“Sürekli Avrupa, Nereye Kadar?” Diyenlere Öneri: İsrail'i Deneyin!
Bir haftalık bir tatili dolu dolu geçirebileceğiniz bir destinasyon İsrail. Sundukları da çok çeşitli; Kudüs’te ve Hayfa’da mistisizm ve tarih, Ölü Deniz’de doğa ve Tel Aviv’de modern hayatın nimetleri…
Anlatmaya İsrail’in en otantik yeriyle başlayayım: 3,000 yılı aşan tarihiyle dinlerin paylaşamadığı kutsal şehir Kudüs’le… Giderken etkileneceğinizi bilerek gitseniz de bu kadarını beklemiyor olacaksınız muhtemelen. Eski şehirle yeni şehir arasındaki muazzam fark, bazen Avrupa’da bazen Orta Doğu’da olma hissi inanılmaz değişik.
Eski şehirde dolaşırken çok da yabancılık çekmiyorsunuz aslında zira eski şehir bizim Kapalıçarşı’ya acayip benziyor. Her dinden insanın yaşadığı ve çalıştığı bu şehirde Müslüman nüfus %51 ile başı çekiyor. Eski şehirde Müslüman, Hristiyan ve Yahudi mahalleleri dışında büyükçe bir Ermeni Bölgesi ve sayısız Hristiyan mezhebi kilisesi mevcut. Müslüman Mahallesi efsanevi Süleyman Tapınağı’nı ve Hristiyanların kutsalı Elemli Yol’un bir kısmını kapsıyor. Müslüman kimliğiyle Kudüs’te her yere girmek mümkün ama Müslüman olmayanların Mescid-i Aksa bölgesine girmesi yasak. Dolayısıyla dünya üzerindeki her insana nasip olmayacak bir deneyim, giriş kısmındaki polislerin sorgusunu atlattıktan ve kıyafetinizde gerekli düzenlemeleri yaptıktan sonra içeride Kubbet-üs Sahra’nın ihtişamıyla baş başasınız.
Mescid-i Aksa alanı içinde kalan ve güzelliğiyle Mescid-i Aksa’yı gölgede bırakan Kubbet-üs Sahra MS 7.yy’ın sonunda Emeviler tarafından yapılmış, altın kubbeli son şeklini ise yakın geçmişte Ürdün Kralı’nın bağışlarıyla almış. Kubbet-üs Sahra’nın içindeki etrafı çevrili kaya hem Müslümanlar hem Yahudiler için kutsal. Yahudiler dünyanın yaratılmaya bu kayayla başlandığına inanırken Müslümanlar Hz. Muhammed’in bu kaya üzerinden miraca çıktığına inanıyorlar.
Yahudi Mahallesi’nde meşhur Ağlama Duvarı’na gidebilmek için de kılık kıyafetinizin düzgün olması ve kontrol noktasından geçmeniz gerekiyor. Ağlama Duvarı bölgesinden çıkmadan Mescid-i Aksa’nın altına doğru kazılan tünelleri gezmeyi unutmayın.
Elinizde haritanızla Hz.İsa’nın yargılanıp ölüm cezasına çarptırıldığı Elemli Yol’un ilk istasyonundan başlayıp çarmıhı taşıdığı yol boyunca ilerleyip ölümünden sonra baharatlanıp defnedildiği mezarının bulunduğu Diriliş Kilisesi’ne varacaksınız. Hz. İsa’nın burada 40 saat gömülü kaldıktan sonra göğe yükseldiğine inanılıyor.
Hz. Davud’un mezarı, Hz. İsa’nın son akşam yemeğini yediği oda, Davud Kulesi, Şam Kapısı, Zion Kapısı, Aslan Kapısı ve Jaffa Kapısı eski şehirde görülmesi gereken diğer yerler.
Şam Kapısı’ndan çıkıp otobüsle gidebileceğiniz Zeytin Dağı’ndaki Seven Arches’dan yürüyerek aşağıya inerken Yahudilerin ahirette dirilişin başlayacağı yer olduğunu düşündükleri meşhur mezarlık, Rus mimarisiyle Maria Magdelena Kilisesi ve Milletler Kilisesi’ni göreceksiniz ve tabiki karşı yamaçtaki eski şehri.
Jaffa Kapısı’nın dışında gün içi yemeklerinizi yiyebileceğiniz, araba kiraladıysanız otoparkını kullanabileceğiniz Mamilla alışveriş merkezini bulacaksınız. Bu açık hava alışveriş merkezinde kahvaltı için Fresh Kitchen’ı, akşam yemeği içinse Luciana’yı öneririm.
Dindar Yahudiler cuma öğleden sonra Shabat nedeniyle evlerine çekiliyor ve Cumartesi gün batımına kadar tabiri caizse hayatla ilişiklerini kesiyorlar. Bu nedenle şehir de adeta hayalet şehre dönüyor. İsrail’de cuma ve cumartesi hafta sonu, yani aslında kendi cumartesi gecelerini sessizlik içinde geçiriyorlar. Shabat’ta açık olan güzel restoranlardan Mona ve Talbia’yı önerebilirim.
Kudüs’ten Ölü Deniz aslında yarım saat ama buralardaki tesisler pek bulunmak isteyeceğiniz tarzda değil, o yüzden fazladan bir saat daha yol yapıp Ein Böqeq’teki otellerin plajlarına gitmelisiniz. Ölü Deniz malum dünyanın dibi, yüksek tuz miktarı yüzünden de içinde hayat yani balık ve ya su bitkisi yok, sadece avuç avuç tuz ve mineral…
Kozmetik firmalarınca bol miktarda kullanılan Ölü Deniz tuzları gerçekten şifalı, iki gün birer saatlik seanslar bile Fufu’nun sedefine çok iyi geldi. Seans diyorum çünkü suda yüzmek imkansız, kaldırma kuvveti o kadar fazla ki suyun üstünde oturuyorsunuz resmen. Püf noktası ise saçları suya sokmamak ve elleri gözlere sürmemek.
Bir de gelmeden önce şehirden alacağınız çamurları suya girmeden önce vücudunuza sürüp, kurutup sonra suda temizlenme ritüeli çok zevkli.
Ein Böqeq’e doğru inerken sağınızda dağların tepesinde Masada antik kentini göreceksiniz. Romalıların saldırılarında şehrin düşeceğini anlayan Masada halkı esarettense ölmeyi yeğleyip toplu intihar ediyorlar. Bu trajik hikayenin gerçekleştiği topraklar ve dağdan harika Ölü Deniz manzarası için saat 16:00 öncesi buraya mutlaka uğrayın. Teleferikle çıkacağınız bu şehirden kesin etkileneceksiniz. Tel Aviv’e doğru giderken İsrail Müzesi ve Holokost Anıtı da uğramanız önerilen diğer noktalar.
Tel Aviv plajları ve bulvarlarıyla görülesi bir Akdeniz şehri. Ama aynı zamanda Orta Doğu’da Avrupa hissiyatı uyandıran bir şehir. Bir nevi Orta Doğu’nun Paris’i.
Gordon Beach, Frishman Beach ve Bograshov Beach kokteylinizi içip yüzebileceğiniz ama balıklar tarafından da ısırılabileceğiniz plajlar. Sahilde Old Jaffa tarafı daha çok muhafazakar Müslümanların tercih ettiği plajlar. Biz Beach Promenade’ın bir arka sokağı olan Ben Yehuda’da Art Plus Otel’de kaldık, yeri de, personeli de, odaları da gayet iyiydi. Art Plus Hotel akşam üstü plaj dönüşlerinde happy hour uygulaması ile de gönüllere taht kurdu.
Yeme-içme önerilerimi hızlıca sıralayalım:
> Sabah kahvaltısının favori noktası Rotshild ile Allenby bulvarlarının kesişimindeki Benedict, yumurta topları değişik.
> Akşam yemeğinde Rothschild’dan Neve Tzedek’e doğru yürürken önünden geçeceğiniz meşhur pizzacı Rustico ve ya Vietnam restoranı Wong tercih edilebilir.
> Port Said önce yemek yiyip sonrasında da içkinizle takılabileceğiniz bir mekan, eski Nevizade tadında.
> Tel Aviv Port’ta yan yana bir sürü cafe ve restoran var, Cafe Landwer’da sangria içilebilir.
> Dizengoff Tel Aviv’in bir diğer nezih bölgesi, biz restoranlardan La Shuk’u denedik ve harika bir servis aldık, yemekler de oldukça lezizdi.
> Neve Tzedek Alaçatı Hacı Memiş’in daha az kalabalık hali gibi, tasarımcılar, cafeler, barlarla dolu. Biz Lulu’s’u beğendik, bir de Anita La Mamma Del Gelato’nun dondurmalarına bayıldık, muzlu-hurmalı yemeden dönmeyin.
> Gece hayatı için gençlerin takıldığı Billie Jean ve ya yaş ortalamasının daha yüksek olduğu Sputnik’i tercih edebilirsiniz.
Old Jaffa (Jaffo ve ya Yafo diye de okuyabilirsiniz, yerel halkta bile tam bir kafa karışıklığı hakim) küçük saat kulesi, limanı, eski cami ve kiliselerinin yanı sıra bit pazarıyla da ilgi çekici.
Beach Promenade’daki Sixt ve ya Avis’ten araba kiralayıp Haifa’daki Bahai Bahçeleri’ne de gitmeyi unutmayın, harika bir manzarayla karşılaşacak, İran doğumlu Bahai dininin varlığından ve öğretilerinden haberdar olacaksınız. Alt tarafı 1 saatlik yol, o yolu yapın, pişman olmayacaksınız.
Yapmanız gereken bir diğer yol kırmızı şehir Petra yolu. Tel Aviv’den uçakla Kızıl Deniz’in kenarındaki Eilat’a inip, buradan otobüslerle Ürdün sınırını geçip, Wadi Rum kenarından tıngır mıngır Petra’ya ulaşacaksınız. Yokuş aşağı tozun toprağın içinden, yanınızdan dört nala atlar ve at arabaları geçerken, kavurucu güneşin altında, sokak satıcılarının ısrarları arasında yürüyecek ama Siq’in daracık devasa kanyonlarında büyülenip bitiminde de karşınızda Al Khazna’yi gördüğünüzde her şeyi unutacaksınız.
Milattan önce Nebatiler tarafından kurulan Petra şehrinin hazinesi Al Khazna. 7.yy’da tamamen terk edilen antik şehirde kral/kraliçe anıt mezarlarını ve amfi tiyatroyu, daha uzakta ise tapınaklar ve müzeyi görmek mümkün. Günübirlik veya bir gece Wadi Rum’da konaklamalı turlardan birini tercih edebilirsiniz.
Günübirlik turlarla Ürdün’e gidip dönmek tek girişlik İsrail vizesiyle sorunsuz oluyor ama gece konaklamalı tur alıyorsanız İsrail vizenizin çok girişli olmasına dikkat edin. İsrail çok girişli vize istememize rağmen bize tek girişlik verdi vizeleri, bilginize!
Petra ile seyahati birleştirmek çok güzel bir fikir olmuş.. Bu rotayı sevdim, bakalım yapabilecek miyiz ?