Coco Chanel, modern standartlarda ‘marka’ kavramını yaratan, korsenin kadınların dolaplarında bir zorunluluk halinden çıkmasının en önemli nedenlerinden. Belki de (abartırsak) şu anda dünyada kadınların pantolon giymesi kabul görüyorsa, bunların en büyük nedenlerinden biridir Chanel. Günümüz itibariyle Justin Bieber’ın Instagram’da Chanel’den 64.000.000 daha çok takipçisi bulunmakta…

Herkesin ünlü olduğu (en azından kendini ünlü zannettiği) bir dünyada, ünlü bir modaevi olmanın tanımı nasıl değişir?  Özellik ve ünlü kavramının artık kıldan ince olduğu, herhangi bir konuda/herhangi bir bilginin artık bizim ulaşabildiğimiz kaynaklarla sınırlı olmayıp, sınırlarımızın o bilgiyi zamana karşı ne kadar hızlı kabul edebileceğimizin önemli olduğu bir dönemde yaşıyoruz artık. İnanın bana 24 saat günümüz sosyal medya kültürü için artık çok az geliyor, sosyal medyada çok fazla ünlü, elimizde çok az zaman var.

Bilgiye ulaşımın bu kadar kolay ve elverişli olması ile birlikte, elbette Moda sektörü de bundan nasibini aldı. Bu yazı, bu markalarla ilgili değil ama artık herkes elinde bir telefon, minimum derecede Photoshop bilgisi, bir üretici (ya da eli iş tutan bir akraba) ile kendi markasını kurup, sadece tek bir app üzerinden (Instagram), satışa başlayabilecek hale geldi. Perakendenin görkemli finali, yünden bileklik yapan, bez çantaya akrilik boya ile desen çizen insanların, X,000 takipçilerinin ellerindeymiş meğer.

Bundan önce elimizde moda ile ilgili (magazin programlarını ve kırmızı halı törenlerini saymazsak) tek bilgi kaynağı moda dergileriyken, artık moda dergilerinin birilerinin yere düşme ve kedi videolarıyla buralara gelmiş YouTube ve aynı anda sosyal mecralarda fotoğraf paylaşımı olarak çıkmış, sonra kendi mecrasını oluşturmuş Instagram’a diz çökmüş durumda. Moda dergileri bile böyle olunca büyük markalar da bu durumdan nasibini almış bulunuyor.

Peki, bir telefonu olan, eli iş tutan (ya da tutan birini tanıyan) herkes bir marka olabiliyorsa? Bunca yıldır modaya yön veren, onyıllar boyunca ihtişamını korumuş markalara ne olacak?

Öncelikle en başta; bu büyük moda markalarında ilk dönem büyük bir panik oluştu. Sosyal medya patlamasından önce şişen e-commerce balonuyla karşı karşıya kalan ve bu durumdan hiç memnun olmayan moda markaları, mağazalarında yaratmak istedikleri tecrübeyi, hikaye anlatışından vazgeçmek zorunda kaldılar. Aslında düşününce sosyal medya, markaların ürünleriyle birlikte hikâyelerini anlatmaları için daha iyi bir platform haline geldi.

Bunun en önemli örneklerinden biri de Gucci. Gucci son dönemde yaptığı Instagram paylaşımlarıyla dikkatleri üzerine çekiyor. İnternette dolaşan ‘meme’ kültürünü yeni çıkardıkları saat serisinin tanıtımında kullanan, (koskoca) Gucci, liseli 15 yaşındaki bir genç kızın paylaşabileceği nitelikte içerikleriyle beğeni kazandı.

Zamanlar değişiyor, artık bu büyük evlerin hangileri zamana ayak uydurabilecek kadar timeless, hangileri bu yeniliklerin karşısında bunak kalıyor, yakın zamanda hep birlikte göreceğiz.