İlk yorumu siz yazın!
Oscar Tahminleri: Hangi Kategoride Kim Kazanacak?
94. Akademi Ödülleri, 27 Mart Pazar gecesi sahiplerini bulacak. Peki sinema salonlarına döndüğümüz, bir önceki tören oldukça gecikmeli bir tarihte gerçekleştiği için normalden kısa süren 2021-2022 ödül sezonunun gidişatına göre ödülle buluşacak isimler ve filmler hangileri? Bu yazıda, 23 kategorideki Oscar tahminleri ve kişisel favorilerimi bulacaksınız.
Oscar Tahminleri
Girişte “normalden kısa süren” demiş olsam da, etkisi bir hayli uzun hissedildi 2021-2022 ödül sezonunun. Öncelikle, başta En İyi Film ve En İyi Kadın Oyuncu olmak üzere birçok yarış, neredeyse her hafta farklı bir kazanan için kendimizi ikna ettiğimiz bir maceraya dönüştü. Her öncül ödülle değişen fikir ve eğilimler, uzun süre sonra ilk kez 10 adayın bulunduğu En İyi Film yarışındaki “fazlalıkların” hangi filmler olduğunu bir türlü tahmin edemeyişimiz, uluslararası yapımların farklı kategorilerde kendilerine yer bulduğu bir gerçek-olamayacak-kadar-iyi hali… Kazananlarını tahmin etmek oldukça güç bir yıl bu – ama Oscar yarışını ve ödül sezonunu takip etmenin en iyi yanı da yanılmak ve sürprizlerle karşılaşmak değil mi zaten?
Geçen sene ne olmuştu?
Geçtiğimiz ödül sezonu, pandemi nedeniyle oldukça tuhaf bir hâl almıştı. Festivallerin iptal edildiği, ertelendiği, ödül törenlerinin çevrim içi platformlara taşındığı, dijital platformların gücünün arttığı, geçtiğimiz ödül sezonu, 1930’lardan beri ilk kez bir yıldan uzun bir zaman aralığını ve birden fazla yıla ait yapımları kapsayan bir Akademi Ödülleri töreniyle sona ermişti. Parasite‘in tarih yazdığı bir önceki yıldan sonra Nomadland‘e giden En İyi Film Oscar ödülü, Akademi’nin tercihlerinin ana akımdan uzaklaşmaya başladığını ve sinema sanatını ödüllendirmeye devam edeceğinin bir göstergesi olmuştu. Üstelik Chloé Zhao, En İyi Yönetmen Oscar ödülünü kazanan ikinci kadın olarak tarihe geçmiş, filmdeki performansıyla Frances McDormand, üçüncü Oscar ödülünü kazanarak adını Meryl Streep ve Katharine Hepburn gibi isimlerin arasına yazdırmıştı. 3 ödülle gecenin yıldızı olan Nomadland‘e, hepsi de ikişer ödül alan Mank, Judas and the Black Messiah, Sound of Metal, The Father, Ma Rainey’s Black Bottom ve Soul eşlik etmişi. Oyuncu ödüllerinin sahipleri, oldukça çekişmeli geçen bir sezonun ardından Frances McDormand (Nomadland), Anthony Hopkins (The Father), Youn Yuh-jung (Minari) ve Daniel Kaluuya‘nın (Judas and the Black Messiah) olmuştu. 93. Akademi Ödülleri yazımdan, geçtiğimiz seneki törenle ilgili tüm detaylara ulaşabilirsiniz.
Peki bu sene ne olacak? İşte, sezonun göstergelerini de hesaba katarak yaptığım 23 daldaki Oscar tahminleri ve kişisel favorilerim:
2021 Oscar Tahminleri
En İyi Kısa Film / En İyi Kısa Belgesel / En İyi Kısa Animasyon
Son üç yıldır Oscar sezonunu ABD’de geçirdiğimden, Oscar Shorts temalı film gösterimlerini yakından takip ediyor ve üç kez sinemanın yolunu tutarak, kısa film kategorilerindeki adayların tümünü izleme fırsatı yakalıyordum. Bu yıl Türkiye’deyim ve bu mümkün olmadı. Eğer hafta sonuna dek filmlerin hepsine erişmeyi başarır ve kendimi tahmin yapabilecek kadar yetkin hissedersem, önümüzdeki günlerde bu paragrafın güncellendiğini fark edebilirsiniz. Şimdilik, sizi diğer 20 kategoriyle baş başa bırakmak isterim.
Tahminlerim: – / – / –
Alternatiflerim: – / – / –
Favorilerim: – / – / –
En İyi Belgesel Film
Son yıllarda ödül sezonu boyunca, özellikle de eleştirmenler ve belgesel sinema otoriteleri tarafından en çok ödüllendirilen yapımlar, Oscar adayları açıklandığında şok yaratan bir şekilde dışarıda kalıyor. Bu sene şaşırtıcı bir şekilde bu yaşanmadı; Summer of Soul (…Or, When the Revolution Could Not Be Televised), tüm sezonu silip süpürdükten sonra Oscar adayları arasında da yerini aldı. Karşısında ise tuhaf bir durumla karşı karşıya olan bir film var: Hem belgesel hem animasyon hem de uluslararası film kategorilerinde birden aday gösterilen ilk film olmayı başararak Oscar tarihine geçen Flee, bir belgesel olarak iyi mi? Film, farklı tekniğiyle dikkat çekici olsa da, ben herkes tarafından bu üç kategoriden yalnızca birinde destek göreceğini ve oylarının üç yöne dağılmasıyla eli boş döneceğini düşünüyorum. Dolayısıyla Oscar’ı, DJ Questlove‘ın siyahların siyahlar için düzenlediği tarihi müzik festivalini konu alan belgeselinin kazanması için bir engel yokmuş gibi geliyor.
Tahminim: Summer of Soul (…Or, When the Revolution Could Not Be Televised)
Alternatifim: Flee
Favorim: Flee
Aday Olsun İsterdim: The Sparks Brothers
En İyi Animasyon
Benim için yılın en iyi animasyonu, Netflix’in The Mitchells vs. the Machines‘iydi. Fakat Netflix gibi erişimi oldukça kolay, kampanya gücü oldukça fazla bir platformda yayınlanmasına rağmen, bir önceki Oscar töreninin hemen sonrasında platformda erişime açılmış olması, hem teknik hem de hikaye olarak kusursuz bu animasyonu çabuk unutturdu. Eleştirmenler unutmadı ve sezon boyunca ödüllendirdi, fakat Akademi üyelerinden benzer bir hafıza beklemek pek inandırıcı değil – hele ki alternatif olarak iki Disney, bir Pixar animasyonu ve Oscar tarihine geçme anlatısına sahip bir Avrupa animasyonu varken. Disney’in Encanto‘su, dinlenme rekorları kıran şarkısı “We Don’t Talk About Bruno“nun da yarattığı ivmeyle ve ardındaki isimlerden birinin Lin Manuel-Miranda olmasının getirdiği sempatiyle, kolaylıkla bu ödülü kazanacak. Alternatifiyse, diğer iki kategorideki (belgesel ve uluslararası film) rakipleri çok güçlü olan Flee bana kalırsa.
Tahminim: Encanto
Alternatifim: Flee
Favorim: The Mitchells vs. the Machines
Aday Olsun İsterdim: Belle
En İyi Uluslararası Film
Altın Palmiye ödüllü Titane (Fransa) ve iki kez bu kategoride kazanmış olan Farhadi’den A Hero (İran), Holocaust filmi Great Freedom (Avusturya) gibi yapımların yokluğunda bile bu yarışın zorlu geçeceğini düşünüyordum. Paolo Sorrentino’nun Hand of God‘ı (İtalya), Netflix’in ana kategorilerdeki çırpınışları nedeniyle gündeme gelmedi bile. Flee‘nin (Danimarka) eli burada hiçbir zaman kuvvetli değildi ve şansını animasyon ve belgesel kimliğiyle deneyecek gibi. İlk adaylığını alan Bhutan için bu bile büyük bir başarı. Geriye iki güçlü aday kalıyor: Drive My Car (Japonya) sezon boyunca birçok ödül kazanmakla kalmadı, En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Uyarlama Senaryo dallarında da aday gösterilerek bu yılın en iddialı uluslararası yapımı olduğunu kanıtladı. Kaldı ki, son yıllarda Crouching Tiger, Hidden Dragon (Tayvan), Amour (Avusturya), Roma (Meksika) ve Parasite (Güney Kore) gibi örnekler gösteriyor ki, En İyi Film adaylığı, bu kategoride kazanmayı garantiliyor. Yine de Parasite’in dağıtımcısı Neon‘un gücünü arkasına alan ve sürpriz bir senaryo adaylığı elde eden The Worst Person in the World‘ü (Norveç) hafife almamak lazım.
Tahminim: Doraibu mai kâ / Drive My Car (Japonya)
Alternatifim: Verdens verste menneske / The Worst Person in the World (Norveç)
Favorim: Verdens verste menneske / The Worst Person in the World (Norveç)
Aday Olsun İsterdim: Hytti nro 6 / Compartment No.6 (Finlandiya)
En İyi Ses
Ses Miksajı ve Ses Kurgusu… Bu iki kategorinin farkını anlamak, en azından benim için öyle olmuştu, bir hayli çaba gerektiriyordu. Farklı beceriler gerektirmesine ve farklı isimleri ödüllendirmesine rağmen yarattığı karmaşa ve iki ödülün son 10 yılın 6’sında aynı filme gitmesi, Akademi’yi geçtiğimiz yıl bu iki kategoriyi birleştirme kararı almaya itmişti. Bu ayrım olmasaydı eğer, tahminimi Ses Miksajı’nda West Side Story‘den, Ses Kurgusu’nda Dune‘dan yana yaparak, hem müzikallerin öne çıktığı bir yılda bir müzikalin ses tarafındaki başarısını es geçmemeyi hem de Dune’un teknik kategorilerdeki liderliğine selam çakmayı başaracaktım. Tek ödülün söz konusu olduğu bu yeni dönemde, burada çok daha görkemli işlerin öne çıkacağını tahmin ediyor ve En İyi Görsel Efekt adaylığı da bulunan filme şans vermeye meyilli duruyorum. Geçtiğimiz yıl bunu yapamadım, çünkü En İyi Görsel Efekt adaylarının hiçbiri burada aday değildi. Bu yıl bu koşulu sağlayan Dune ve No Time to Die arasında tercihim, törende hemen hemen tüm teknik kategorilerde sahneye davet edilecek Dune.
Tahminim: Dune
Alternatifim: West Side Story
Favorim: Dune
Aday Olsun İsterdim: A Quiet Place Part II
En İyi Görsel Efektler
Görsel efekt kategorisindeki tahminimi genellikle aralarındaki En İyi Film adayını seçerek yapıyorum. Bazense kazanan o kadar belli oluyor ki, bunu kontrol etmeye dahi gerek kalmıyor ve bu yıl onlardan biri. Yılın dev prodüksiyonu Dune, görsel efektleriyle öne çıkan bir film olmanın yanında, bu yıl o koşulu da karşılayan tek film zaten. Teknik kategorilerde birçok kez yüzü gülecek olan Dune, diğer tüm ödülleri kaçırsa dahi buradaki ödülü cepte. Karşısında Dune olmasaydı, gündemi uzun süre meşgul eden ve MARVEL’ın en iyi filmlerinden biri olan Spider-Man: No Way Home‘un şansını konuşuyor olabilirdik.
Tahminim: Dune
Alternatifim: Spider-Man: No Way Home
Favorim: Spider-Man: No Way Home
Aday Olsun İsterdim: Last Night in Soho
En İyi Makyaj ve Saç Tasarımı
Son yıllarda En İyi Makyaj ve Saç Tasarımı kategorisi için En İyi Film adaylarının ya da En İyi Kadın / Erkek Oyuncu dalında ödüle uzanabilecek kadar iddialı ya da inanılmaz fiziksel dönüşüm geçirmiş bir ismin yer aldığı filmin en doğru tahmin olduğunu söylemek mümkün. Bu yıl en doğru tahmine giden yol, ilk koşuldan geçiyor. Jessica Chastain‘i makyajla Tammy Faye’e dönüştüren, üstelik bunu farklı yaşlardaki Tammy Faye’e dönüştürerek yapan The Eyes of Tammy Faye, Jessica Chastain’in oyunculuk kategorisindeki yükselişiyle beraber öne çıktı. Kategorinin önceki favorisi Dune‘un da halen şansı olduğunu göz ardı etmemek gerek, diğer yandan House of Gucci‘nin hayranlarının (!) filmin tek adaylığına yönelebileceğine de, Cruella‘nın kostüm Oscar’ının yanına ikinci bir ödül ekleyebileceğine de inanırım.
Tahminim: The Eyes of Tammy Faye
Alternatifim: Dune
Favorim: Dune
Aday Olsun İsterdim: The Green Knight
En İyi Kostüm Tasarımı
Konuşmaya gerek var mı bilmiyorum. En popüler Disney villain‘larından biri olan Cruella’nın adını duyar duymaz kafanızda ne giydiği canlanıyor, değil mi? Üstelik bu origin story, tamamen moda dünyasına, moda tasarımına ve moda sektörüne dair bir hikâye anlatıyor. Kostümlerde 2 Oscar ödüllü Jenny Beavan‘ın imzası var. Emma Stone‘un halihazırda kusursuz olan performansını muhteşem kostümlerle renklendiren Cruella, bu kategorinin mutlak kazananı. Eğer lafımı yiyecek olursam, bunun tek sebebi Dune‘un teknik dalları tam anlamıyla silip süpürecek olması olacaktır – ki bu durumda muhtemelen En İyi Makyaj ve Saç Tasarımı tarafında da yanılmış olacağım.
Tahminim: Cruella
Alternatifim: Dune
Favorim: Cruella
Aday Olsun İsterdim: Spencer
En İyi Prodüksiyon Tasarımı
Objektif olamadığım bir kategori. Çünkü zerre hazzetmediğim Dune‘un üzerine tüm prodüksiyon tasarımı ödüllerini fırlatmak istiyorum. Setlerin, maketlerin ve araçların tasarımı, setlerdeki detaylar (bkz. yukarıdaki duvar kabartması bile) filmin belki de tek hayran kaldığım yönü. Neyseki yüzüm gülecekmiş gibi duruyor, tüm işaretler, öncül ödüller bunu işaret ediyor. Dune‘un rakibi olabilecek tek filmse Nightmare Alley – filmlerinde yarattığı görsel dünyayla tanınan ve iki filmi (Pan’s Labyrinth ve The Shape of Water) bu kategoride Oscar’la buluşmuş olan Guillermo del Toro‘nun imzasını taşıyan film, her zamanki gibi prodüksiyon tasarımıyla göz kamaştırıyor.
Tahminim: Dune
Alternatifim: Nightmare Alley
Favorim: Dune
Aday Olsun İsterdim: The French Dispatch
En İyi Özgün Müzik / En İyi Özgün Şarkı
Hans Zimmer, tartışmasız çağımızın en büyük film müziği bestecileri arasında. Son yıllarda Gladiator‘dan Inception‘a Interstellar‘dan Dunkirk‘e birçok epik film için bestelediği müziklerle dikkat çekse de, Zimmer‘in bugüne kadar kazandığı tek Oscar ödülü 1994’teki The Lion King‘le olmuş. İkinci ödülü için vakit geldi de geçiyor bile… Üstelik bu yıl sadece Dune ile değil, benim Akademi’nin aksine tercih edeceğim No Time to Die için bestelediği müziklerle de yılın en iyileri arasında yer almayı başarmıştı besteci. Dune‘un müzikleri benim bu yılki favorilerimden değil, fakat söz konusu Hans Zimmer olunca, itiraz etmem de mümkün değil. The Power of the Dog‘un ödül sayısının çokça olacağı bir senaryoda, son yıllarda Paul Thomas Anderson filmleriyle de çok beğendiğim Jonny Greenwood‘un da şansı var – fakat kendisinin de bence bu yıl daha iyi olan besteleri aday olduğu The Power of the Dog‘un değil, Spencer‘ın fonundakilerdi.
13 Şubat 2020. Evet, yanlış okumadınız, 2020’nin ikinci ayı. İşte Billie Eilish ve Finneas‘ın bu şarkıyla Oscar alacakları günü tam 770 gündür bekliyorum ben. Pandemi nedeniyle gösterim tarihi defalarca ertelenen, fakat şarkısı yayınlanmış bulunan No Time to Die, tıpkı öncülleri Skyfall ve Spectre gibi En İyi Şarkı Oscar’ını kazanacak. Billie Eilish‘in muhteşem şarkısı, Adele ve Sam Smith‘inkiler kadar, üstelik çok daha uzun süredir dinlendi ve üstelik Grammy’sini cebe attı bile. Béyonce‘ye ilk Oscar adaylığını getiren King Richard şarkısı “Be Alive“, Lin Manuel-Miranda’nın Encanto için bestelediği “Dos Oruguitas” ya da 13 adaylığını halen Oscar’a dönüştürmeyi başaramayan Diane Warren‘ın Four Good Days filmi için yaptığı “Somehow You Do“nun dahi şansı yok. Disney aptallık etmese ve Encanto‘dan yarışa sokacağı şarkı olarak listeleri altüst eden “We Don’t Talk About Bruno“yu seçseydi, şu an iki başlı bir yarışın içinde bulabilirdik belki kendimizi.
Tahminim: Hans Zimmer (Dune) / “No Time to Die” (No Time to Die)
Alternatifim: Jonny Greenwood (The Power of the Dog) / “Dos Oruguitas” (Encanto)
Favorim: Jonny Greenwood (The Power of the Dog) / “No Time to Die” (No Time to Die)
Aday Olsun İsterdim: Jonny Greenwood (Spencer) / “Just Look Up” (Don’t Look Up)
En İyi Görüntü Yönetimi
Dune’un teknik dallardaki başarısı ve toplayacağı Oscar heykelcikleri tartışılmaz ve kaçınılmaz. Greig Fraser, hazır gündemdeki The Batman’deki işçiliğiyle de konuşuluyorken Oscar’ı kolaylıkla kazanacakmış gibi geliyor bana. Gönlüm Amélie’den beri hayran olduğum Bruno Delbonnel‘in The Tragedy of Macbeth‘teki görkemli ışık ve gölge, siyah ve beyaz işçiliğinden yana. Öte yandan en az ikisi kadar hak eden, filmdeki açı ve kadrajlarıyla anlatıma katlarca derinlik katan Ari Wegner‘in The Power of the Dog‘la kazanmasını ve bu kategoride Oscar kazanan ilk kadın olmasını canıgönülden istiyorum. Kısacası sonuç belli ama alternatiflerle de barışığım.
Tahminim: Greig Fraser (Dune)
Alternatifim: Ari Wegner (The Power of the Dog)
Favorim: Bruno Delbonnel (The Tragedy of Macbeth)
Aday Olsun İsterdim: Claire Mathon (Spencer)
En İyi Kurgu
Teknik dalları silip süpüreceğine emin olduğum büyük bütçeli yapımlar, genelde En İyi Kurgu kategorisinde adaylarsa burada da ipi göğüslüyorlar – hele ki En İyi Film adaylıkları varsa… (bkz. Dunkirk, Mad Max: Fury Road, Gravity…) Dune, bu tanıma oldukça uygun. Uzunca bir süre, hatta henüz adaylıklar açıklanmadan önce bile bu tahminimden %100 emindim. Kurgucular Birliği’nin (ACE) King Richard‘ı seçmesi de fikrimi değiştirmeme neden olmadı. Öte yandan yanılıyorsam eğer, En İyi Film iddialısı The Power of the Dog ya da ACE kazananı King Richard‘ın değil, sürpriz bir adaylık elde eden ve gerçekten başarılı bir kurguya sahip müzikal tick, tick…BOOM!‘un bu Dune zaferine engel olacabilecek güçte olduğunu düşünüyorum.
Tahminim: Dune
Alternatifim: tick, tick…BOOM!
Favorim: Don’t Look Up
Aday Olsun İsterdim: Mass
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu
Tıpkı En İyi Film kategorisinde The Power of the Dog‘un elinin güçlü, galibiyetinin mutlak olduğunu düşündüğümüz gibi, belli bir süre zarfında filmin oyuncularından Kodi Smit-McPhee‘nin de bu kategorinin rakipsiz kazananı olduğunu düşünmüştük. CODA’nın öngörülmeyen yükselişi ve (her ne kadar Kodi Smit-McPhee de iyi bir kampanya yapıyor olsa da) Troy Kotsur‘un her yere koşturduğu kampanya maratonu, bu kategorideki tahminlerin de değiştirilmesine neden oldu. İşitme engelli oyuncu Troy Kotsur, yıllar önce Oscar’a uzanmış rol arkadaşı Marlee Matlin gibi adını Oscar kazananları arasına yazdıracak.
Tahminim: Troy Kotsur (CODA)
Alternatifim: Kodi Smit-McPhee (The Power of the Dog)
Favorim: Kodi Smit-McPhee (The Power of the Dog)
Aday Olsun İsterdim: Mike Faist (West Side Story)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu
Oyunculuk kategorilerinde belki de en kesin sonuç: Ariana DeBose, Oscar tarihinde nadiren yaşanan bir durumu gerçekleştiren isim olacak. Durum şu ki, West Side Story‘nin Anita’sı, The Godfather serisinin Vito Corleone’si (Marlon Brando ve Robert De Niro) ve DC evreninin Joker’inden (Heath Ledger ve Joaquin Phoenix) sonra, iki ayrı oyuncuya birden Oscar kazandıran üçüncü rol olacak. 1961 yapımı West Side Story‘de Rita Moreno‘nun Oscar’a uzandığı rolde parlayan Ariana DeBose, senenin yıldızı. Oscar’ını elinden alabilecek tek isimse, şayet dünyanın sonu gelir ve The Power of the Dog adaylıklarının yarısından fazlasını ödüle çevirirse, Kirsten Dunst.
Tahminim: Ariana DeBose (West Side Story)
Alternatifim: Kirsten Dunst (The Power of the Dog)
Favorim: Jessie Buckley (The Lost Daughter)
Aday Olsun İsterdim: Ruth Negga (Passing)
En İyi Erkek Oyuncu
Ana kategorilerdeki iki başlı yarışlardan birinde, kazananın kim olacağı eleştirmen ödüllerininden sonra sözü sektör devralınca netleşmeye başladı. The Power of the Dog’un başrol oyuncusu Benedict Cumberbatch, bir süre daha bekleyecek gibi. Çünkü Hollywood’un en sevilen isimlerinden Will Smith, törene üçüncü adaylığını Oscar’a dönüştürmek için katılacak. King Richard filminde Serena ve Venus Williams’ın babasını canlandıran oyuncu, yılın en akılda kalan, en güçlü performanslarından birini verse de, bana kalırsa adaylar arasında en zayıflardan biri. Ne diyelim , hayırlı olsun.
Tahminim: Will Smith (King Richard)
Alternatifim: Benedict Cumberbatch (The Power of the Dog)
Favorim: Andrew Garfield (tick, tick…BOOM!
Aday Olsun İsterdim: Nicolas Cage (Pig)
En İyi Kadın Oyuncu
94. Akademi Ödülleri’nin düşündüğüm anda kaşıntı bastıran, tahmini imkansız kategorisi: En İyi Kadın Oyuncu. Yılın en iyi üç kadın oyuncu performansından ikisinin (Renate Reinsve ve Alana Haim) aday gösterilmediği bu yıl başımıza gelen en iyi şey Lady Gaga’nın adaylar arasında yer almaması. Adayların hiçbiri En İyi Film adaylarından birinden değil. Üstelik işler öyle bir hâl aldı ki, adayların hepsi kazanabilir ve hiçbirinin kazanması için yeterince güçlü bir sebep yok. Tüm eleştirmen ödüllerini silip süpüren Kristen Stewart, SAG ve BAFTA adaylıklarını kaçırınca tüm denklem altüst oldu, kazanabilir mi, emin değilim. Olivia Colman, taklitlerin değer gördüğü bir kategoride, yılın en iyi performansını vermesine rağmen kazanabilir mi, emin değilim – üstelik henüz birkaç yıl önce ilk Oscar’ını kazanmışken. Penélope Cruz, performansı çok iyi olmasına rağmen, bu kadar rekabetin olduğu bir yılda ipi göğüsleyebilir mi, emin değilim – üstelik uluslararası film kategorisinde de yer almayan bir filmi izleyen üyelerin sayısı düşük olacakken. Geriye iki kötü filmin iki taklit performansı kalıyor: Tammy Faye rolünde iyi bir performans verse de bunu ölümüne taklit ve ölümüne makyajla başaran Jessica Chastain ve Lucille Ball olarak karşımıza çıkan Nicole Kidman. Ben oyumu taklit performanslardan yana kullanıyor ve Akademi’nin başrol oyuncu + makyaj kombosunu çok sevmesine oynuyorum. Ne olacaksa olsun artık, ben düşünmekten çok sıkıldım.
Tahminim: Jessica Chastain (The Eyes of Tammy Faye)
Alternatifim: Kristen Stewart (Spencer)
Favorim: Olivia Colman (The Lost Daughter)
Aday Olsun İsterdim: Renate Reinsve (Verdens verste menneske / The Worst Person in the World)
En İyi Uyarlama Senaryo
Senaryo dallarında mantıklı bir tahmin yapmak için öncelikle En İyi Film dalındaki adaylara bakmak gerekiyor. Çünkü En İyi Film adayı olmayan bir filmin senaryosunun Oscar kazandığını görmek için özgün senaryoda 2004, uyarlama senaryoda 1998 yılına kadar geri gitmek gerekiyor. Bu yıl En İyi Uyarlama Senaryo kategorisindeki beş adayın dördü bu koşulu sağlıyor. Bir yanda En İyi Film seçilme olasılığı yüksek The Power of the Dog var. Film, büyük ödülü kaybetse bile En İyi Yönetmen kategorisiyle birlikte elinin en güçlü olduğu kategorinin bu olduğunu düşünüyorum. Birliğin kuralları gereği aday olmadığı Senaristler Birliği ödülünü kaçırmış olsa da, sezon boyunca hemen hemen tüm eleştirmenler birliği ödüllerini hanesine yazmıştı Campion‘ın uyarlaması. Alternatifi, Senaristler Birliği ödülünü kazanan ve En İyi Film kategorisinde de filmin en büyük rakibi olan CODA gibi duruyor. Fakat ben alternatif tahminimi Drive My Car’dan yana yapacağım. Bir hafta öncesine kadar, özellikle de senaryosuyla pek gündemde olmayan CODA’nın, sadece The Power of the Dog‘u değil, uluslararası filmlerin yarıştığı kategori dışında En İyi Film dahil üç adaylık daha alan Drive My Car‘ı da deviremeyeceğini düşünüyorum.
Tahminim: The Power of the Dog
Alternatifim: Doraibu mai kâ / Drive My Car
Favorim: The Power of the Dog
Aday Olsun İsterdim: Passing
En İyi Özgün Senaryo
Bu yıl kafamı en çok karıştıran, kesinlikle duygularımı bir kenara bırakarak düşünmeyi başaramadığım bir kategoride sıra… Bağımsız sinemanın henüz Oscar kazanmamış büyük yönetmenlerinin senaryo kategorisinde Oscar’la buluşması çok sık görülen bir durum olduğundan, Paul Thomas Anderson‘ın bu kategoride ilk Oscar’ına uzanması, sezonun büyük bir kısmında kulağa çok mantıklı geliyordu. Fakat benzer bir “teselli ikramiyesi” durumu, uzunca bir süre En İyi Film kategorisinin favorilerinden olmuş, fakat zamanla o rüzgarı kaybetmiş filmler için de geçerli olabiliyor ki, bu da akıllara Altın Küre’nin bu kategorideki kazananı Belfast‘ı getiriyor. Üstelik Senaristler Birliği’nin ödülünü Don’t Look Up’ın alması, işleri daha da karıştırıyor. Duygusal olmayı tamamen bir kenara bırakamadığımdan, tahminimi Paul Thomas Anderson’ın BAFTA ödüllü Licorice Pizza senaryosundan yana yapıyorum. Alternatifim ise daha duygusal – benim için yılın en iyi filmi olan The Worst Person in the World, kategorideki oy bölünmesinden de faydalanarak, buradaki sürpriz adaylığını (ki ne kadar sevildiğinin ve izlendiğinin bir kanıtı olarak görüyorum) ödüle çevirebilir gibi geliyor. En İyi Film adayları arasında yer almayan tek seçenek olmasına rağmen…
Tahminim: Licorice Pizza
Alternatifim: Verdens verste menneske / The Worst Person in the World
Favorim: Verdens verste menneske / The Worst Person in the World
Aday Olsun İsterdim: Mass
En İyi Yönetmen
Gecenin ikinci büyük ödülü, tahmin etmesi en kolay kategorilerden. Sezonun bir noktasında, birçok teknik kategori dahil tüm adaylıklarını altına çevireceğini düşündüğümüz The Power of the Dog tüm yarışlarda geri sıralara düşmüş olsa da, son kalesini kaybetmeyeceğine eminim. Yönetmen Jane Campion‘un Critics’ Choice Ödülleri’ndeki ödül konuşması sırasında, bir beyaz kadın olarak Serena ve Venus Williams‘a mücadele konusunda ahkam kesme girişimi, sonradan dilenen özrün samimiyetine ve sözlerin masum bir gaf oluşuna beni ikna etmesine rağmen Jane Campion‘a oy kaybettirmiş olabilir. Fakat ödülün o kadar açık ara kendisine ait olduğunu düşünüyorum ki, kaybedeceği oylar bile kazanmasına engel olmayacaktır. Kenneth Branagh dışındaki tüm adayların zaferinin de içime sineceğini belirtmek isterim. Yine de iki yıl üst üste bu kategoride bir kadının ödüllendirilmesi, üstelik bu kişinin tarihte ikinci kez bu kategoride aday gösterilen ilk kadın olan Campion olması, hayalimdeki Akademi’den beklediğim bir gelişme olacak.
Tahminim: Jane Campion (The Power of the Dog)
Alternatifim: Steven Spielberg (West Side Story)
Favorim: Jane Campion (The Power of the Dog)
Aday Olsun İsterdim: Joachim Trier (Verdens verste menneske / The Worst Person in the World)
En İyi Film
Buraya nasıl geldik, inanın ben de bilmiyorum. Bir Paul Thomas Anderson filminin Oscarlar’ı silip süpürebileceği ihitmaliyle çıktığımız yolda, acaba asıl silip süpürecek olan Steven Spielberg‘ün yenilikçi West Side Story yorumu mu dediğimiz anlar oldu. Sonra asıl yıldızın Jane Campion‘un The Power of the Dog‘u olduğu anlaşıldı. Fakat tüm bu yolculuk sırasında, tribünlere oynayan, daha popülist hikayeler de her zamanki gibi sinemasal anlamda daha güçlü olan bu yapımların karşısındaki en büyük tehdit olmaya devam etti. Bu tehdit uzunca bir süre Kenneth Branagh‘ın Toronto’dan İzleyici Ödülü’yle dönen kişisel hikayesi Belfast‘tı. Bir dönem gündemi işgal eden tartışmalar ve yarattığı kutuplaşma nedeniyle Don’t Look Up dedik. Sonra Will Smith‘in performansıyla etkileyen, aile olma duygularına oynayarak gözleri nemlendiren King Richard olabilir gibi geldi. Fakat sezonun en önemli ödüllerinden ikisini Oyuncular Birliği’nin Toplu Performans ödülünü ve Yapımcılar Birliği’nin En İyi Film Ödülü’nü kucaklayan, Sundance Film Festivali çıkışlı duygusal hikaye CODA’yı azımsadığımızı hiç düşünmemiştik. Bir Fransız komedisinden uyarlanan Apple TV+ yapımı CODA, yarışın girdiği son düzlükte The Power of the Dog‘un karşısındaki en büyük rakip gibi gözüküyor. Her ne olursa olsun, ben artık bizi Parasite ve Nomadland gibi seçimler yapmaya alıştırmış bir Akademi’nin zarfından halen The Power of the Dog‘un çıkmasını bekliyorum. Diğer yandan yanılacağımı söyleyen o iç ses, susmak bilmiyor.
Tahminim: The Power of the Dog
Alternatifim: CODA
Favorim: Doraibu mai kâ / Drive My Car
Aday Olsun İsterdim: Verdens verste menneske / The Worst Person in the World
Özetle, tahminlerime göre Dune 6, The Power of the Dog 3, The Eyes of Tammy Faye 2’şer Oscar ile ödüllendirilecek.
Tahminler tam yerinde ve sana güveniyorum Emrecim 🙂