Başlık ilginizi çekti değil mi? 🙂 Ancak hayır, bu yazıda Netflix’in ünlü reality serisinden bahsetmeyeceğim. Geçenlerde bir sosyal medya hesabında gördüğüm ünlü bir markanın reklam görselinden sonra beni bir merak sardı. Yaklaşık iki hafta kendi sosyal deneyimi yapıp etrafımdakileri gözlemledim, küçük testler yaptım. Bazıları yemeğini bol acılı sipariş verirken, ki buna ben de dahil, bazıları acı biberin eser miktardaki dozundan bile koşarak uzaklaşıyor. Birine ”Çok acı değil, yiyebilirsin” diyerek verdiğimiz yemek tavsiyesi  karşımızdakinin ”Hani acı değildi, yandım!” cevabıyla tam bir çöp olabilmekle beraber bu durumdan üzülebiliyor hatta suçluluk duyabiliyoruz. Peki bu acı hissindeki değişkenliğimiz ya da toleransımız tam olarak nereden geliyor? Mutfak tezgahında iki ölçek kimya, eser miktarda nörobilim, bir tutam kültür ve bolca acıyı yavaş yavaş karıştırıp soğumaya bıraktığımız yazıma hoş geldiniz!  

aci_istock
Acı Biber I Fotoğraf Kaynağı: iStock

Acı biberin küçücük bir ısırığının neden sizi terlettiğini ya da bazı insanların neden ateşli yiyeceklerin heyecanına bağımlı olduğunu hiç merak ettiniz mi? Ya da bir ısırık daha almak için alnımızdan ter, gözlerimizden yaş akıtarak geri gelmemizi sağlayan şey üzerine hiç düşündünüz mü? Yanıtınıza bakmaksızın sadece acı biberin baharat seviyesini değil, aynı zamanda ağzımızı ve zihnimizi yakan alevli hisleri de ölçen bir araç olan Scoville Isı Ölçeği dünyasına da giriş yapalım. Acı sevmeyenler ise ”Bir arkadaşa bakıp çıkacaktık”  tadında bize eşlik edebilir. 🙂

Şunu hayal ederek başlayalım: Bir restoranda oturuyorsunuz, üzerinde biber simgesi olan bir yemeğe bakıyorsunuz – evrensel bir “dikkatli olun” işareti. Bir ısırık alıyorsunuz ve birkaç dakika içinde diliniz karıncalanıyor, yüzünüz kızarıyor ve şakağınızdan aşağı bir ter damlası yuvarlanıyor. Ateş gibi hissediyorsunuz, değil mi ama gerçekte ne oluyor? Beyniniz, zararsız bir bileşiği kırmızı alarm olarak yorumlayarak size bir oyun oynuyor olabilir mi? Her şey masum bir acı biberle başlıyor.. 

Isı Algısı: Kimya ve Nörobilim Arasında Ateşli Bir Tango

Fotoğraf: unsplash.com/@belart84

Dil, dudak, yanak dahil ağzımızın her yerinde hatta yutağımızda bolca tat tomurcuğu bulunuyor ve biz bunların uyarılmasıyla yiyeceklerin tadını almaya başlıyoruz. Neden tomurcuk? Aynada dilinize bakarsanız dilinizin üzerinde binlerce küçük mantarlara benzeyen yapıları görebilirsiniz. İşte bu tomurcuklar, şuanki durumda beş farklı uyarana cevap verecek şekilde tasarlanmış: tuz, asit, tatlı, acı ve tartışmalı bir şekilde Çin tuzu dediğimiz umami. Bu tomurcuklardan oluşan reseptörlerimizden acıya duyarlı olanlar bize zararlı olabilecek her türlü içeriği tespit etmekle görevli.

Peki acı dediğimiz tam olarak nedir? Suçlumuz, acı biberde bulunan kimyasal bir bileşik olan kapsaisin. Baharatlı bir şey yediğimizde, kapsaisin ağzımızdaki TRPV1 adında yukarıda bahsettiğimiz reseptörlere bağlanır. Basınç, sıcaklık, ağrı ya da dokunma gibi bilgileri içeren ve somatosensör (somato: beden) olarak adlandırılan sistemimizin bir parçası olan bu reseptörler, vücudun sıcaklık sensörleri gibi. Temelde ısıyı ve fiziksel tahrişi tespit etmek için tasarlanmış. Ancak işin ilginç yanı, kapsaisin onları ağzımızın gerçekten yandığını düşünmeleri için kandırıyor. Bu da beynimize acil bir sinyal gönderir ve beynimiz de bu hissi yanlışlıkla dilimizde yangın olduğu şeklinde yorumlar. 

kapsaisin_american-chemical-society
Kapsaisin ve Beyin | Fotoğraf Kaynağı: American Chemical Society

Gerçekte hiçbir hasar meydana gelmiyor tabii. Hepsi sinir sistemimiz tarafından yaratılan bir yanılsama. Kapsaisin TRPV1 reseptörlerini aktive ederek duyusal nöronlar aracılığıyla beynimize bir uyarı sinyali gönderiyor. Beynin sıcaklığı düzenleyen kontrol merkezi olan hipotalamus bunu aşırı ısınma olarak yorumluyor ve vücudumuzun soğumaya çalışırken başvurduğu terleme, cildin kızarması ve kalp atış hızının artması gibi daha birçok fizyolojik reaksiyonu başlatıyor. 

Gelgelim herkesin beyni ısıya aynı şekilde tepki vermez. Çoğumuz yanmaya neden olan bir şey yemeyi istemez ama bazen genler sahneye çıkar. TRPV1 reseptörlerindeki genetik farklılıklar nedeniyle kapsaisine karşı bazılarımız daha dayanıklı. Geri kalanlar ise kapsaisinin yarattığı bu acıyı tolere etmeyi öğreniyor gibi zamanla. Tekrarlanan acı maruziyeti bu reseptörleri duyarsızlaştırabiliyor ve deneyimli ”biber kafaları”nın başkalarını gözyaşına boğacak seviyedeki ısıya karşı dayanıklılık geliştirmesine olanak tanıyor. Bilim insanları, nöral adaptasyon adı verilen bu olgunun, bazı insanların neden zamanla baharatlı yiyeceklere karşı bir sevgi geliştirdiğini açıkladığına inanıyor.

Fotoğraf: unsplash.com/@helloimnik

Bu arada beyin, acıyı yatıştırmak için ödüllendirici endorfin, dopamin ve serotonin salgılanmasını arttırarak biz sevgili baharat severlere koşucu kafasına benzer bir heyecan veriyor. Esasen acı biber yemek yasal bir adrenalin patlaması, bu yüzden coşku hissini de teşvik ediyor ve doğal bir ruh hali güçlendirici olarak da işlev görebiliyor. 

Acıdan yananlara ise tek maddelik bir reçetemiz var. Bahsettiğimiz kapsaisin suda çözünmüyor, bu yüzden ağzınız alev alev yanarken su içmek pek yardımcı olmaz. Bunun yerine, bir protein olan kazein içeren süt ürünleri, yanmayı nötralize etmek için en iyi arkadaşlarınız olabilir. Çünkü kazein, kapsaisin moleküllerine bağlanır ve onları adeta bir itfaiyeci gibi söndürür.

Scoville Isı Ölçeğinin Doğuşu

scoville
Scoville Heat Scale I Fotoğraf Kaynağı: iStock

Gelelim Scoville Isı Ölçeği’ne. Bu ölçek zamanında sadece meraktan doğmadı, pratik bir amacı da vardı. 1912 yılında eczacı Wilbur Scoville, ısıtıcı özellikleri için acı biberlere dayanan yeni bir tıbbi krem üzerinde çalışıyordu. Ancak bir zorlukla karşı karşıyaydı: kullanılan biberlerdeki ısı yoğunluğunu standartlaştırmak. Scoville, formülasyonlarında tutarlılığı sağlamak amacıyla acılığı ölçmek için bir test geliştirdi. Böylece Scoville Organoleptik Testi ortaya çıktı. 

Değerli bilim insanımız Scoville, tadım testinden oluşan bir panel kullanarak acı biber özlerini, ısı artık tespit edilemeyecek hale gelene kadar şekerli suyla seyreltti. Gerekli seyreltme sayısı biberin Scoville Isı Birimi (Scoville Heat Unit)’ni ortaya çıkardı. Örneğin bir dolmalık biber 0 SHU değerine sahipken, 2023 yılında Biber X, yaklaşık 2.693 milyon SHU değeriyle Guinness Rekorlar Kitabı’na girdi. Hayır, Elon Musk’ın oğlundan bahsetmiyorum. 🙂 Carolina Reaper biberi ise 2.2 milyon SHU değerinde, tahtın X’ten önceki sahibi. Bizim en acı biberimiz ise 50 bin SHU değeriyle Samandağ biberi. Asın bayrakları! 

İlginçtir ki, Scoville’in orijinal yöntemi sadece bilimsel bir atılım değildi, aynı zamanda keşfedilmemiş bir alana cesur bir girişimdi. Bir laboratuvarda oturup giderek seyreltilmiş biber solüsyonlarını yudumlayan ve rahatlamayı uman o ilk tadımcılardan biri olduğunuzu hayal edin. Onların fedakarlıkları, baharatla ilgili küresel bir saplantının zeminini hazırladı ve yüzyılı aşkın bir süredir, Scoville Ölçeği ısıyı ölçmek için altın standart olmaya devam ediyor. 

Acı Bir Hikaye:  Orijinal Acı Sos Öncüsü ”Tabasco”

ekran-resmi-2024-12-17-10-52-15
Tabasco Reklamı | Fotoğraf Kaynağı: Reddit

Acı biber sadece gastronomik bir heyecan değil, aynı zamanda büyük bir iş. Bu yazının ortaya çıkmasına zemin hazırlayan marka görseli ise altta, Tabasco’ya ait. Sriracha baharat severlerin kalplerini ve ağızlarını ateşlemeden çok önce, acı sosların şahı Tabasco vardı. Hikayesi 1868 yılında, bankacıdan girişimciye dönüşen Edmund McIlhenny’nin Louisiana’daki Avery Adası’nda biraz acı biber yetiştirmeye karar vermesiyle başlar. Biber püresi, tuz ve sirkeden oluşan basit bir tarif kullanan McIlhenny, karışımı meşe fıçılarda üç yıla kadar bekleterek bugün patates kızartmasına boca ettiğimiz kendine özgü lezzeti yarattı.

Tabasco’yu diğerlerinden ayıran şey sadece ateşli tadı değil, aynı zamanda olağanüstü mirası. McIlhenny Company, 150 yılı aşkın bir sürenin ardından hala bir aile şirketi olarak günde 700.000’den fazla şişe üretiyor. Tabasco’nun ikonik kırmızı kapaklı şişesi, elmas şeklindeki etiketi ile dünya çapında bir acı sos. 

Tabasco’nun askeri bağları bile var. İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD Ordusu, hem uzun raf ömrü hem de yavan yiyecekleri renklendirmesi nedeniyle askerlerin sepetlerine küçük Tabasco şişeleri eklemiş. İster hamburgerin arasında kullanılsın ister kokteyllere karıştırılsın ya da turşu olarak tüketilsin, Tabasco küresel bir sansasyon olmaya devam ediyor ve acı sos söz konusu olduğunda klasiklerin modasının asla geçmediğini kanıtlıyor.

sriracha
Sriracha | Fotoğraf Kaynağı: iStock

Acılı bir hikaye daha gelsin. Kendisini Amerika’ya getiren gemiye ithafen adını Huy Fong Foods koyduğu şirketin kurucusu ve ikonik Sriracha sosunun yaratıcısı Vietnamlı göçmen David Tran, 1980 yılında tek bir jalapeño bazlı tarifle işine başladı, tabi biraz sirke, sarımsak, şeker ve tuz da ekleyerek. Bugün şirketi, geleneksel reklama tek kuruş harcamadan ateşli horoz logosu ile yılda 20 milyondan fazla şişe üretiyor. Sosun kült gibi takip edilmesi, hem acının muazzam bir sektör olduğuna hem de Tran’ın 1.2 milyar dolarlık net servetine güzel bir açıklama.

Evet, küresel acı biber pazarı yıllık milyarlarca dolar değerinde. Tabasco, Sriracha gibi markalar ve hatta baharatlı atıştırmalık şirketleri, acıyla olan aşk-nefret ilişkimizden faydalanıyor. Ayrıca, yetiştiricilerin Carolina Reaper’dan uğursuzca adlandırılmış ünlü bir diğer acı biber olan Dragon’s Breath’e kadar bir sonraki rekor kıran acı biberi yaratmak için yarıştığı, biber yetiştiriciliği yarışmalarının büyüyen bir alanı bile var.

Peki insanlar neden daha fazlası için geri gelmeye devam ediyor? Bu işin birazı kültürel. Meksika, Tayland, Hint ve Kore gibi birçok mutfakta baharat lezzetten öte bir şey; bir gelenek. Ayrıca sosyal bir yönü de var. Baharat meydan okumaları artık sadece cesaret testi değil, aynı zamanda viral bir fenomen ve pazarlama dünyasında altın değerinde bir strateji. Sıcağın o keskin acısı, bir onur rozeti ve anlatılmaya değer bir hikâyeye dönüşüyor. Bu deneyimler, insanlar arasında paylaşılan eğlenceli anılara ve güçlü markaların yaratılmasına olanak tanıyor.

Mutfağın Ötesinde Acı Biber

Fotoğraf: unsplash.com/@gcol

Girişimciler, yeni acı soslardan tedavi edici kremlere kadar her şeyi satmak için sıcağın cazibesinden yararlanıyor gibi görünüyor. Kapsaisinin sinir sistemini kandırma yeteneği sadece eğlence için değil, ağrı kesici tedavilerde de kullanılıyor. Acı biberin hem eziyet eden hem de iyileştiren bu ikili rolü, büyüleyici kimyasının ise müthiş bir kanıtı.

Acı biberler, yiyeceklerdeki rollerinin çok ötesinde tarihe renk de katarak eski uygarlıklarda bir malzemeden çok daha fazlası olmuşlar. Örneğin Aztekler biber dumanını bir disiplin aracı olarak kullanmışlar.

Geleneksel tıpta, acı biberler iyileştirici özellikleri nedeniyle hep ödüllendirilmiş. Artık aşina olduğunuz kapsaisin, ağrıyı dindirmek ve dolaşımı iyileştirmek için yemeklerde kullanılmıştır. Amerika’daki yerli kültürler, enfeksiyonu önleyebileceğine ve iyileşmeyi hızlandırabileceğine inanarak yaralara da uygulamışlar.

Acı biberlerimiz, Asya ve Orta Amerika’nın bazı bölgelerinde ise doğal bir kimyasal savunma biçimi olarak kullanılmışlar. Savaşçılar, düşmanlarına acı biber tozu fırlatmış ya da acı biberleri yakarak saldırganları etkisiz hale getiren kör edici, boğaz yakıcı bir duman yaratmışlar. Umarım bu size, maç çıkışları stadyum önündeki biber gazı savaşlarını da hatırlatmıştır. 

Sıcaklık Başa Çıkılamayacak Kadar Arttığında

Fotoğraf: unsplash.com/@yehudittt

Fakat acı biber sadece heyecan getirmiyor, aynı zamanda bela da getiriyor. Örneğin meşhur ”Bhut Jolokia meydan okuması”nı ele alalım. Bhut Jolokia da hayalet biber olarak isimlendirilen oldukça acı bir biberimiz. 2016 yılında Kaliforniyalı bir adamın, bir yemek yeme yarışması sırasında hamburgerin içine doldurulmuş bir hayalet biberi yemeye çalıştıktan sonra yoğun ısı o kadar şiddetli kusmasına neden oluyor ki yemek borusu yırtılıyor. Derhal ameliyat tabi. Merak etmeyin kendisi hala hayatta. 

Bir de New York’ta yaşayan 34 yaşındaki bir adamın acı biber yeme yarışması sırasında Carolina Reaper yedikten sonra şiddetli bir gök gürültüsü niteliğinde baş ağrısı ile acil servise gitme vakası var. Doktorlar kendisine beyindeki kan damarlarının geçici olarak daraldığı bir durum olan geri dönüşümlü serebral vazokonstriksiyon sendromu (RCVS) teşhisi koymuş. 

Kıssadan Hisse

Fotoğraf: unsplash.com/@designerjaeger

Tezgahta iki ölçek acı biberin kimyasını, eser miktarda nörobilim ve fizyolojiyi, bir tutam kültüre bağlı değişen acı deneyimini ve yazının olmazsa olmazı bol acıyı yavaş yavaş karıştırıp umarım soğutmuşuzdur.  

Küçük bir not daha: Acı biberi sevin, tüketin ancak bahsettiğimiz yarışmalara katılacak kadar cengaver bir Malkoçoğlu’na dönüşmeyin. Acıya dayanıklı değilseniz ve eğer yanmanın çok fazla olduğunu hissederseniz, kendinize şunu hatırlatın: bilim, kültür ve saf adrenalinin parçalarını içeren küresel bir baharat destanının parçasısınız ve hemen gidip bir bardak soğuk süt içmelisiniz…

Kapak Fotoğrafı: unsplash.com/@belart84

İlginizi çekebilir: Ezgi Şengel’den Tat ve Sanat