Her Gün Fado Dinlenen Şehir: Lizbon / Bölüm: 1
Lizbon ziyaretimizin sebebi benim kongremin olmasıydı, o yüzden gitmeden önce Arda pek heyecanlı, bense stresliydim. Fakat gidince işler değişti. Hayatımızdaki en samimi insanlarla tanıştık, dahası onlara bağlandık. (Hiç huyumuz değildir.) Bu yazıyı gezi yazısı maiyetinde biraz daha başlıklara ayıracağım, yoksa okumaya üşeniyorsunuz, biliyorum!
Lizbon’da nerede kalınır?
Cevap: Alfama. Eğer gerçek Lizbonlu gibi yaşamak, havayı koklamak, köşedeki marketten alışveriş yapıp, üst komşunuzun bilmem hangi dili konuştuğu balkonunuzda oturmak istiyorsanız, bunun tek yolu Alfama’dan geçiyor.
Otel mi ev mi?
Bizce ev. Otel mantığı Lizbon’a yakışmıyor. O kadar tatlı evlerin bulunduğu Lizbon’da otel odası bence oldukça zaman kaybı. Ayrıca, gitmeden önce Airbnb üzerinden araştırdığımız evlerde klima olmaması dikkatimizi çekerek bizi buhrana sürüklemişti. Ne de olsa gittiğiniz şehir Lizbon ve kavurucu sıcaklar sokaklarda kol geziyor. Bu yüzden çaresiz ve “Pencereleri açınca eser ya!” duaları ile yola çıktık. Gidince gördük ki, bu adamlar işi biliyor. Evler ve apartman boşlukları o kadar serin ki, İzmir’in yarısı kadar sıcak olduğu dönemlerde bizim evlerdeki Sahra havasını şiddetle kınadık. Diyeceğim o ki, evde kalın. Sıcaktan korkmayın. Olmazsa bir vantilatör istersiniz ev sahibinden. Kahvenizi yapıp, balkondan sokaklara sarkın.
Alfama sanki biraz tehlikeli mi?
Hayır! İlk gittiğinizde tabii bizim Cihangir, Galata tadındaki sokakları “Nereye gidiyoruz, önümüzü kesmesinler”tadında hezeyanlar oluştursa da, gecenin 3’ünde bile elinizi kolunuzu sallaya sallaya gezdiğinizde film setinde olduğunuzu düşündürüyor. Bizim ev Rua Verónica 80 numaradaydı. Graça meydanı hemen iki adım üstümüzdeydi. Buradan meşhur Tram 28‘ler (yani sarı tramvaylar) kalkıyor. Lokal marketlerden de biniş kartı alıp doldurabiliyorsunuz. (Pazar günleri kapalılar, bilet alım ve dolum için Metro istasyonlarını kullanabilirsiniz.) Yani tehlikeli falan değil.
Havaalanından inince ne yapacağım?
Biz havaalanından indiğimizde metroya binmemizi söyleyen ev sahibemiz, sanıyorum ki yokuşların varlığına çoktan alışmış. Çünkü tarif ettiği metro durağından 10dk yürüme mesafesi diye anlattığı yol, 25dk’lık bir yokuş! Fakat şansımıza(!) uçaktan indiğimizde metro grevdeydi ve hayatımızın en uzun taksi sırasına katılarak taksiye bindik. Havaalanından Alfama maksimum 10dk sürüyor. Taksi şoförü amcanın yardımseverliği ise gözlerden kaçmadı. Ortalama 10 Euro ile havaalanından kalacağınız yere taksi ile varabilirsiniz.
Nereleri Gezmeli?
Geldik en çetrefilli soruya. Bizim vaktimiz olmadığı için, ve aslında çok da içimizden gelmediğinden, lokal gibi takılmaktan da çok keyif aldığımız için gitmediğimiz 2 yer var. Sintra ve Cascais. Sintra’ya Rossio bölgesindeki tren garından hızlı trenlerle ortalama 40 dakikada varabiliyorsunuz. Sintra Disney World’den çıkmış gibi duran tarihi bir kalenin bulunduğu bölge, Cascais ise güzel bir plajın yer aldığı sahil bölgesi. Cascais içinse Cais de Sodre bölgesinden trene atlamak şart.
Bunlar dışında, gittiklerimizle devam ediyorum. Lizbon’a gitmeden önce Belem Pastanesi aşağı, Belem Pastanesi yukarı okuyup duracaksınız. Buradaki meşhur tatlı Nata‘yı yemek üzere, Praço do Comércio‘dan (Ticaret Meydanı), Belem yazılı Tram 28‘e ya da Belem üzerinden geçen hızlı trene atlayarak 20 dakika sonra Nata‘ya ulaşıyorsunuz. Gitmeden önce ben küçük tatlı bir kasabaya varacağız falan sanmıştım, oldukça büyük ve yürü yürü bitmeden gezilen, tarihi detayların ağırlıklı bulunduğu bir yer.
Burada sizi Museu Nacional Dos Coches, Palácio de Belém, Museu da Presidência da República, Jardim de Belém (Hemen önünüzde karşınıza çıkacak olan parklar), Junta De Freguesia De Santa Maria De Belém, Museu de Marinha, Torre de Belem ve Museu de Arte Popular bekliyor olacak. Museu de Arte Popular (Modern Sanatlar Müzesi) bizim ister istemez içinde uzun vakit geçirdiğimiz ve favorimiz olan yer oldu.
Ufak Bir Tüyo : Nata tatlısı için uzun bir sıra görecekseniz. Aldırmayın. Take Away bölümünün sırası bu. Siz sıcak sıcak yemek için içerdeki masalara kurulabilirsiniz. Gerçi biz sıcak ve yorgunluğun getirdiği bir bıkkınlıkla alıp hemen hızlı trene atladık. Şansımıza da Kopenhag Kız Korosu’na denk geldik ve kafayı üşüttük.
Praço do Comércio bölgesine vardığınızda otomatik olarak zaten Arco da Rua Augusta ve Ministerio Da Justiçagöreceksiniz. Oradan denizi karşınıza alıp yürüdüğünüzde ise City Hall ‘un bulunduğu meydana varacaksınız. Lizbon’da bol bol meydan, meydanlarda bol bol atlı heykeller görmeniz ise kaçınılmaz. Meydandan iç yola doğru yürüdüğünüzde ise hemen sağınızda MUDE – Museu do Design e da Moda göreceksiniz. Meraklıları için epey güzele benziyor.
Baixa / Chiado bölgesindeki metro durağında indikten sonra ise (ki her yere yürüyebilirsiniz bence) göreceğiniz hatırı sayılır tarihi nokta Elevador De Santa Justa. Şehri yukardan görmeye yardımcı bu eski asansör dikkat çekici, fotoğraf meraklıları için de güzel bir aktivite olabilir.
Hemen bir durak ötedeki Rossio Meydanı ise ayrı bir şenlik bölgesi. Burada sıkça tavsiye edilen Cafe Nicola‘ya giderek sosyal görevimizi yerine getirdik. Bize burada Portekizlilerin meşhur içkisi Ginjinha / Ginja ikram ettiler. Vişneli ve harikaydı. Bence burada yemek yemek yerine sadece akşamüstü içkilerinizi yudumlayabilirsiniz.
Bizim oralara, yani Alfama’ya doğru yürümek isterseniz yol üstünde pek meşhur bir katedral olan Sé de Lisboa (Lizbon Katedrali) var. Muazzamdı.
Terreiro do Paço metro istasyonu ile Santa Apolónia metro istasyonu arası gezmek için çok keyifli. Bu nedenle metroya binerek harcamayın derim. Yürüye yürüye IGREJA SANTO ANTÓNIO DE LISBOA (Kilise), Casa dos Bicos, Igreja de Santo Estêvão (Mükemmel Manzara), Museu do Fado, Paróquia de São Vicente de Fora, Jose Saramago Foundation ve National Pantheon (Biraz daha yukarılara doğru, gün batımı için ideal) gezilebilecekler arasında.
Fado nerede dinleyeceğim?
Bu iş biraz bana subjektif geldi. Açıkçası herkes nerede dinleyip denk geldiyse orayı ballandıra ballandıra övüyor. O yüzden biz bu önerilere pek kulak asmadık ve bolca zaman geçirdiğimiz Alfama‘da şanslı olduğumuzu bilerek iç güdüsel hareket ettik. Tabii ki yanılmadık ve harika bir yer keşfettik. (Hazır olun ben de şimdi ballandıra ballandıra öveceğim.)
Lizbon’a gidip de “Amália Rodrigues kim arkadaş?” demek biraz abes olabiliyor. Zira Arda bir ara “Sezen Aksu mu çalıyor?” şeklinde şaşkınlık belirtileri de göstermişti. Oraların Sezeni, Ajdası. Daha içlisi. Biz de oradan bir ses, burada bir kapıda durup dinleyelim derken sonunda A Vielo do Fado ‘yu bulduk. Kapıda müthiş tatlı ve hafif sıradışı gözlükleriyle duran Pedro bize “şşş..” dedikten sonra, kibarca bekleterek şarkı bittiğinde bizi içeriye davet etti. İşte o anda bu muhteşem sesin sahibine aşık olduk : Cidália Moreira (cigana do fado) Kendisini dinlemek için ertesi akşam gittiğimizde ise, Amália Rodrigues in 92 yaşındaki kardeşi Celeste Rodrigues ile tanıştık. Kendisi iki dirhem bir çekirdek bize Fado söyledi. İnanılır gibi değildi. Bir nevi Ajda’yı bulamayınca Semiramis Pekkan’a sarılanlar gibi hissetmedim değil. Buraya 4 gece üstüste gittik. Asla bir gezide yapmayacağımız bu hareketi Pedro‘ya borçluyuz. Müthiş bir misafirperverlik, kapılara taşan arkadaşlıklar gördük. Kapı önünden bir sürü arkadaş bile edindik. Pedro ve Nelson‘la tanışmak, hatta ne isterseniz onu yemek ve müthiş bir atmosfer için Alfama‘daki A Vielo do Fado‘yu öve öve bitiremiyor ve şiddetle öneriyorum. Cidália Moreira imzalı cdsini aldığımızı da söylemeden geçemeyeceğim. Hoho!
Küçük Notlar:
_Cumartesi ve Salı günleri Alfama‘da Bit Pazarı oluyor. Beklediğimizden çok daha büyük ve güzeldi. Burada çantalara sahip çıkıp keyifli alışveriş yapabilirsiniz.
_Tram 28 hem çok kalabalık olabiliyor hem de hiçbir zaman saatinde gelmiyor. Ama biz denk geldikçe kullandık, baya keyifli.
_Sabah kahvaltısı namına tek bir yer görmedik. “Kahvesiz çıkmam abi!” moduna sahipseniz hemen bir marketten alışverişinizi yapın. Çoğu evde filtre kahve makinası mevcut.
_Neredeyse herkes bir şekilde İngilizce konuşuyor. Konuşamasa bile sizinle anlaşmak için ciddi çabalar gösteriyor. Harika insanlar.
_Kredi kartı çoğu yerde geçiyor. Minik dükkanlar kabul etmeyebilir.
_Hediyelik eşya alışverişi için Alfama Shop ve kalem kağıt hesap tutan amca ideal.
_Yanınıza Airmax kıvamı bir spor ayakkabı almadan ve yokuşa dayanıklı olmadan Lizbon uçağına binmeyin!
_TukTuk denilen (bakınız ilk fotoğraf), genelde genç öğrencilerin sizi motosikletten bozma bir araçla gezdirdiği turlar var. Bizce çok şeker.
_Lizbon yaşlı teyzeleri ile ünlü. Yaşlı amcaları denizlere gönderip, kendileri şehri ele geçirmişler, belli.
İlk yorumu siz yazın!