Ağlamak Yok: Senarist Nilgün Öneş’in İlk Romanı
İkinci Bahar dizisi desem, izlemeyeniniz var mıdır? Hatırla Sevgili, Süper Baba, Ihlamurlar Altında, Bu Kalp Seni Unutur Mu? Böyle uzayıp gidiyor liste. Peki ya, Güz Sancısı filmi? İşte tüm bu eserlerin senaristi, aynı zamanda da şu an dinlediğinizi umduğum şarkının söz yazarı Nilgün Öneş’in ilk romanıyla tanıştırmak istiyorum sizleri: Ağlamak Yok!
Hem bu şahane kadını hem de romanı anlatmaya başlayacağım ancak sözlerini kendisinin yazdığı “Bir Sana Bir De Bana” isimli şarkıyı da fona almanızı çok isterim; müzikler BabaZula’dan, yorum Burcu Tatlıses’ten…
Şimdi gelelim 1952 doğumlu Nilgün Öneş’in hikayesine. Kendisi aslında bir iç mimar ve grafik tasarımcısı. Aynı zamanda usta yönetmen Yavuz Turgul’un hayat arkadaşı.
Tüm bu dizileri anımsadığımda senaryolarında sanatsal kaygılarını, duruşunu net biçimde ortaya koyduğunu görüyorum. Zaten “yerli dizi yersiz uzun” gibi haklı bir protestoyu başlatmasından da anlayabiliriz duyarlı duruşunu. Bir dönem Türkiye Devrimci Komünist Partisi’nde görev almış. 2010-2012 yılları arasında Senaryo Yazarları Derneği Başkanı olarak da görev yapmış. Kendisi, bu sıralarda da keşke yazsa dediğim bir kalem.
Geçenlerde, kendisinin ilk romanı “Ağlamak Yok!” ile kitabevi raflarında karşılaştım. Çocuklar gibi sevindiğimi tahmin edersiniz. Romanı bitirdiğimde de sizinle tanıştırmak için çok heyecanlandım çünkü eminim bugünlerde Elif’in sahici hikayesi ruhunuza iyi gelecek. Mesela ben kitap bittikten sonra bir yerlerde Elif’in hayatına devam ettiğine inanmak istedim. Kalamış’ta babasıyla, arkadaşlarıyla, mutlulukla…
Romanda ana karakter Elif’in ağzından, çok yalın bir dille dinliyoruz annesini kaybetmesinin hikayesini ve sonrasında yaşananları. Araştırdığımda öğreniyorum ki Nilgün Öneş de annesini 8.5 yaşında kaybetmiş. Hislerini bir çocuğun dilinden samimiyetle aktarabilmesinin sebebini öğrenince içim hüzünle doldu.
Elif küçük yaşına rağmen gerçeklik payı yüksek cümleler kuruyor, çok büyük derinlik var davranışlarında. Güzel bir kız çocuğu olduğunu daha onu görmeden anlamış oluyorum böylece. Ruh dünyası o kadar güzel ki…
Nilgün Öneş’in kurgusunda okuduğunuzda, Elif’i anlamayı çok istiyorsunuz zaten. Onun dünyasına dahil olmayı… Nilgün Öneş de çocukları seviyor, o nedenle kitapta hem kendi kızından hem kendi çocukluğundan hem de başka kız çocuklarından oldukça fazla kesit var.
Nilgün Öneş için hikayesini kurgulayıp romana dönüştürmekse uzun yılları almış. 2006’da yazmaya başladığı kitap, türlü zaman dilimlerinden geçerek bugün bize ulaşmış, iyi ki ulaşmış.
Nilgün Öneş kitabı kendi kızına ve tüm kız çocuklarla annelerine ithaf etmiş. Bunun sebebi olarak, annelere ve kızlara birbirlerinin kıymetini bilmelerini anlatmak istemesini gösteriyor ve kendi kızı Ceren’e kıymetini belli ki iyi biliyor. Bu bence çok sade ve içten bir istek. O kadar ki, eğer yanınızda ve sağlıklıysa annenize hemen gidip bir öpücük verme isteği uyandırıyor sizde bu içtenlik.
Yazıma şarkının sözleriyle veda etmek istiyorum, iyi ki yazmışsınız Nilgün Öneş!
Bulutların üstünden
Bıraktım ben kendimi
Sonunu düşünmeden
Duygular sarınca beni
Gizlice tuttum elini
Yüzüne baktım usulca
Gözlerin fısıldadı ah
Mutluluğu yavaşça
Kitabı satın almak için tıklayın.
Kapak fotoğrafı: Instagram / @haveyoumetmyblog
İlginizi çekebilir: BiblioMagger’dan Kitap Önerileri
İlk yorumu siz yazın!