. (Çinkue Terre olarak okunuyor, benim gibi Sinkue Terre olduğunu tahmin edenler için ufak bir bilgilendirme.) Sonuç: İyi ki düşmüşüm.
Le Cinque Terre, İtalyanca’da 5 köy anlamına geliyor. Tabii ki bu ismin bir verilme sebebi var: bölgedeki 5 minik köy. Riomaggiore, Vernezza, Manarola, Monterrosso ve Corniglia.
Öncelikle ulaşımdan bahsetmek istiyorum. Ülkenin her yerinden Cinque Terre bölgesine ulaşım mümkün. Köyler arasındaki ulaşım sistemi ise biraz daha farklı. 12 EUR karşılığında edindiğiniz Cinque Terre kart ile bir gün boyunca köyler arasında ücretsiz ulaşım sağlayabiliyorsunuz. Kartlar, köylerdeki tren istasyonlarından temin ediliyor. Köyler arası mesafe 3-10 dk. arası değişiyor. Birçok köy arasında yürüyüş yolları da mevcut. Fakat hava ve mevsim durumuna göre yollar kapalı olabiliyor. Yolculuğa başlamadan önce yolların durumuyla ilgili son durumu istasyonlardaki bilgilendirme noktalarından öğrenmekte fayda var.
Turumuza Riomaggiore’den başlıyoruz. Niye bilmiyorum ama köyler arasında benim için en güzeli burasıydı. Tam bir junk food hastası olarak, meydanda yediğimiz kalamarların tadını unutmam mümkün değil. Meydandan yukarı doğru yürüyerek manzarayı görebileceğimiz kaleye çıkıyoruz. Manzara tek kelimeyle muhteşem. Kasvetli hava da buralara en az güneş kadar yakışıyor belli ki.
Riomaggiore’den aldığımız keyifle Manarola’ya doğru yola çıkıyoruz. Bütün köyler birbirine benzemesine rağmen Manarola köyler içinde en çok bilineni. Riomaggiore’deki dağınık yerleşimden farklı olarak, evlerin büyük çoğunluğu bir tepeye lego misali yerleştirilmiş durumda. Evleri en net görebileceğiniz manzara, İsa’nın çarmıha gerilişini canlandıran ışıklandırmaların yerleştirildiği karşı tepe. Esas mesele: tepeye tırmanmak. Yağmurlu hava dik patikalarla birleşince, nefes nefese kalarak da olsa tepeye çıkıyoruz. Ve işte o muhteşem manzara:
Meydanda yediğimiz muhteşem dondurmanın tadı damağımızda, Manarola manzarası aklımızda 3. durak Vernezza’ya doğru yola çıkıyoruz. Aslında Manarola ile Vernezza arasında Corniglia var. Ama okuduğumuz kadarıyla burası pek ilgimizi çekmiyor ve uğramaktan vazgeçiyoruz.
Vernezza köyler arasında ikinciliği Monterosso ile paylaşıyor benim için. Köy meydanında denize sıfır bir meydanı var. Yaz günü meydanda oturup bir şeyler içtiğimizi düşünüp mest oluyoruz. Çiçeklerle bezeli dar sokaklarında gezdikten sonra, meydanda kahvemizi içip, biraz dinleniyoruz.
Köyler arasında son durağımız: Monterosso Al Mare. Geceyi de burada geçireceğimiz için en sona bırakıyoruz. Zaten köyler arasında en büyüğü de Monterosso. Bu sebeple konaklama için de iyi bir tercih. Diğer köylerden farklı olarak Monterosso’da evler tepelere değil, daha yatay bir düzleme yayılmış durumda. Çok güzel bir plajı var. Her yer limon ağacı.
Yağmurun da etkisiyle bütün sokaklar portakal çiçeği kokuyor, merkezde ufak bir yürüyüş yaptıktan sonra otelimize geçiyoruz. Hedefimiz, odamızın portakal çiçekleri içerisindeki terasında biraz dinlendikten sonra Monterosso sokaklarını keşfe çıkmak.
Akşam yemeği için tercihimiz: Trattoria Da Oscar. Rezervasyonumuz olmadığı için önce reddediliyoruz ama neyse ki rezervasyon sahipleri gelene kadar 1.5 saatlik zamanda o muhteşem deniz ürünlerini tadabiliyoruz. Sadece deniz ürünleri değil, caprese ve meşhur Cinque Terre şarapları. Yolunuz Monterosso’ya düşerse, tereddütsüz gidip oturabileceğiniz bir yer Trattoria Da Oscar.
Bütün yorgunluğu unutturan akşam yemeğinden sonra, portakal çiçeği kokulu Monterosso sokaklarını bu kez akşam keşfediyoruz. Gün içerisinde turist akınına uğrayan köy, gece saatlerinde çok daha sakin ve huzurlu. Sahil boyunca yürümek, hepimize iyi geliyor. Oturup uzun uzun denizi dinliyoruz, fark ediyoruz ki yazı gerçekten çok özlemişiz.
Sabah otelde yaptığımız kahvaltıdan sonra, dönüş trenimize kadar hediyelik eşya dükkanlarını keşfediyoruz. Monterosso ev dekorasyonu açısından mükemmel aksesuarlara sahip. Bütün dükkanlar birbirinden güzel. Özellikle Cinque Terre evlerinin alçıdan kopyalarının yapıldığı dükkanlardan boş çıkmak mümkün değil.
Ve dönüş yolları. Ben gezime Milano’da devam edeceğim için Milano’ya geçiyorum. Milano – Monterosso arası 3 saat sürüyor. Genova’dan ulaşım ise çok daha kısa.
Sonuç itibarıyla Cinque Terre 2 günlük unutulmaz bir macera yaşatıyor bize. Evleri, deniz ürünleri, şaraplarıyla herkesin gezilecekler listesine üst sıralardan girmeyi de sonuna kadar hak ediyor.
Grazie!
İlk yorumu siz yazın!