Hedwig İstanbul'da!
Müzikallerin hayatımda önemli bir yeri var. Türkiye’nin en iyi sahne ve aydınlatma tasarımcısı Burcu Aydınalp Egel’in öğrencisi olarak, müzikallere olan ilgim sahne tasarımı eğitimim ile bambaşka bir boyuta varmıştı. O gün bugündür büyülendiğim müzikalleri defalarca izler, şarkılarını müzik oynatma listeme mutlaka eklerim.
Hedwig ile tanışmam yine Ankara yıllarıma dayanıyor. Onu ilk olarak Youtube’da The Origin of Love videosu ile keşfettiğimi hatırlıyorum. Ardından film versiyonunu izlemiş ve bir Hedwig dövmesi yaptırmaya karar vermiştim. Özetlemek gerekirse, Hansel isimli, babasının tacizleri ile büyüyen karakterimiz Berlin’de duvarın ikiye böldüğü şehrin doğu yakasında yaşıyor. Bir gün bir Amerikan askerine aşık oluyor ve evlenebilmek için geçirdiği cinsiyet değişim ameliyatı başarısız geçince arafta kalan, ikiye bölünmüş bir karakter, yani Hedwig oluyor. Amerika’ya yerleştiğinde ise hayatı beklediği gibi gelişmiyor; yazdığı, felsefe eğitiminden beslenen sözler ve şarkılar Tommy Gnosis isimli sevgilisi tarafından çalınıyor ve Gnosis bir rock star oluyor. Hedwig varlığını sürdürmeye devam ederken özüne dönüş yolculuğunda eğlenceli, hüzünlü ve şaşırtıcı hikayeleri ile izleyiciyi büyülüyor. Terkedilmiş, hayatı ikiye bölünmüş, asi, kızgın, uçlarda yaşayan bir karakter… (IMDb Puanı 7.8/10)
Şarkılarını neredeyse her gün dinlediğim müzikalin Türkiye’de sahneleneceğini duyunca inanılmaz derecede heyecanlandım. Çok yakın zamanda Broadway’de sahnelendiği için oradaki grubun geleceğini sanmıştım ve Kazan Dairesi’nin facebook sayfalarından bilgilere ulaşınca yönetmenliği Barış Arman’ın yaptığını ve Hedwig’i Yılmaz Sütçü’nün canlandıracağını öğrendim. John Cameron Mitchell ile inanılmaz derecede özdeşleştirdiğim bir karakteri Neil Patrick Harris’ten izlemek pek keyif vermemişti. Bu yüzden oldukça merakla bekledim 16 Nisan tarihinin gelmesini ve ortaya nasıl bir Hedwig çıkacağını.
Caddebostan Kültür Merkezi’nin büyük salonunda oyun tam saatinde başladı. Hedwig seyirciler arasından sahneye doğru çığlıklar, alkışlar eşliğinde çıktı. Çok ilginç, herkesin Hedwig’i sevdiği o kadar belirgindi ki; yıllar sonra o çok sevdiğimiz çok iyi tanıdığımız sarışını yeniden görmüş gibi olduk. Hedwig ülkemizde olan bitene oldukça hakimdi. Bu yüzden ağzından çıkan her espri salonda büyük kahkahalar attırdı. Yılmaz Sütçü nasılda sarı saçlı afet Hedwig olmuştu. 2 saat boyunca hopladı, zıpladı, şarkı söyledi. Şarkılar Türkçe sözlü ve asla insana batmayan bir şekilde çevrilmişti. Yardımcı oyuncu Ayşe Günyüz’ün sesinin güzelliği unutulacak gibi değil. Oyun süresince ritim hiç düşmedi, en duygusal anlarda Hedwig’in titreyen sesi ile içimizi hüzün kapladı, o anlattı biz dinledik. Oyunu herkesin inanarak, severek hazırladığı o kadar belliydi ki; Hedwig’i özümsemiş olmanın enerjisini direk seyirciye aktarıldı. Tanju Babacan tarafından hazırlanan kostümler çok başarılıydı. Hedwig’in peruklardan oluşan kostümü ve yaptığı espriler bütün salonu gülmekten kırdı geçirdi. Kostüm konusunda tek gözüme takılan Hedwig’in orkestra arkadaşlarının biraz tema dışı kalmış olmalarıydı.
Basının ilgisinin eksikliğini işin prodüksiyon aşaması olarak algılayabiliyorum hatta bu harika ekibin oyunu sahneleyebilmek için yaşadıklarını Onur Baştürk’ün yazısında okuyabilirsiniz. Anlayamadığım tek şey Lambda, KaosGL ve diğer topluluklar neredeydi? Web sitelerine girince bu oyun hakkında en ufak bir ilan, yazı yok! Destekleri nerede merak etmedim değil. Onur Baştürk’ün yazısında da okuduğunuz tüm bu sponsor ve destek sıkıntılarına rağmen oyun tek kelimeyle mükemmeldi. Bütün salonun avuçları ağrıyana kadar ayakta alkışladığı ekibi en kısa zamanda tekrar izlemek için şimdiden heyecanlıyım. Görüşmek üzere Hedwig!
İlk yorumu siz yazın!