Hayatımızdaki Önemli Şeyler Üzerine: "Deniz Kızı Olmak Çok Önemlidir"
“Hayattaki en “önemli” şey o an kalbimizden geçen şey…” Ne kadar güzel bir cümle… “Deniz Kızı Olmak Çok Önemlidir” kitabının yazarı Gözde Baytan’la keyifli bir röportaj yaptık. Keyfili okumalar!
Gözde bize biraz kendinden bahsedebilir misin?
1987 İstanbul doğumluyum. Kendimi bildim bileli en merak ettiğim, en ilgilendiğim ve en çok tanımak istediğim kişi kendimim. Günümüz dünyasında kibir olarak algılanabilecek olan bu durum esasında benim için dünyayla bir ilişki kurma şekli. Kendi varlığımızı doya doya deneyimlemenin evreni ve tüm varoluşu da deneyimlemek demek olduğuna inanıyorum. Desteklemeyi ve sevmeyi bir çok bağlamda bilen bir aileye sahip olmama rağmen biraz yalnız, biraz hırçın, biraz da zorlayıcı bir çocukluk geçirdim diyebilirim. Okula gitmeye alıştığımda lisedeydim ve sonrasında hayat beni pek de ilgilendirmeyen bir bölüm okumaya yönlendirdi; Avrupa Birliği Çalışmaları. Okul bitince 2 sene Rafineri Reklam Ajansı’nda çalıştım ve sonrasında çocukken kafamı kurcalayan, içimde taşıdığım soruların cevabını bulmak adına dünyayı dolaşmaya başladım. Çeşitli meditasyon gruplarına katıldım, içsel çalışmalar yaptım. Son bir buçuk senedir ise kendi içgüdüsel şifa seanslarımı gerçekleştiriyorum. Enerji terapistiyim diyebilirim.
Ne zamandır beri yazıyorsun? Nasıl keşfettin bu yeteneğini?
11 yaşımdan beri yazı yazıyorum. Okumayı ve yazmayı hep çok sevdim, ikisi de beni hep çok özgür hissettirdi. Lisedeyken edebiyat derslerinde yazım hep çok beğenilirdi, edebiyat sınavlarına da bayılırdım. Bizden bir şiiri hikayeleştirmemiz ya da kendimizi ifade etmek için kompozisyonlar yazmamız istenirdi. Hep çok yüksek notlar alırdım. Hikayelerimin sınıfta hoca tarafından yüksek sesle okunduğunu da hatırlıyorum. Sanırım yeteneklerimiz başkaları tarafından kabul gördüğünde onun adına “yetenek” diyoruz, ben de o yaşta karar verdim bu yanımın kuvvetli olduğuna.
“Denizkızı Olmak Çok Önemlidir” nasıl bir ilhamla doğdu? Biraz kitabından bahsedebilir misin?
Çok uzun zamandır bir çocuk kitabı yazmak istiyordum ama reklam ajansında çalıştığım dönem yazma eyleminden epey uzaklaşmıştım. Sonra bir gün yazmaya karar verdim, oturdum ve yazdım. Ortaya Sahra ve bu hikaye çıktı. Yazarken çocukluk deneyimimi, hayal dünyamı ve içsel gerçekliğimi kullandım. Ne yazdığımı bilmeden, sadece yazmak istediğimi bilerek başladım yazmaya ve ortaya bir çocuğun hikayesini çıktı. Hikayenin ana karakteri Sahra ile birlikte bir zaman tüneline giriyoruz ve aslında boyut değiştiriyoruz diyebilirim. Kurallarına, kalıplarına alıştığımız yetişkin dünyasından ayrılıp başı, sonu olmayan, sınırsız, özgür ve eğlenceli bir dünyaya adım atıyoruz. Çocukluk ne demekti yeniden hatırlıyoruz ve aslında içimizdeki o basit, naif alanla yeniden buluşuyoruz.
Kitabın başkahramanı Sahra bize neyi anlatıyor?
Sahra bize özgürlüğü anlatıyor. Hayattaki en “önemli” şeyin o an kalbimizden geçen şey olduğundan ve hayattaki en değerlinin kendimiz olduğundan bahsediyor. Sadece kendimiz olursak özgürüz diyor. İçinde bulunduğumuz sınırlı dünyayı bir çocuk samimiyetinde inceliyor. Aslında ne kadar zengin bir evrenin içinde olup ne kadar ufak bir alanda yaşadığımızdan bahsediyor. Hayal dünyamız, hislerimiz ve sezgilerimizle boyutsuz olabileceğimizi söylüyor.
Kitabı bitirenlerde nasıl bir his bırakmak istiyorsun?
Sihirli bir yolculuğa çıkmışlar ve orada en saf halleriyle karşılaşmışlar hissi uyansın istiyorum. Bence olan bu ve umarım hikayenin gerçekliği ve büyüsü herkese bulaşır.
‘Denizkızı Olmak Çok Önemlidir’ ilk kitabın. İlk kitabını çıkarmak nasıl bir duygu? Biraz bahseder misin? Kitap çıkarmak isteyenlere önerilerin var mıdır?
Bu kadar içinden, duygularından, deneyimlerinden çıkardığın bir hikayenin artık senden bağımsızlaşması biraz tuhaf bir his. Kendimizi hem saklamak hem de göstermek istediğimiz bu dünyada kırılgan tarafımızı kalın zırhlarla sarıyor ve genellikle en sert halimizi dışarıya açıyoruz. Ben o en kırılgan ve naif tarafı insanlara açıyor olmanın pek tarifi olmayan duygularını yaşıyorum. Aslında kendimle gurur duyuyorum.
Kitap çıkarmak isteyenlere şöyle derdim herhalde; bir çok insan senin “yeteri kadar” olmadığını düşünecek. Sen “yeteri kadar” olmadığın için değil, insanların kafalarındaki “yeterli” algısı sebebiyle. Eğer onlara inanmayı seçersen donup kalacaksın ve kimsin, senden neler çıkar hiç bilemeyeceksin. Eğer içindeki o heyecanı dinlemeyi seçersen, öyle bir genişleyip özgürleşeceksin ki başkaları sadece başkaları olarak kalacak, seni tanımlayamayacak. Herkesi unutup içindekileri çıkar ve sonra her korktuğunda (ki korkacaksın), “Hiç güzel olmadı bu.” dediğinde, “Bende galiba yetenek yok.” dediğinde korka korka yoluna devam et.
Sosyal hayatında neler yaparsın? Seni nerelerde görebiliriz?
Küçük bir çevrem var, sevdiğim ve güvendiğim belli insanları hayatıma alıyorum. İstanbul’daysam onlarla vakit geçiriyorum. Onun dışında sergi geziyorum, kitabımı alıp güzel bir kafede vakit geçiriyorum, crossfit ve yoga yapıyorum. Beni görebileceğiniz belli bir yer yok. Dünyanın herhangi bir yerinde, bir anda karşınıza çıkabilirim çünkü seyahat etmeyi, yeni yerler keşfetmeyi çok seviyorum.
Önümüzdeki dönemdeki planların ve gelecek için hayallerin neler?
Söyleyecek şeylerim olduğuna inanıyorum. Yolu nasıl olur bilmiyorum ama daha çok kişiye ulaşacağım ifade yolları geliştirmeyi planlıyorum. Mutlaka çocuklarla ve kadınlarla çalışmak istiyorum. İçinde yaşadığımız sistemde en savunmasız kitlelerin onlar olduğunu görüyorum ve onları güçlendirmek adına çalışmalar yapmak istiyorum. Dans etmek istiyorum, bunu da bir ifade yolu olarak kullanmayı düşünüyorum. Sanatın içinde olmak, kendi sanatımı yaratmak istiyorum. Dünyanın değişik bölgelerinde yaşamayı; hep yaratım ve üretim içinde olmayı planlıyorum.
İlk yorumu siz yazın!