Asya’nın güneydoğusunda yemyeşil bir yerdeyim, Bali’de. İstanbul’dan çok uzakta, Endonezya’nın 17 bin adasından başkent Jakarta’nın bulunduğu Java adasına en yakın olanı. Burası Ekvator’un 8 derece güneyinde, bugüne kadar gördüklerimin en farklısı. Doğudan batıya yaklaşık 153 km uzunluğunda; kıyılarının kimi boyu aşan dalgalarla süslü, kimi bembeyaz kumuyla. Bali; yemyeşil tropik ağaçların çevrelediği en samimi adalardan biri, en lokal balayı merkezi ve huzur dolu bir tatilin en renkli adresi.

Her 2-3 ev başına düşen yaklaşık 20.000 tapınağı ile Tanrılar Adası adıyla anılan Bali, aynı zamanda doğal güzellikleri ile de yemyeşil bir yer. Burası; kimilerinin huzurlu köşesi, benim ise nefes alanım. Tropik çevrenin etkisiyle her 10 dakikada bir ‘iyi ki geldim’ dedirten, dönerken bir rüyayı geride bıraktığın için hüzünlendiren… Pek yeni dönmüşken ve fotoğraf karelerinde hala oradaymış gibi hissederken, gidecek olanlar ve gitmeyi planlayanlar için Bali’nin en yeşil 5 rotası huzurlarınızda!

Tabanan

Bali’deki yeşil turumuza adada birçok örneğini göreceğiniz tarihi çok eskilere dayanan tapınaklardan biriyle devam edelim. Çevresindeki doğal güzelliklerle kucaklaşan Pura Tanah Lot Bali’de hayranlıkla gezdiğimiz noktalardan biri oldu. Burası birkaç tapınağın bir arada toplandığı bir yer. En büyüğü kıyıya yakın bir kayanın üzerinde yer alan Tanah Lot; Bali dilinde ‘denizdeki kara’ anlamına geliyor. Bu büyük karanın deniz tarafından şekillendiğine inanılıyor, bölgede bulunan çok sayıdaki zehirli deniz yılanı ise tapınağı kötü ruhlardan uzak tutuyormuş.Tabanan’daki Pura Tanah Lot, Bali’nin 7 büyük tapınağından biri, her gün çok sayıda turistin ziyaret ettiği eşsiz bir mimari.

Ubud

İşte bu adayı ısrarla balayı planımıza dahil etmemin en büyük sebebi! Ubud; dünya üzerinde gidebileceğiniz en yeşil ve oksijen dolu yerlerden biri. Bali Adası’nın dağlık bölgesinde, Ayung Nehri’nin kestiği yerde bulunan kasaba; kakao ve hindistan cevizi ağaçlarının çevrelediği Ubud ormanının içinde lokal hayatın en iyi deneyimleneceği yer aslında. Bu nedenle, Bali’ye gideceklere ısrarla en az 6 gün kalmasını öneriyorum. Bali küçük bir ada değil ve daracık yollarında çokça trafik sorunu barındırdığından ana noktalarını gezmek bile uzunca bir süre alıyor. Kuta, Seminyak, Jimbaran gibi kıyı kesimlerini 2 günde gezeceğinizi varsayarsak, Ubud ve çevresi için ayırmanız gereken süre en az 3 gün; çünkü Bali’de gezeceğiniz çoğu yere Ubud’dan gitmek daha kolay.

Ubud’un muhtemelen en sevimli rotası Kutsal Maymun Ormanı. Yüzlerce maymuna ev sahipliği yapan tropik ormanın içinde, aynı zamanda üç Hindu tapınağı var. Kutsal olarak kabul edilmesinin nedeni bu yüzden. Henüz kuş, kedi ve köpekten başka bir hayvan beslememiş biri olarak, ormana ilk girdiğim an biraz korktuğumu itiraf etmeliyim. Sonra yavaş yavaş alışıyor insan; zaten etrafınızda da birçok eğitmen dolaşıyor. Üzerinize düşen kurallara uymak, ardından arkadaşlık kendiliğinden başlıyor bu tatlılarla. İyisi mi kapın elinize küçük bir muz siz de; onlarla tanışmanın daha eğlenceli bir yolu olamaz.

Tegalalang

Bu iki noktanın ardından, artık iyice Asya’da olduğunuzu hissetmeye başlıyorsunuz. Tropik doğaya iyice alışmaya başlamışken bir sonraki yeşil rotamız; sosyal medyada sık sık karşımıza çıkarak, bize Bali hayalleri kurduran ve fırçayla çizilmiş gibi görünen pirinç terasları. Adada yol kenarlarında bile büyüklü, küçüklü sık sık görebileceğiniz terasların en güzellerinden biri; bence Tegalalang’da olan.

Rehberimiz Pande’den öğrendiğim kadarıyla, bizim Eylül ayında gördüklerimizin geçmişi 4 hafta ve toplanmak için 3 ay daha burada kalacaklar. Devlete bağlı çalışan terasların tüm pirinç fideleri el ile dikiliyormuş. Zahmetli ve çok emek isteyen pirinç tarımı, Bali halkının en büyük geçim kaynaklarından biri. Tegalalang terasları dünyada tanışabileceğiniz tartışmasız en güzel manzaralardan biri olarak, vadi boyunca kıvrıla kıvrıla aşağı doğru iniyor.

Gianyar

Terasların ardından istikamet Gianyar. Burada önceliklerimiz; en büyük tapınaklardan biri olan Tirta Empul’u gezip, ardından Santi’de Luwak kahvesi içmek. Kutsal su tapınağı anlamına gelen Tirta Empul’un en önemli özelliği, şifa getirdiğine inanılan kaynak suyunun aktığı 12 çeşmesi. Ritüele gelen Hindular bu çeşmelerde yıkanıp, dualarını ediyor. Tapınak, upuzun tropik ağaçlarıyla yemyeşil bir bölgede yer alıyor.

Gianyar’a gitmişken Santi Agrowisata’ya uğrayarak, adaya özel Luwak kahvesini de denemeniz şart. Adada yaşayan Civet kedileri (Bali dilinde Kopi Luwak) sayesinde içtiğimiz bu kahvenin hikayesi biraz ilginç. Kahve çekirdeklerinin yetiştiği Ubud yakınlarındaki büyük ormanda yaşayan Civet kedileri, gece olduğunda bu minik kahve çekirdeklerinin en güzellerini seçerek önce bir güzel midesine indiriyor, sonra sindirip doğaya geri bırakıyormuş. Sabah bu kedilerin bıraktığı çekirdekleri geri toplayan çiftçiler, toplananları steril ortamda ayıklayıp temizledikten sonra, çekirdekler dövülerek toz hale getiriliyormuş. El yapımı ilerleyen bu süreçte hiç makine kullanılmamış oluşu, adada yer alan her şey gibi Luwak kahvesini de çok özel bir yere taşıyor. Luwak, dünyanın en pahalı kahvesi olarak kabul ediliyor; Santi Agrowisata’da fincanını 4$’a içebilirsiniz. Hem de ormana karşı, kakao ve kahve ağaçlarının hemen ortasında.

Taro/Denpasar

Geldik adanın en eğlenceli yeşil rotasına! Bali’nin turistik klasiği haline gelen Taro’daki Fil Safari Parkı 15 yıl önce açılmış. 2 hektarlık ormanlık alanda botanik bahçesiyle birlikte yer alan parkta, safarinizi yapıp içerideki müzeyi gezebilirsiniz. Güney Asya’nın tek mamut iskeleti de burada sergileniyor. Taro’daki tur paketleri geniş kapsamlı ve uzun süreli. Fiyatlar da paket kapsamına göre değişiyor. Daha uygun olan Denpasar’daki Bakas Fil Turu ise sürelerini minimuma kadar indirebileceğiniz, daha uygun fiyatlarla hizmet veren yine yemyeşil bir park. Örneğin; 30 dk.’lık tur kişi başı 47$. İsterseniz 15, 45 ve 60 dk. seçeneklerini de değerlendirebilirsiniz. Turda size yardımcı olan kişiye fotoğraflarınızı çektirmeyi unutmayın!