7-17 Nisan tarihleri arasında gerçekleşecek olan 35. İstanbul Film Festivali’nin gala filmlerinden biri olarak duyurulan Brooklyn, aynı zamanda En İyi Film dahil 3 dalda Oscar’a aday gösterildi. Film, İrlanda’dan Brooklyn’e yeni bir yaşam kurmak için giden genç bir kadının yaşadıklarını anlatıyor.

Brooklyn
Brooklyn

1950’li yılların İrlanda’sındayız. Enniscorthy’de annesi ve kız kardeşi ile birlikte yaşayan Ellis bir yandan da çalışmaktadır. Ancak zamanla işinden mutsuz olan Ellis’e kasabanın rahibi Brooklyn’de ünlü bir giyim markasının satış görevlisi olarak iş bulur. Doğduğu yerden ve ailesinden ayrılmak zorunda kalan Ellis’i Brooklyn’de yeni bir yaşam beklemektedir.

Brooklyn
Brooklyn

Her fırsatta ailesi ile mektuplaşan Ellis, Brooklyn’e alışmakta güçlük çekmektedir. Bir gün dans gecesinde Tony ile tanışmasıyla hayatı farklı bir yön almaya başlar. Eskisinden daha mutlu ve güçlü hissetmeye başlar. Kısa süreli olarak İrlanda’ya dönmek zorunda kalan Ellis’i vermesi gereken zor kararlar beklemektedir.

Brooklyn
Brooklyn

Bir yandan Tony ile olan ilişkisi, diğer yandan kasaba hayatında yaşadıkları ve ailesi arasında kalan Ellis rolünde Saoirse Ronan’ı görmekteyiz. Brooklyn, bir dönem filmi olmasına rağmen İrlanda ve Brooklyn hakkında hiçbir görsel kesite yer vermiyor; aslında müzikal anlamda da kuvvetli bir soundtrack’e sahip değil. Film yalnızca bir karakter üzerine olan hikayeyi konu ediniyor. Bu nedenle de en büyük pay, filmin başrolü olan Saoirse Ronan’a düşüyor. Ürkek, çekingen ve yumuşak başlı bir karakterin kendine güvenen, kararlı bir kişiye dönüşmesindeki performansı filmi ayakta tutan en önemli unsur olmuş.

Brooklyn
Brooklyn

Son olarak, filmde küçük bir kesit bile olsa Domhnall Gleeson’a rastlayınca mutlu oluyor insan!

John Crowley ve Paul Tsan tarafından yönetilen, Brooklyn’in keyifle izlenecek filmler arasında olduğunu söyleyebilirim. İyi seyirler!

İlginizi çekebilir: SineMagger’dan Film Önerileri