Tarihin Cinayetlerine Tuhaf Bir Güzelleme: Bay Jerry'nin Yeri
Kabile Sahne, 2014 yılında Barış Yücedağ’ın yazdığı NRD adlı oyunla seyirci karşısına çıktı. Ne şanstır ki ben de o seyirciler arasındaydım ve theMagger’a ilk yazımı bu oyun sayesinde yazdım. (Yoğun bir tiyatro trafiği vardı ve Tiyatro Festivali’ne bilet bulamadığım günlerden biriydi.) Tıpkı O Gün Gibi ile biraz, Woyzeck ile çok üzseler de, mekanın ve içindeki insanların enerjisi buradan değişik bir şeyler çıkacağı kuşkusunu hep veriyordu. Çünkü mayasında NRD gibi bana göre birçok oyuna kafa tutacak cesarette basit ve etkili bir metne sahip bir oyun var.
Bay Jerry’nin Yeri, yine Barış Yücedağ’ın kaleminden çıkmış, yazmakla kalmayıp bir de yönetmiş ki bence iyi etmiş. Oyuncular arasında yine Mahir Akgündoğdu ve Talha Kaya var. Ekip bitmiyor bir de arkada üç kişilik şahane bir orkestra var.
Gelelim oyuna… Oyun, açılışından itibaren “Beni yakalamazsan, beni dinlemezsen, bana karşı ön yargıların varsa, benden zevk alamazsın.” diyor. Her oyuna nasip olmayacak belki de yıllar sonra kült olacak bir giriş diyalogu ve sahnesi var.
Mr 13 ve Mr 5 isimli iki garsonumuz, bana göre dünyanın tüm kötülerinin aklanıp paklanmaya gittiği, iyi vakit geçirdiği beynelmilel bir mekanda çalışmaktayken bir felaket yaşamış. Fakat felaketten sonra bir şeyler eksik, ikisinin de kafasında bir şeyler tam değil. Kriz durumlarında insanların bu hale nasıl geldiklerini, kimin getirdiğini tartışması gibi uyku ile uyanıklık arasında irrasyonel konuşmalar silsilesine maruz kalıyoruz. İki oyuncunun da oyundan zevk aldığını zaten hissetmemeniz mümkün değil.
Tabii bunlar olurken arkadaki orkestra sanki bir şeyleri gizliyor fakat bilinçli değil. Müziğin, eğlencenin şimdi yaptığı gibi. Aklıma Beyaz Show vakası filan geliyor. Bir de arkada heykelini gördüğümüz Bay Jerry’imiz var. Öldü mü, ölmedi mi bilinmez, zaten dert onun ölüp ölmemesi değil, gibi pisliklerin çığ gibi üstümüze yığılması. “İnsanlar burada selfie çekilmek için kıçlarını açacak, hatta kıçlarını açmakla yetinmeyip kıçlarını yırtacak!” Üşenmeyip baktım oyunun premier tarihinde ülkemizin bir büyüğü Topçu kışlası için neredeyse aynısını söylemişti.
Daha fazlası spoilera gireceğinden müziklerden bahsetmem en iyisi. Yasin Soyöz, Arda Özkan ve Güney Kumaş‘tan oluşan üçlünün oyunu seyrederken verdikleri tepkilerle de oyunun içinde oldukları ve işlerini sevdikleri çok iyi anlaşılıyor. En ufak alanlara yaptıkları fonlar oyunun izlenirliğini daha da artırıyor. Güney Kumaş’ın söylediği şarkıyla oyun şahane bir final yapıyor.
Şarkılardan bahsediyoruz, bir anda seyirciyle kurulan ilişkiden bahsediyoruz ama epik diyemiyoruz. Oyunun kapalı bir dili olduğunu söylüyoruz, zamandan ve mekandan bağımsız işlendiğini söylüyoruz ama absürd de diyemiyoruz. Bana kalırsa bu oyunda ekip farkında olmadan yeni bir şey yapmış.
Özetlemek gerekirse hem çok keyifli bir 1 saat geçirmek hem de gerçekten çalışılmış farklı bir metin duymak ve bir o kadar farklı bir oyun izlemek istiyorsanız bu oyuna mutlaka gitmelisiniz.
Not: Ben gittiğimde boş yerler görmüştüm. Böylesi bir oyun nasıl duyulmaz ya da nasıl o koltuklar boş bırakılır gerçekten çok düşündüm.
İlk yorumu siz yazın!