Kogonada’nın yönettiği ve Benjamin Loeb’in görüntü yönetmenliğinde yer aldığı kısa hikâye uyarlaması olan 2021 yapımı After Yang, belirsiz bir gelecekte android/robot oğullarını kaybetmenin acısıyla baş etmeye çalışan multi-kültürel bir aile hakkında. Küçük kızları Mika’yı evlat edinen Jake ve Kyra, Mika’nın uzak doğu kökleriyle bağ kurmasına yardımcı olması için “kardeş” olarak asyalı bir android olan Yang’le büyümesine karar verirler. Bebekliğinden beri Mika’yla yalnızca kardeşlik yaparak değil aynı zamanda dil ve kültür birikimini aktararak da derin bir bağ kuran Yang bir gün arızalanmaya başlar ve Mika onu tamir etmenin bir yolu olmadığını, yani bir anlamda ölmekte olduğunu öğrenince yıkılır. Jake, Yang’in ölümünden sonra onun sıfırlanması gerektiğini öğrenir ve bu tüm varlığının silinmesi anlamına gelir. Asıl ikilem Yang’in geri dönüştürülmüş yani ikinci el bir Robot olduğu ve geçmiş yaşamından da hatıraları olduğu öğrenince ortaya çıkar.

Yazarın Notu: Bu incelemeyi okurken mümkünse Parallel 6 – Four Tet parçasını arka planda dinlemenizi öneririm. 🙂

small_bevorc6r
After Yang  | Fotoğraf: Shotdeck

Film; keder, hafıza, aşk, kültürel farklılıklar ve yapay zekâ ile insan arasındaki ilişkiler gibi birçok temaya değiniyor. Ancak özünde After Yang izleyicilere şu soruları sordurtuyor: İnsan olmak ne demek? Yaşamak gerçekten ne anlama geliyor? Bu soruların cevaplarını düşünürken yönetmen ve görüntü yönetmeni, sinematografinin farklı yönlerinden izleyicilere ipuçları vererek karakterleri değerlendirmemizi sağlıyor. Renk, ışık, hareket ve kadraj gibi unsurlarla hikâyenin geçtiği görsel dünya sade ve fütüristik bir estetiğe hizmet ediyor. Kogonada, görüntü yönetmeni Benjamin Loeb ile yaptığı özenli seçimlerle, bir karakterin yaşadığı mekânla kurduğu ilişkiden bile o karakter hakkında pek çok bilgi edindiğimizi fark etmemizi sağlıyor ve çoğu karede öznelerin varlığı kadar yokluğu da dikkatimizi çekiyor. Film tanımsız bir gelecekte geçtiği için kadrajdaki boşluklardan faydalanarak gözümüzde fütüristik bir his uyandırmaya çalışıyorlar. Aynı şekilde bazı sahnelerde kamera, karakterlerin yüzlerinden uzakta, hatta bazen kafalarının arkasında oluyor. Bu da bizim sahneyi anlamak için karakterlerin ifadelerini görmekten çok mekan ile ilişkilerine ve ne söylediklerine dikkat  etmemizi sağlıyor.

small_17ve8e7m
After Yang | Fotoğraf: Shotdeck

Kadrajları zenginleştirmek için, en boy oranı ve lens seçimi de karakterlerin perspektifine bağlı olarak değişiyor. Şimdiki zamanda geçen sahnelerin çoğu 2.35:1 formatında geniş bir sinematik görünüm sunarken, geçmişte geçen Yang’ın anıları, daha küçük bir oranda, 1:85.1’de sunuluyor. Özellikle bu seçim belki de izleyiciye bir robotun anılarının bir insanınkinden daha sınırlı olabileceği algısını yaratıyor. Ayrıca Jake ve Kyra’nın, Yang’e ölümünden sonra ne olması gerektiğini tartıştıkları video görüşmesi yaptıkları sahnelerde 1.33.1 en boy oranına düşerek neredeyse kare bir çerçeve oluşturulmuş. Bu bilinçli tercih, standart görüntüyü izlemeye alışmış olan izleyicinin gözüne bir nüans katıyor ve yakın gelecekte bir video görüşmesinin nasıl hissedilebileceğine dair bir his uyandırıyor. Bu sahnelerde kameranın tam göz hizasına yerleştirilmesi ve karakterlerin doğrudan kameraya bakması, görüşmenin diğer tarafındakilerin biz de olabileceğimizi ve birbirlerine sordukları soruların bize de sorulduğunu hissetmemizi sağlayarak karakterlerle aramızdaki samimiyeti artırıyor ve filmin ilgili olduğu varoluşsal çatışmaları kendi üzerimizden de yapmamıza olanak sunuyor.

Kamera hareketleri de belirli sekanslar sırasında değişkenlik gösteriyor. Şimdiki zamanda ve kapalı alanlarda geçen sekanslarda kameranın ya hareketsiz ya da çok yavaş bir pan gibi neredeyse hiç hareket etmediği tercihler yapılmış. Bu tercihler, ev sahnelerini izlerken bizleri neredeyse meditatif bir deneyim yaşatacak düzeyde bir dinginliğe taşıyor. Filmde meditatif olduğunu düşündüğüm pek çok sahne var, özellikle bir çay dükkanına sahip olan Jake ve Yang arasında çay yaprakları hakkında bir sohbet geçtiği esnada bu meditatif seviye filmde bence en üst noktaya ulaşıyor ve bizi adeta filmin özüne çekiyor.

small_noqgyvvd
After Yang | Fotoğraf: Shotdeck

Evin içindeki dingin hâl, hikâyenin orijinal rotalarına, ruhani dinginliğe değer verilen Asya kültürüyle bağdaşan Mika ve Yang karakterleri üzerine kurulu olmasıyla da yorumlanabilir. Bu kamera hareketlerinin genel niyeti, insan ve android ilişkisi aktarılırken karakterlerin duygusal derinliğini de vurgulamaya yardımcı oluyor. Karakterlerin evlerine girdiğimizde, renk paletinin işlenmesi de sakinlik ve güvenlik hissi yaratarak buna göre şekilleniyor. Sanat ve görüntü yönetmeni bunu başarmak için yeşil, kahverengi, bej ve sarı gibi rahatlatıcı, doğal tonları tercih ediyor. Sahnelerin çoğundaki renk seçimlerinin bir sonucu olarak, gelecekteki bir yaşamın doğayla daha bütünleşmiş, özellikle yeşilin evlerle iç içe geçmiş olabileceği hissine kapılabiliriz. Ancak Yang’ın anı sekanslarında bilinçli başka bir seçim daha söz konusu. Görüntü yönetmeni handheld yani sabit olmayan bir şekilde çekim yapmayı tercih etmiş ve pembe, mor gibi canlı renkler kullanmış. Bu sinematografik unsurların dikkatli kompozisyonu, Yang’ın bir android olarak anılarındaki parlak canlılığa veya netliğe katkıda bulunuyor. 

Editör Notu: Yazının devamı spoiler içermektedir.

small_3txmudd8
After Yang |Fotoğraf: Shotdeck

Genel olarak film, insanın günlük varoluşunu minimal ve yüksek teknolojili bir gelecek tasviri üzerinden anlatırken tutarlı bir tonu koruyor. Ancak, hikâye Yang’ın etrafında geliştikçe sinematografik dil de farklı bir yolculuğa çıkıyor. Sakinliğin hâkim olduğu dil, Yang’ın geçmiş yaşamından birine âşık olduğunu, duygusal olarak yoğun ve sürükleyici bu anıları hâlâ günümüze taşıdığını keşfettiğimizde canlanıyor. Sonuç olarak sahneler giderek daha duygusal, yaşam dolu ve hareketli hale geliyor. Bizler de Yang’ın deneyimleri ve duyguları aracılığıyla onun “insanlığını” daha derinlemesine anlıyoruz. Bu görsel kompozisyonları ve sinematik araçları özenle kullanan After Yang, sinematografiyi hikâye anlatımının merkezine yerleştiriyor ve bu da bizlerin filmi izledikten sonra aklımızda bir çok sahnenin kalmasını dolayısıyla filmin etkileyiciliğini artırıyor. After Yang, konusu, oyunculukları, görsel dünyası  ve bazı sahneleri ile beni derinden etkileyen bir film oldu. Filmin hissiyatlarıyla orantılı olduğunu düşündüğüm, varoluş ve gelecek temalarını duygusal yönleriyle anlatan başka yapımlardan da, Love & Death and Robots “Zima Blue” ve Black Mirror “San Junipero” bölümlerini izlemenizi, eğer izlediyseniz After Yang izledikten sonra tekrar izlemenizi öneririm. Filmi izledikten sonra soundtracklerden Mitski – Glide parçasını da seveceğinize ve bir süre dilinize takılacağına eminim.

Kapak Fotoğrafı: Shotdeck

İlginizi çekebilir: Eralp Alper’den Black Mirror 6. Sezon