Acar Datça Doğal Ürünler: Bir Şehirden Köye Dönüş Hikayesi
Datça’yı ve Knidos’u muhteşem güzellikleriyle bir yazımda anlatmıştım. İlk kez gittiğimde 13-14 yaşındaydım Datça’ya. Eski Datça, Palamutbükü, Knidos, Bodrum’dan feribot seferleri, bal badem balık üçlüsü, damat tatlısı, bük denilen koyları… Anlattıkça ışıl ışıl denizi gözümün önünde canlanıyor hemen. Umarım bu yaz kavuşabiliriz! Bu yazımda ise odağım farklı, sizlerle Acar Datça Doğal Ürünler’in sahipleri Aslı ve Bora’yı tanıştırmak istiyorum.
Öncelikle biraz Datça’nın kendisinden bahsetmek istiyorum. Datça’nın iklimi özellikle bazı sebze, meyve ve bitkilerin yetişmesi için çok elverişli. Aklıma ilk gelenler badem, incir, kekik, adaçayı, defne, ahlat, alıç, kaktüs meyvesi, türlü türlü Ege otları… Ama içlerinden en öne çıkanı badem. Ordu- Giresun denilince akla fındık gelmesi gibi, Datça denince de akıllara badem geliyor. Arabayla bükleri gezmeye çıktığınızda göz alabildiğine badem ağaçlarını göreceksiniz. Çiçek açma mevsimi ise ayrı bir şölen. Bir fırsat bulup mutlaka gezin!
Datça’da bulunan Acar Datça Doğal Ürünler ise işte bu cömert coğrafyanın çok lezzetli tatlarını bir arada bulabileceğiniz bir yer. Sahipleri genç bir çift ve Aslı benim uzun yıllardır arkadaşım. Şehirden köye dönüş fikrinin hepimize yakın geldiği bu dönemlerde hep aklımdaydı onunla konuşmak. Çünkü o gitmeye bundan 3 yıl önce karar verip, kararını gerçekleştirmişti bile…
Aslı ve Bora, şimdilerde Acar Datça Doğal Ürünler’de babaanne ve anneannelerimizin dolabından çıkabilecek kadar doğal ve sağlıklı ürünler sunuyor. Doğal ürün deyince zihnimizde canlanan ürün çeşitleri hakiki, saf ve gerçekten bozulmamış ürünler elbette. Üretimden teslimata kadar her bir adımı korunan doğal ürünlerini, Acar Datça Doğal Ürünler’de bulmak mümkün. Ben İstanbul’da yaşarken Beşiktaş’taki Kırkambar’ı ve İpek Hanım’ın Çiftliği’ni çok beğeniyordum. Hala ikisine de fırsat buldukça alışverişe gidiyorum. Acar Datça Doğal Ürünler ise internetten alışveriş için çok kaliteli bir alternatif. Ayrıca en kısa zamanda fiziki olarak da kapısını çalacağız. 😊
Uzun yıllar süren kurumsal hayat tecrübesinden sonra Acar Datça Doğal Ürünler’i var eden Aslı ve Bora’dan hikayelerini dinleyelim ve aslında hep bir geriye dönüş hikayesi içeren doğal ürünlerini konuşalım bugün…
Öncelikle röportaj teklifimi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim, iyi ki geldiniz! Hikayenin en başından başlamak istiyorum; Datça’ya taşınmaya ve doğal ürünler satan mağaza açmaya nasıl karar verdiniz?
Biz de hikayemizi yazmaya değer gördüğün için çok teşekkür ederiz. Sayende dönüp tekrar bir arkaya bakıp değerlendirme yapma fırsatı bulduk. Cevabımız aynı, iyi ki gelmişiz. Bununla beraber, eğer özel yaşamımız ve işlerimiz istediğimiz gibi gitmeseydi, geri dönmek bir alternatifti. Bu konuda kendimizi hiç sıkmadık, gerekirse döneriz, en azından denemiş oluruz diye düşündük. Zaten bir kere ikimiz de bu konuda rahat hissedince, karar almanın önü bir adım daha açılıyor. Daha açık konuşmak gerekirse, sadece karı koca olarak değil, iki Boğaziçi mezunu olarak da birlik olduk ve hayatı boyunca hem okul hem de iş hayatında başarılı olmuş ve çevresini buna alıştırmış kişilerin yaşadığı başarısızlık korkusunun bizi esir almasına izin vermedik. Bunu yaparken bir yandan hesap kitap yaptık, bir yandan da öngörü ve sezgilerimize güvendik.
İşte şimdi hikayenin en başına gelebiliriz! Bir Ege kasabasına yerleşme fikri, ikimizde de biz tanışmadan bile önce de hep varmış, çoğumuzda olduğu gibi. 2017 yılında oğlumuz Acar’ın doğmasını beklerken, daha sık dillendirmeye başlamıştık. Her şey doğru soruyu sormakla başladı. Bir gün Bora’ya dedim ki: “Biz Ege’ye (tercihen Datça) ne zaman taşınırız? Bora da: “Bilmem ki, belki 5 sene sonra…” dedi. Bu arada lütfen dikkat, zaten “emeklilik” demedi. 🙂 Ben de gerçekten aklındakini öğrenmek için “Neden 5 sene ve sence 5 sene sonra bugünkü koşullarımızdan farklı olarak neler değişmiş olacak?” dedim. İşte sonra ilk defa bu kadar ciddi ciddi oturduk, konuştuk ve gitmenin ve kalmanın avantajlarını özel yaşamımız, çocuklu yaşam, kariyer yönümüz ve paralelinde gelir-gider beklentimiz gibi çok boyutlu olarak düşündük ve değerlendirdik. Bunlara herkesin vereceği cevaplar ve akabinde alacağı karar farklı olacaktır. Her birine verdiğimiz cevabın etkisini ayrı ayrı bile anlatmak mümkün. O da başka bir yazının konusu olur belki! Bizim için en temel motivasyon ailece temiz hava solumak, doğal gıdaya, doğal insanlara, doğaya ve temiz denize ulaşmaktı. Bunun için giderlerimizi ciddi şekilde kısmayı ailece göze aldık ve birikimimizi sermaye olması açısından korumayı hedefledik. Zaten Datça’ya geldiğimizden beri bütün harcamalarımızın kaydını tutarak bütçe kontrolümüzü de oturttuk. Bu bağlamda özel harcamalarımızı ve işe dönük harcamalarımızı iğneden ipliğe biliyoruz.
2017 yazında tası tarağı topladık, 13 yıllık kurumsal hayatımıza son verdik. İstanbul’dan kaçıp Datça’ya yerleştik. Datça’yı seçmemizin ve özellikle bu işi kurmamızın nedenlerini şöyle anlatabiliriz: Benim ailem (Aslı) Datça’nın yerlisi. Annem Cumalıköy’den, babam Yazıköy’den. Datça merkezden Knidos yönüne doğru giderken birçok köyü kapsayan bu bölgeye halk arasında Betçe deniyor. Babam Acar Nine ile Acar Dede’nin torunu. Ben çocukluğumdan beri yaz-kış çoğu tatilimi geçirmek üzere İzmir’den Datça’ya gelirdim. Akrabalarımla çok mutlu zamanlar geçirdim. Benim (Bora) açımdan bakacak olursak da, Datça’ya dışarıdan gelen damatlara (gelinlere de) çok değer verilir demişlerdi, gerçekten de öyleymiş. 🙂
Burada büyük kısmı nine-dedelerden kalma bademlik ve zeytinlikleri geliştirerek temiz gıda hayalimizi gerçekleştirebileceğimize, Acar sülalesinin tarım ve ev yapımı ürünlerde nesilden nesile aktarılmış bilgi ve birikimine inandık. Kendi ürünlerimizin yetmediği zamanlarda, akrabalarımızdan başlayarak yöre halkının tarımsal uygulamalarını çok iyi takip edip gözlemleyerek, inandığımız güvendiğimiz temiz bir tedarik zinciri kurabileceğimiz konusunda kendimize güvendik. Datça’nın sosyo-kültürel ve ekonomik yapısına (kooperatifler vb.) katkıda bulunabileceğimiz fırsatları yakalayabileceğimizi düşündük. İşte “Acar Datça Doğal Ürünler” böyle doğdu.
Bildiğim kadarıyla logonuzda yer alan çatal bademin de hikayesi çok güzel. Ondan da bize bahsedebilir misiniz?
Çatal badem şans, bolluk ve bereket demek buralarda. Tarlada çok nadiren çatal badem (ikiz badem) bulunur. Anlamı çok güzel. Datça’nın yerlileri, nazar boncuğu yerine kullanır, ev ve arabalarına asarlar. Dedemizin arabasında hep vardı. Biz de ilk geldiğimiz yaz tarlada çatal badem bulduk. Belki de bu bir işaretti. Logomuzda yer vermek istedik. Hem bize hem de ürünlerimizle birlikte girdiği her eve şans, bolluk, bereket getirmesini istedik. Datça’nın yerlisi olmamızı temsil ettiğini düşününce daha da çok sevdik. Uzun vadede, çatal badem geleneğinin unutulmaması için de bir katkımız olursa ne mutlu bize…
Müşterileriniz eminim bu konuda oldukça fazla soru soruyorlardır, ben de ilk merak etttiğim soruyla başlamak istedim. Ürün seçimini, üretim süreçlerini, tarladan mağazaya yolculuğu anlatır mısınız bize?
Ürün seçimimizde en önemli etken yeni bir hayat kurmayı seçtiğimiz “Datça” oldu. “Yerel” ürünleri en doğal haliyle tüketicilere sunmak öncelikli hedefimizdi. Üretim sürecinde iş gücü ailece biziz. Yerel ve katkısız ürünlere odaklanmış bir aile işletmesiyiz diye özetleyebiliriz.
Datça deyince ilk akla gelen “badem”dir. Sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en iyi bademi Datça’da yetişir. Datça’da badem kadar yaygın olan ve tarımı yapılan bir diğer ürün de zeytindir. Yarımada olmanın verdiği iklimsel ve coğrafi koşullar zeytin ve zeytinyağına da kendine has bazı karakteristik özellikler getirmektedir. Ayrıca bu coğrafyada bal da önemli bir ürün; çam balının yanında Datça’nın kekik balı da çok meşhurdur ve çok lezzetlidir. Bu yüzden biz de badem, bal, zeytin ve zeytinyağı ile başladık. Zeytinlerimizi köyümüzün kooperatifinde soğuk sıkım yöntemi ile sıktırıyoruz. Sofralık zeytinimizi de kendimiz yapıyoruz. Balı da tamamlayıcı ürün olarak, bizimle şeffaflık konusunda iş birliği yapan, süreci takip etmemize müsaade eden üreticimiz ile çalışarak müşterilerimize sunuyoruz.
Aynı zamanda, Aslı’nın ailesi de Betçeli birçok aile gibi hem badem hem de zeytin tarımı yapıyordu ve birçok Betçeli aile gibi bunu ilaç ve kimyasallara gerek duymadan yapıyordu. Yeri gelmişken belirtelim, ilaçlama konusu badem ve zeytin ağaçlarından ziyade meyve ağaçları ve özellikle domates vb bahçe ürünlerinde ciddi bir sorun. Örneğin bademi ele alırsak, Datça’da badem susuz tarım ile yetiştirilir. Badem, yörenin iklimsel koşullarına ve mevsimsel yağışlara bağlı olarak yetişir ve gelişir, yağmurlar dışında bir sulama yapılmaz. Badem bu yöreye adapte olduğu için de ilaçlama istemez. Ancak verimin yüksek olması için ağaçların bakımı çok önemlidir. Tarla senede en az iki defa sürülmeli, ağaçlar budanmalı, Mart ayında çağlası toplanarak ağacın yükü azaltılmalıdır. Ağustos başında da ürünün hasatı yapılır. Tüm bu süreç emek yoğun bir süreçtir.
Tüm bu süreçte nesillerden gelen doğal tarım yöntemlerini ailemizle beraber bizzat tarlada uygulayarak öğrendik ve öğrenmeye devam ediyoruz. Zamanla badem unu ve badem ezmesi gibi yeni nesil şekersiz, katkısız ve glutensiz yerel ürünler üreterek çeşitliliği arttırdık. Bu ürünleri zarı soyulmuş kavrulmuş yani işlemden geçmiş badem yerine çiğ bademden yaparak, piyasadaki diğer ürünlerden ayrışmayı başardık. Üretimimizi ailece yaptığımız için sık sık ve azar azar yapabiliyoruz. Bu da ürünlerin çok taze olmasını sağlıyor ve ürünlerimizin tercih edilmesine neden oluyor. Devamında yine Datça’da bulunan ve doğanın bizlere besin değeri açısından badem ve zeytin gibi diğer büyük bir hediyesi olan keçiboynuzunu (harnup) çalıştık. Keçiboynuzu unu ve keçiboynuzu özü (pekmez) ile rafine şekere ve kakaoya alternatif ve aynı zamanda besleyici ürünler yaratmış olduk.
Yerel bitkiler ve ev yapımı doğal fermente sirke konusuna son 1 yılda daha fazla zaman ayırıp odaklanabildik. Bu sene dağ taş tepe demeden daha çok dolaştık ve kekik, adaçayı gibi yerel bitkilerden daha çok topladık. Sirke ve reçelleri kendimizin veya eşimiz dostumuzun ticari olmayan kendi bahçesinden ilaçlanmamış meyve bulursak yapıyoruz, bulamazsak yapmıyoruz. O yüzden bazı çeşitlerimizde üretimimiz çok sınırlı sayıda. Daha mağazaya gelemeden web sitemizden bittiği bile oluyor. Bitmesine insanlar çok şaşırıyor! Hiç alışmamışız alışveriş yaptığımız yerlerden aldığımız ürünlerin bitmesine. Ama dediğim gibi biz ticari olmayan bahçelerle ilgileniyoruz ya da yabani meyveleri dağlardan topluyoruz. Örneğin ahlat. Bazen sadece tek bir ağacın mahsulüyle reçel veya sirke yapıyoruz. Şu anda reçellerimizi geleneksel yöntemle yapmaya devam ediyoruz, bu nedenle şeker içeren tek ürünümüz o. Eğer geleneksel yönteme inanmıyorsak, o yöntemi kullanmıyoruz. Örneğin köylerimizde keçiboynuzu pekmezi saatlerce kaynatılarak yapılıyor, hatta kazanın dibi tutuyor. Biz düşük ısıda üretime inanıyoruz, bu sayede ürünün besin değeri korunmuş oluyor ve fazla yanmadan kaynaklanabilecek zararlı etkenlerin önüne geçiliyor.
Deneyimlerinizden ve aldığınız geri bildirimlerden yola çıkarak sormak gerekirse sizce doğal ürünle normal ürün arasında nasıl farklar var?
Biz ürünlerimiz için “organik” kelimesini kullanmıyoruz, çünkü organik diyebilmek için birtakım sertifikasyon süreçlerinden geçmek gerekiyor. Biz “doğal” demeyi tercih ediyoruz, nesiller boyunca kullanılagelen doğal üretim süreçlerine bağlı kalıyoruz. Bizim doğal tanımımız sıfır ilaç ve ürünü mümkünse hiç işlemden geçirmeden ya da olabilecek en az işlemden geçirerek sunmak. Zaten giderek artan bir tüketici bilinci mevcut ve doğal ürünlere talep de her geçen gün artıyor. Bizce doğal ürün en başta tadıyla, kokusuyla normal üründen ayrılıyor. Örneğin, ev yapımı zeytinimizi doğal yöntemlerle yapıyoruz; endüstriyel yöntemlerle üretilmiş zeytine göre tadı, kokusu, görüntüsü çok farklı, çok daha doğal.
Mağazayı ve online satışlarınızı göz önünden bulundurursanız en çok hangi ürünler satılıyor? Bu ürünleri kimler, neden tercih ediyor?
En çok çiğ badem ve badem ürünleri satılıyor. Zaten Datça Bademi’ne alışan biri bundan sonra başka bir cins badem almıyor. Badem unumuz ve badem ezmemizi de Datça bademinden ve çok taze yaptığımız için lezzet olarak çok öne çıkmakla beraber, aynı zamanda glutensiz beslenme tarzını benimsemiş müşterilerimizin vazgeçilmezlerinden birisi. Rafine şekere alternatif doğal şeker arayışındaki müşterilerimizin talepleri doğrultusunda da keçiboynuzu ürünlerimize talep yüksek. Soğuk sıkım zeytinyağımız içinde ambalajladığımız ev yapımı zeytinimiz de bir diğer çok satılan ürünümüz, Aralık-Ocak gibi satmaya başladığımız zeytinlerimiz yeni sezon gelmeden, 6 ay içinde tükeniyor.
Yaz kış Datça’da olmayı seviyor musunuz? Başka mağaza veya mağazalar planlıyor musunuz?
Datça’nın yazı da kışı da güzel ve sürekli Datça’da olmaktan çok mutluyuz, ama bize göre en güzel aylar Mayıs-Haziran ve Eylül-Ekim. Bu zamanlarda hem havalar çok güzel oluyor, hem de Datça sakin oluyor.
Başka mağaza planımız yakın gelecekte yok. Bunun temel olarak üç nedeni var. Birincisi Datça dışında mağaza seyahat gerektirir ve oradan gelecek gelir oğlumuzla geçireceğimiz vakitten daha değerli olmamakla birlikte, buraya taşınma amaçlarımızla da ters düşüyor. İkincisi, üretimin başında bizzat olmak bizim için önemli. Mart ayında internet sitemizden alışveriş imkanını devreye soktuk, o da bizim için başlı başına yeni bir mağaza oldu zaten. Bizim Datça dışında mağaza hedeflememiz için mağazayı bizim adımıza çok güveneceğimiz birinin bizim kurallarımızla açması olur veya ileride oğlumuz Acar’ın eğitim ihtiyaçları nedeniyle Datça’dan bir süre ayrılmamız gerekirse olabilir. Üçüncüsü de yatırımlarımızı Datça’ya yapmaya ve Datça ekonomisine katkıda bulunmaya devam etmek istiyoruz. Örneğin, bu yaz için ikinci bir iş kolumuz oldu. Ailemize ait evleri sezona hazırlayarak tatil için Datça’ya gelenlere kiralamaya başladık. Bunun için instagramda kardeş hesap kurduk: @acardatcaevleri. İlerleyen dönemlerde yine Datça’ya, özellikle de tarıma ve üretime yatırım yapmaya devam edeceğiz.
İnsanoğlunun doğala özüne dönüşü sebebiyle artık bilinçli tüketici olarak hayatına devam ettiği bir gerçek. Bu ihtiyaçla gelişen pazarda etik kurallarla var olmak da bir o kadar önemli. Acar Datça Doğal Ürünler kadim bilgilerin izinden ayrılmayan, doğaya ve insana duyduğu saygıdan ödün vermeyen bakış açısıyla Türkiye’nin dört bir yanına sağlıklı ve temiz ürünlerini ulaştırmaya çalışıyor. Bu nedenle varlığı çok kıymetli.
İyi ki varsın Acar Datça, mutlaka Datça’da da görüşürüz!
Kapak fotoğrafı: Instagram / @acardatcadogalurunler
İlginizi çekebilir: Canan Keleş’ten Datça Knidos
İlk yorumu siz yazın!