Türkçe hip-hop ve rap kültürünün en nevi şahsına münhasır isimlerinden Ağaçkakan, gerçek adı ile Burkay Yalnız, “Geceye” albümü ile tekrardan dinleyici ile buluşuyor. Üvey ve roadside.picnic gibi projelerde de yer almış olan Ağaçkakan; Türkçe hip-hop sahnesinde yıllardır kült bir yere sahip. Öyle ki asla kendinden taviz vermeyen sıradışı müziği dinleyicinin dikkatini çekip takdirini kazanmaya devam ediyor. Sahtekar mahlası ile de müzik yapmış olan sanatçı; deneysel prodüksiyon teknikleri, psikolojik ve sosyokültürel temalarla bezeli söz yazarlığı ve kendine has vokal tarzı ile klasik hip hop normlarının oldukça dışında bir tarzda üretmeye bu albümde de devam ediyor. Biz de kendisiyle hem bu albüm üzerine hem de müziğinin edebiyat olan ilişkisi hakkında konuştuk. Gelin hep beraber hem bu üretim sürecinden hem de kendi serüveninden söz edelim.

7k9a9505-copy-min
Ağaçkakan | Fotoğraf: Begüm Koçum

Selam Burkay! Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğin için teşekkür ederim. Ayrıca yeni albümün “Geceye” için de tebrik ederim. Nevi şahsına münhasır tınıları olan ve her zamanki gibi dinlemesi inanılmaz keyifli bir iş olmuş. Öncelikle bu albüm üzerine sormak istediğim, merak ettiğim bazı şeyler var. Albüm; geleneksel anlamda hip-hop aksine; glitch, IDM ve trip-hop’a kadar uzanan müzikal elementlere sahip şarkılarla sahip. Bu durum yalnızca “Geceye” albümü için geçerli değil. Zira bu motifle bundan önceki çalışmalarında da sıklıkla karşılaştık. Peki sen sanatını bu bağlamda nasıl tanımlıyorsun? Kendi müziğinde böyle bir yol izlemenin nedeni salt bir dışa vurum mu yoksa bu tarzı Türkiye’de tabiri caizse yaşatmak gibi kendine edindiğin bir misyon var mı? Çünkü M4NM de müziklerinde, bahsettiğim gibi deneysel unsurlar barındıran çokça sanatçıya ev sahipliği yapıyor.

Merhabalar, asıl ben teşekkür ederim. Hem davet hem de tebrik için. Evvelinde, daha genç olduğum zamanlarda yaptığım işi tanımlamak için ben de tuhaf bir iştah duyuyordum. Afili kelimeler buluyor ya da uyduruyor, herkesten farklı bir şey yapmaya çalıştığımı ilan etmek için garip tanımlamalar yapıyordum. Artık bunu çocukça buluyorum. Duymaktan hoşlandığım ve içimden gelen şeyi yapıyorum sadece. Dolayısıyla bunu bir görev addettiğimi söylemem yanlış olur. Zira umrumda değil ülkede böyle bir müziğin temsilcisi olmak ya da böyle bir ödev bellemek kendime. Ben ilk albümümden yani 2008’den bu zamana kadar hep ne istiyorsam onu yaptım. Şayet kariyerim devam ederse bu şiar ile müzik yapmaya devam edeceğim.

7k9a9368-copy-min
Ağaçkakan | Fotoğraf: Begüm Koçum

Albüm hakkında konuşmaya devam edecek olursak merak ettiğim bir başka şey ise yapılış süreci. Her ne kadar yakın zamanda çokça single ve roadside.picnic grubuyla beraber yayınladığın “FFF” albümü mevcut olsa da “Geceye”; 2020 yılında yayınladığın “Kendiliğinden” isimli albümünden beri ilk uzun soluklu Ağaçkakan projesi. Seni tekrardan bir Ağaçkakan LP’si yayınlamaya iten şey neydi? Albümü oluştururken herhangi bir tematik bütünlük veya konsept etrafında mı şekillendirdin?

FFF’ten önce bu albümü kararlaştırdık biz Da Poet ile. Benim FFF’in kayıtlarını bitirmemi bekledik başlamak için. Kendiliğinden’den sonra konsept kararları tamamen bana ait olan bir albüm yapma isteğim vardı zaten. İlk başta A Naşkvit gibi kendi kendime yapacağım bir albüm olur diye düşünüyordum. Sonra Da Poet ile senelerdir konuştuğumuz onun prodüktörlüğünde beraber bir albüm yapma fikri bunun yerine geçti, daha ağır bastı haliyle. Zira bunu bir kere yapabilecektik ikimizin de meşguliyetlerinden dolayı, ben de bu fırsatı kaçırmak istemedim. Kendi kendime yapacağım işi ileri bir tarihe atıp Geceye albümüne başladım. Adıyla müsemma bir albüm aslında. 9 tane gece vuku bulan hikaye var albümde. Kelime seçimleri, altyapı tercihleri tamamen bu kelime etrafına inşa edildi: Gece.

Edebiyat ile olan ilişkin üzerinde durmak istiyorum. Çeşitli filozof ve yazarlara, mitolojiye, doğa bilimlerine ve tarihsel havadislere nazik-bazen de bariz- göndermelerde bulunuyorsun. Ayrıca rap müzik bağlamında çok fazla rastlamadığımız edebi teknikler kullanıyorsun. Buna örnek olarak benim en çok dikkatimi çeken teknik, Dadaist şairlerin kullandığı kelimelerin kesip biçilmesiyle yeni ses ve sözcükler türetilmesini işaret eden a découpé tekniği. Her ne kadar bu gibi tekniklere sık rastlamasak da hip-hop, şiirden doğma olduğu için doğası gereği edebiyattan ayrı düşünülemez bir kültür. Bu bağlamda, edebiyatın senin müziğine olan etkilerini biraz daha açabilir misin? Hangi edebi akımlar seni en çok etkiledi ve kendini de bir akımın parçası olarak görüyor musun? 

Ben müzikten önce edebiyatla haşır neşir biriydim. Notalardan evvel kelimeler hayatımdaydı. Erken yaşta yazma pratiği kazanmıştım. Ailemdeki erkeklerin çoğunda bu hastalık vardır. Sadece ben insanların görebileceği & duyabileceği şekilde yazmış oldum. Kendimi herhangi bir akımın parçası olarak görmüyorum, hele üçüncü yeni gibi abuk subuk tanımlamaların içine beni soktuklarında tüylerim diken diken oluyor. Fakat senin de bahsini açtığın dadaist şairlerin yazım tekniklerini öğrendikten sonra kendi kendime uydurduğum, kimseye de anlatmadığım sayısız teknik yarattım. Bazıları çocukça, bazıları matematiksel, bazıları neden olmasın teknikler. Perec gibi yazarların edebiyatı oyunla birleştirdiği kimi uygulamalardan da ziyadesiyle etkilendim. İzleri okunmayan çok insan var yazdıklarıma sirayet eden. Ama öğrendiğim şeylerin biçimini değiştirip kendi sevdiğim forma soktuğum için anlaşılamıyor olabilir, bırakalım öyle kalsın.

7k9a9356-copy-min
Ağaçkakan | Fotoğraf: Begüm Koçum

Bir müzisyen ve sanatçı olmanın yanı sıra çok iyi bir dinleyici olduğunu görüyoruz. Ayrıca bunların yanında iyi de bir okuyucu olduğunu anlayabiliyoruz. Albümün yapım sürecinde dinlediğin veya okuduğun ve yaptığın müzikte kendine bir referans noktası olarak gördüğün isimler var mı? 

Sanki soruya cevap vermeye üşendiğim için sanılacak ama yok. Hiçbir şey dinlememiş olabilirim albümü yaparken. En azından yeni olan hiçbir şey dinlememiş olabilirim. Eski röportajlarımda bahsettiklerim, yani eskiden dinlediklerim dışında aklıma gelen hiçbir şey yok.

Türkiye’de yeraltı hip-hop sahnesi ve kültürü denilince ilk akla gelen isimlerden birisin. Sen bu kültürle olan ilişkini nasıl tanımlıyorsun? 

Şayet öyleyse mutluluk verici. Ben olabildiğince her şeyin, her cemiyetin, tayfanın, köşe kapmış kültür sevicilerin uzağında durmaya gayret gösterdim. Benim bir şeyi seviyor ya da saygı duyuyor gibi yapmak karakterimdeki eksiklerden biri. Meslektaşım olan az arkadaşım var galiba bu yüzden 🙂. Dolayısıyla kültürün tamamen içinde hiç hissetmedim kendimi. Türkiye’de bu kültür birbirini onaylama, taklit etme ve yalandan düşmanlaşma üzerinden şekillendiği için ben durduğum yerden memnunum. Bu sürüden ayrı kalma hali her ne kadar bu işten kopmamı sağlayacak olsa da en azından huzurluyum.

7k9a9337-copy-min
Ağaçkakan | Fotoğraf: Begüm Koçum

Tekrardan teşekkür ederim röportaj yapmayı kabul ettiğin için. Uzun süreden beri takipçin ve dinleyicin olmamın yanı sıra benim için kült ve büyük kıymete sahip bir sanatçı olduğun için bu röportajın benim nedzimde çok ayrı bir yeri var. Peki, son olarak bundan sonraki planların ne? Bizleri nasıl projeler bekliyor? 

Ben teşekkür ederim umarım yüz yüze de tanışırız bir gün. Aslında bu albümün sonuncusu olmasını çok istiyordum ama son 2-3 senede hem arkadaşlarıma hem de kendime verdiğim bütün sözleri tutmam gerekiyor. Önümüzdeki 3 sene boyunca sık sık Ağaçkakan işi göreceksiniz diyeyim ta ki göremeyene dek.

Kapak Fotoğrafı: Begüm Koçum

İlginizi çekebilir: Ali Berk Perçiner’den Kayra ile Hip-Hop Kültürü Üzerine