Lezzet Bombası: Bologna ve Parma
Turist akınından uzak, mütevazi, lezzetli şehirler, Bologna ve kardeşi Parma!
Bologna ve içinde bulunduğu Emilia-Romagna, İtalya sevenler tarafından bile biraz ihmal edilen bir bölge. Aslında kısa süreli bir tatil için, çok cömert lezzetler sunan, tam bir İtalyan, hem de Türkiye’den ucuz uçuş seçenekleri ile!
MÖ 1000 yılına dayanan geçmişi ve özenle korunan tarihi şehir merkezine rağmen Bologna pek çok Italya gezgini için sadece geçiş noktası. Çünkü Bologna tren istasyonu (Bologna Centrale) İtalya’nın çoğu şehrine 2-3 saatte varabilme imkanı sunan, tüm rotaların kesişme noktası. Şehrin atmosferine en büyük katkıyı ise 1088 yılında kurulmuş olan, dünyanın en eski üniversitesi ünvanını taşıyan Bologna Üniversitesi sağlıyor. Sayesinde, Bologna tam bir öğrenci kenti!
Bologna seyahati için en uygun mevsimin bahar ayları olduğunu söyleyebilirim. Konaklama konusunda ise, genelde pek çok büyük şehirde tren istasyonu bölgeleri güvenli ve temiz olmazken Bologna için bu durum geçerli değil. NH Bologna’yı hem konfor hem fiyatı açısından kesinlikle öneriyorum, yürüyerek en fazla 5 dk içinde şehrin hareketli caddelerine ulaşabilirsiniz. Biraz daha havalı olsun, fiyatı da sorun değil derseniz Hotel I Portici sizi bekler.
Şehrin ana meydanı Piazza Maggiore, Bologna’nın iki büyük kilisesini barındırıyor, Basilica di San Petronio ve Bologna Katedrali. Biraz ilerisinde ise şehrin simgeleri haline gelmiş iki kule, Torre Asinelli ve Torre Garisenda yer alıyor. 12.-13. YY’da Bologna’da yaklaşık 180 kule bulunurken günümüzde en fazla yirmi kule ayakta kalabilmiş durumda. Torre Garisenda’nın eğikliği Pisa kulesi ile yarışır durumda iken Asinelli’ye yaklaşık 500 basamak tırmanıp çıkmanızı öneririm, müthiş bir Kızıl Bologna manzarası sizi bekliyor olacak.
Dünyanın en eski üniversitesini bulunduran şehirdeki üniversite kütüphanesi de uğramanız gereken noktalardan biri. Bugün halen faaliyet gösteren ana salonu değil, pek çok değerli kitap ve kaynağa hala ev sahipliği yapan tarihi salonu göstermek için size bir kütüphane çalışanı eşlik ediyor olacak, bize daha önce İstanbul’u ziyaret etmiş, Bizans, Osmanlı ve günümüz Türkiye siyaseti hakkında bizi şaşırtacak kadar bilgi sahibi olan yaşlı bir amca rehberlik yapmıştı. Kalın kadife perdeler ve büyük bir kapının ardındaki tarihi salona adım attığınız an gözleriniz kamaşacak.
Şehrin ana caddeleri olan Via dell’Independenza, Via Massimo Dazeglio ve Via Ugo Bassi’de tanıdığımız tüm global markaların mağazaları bulunuyor. Via Clavature, Via Farini ve üzerindeki Galeria Cavour’da da şık İtalyan butikleri ile lüks markalar yer alıyor. Şehri dolaşırken, hiç niyetiz olmasa bile mobilyadan giyime pek çok tasarım ürününün bulunduğu vitrinlerden gözünüzü alamayacağınıza eminim.
Bologna’yı baştan sona yürüyerek gezmelisiniz, bu esnada yolüstü pizza atıştırmak isterseniz Pizza Altero, tatlı ve espresso ikilisi için şehrin en eski pastanesi olan (1907’de açılmış) Gamberini, leziz İtalyan dondurmaları için La Sorbetteria Castiglione, akşamüstü aperativosu için Via Belvedere üzerindeki mekanlar ama en çok da Bar Mercato, yapmadan dönmemeniz gereken şarküteri alışverişi için 83 yıllık Tamburini, gece ise üniversite gençliğinin de toplandığı Piazza Guiseppe Verdi adlı meydan ve etrafındaki barlar tavsiyelerim arasında.
Bolonez sosun merkezi olan Bologna aynı zamanda İtalya’nın en önemli gastronomi duraklarından. Şanslısınız çünkü tortellini ve lazanyanın en iyisini burada yiyebileceksiniz! İşte birkaç öneri :
Clavature Clive T: Balkabaklı tortellini Bologna’nın imza yemeklerinden biri. Cıvıl cıvıl bir cadde olan Via Clavature üzerinde bulunan Clive T, bu yemeği iyi bir Toskana şarabı ile birlikte denemek için birebir.
Marsalino: Öğle saatinde, bir ara sokakta, başka bir mekanı ararken karşımıza çıkan Marsalino o kadar samimi bir yerdi ki kendimizi birden elimizde menüler, yemek söylerken bulduk. Ve bu sayede kişisel tarihimin en leziz lazanyasını yemiş oldum! Bu arada Marsalino öğlen 12:00’den geceyarısına kadar açık olan, siesta yapmayan nadir İtalyan restoranlarından, geceleri de küçük sevimli bir pub’a dönüşüyor.
Osteria Satyricon: Bologna tatilimizde tavsiye üzerine önceden not alınmış tek rotamız burasıydı. Merkezin biraz dışında görünen restorana 5 dakikalık bir tren yolculuğu ve ardından 20 dakikalık bir yürüyüşle ulaştık, dönerken ise taksiye binip aslında bunun çok daha pratik olduğunu farkettik (taksi ücreti yaklaşık 15 euro). Rezervasyonumuz yoktu ve ne yazık ki doluydular ancak çok istekli ve kararlıydık, 1 saat bekledikten sonra masamıza kavuşmuştuk. Osteria Satyricon’u deneme fırsatınız olursa size önerimiz farklı tatları denemeye açık olmanız, yine tavsiye üzerine denediğimiz ‘carpaccio di cavallo’nun tadını unutabilmiş değiliz… Satyricon, lezzeti ile olduğu kadar farklı dekorasyonu ve sıcak garsonları ile de gezimizin en güzel tecrübelerindendi.
Parma
Bologna’ya gitmişken, çok yakınında bulunan Modena, Ferrara, Parma gibi küçük kent ve kasabaları da rotanıza dahil etmek, eminim ki benim gibi sizleri de kısacık bir tatilde bile İtalyan tarihi, mimarisi ve özellikle de mutfağına hayran bırakmaya yetecek. Hem de Roma, Milano gibi şehirlerin tüm kargaşasından uzakta. Bologna’dan trenle en fazla 1 saatlik yolculuk mesafesindeki bu şehirlerin her biri farklı güzellikteyken ben size biraz Parma’dan bahsetmek istiyorum.
Bologna Centrale’den tren ile 50dakikada vardığımız Parma, Bologna ve Ferrara’ya göre çok daha kozmopolit bir şehir, ayrıca nispeten daha çok turist ile karşılacaksınız. Strada Guiseppe Garibaldi, Cavour, Farini ve Strada della Republica şehrin ana alışveriş caddeleri. Ducale Parkı ve Parma Katedrali ise şehrin en önemli simgelerinden.
Parma da tıpkı Bologna gibi mutfak geleneklerine bağlı İtalya şehirlerinden biri. Belki de en bağlısı! Daima yerel lezzetleri destekleyen, yayılmaları ve rekabete karşı korunmaları için çabalayan, Parmesan peyniri ve Parma jambonunu tüm dünyaya tanıtmış ve Avrupa Birliği Besin Güvenliği Otoritesi’nin kurulmasına öncülük etmiş, 13 yıldır da ev sahipliğini yapan bir şehir. Şarap tadımı yapar gibi yıllandırılmış parmesan peynirlerini yıllarına göre tatmak, İtalyan jambonlarının ve özellikle parma jambonunun en iyisini yemek için özellikle akşamüstü saatlerinde Degusteria Romani’yi denemenizi öneririm.
Akşam yemeği için ise Osteria dei Mascalzoni veya Osterai del Gesso’da yine Parma’ya özgü yerel tatları deneyebilirsiniz. Yemek sonrası, içkileriniz için şehrin en meşhuru Tabarro’nun şarap fıçılarından oluşan masalarına buyurun.
Turistik aktivitelerden ve kalabalıklardan uzak, yerel İtalyan tatları ile dolu, huzurlu bir kısa kaçamak için işinize yarayacak kadar öneriye yer vermişimdir umarım. Bologna ve civarını rotanıza eklemeniz dileğiyle…
Çok güzel tavsiyeler, çok teşekkürler! 🙂